İlaç tekellerinden AB bile şikayetçi!

İlaç tekellerinin önündeki engelleri kaldırmak için Türkiye gibi "pazar" ülkelere esaret yasaları empoze eden Avrupa Birliği, şimdi tekellerin ucuz ilaçların Avrupa pazarına girmesini engellediğinden şikayet ediyor.

soL (HABER MERKEZİ) Avrupa Komisyonu (EC) tarafından yayımlanan 28 Kasım tarihli bir raporda, ilaç tekelleri ucuz ilaçların Avrupa pazarına girmesini engellemekle suçlandı. Avrupa Komisyonu Rekabet Genel Direktörlüğü'nün eczacılık sektöründe yaptığı araştırmanın sonucunda, "bu sektörde rekabet mekanizmalarının beklendiği gibi işlemediği" sonucuna varıldığı ifade edildi.

Raporda, patent sahibi firmaların, rakip ilaçların piyasaya girişini engelleyici ya da geciktirici mekanizmalara başvurduğu örneğin aynı ilaç için üst üste çok sayıda patent başvurusunda bulunma, küçük firmaların ar-ge süreçlerini engelleme, ya da para karşılığı firmaları ucuz jenerik ilaçları piyasaya sürmemeleri konusunda ikna etme gibi yöntemler geliştirdikleri bulgusuna ulaşıldığı belirtildi. Raporda yer verilen bir örnekte, bir firmanın tek bir ilaç için 1300 patent başvurusu yaptığı görülüyor. Firmaların bu tutumları nedeniyle sağlığa ayrılan kamu bütçesine, dolayısıyla vergi mükellefleri ve hastalara ek meblağlar bindiği, ayrıca küçük firmaların araştırmaya kaynak ayırmaktan alıkonduğu belirtildi.

Araştırma sırasında bir grup ilaç hesaba katılarak yapılan tahmini hesaplamalara göre, 2000 - 2007 yılları arasında 17 üye ülkede muadil ilaçların piyasaya gecikmesiz olarak girebilmiş olması durumunda yaklaşık 3 milyar Avro tasarruf edilmiş olabileceği ortaya konuldu.

Türkiye yıllardır zarara uğratılıyor
Avrupa Komisyonu'nun şikayet ettiği durum, aslında bizzat kendi hazırladığı politikaların sonucu. Krizle birlikte tekellerin çıkarlarını bir yana koyarak üye ülkelerin bütçelerinde oluşan zararı kayda almak zorunda kalan AB, aynı uygulamalar ile birlik dışındaki ülkeleri pazar haline getirirken hiç de şikayetçi değildi.

Üyelik yükümlülüğü olmayan Türkiye'nin AB müktesebatına uyum zorunluluğu gerekçe gösterilerek uygulaması istenen "veri koruması" ile, yabancı sermayeli firmaların ürettiği pahalı ilaçlara alternatif olan yerli ucuz jenerik ilaçların üretilmesi engellenmesi amaçlanıyordu. Oysa AB üyesi ve AB'ye adaylıkları kesinleşmiş ülkeler, kendi ulusal ilaç üretimini korumak amacıyla geçiş süresi kullanarak bu uygulamaları yürürlüğe koymayı 10 ila 20 sene ertelediler.

Bu tip uygulamalar sonucunda, AB Türkiye ilaç sanayi üzerinde kısıtlayıcı yetkiye sahip oldu. Örneğin Avrupa Birliği (AB) 2004 yılında, yerli ve ithal ilaçlar arasında ayrımcılık yapıldığı, yabancıların şeffaf olmayan ayrımcı uygulamalar nedeniyle ticari zarara uğradığı gerekçesiyle, Türkiye aleyhine soruşturma başlatmıştı.

AKP iktidarı döneminde hızlandırılan AB'ye uyum programı çerçevesinde, ilaç alanında pazarın yüzde 60-70'i yabancı sermayeli uluslararası ilaç tekellerinin egemenliği altına girdi. Ayrıca, dağıtım alanında birkaç dağıtım şirketi pazarın yüzde 80-90'ına egemen olurken ecza kooperatifleri baltalandı.