İş Bankası Genel Müdüründen zam yağmuruna büyük övgü!

Düşen ekonomik büyüme oranlarıyla birlikte bütçe dengesinin bozulduğu gerekçesiyle vatandaşı zam yağmuruna tutan AKP iktidarına destek sermaye cephesinden geldi.

Adaletsiz vergi sisteminin bir uzantısı olarak daha çok dolaylı vergilerden sağlanan bütçe gelirlerini arttırmak isteyen AKP, bu amaçla akaryakıttan otomotive, doğalgazdan elektriğe, alkolden sigaraya, otomotivden tapuya kadar bir dizi kalemde zam yapmaya başladı.

Hükümet tarafından birbiri ardına yapılan zamlar reel ücretleri artmayan, her yıl enflasyon karşısında biraz daha refah kaybına uğrayan emekçi sınıflar için yeni saldırı mekanizmasını oluştururken, söz konusu zamlara sermaye cephesinden destek geldi.

Bali: “Vergi ve kamu zamları önemli bir politik atak”
Türkiye’de kapitalist üretimin gelişiminde ve büyük sermaye grupları içinde önemli bir yere sahip olan İş Bankası’nın Genel Müdürü Adnan Bali, Balıkesir Sanayi Odası (BSO) tarafından düzenlenen ”Dünya ve Türkiye Ekonomisi Hakkında Değerlendirmeler” başlıklı toplantıda ilginç bir değerlendirmede bulundu.
Aktif toplamı 132 milyar TL, kredileri 64 milyar TL ve piyasa değeri 16 milyar doların üzerinde olan İş Bankası’nın başındaki isim olan Adnan Bali, hükümetin yaptığı zamları önemli bir politik atak olarak değerlendirdi.

2010 yılında 2.9 milyar TL kâr elde eden İş Bankası’nda alacağı kararlar ile 200-300 milyon liralık bir etki yapması beklenen ve geçen yıl Genel Müdürlük koltuğuna oturan Adnan Bali yaptığı konuşmada, “Bugün vergi ve kamu zamlarıyla oluşan bütçeye ilişkin şu andaki konsantrasyonun, önümüzdeki dönemde büyümenin sürdürülebilirliğine kamu ekonomisinin katkısı bakımından bir ön hazırlık ve manevra alanı yaratmak bakımından önemli bir politik atak olduğunu düşünüyorum” dedi.

AB ülkelerinin bütçe istatistiklerinin aşırı bozulmuş duruma geldiğini ifade eden Bali, Türkiye'nin ise böyle bir ortamda, 2008'in son çeyreğinde daraldıktan sonra çok kuvvetli büyüme gerçekleştirdiğini ancak bunun olumsuz yansımalarının olduğunu, dolayısıyla Türkiye ekonomisinin hızlı büyüdüğü dönemlerde dış ticaret açığının tehdit edici durumlarla da karşılaşıldığını ifade etti.

“Türkiye ekonomisi yüzde 2-3′lerle mi, yüzde 8-9′larla mı büyüyecek, yoksa 5-6 bandında mı kalacak- Sürdürülebilir büyüme oranı Türkiye ekonomisi için hangi orandır” diye soran Bali, şunları kaydetti:

“Yüzde 8-9'un, cari açık problemi yoluyla büyümeyi ve finansal istikrarı tehdit ettiğini test etmiş durumdayız. Bunun yarattığı bazı başka olumlu sonuçlar da olabilir. Bir kısmı suni enflasyon performansıdır. Geçmiş dönemde düşük kur, yüksek faizle sağlanmış olan, bu yolla ciddi bir cari açık verilmek suretiyle pahalı bedelle elde edilen büyüme performansının sonucunda yansıdığı olumlu göstergede enflasyondur. Düşük kur ve yüksek faiz bir yandan parasal hareketler için cazibe merkezi haline getirirken, diğer yandan ihracatınızı düşürüp, ithalatı teşvik etmek suretiyle, yurt içi mal arzını dışarıdan mal akışıyla destekleyerek suni bir enflasyon performansı da yaratıyordu. Oysa son dönemde izlenen politikalarla kur konusunda daha gerçekçi bir noktaya gelmiş olmamız, enflasyonu aynı seviyelere çekebiliyor olmamız, hakiki enflasyon performansı göstermek bakımından kıymetlidir."

Yakalanan performansı koruyacak, güçlendirecek şekilde hareket edilmesi gerektiğini vurgulayan Bali, sözlerine şöyle devam etti:

”2009′un ikinci yarısından başlayarak hızlı büyüme refleksi gösterildi. Burada kamu ekonomisi, bir geçiş dönemi politikası uyguladı. Güçlü göstergelerin desteğiyle bir miktar kamu harcamalarını artırmak suretiyle daralan özel tüketim ve yatırım harcamalarını ikame edici politika izlendi. Bunun verdiği ivme, Türkiye ekonomisini hızlı performansa yöneltti. Bugün de buna benzer duruma yavaş yavaş gittiğimizi görüyoruz. Kişisel kanaatim, bugün vergi ve kamu zamlarıyla oluşan bütçeye ilişkin şu andaki konsantrasyonun, önümüzdeki dönemde büyümenin sürdürülebilirliğine kamu ekonomisinin katkısı bakımından bir ön hazırlık ve manevra alanı yaratmak bakımından önemli bir politik atak olduğunu düşünüyorum.”

“Lüksün demokratikleşmesi” lafta kaldı
Böylelikle AKP hükümetinin yaptığı son zamlarla emekçi sınıflara saldırmasının iktisadi büyümeyi sağlayacağını savunan Bali, AKP iktidarının zamlar ile elde edeceği ek geliri özel sektöre kaynak yaratmak amacıyla kullanacağını vurgulamış oldu. Yapılan zamların yeni dönemde AKP hükümetinin yaptığı önemli bir siyasi atak olarak tanımlayan Bali, AKP’nin sosyal güvenlik ve sağlık harcamalarında kesintiye gitmesini de aynı şeklide olumlamış oldu.

Hatırlanacağı üzere, 13 Haziran seçimlerinin ertesinde İş Kuleleri'nin 40'ıncı katında İstanbul manzaralı salonda Akşam Gazetesi’ne röportaj veren Bali, her gelir grubundan tüketicinin, az da olsa kendisine layık gördüğü çok özel bir ürünü ya da markayı kullanabilmesi anlamında AKP’nin seçim başarısını ”Lüksün demokratikleşmesine” bağlamıştı. AKP’nin başarısının arkasında sağlık ve ulaştırma alanındaki yatırımlarının önemli bir paya sahip olduğunu dile getiren Adnan Bali'ye göre, bu değişim artık geri alınamaz bir noktaya ulaşmıştı.

Derinleşen kriz emek ile sermayeyi karşı karşıya getirecek
Diğer taraftan, 2011 seçimlerinin ertesinde sağlık ve ulaştırma harcamalarının yükselmesinin yanı sıra iç tüketiminin artmasının AKP’nin arkasındaki halk desteğinin en önemli sebebi olduğunun altını çizen Bali'nin, derinleşen kapitalizmin krizine paralel olarak bugün gelinen noktada zamları ve kesintileri savunması temelde sınıfsal konumuna ve reflekslerine uygun bir davranış olarak yorumlanabilir.

(soL- Ekonomi)