DPT'nin sessiz ölümü

Devlet Planlama Teşkilatı'nın ismi ve kamu idareleri içindeki statüsü değiştirilerek Kalkınma Bakanlığı'na dönüştürüldü.

8 Haziran'da yürürlüğe giren Bakanlıkları yeniden düzenleyen Kanun Hükmünde Kararnamelerden biri de DPT’nin isminin ve kamu idareleri içindeki statüsünün değiştirilerek Kalkınma Bakanlığı haline dönüştürülmesine yönelikti.

DPT'nin ismine bile tahammül edilemedi
Başbakanlığa bağlı bir kurum iken diğer herhangi bir bakanlık kurumu statüsüne indirilen DPT’nin görev ve yetkileri aynen Kalkınma Bakanlığı'nda sürse bile bu duruma basit bir isim değişikliği olarak bakılamaz. 50 yıllık bir kurum olan DPT ismi planlı ekonomiyi, kamuculuğu ve toplumsal ilerleme fikrini simgelemekteydi. Yaşanan 30 yıllık neoliberal süreçte ulusal planlamanın önemini yitirmesiyle işlevselliği önemli ölçüde azalan DPT’nin ismine bile bugün tahammül edilemiyor.

Türkiye’nin sosyo ekonomik gelişme sürecinde ve Cumhuriyet'in kazanımları içinde kayda değer bir yeri olan DPT’ye yönelik bu olumsuz uygulamaya karşı sermaye sınıfı dışındaki ilgili taraflardan ciddi hiçbir tepkinin oluşmaması politik körlük ve ilgisizliğin yanısıra belki de "cumhuriyetin statükocu kurumları"ndan bir başkasının tarihe karışmasının getirdiği memnuniyet ile açıklanabilir!

DPT’nin işlevi
Tarihsel olarak devletçilik, sanayileşme, planlama, kalkınma gibi kavramlar Türkiye’nin kapitalistleşme süreci ile yakından ilişkilidir ve bu kavramların hayata geçmesi ile birlikte Türkiye ekonomisi kapitalistleşmede önemli yol kat etmiştir. Planlama uygulamaları ve DPT’nin varlığı, Türkiye kapitalizminin sermaye birikimindeki yetersizlikleri sermaye sınıfı adına aşmaya yönelikti.

1960-1980 yılları arasında DPT eliyle uygulama alanı bulan planlı ekonomi dönemi, sanayi burjuvazisinin iç pazara yönelik politikaları kendi sermaye birikim sürecini gerçekleştirmesi için gerekliydi. O dönemdeki içe dönük sermaye birikim süreci dünya kapitalizmiyle uyumlu idi. Türkiye’de 1980 krizinin ardından gerçekleştirilen dönüşümler ve bu dönüşümlere yönelik yapısal reformlar, uluslararası sermayenin önündeki engelleri kaldırmayı hedeflediği gibi, ülke içindeki içe dönük birikim sürecinin tıkanıklarını aşmayı da amaçlamıştır.

1980’lerde uygulanmaya başlayan ve halen sürdürülen neoliberal politikalar planlamanın rolünü ve merkezi ağırlığını tümüyle değiştirerek ortadan kaldırmış, ulusal planlama kavramının 1960’lı 70’li yıllardaki içeriğini de silmiştir.1980 öncesindeki karma ekonomi politika anlayışının terk edilerek bunun yerine serbest piyasa ekonomi anlayışının hayata geçirilmesi, ulusal planlamanın işlevini ve uygulanmasını ortadan kaldıran temel gelişmedir.

Bu dönemde, devletin küçültülmesinin temel politika olarak benimsenmesi kamu harcamaları ve kamu yatırımlarının azalması, devletin kalkınmanın temel aktörü olmaktan çıkarılması, sosyal devlet anlayışının ortadan kaldırılması ulusal planlama anlayışının da terk edilmesi anlamına gelmektedir. Bu süreçte uluslararası mal ve finansal piyasalar ile bütünleşmenin artmasına bağlı olarak ulusal ölçekte karar alma mekanizmalarının büyük ölçüde ortadan kalkması ulusal planlamanın varlığını, uygulanabilirliğini mümkün kılmamaktadır. Ancak yaşanmakta olan neoliberal sürecin sona ermesiyle bütünlüklü, ulusal planlama anlayışı hayat bulabilir.

1980 sonrası dönemde DPT, kalkınma planları, yıllık planlar, orta vadeli programlar, AB sürecinin gerektirdiği katılım öncesi ekonomik programlar gibi plan ve programlar hazırlamakla birlikte bunların ekonomiyi ve toplumsal hayatı yönlendirmede etkisi 1980 öncesi dönemden tümüyle farklıdır.

Gerçekleştirilen yeni Kalkınma Bakanlığı'nın ismi bize önümüzdeki dönemde bölgesel bazlı bir planlama anlayışının dayatılacağını gösteriyor. Son yıllarda DPT içindeki etkisi ve uygulama kapasitesi artan, ancak sonuçları itibariyle başarısız olan bölgesel planlama uygulamaları ile toplumsal kaynakların daha etkin kullanma prensibinin karşılık bulmadığı görülüyor.

(soL - Haber Merkezi)