Yemen'de ipler ABD'nin elinde

Al-Akhbar'ın haberine göre, ABD'nin Yemen büyükelçisi Gerald Feierstein, ülkeyi ilgilendiren tüm kararlarda söz sahibi. Büyükelçi, basın toplantılarında Yemen adına konuşuyor, ülke adına karar veriyor ve fiilen bir devlet başkanı gibi davranıyor.

Al-Akhbar'da çıkan bir habere göre Yemen'de gelinen son süreçte siyasal iktidar ve ordu tam anlamıyla ABD'ye bağımlı hareket ediyor. ABD, müttefiki eski devlet başkanı Ali Abdullah Salih'i gözden çıkardıktan sonra geçiş hükümeti kuruluş sürecine Körfez İşbirliği Konseyi aracılığıyla müdahil olmuştu. Muhalefetin bir kanadı ve eski rejimin uzlaşması sonucu ortaya çıkan yeni iktidar ABD işbirlikçiliği konusunda Salih'i aratmıyor.

ABD'nin Yemen üzerindeki nüfuzu uzun yıllar öncesine uzanıyor. Ülkedeki ayaklanmalar ve bunları takip eden kanlı çatışmalar sonucunda liderliği bırakan ve ABD'ye giden eski devlet başkanı Salih, ABD'nin yakın müttefikiydi. 12 yılı Kuzey Yemen Arap Cumhuriyeti'nde olmak üzere Yemen'de iktidarı toplam 33 yıl süren Salih, uzun süredir ABD'yle işbirliği içindeydi. Özellikle Yemen'in birleşmesi ve güneydeki Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti'nin feshedilmesinden sonra ülkede çıkan iç savaş ve ayaklanmalarda Salih iktidarı, ABD ve Suudi Arabistan'ın da desteğiyle ayaklanmaları kanlı biçimde bastırmıştı.

Son yıllarda ise ülkede El-Kaide etkinliğinin artış gösterdiği iddialarıyla, ABD tarafından pek çok gizli operasyon yapılmış ve Salih tüm bunlara kayıtsız destek vermişti. Bu operasyonlarda, ABD için kanıksanmış hale gelen insansız hava araçlarıyla (İHA) yapılan bombalamalar sonucu çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan pek çok sivil hayatını kaybetti.

Yemen'de ne olmuştu?
2011 yılında Tunus'ta başlayan ayaklanmalar kısa sürede Yemen'e de sıçradı. Emperyalist ülkeler tıpkı Tunus'ta Bin Ali'nin durumunda olduğu gibi burada da önce Salih'ten yana tavır almış ve temkinli davranmışlardı. Ancak Salih iktidarının devrileceği kesinlik kazanmaya başlayınca ABD Salih'i gözden çıkarmış ve muhaliflerle uzlaşılarak bir geçiş hükümeti kurulabileceği sinyalini vermişti.

ABD ayaklanmanın ilk safhalarında Salih'ten yana çıkmış ancak özellikle Libya müdahalesinden sonra ortaya çıkan kamuoyu baskısını da dikkate alarak Salih'i gözden çıkarmıştı.

Bu süreçte KİK Salih'in yetkilerini yardımcısı Abdülrab Mansur El-Hadi'ye devredeceği bir antlaşma önermiş, Salih'in 2011 Kasım ayında antlaşmayı imzalamasıyla geçiş süreci başlamıştı. Şubat 2012'de yapılan seçimlerde tek aday olan El-Hadi başkanlık koltuğuna oturdu.

Antlaşmada kabul edilen bir diğer madde ise Salih'in yargılanması meselesine dair olmuştu. Salih, kendisi ve ailesi için talep ettiği yargı dokunulmazlığını elde etmeyi başardı ve iktidarını devrettikten sonra ABD'ye yerleşti.

İpler yine ABD'nin elinde
Yemen'de gelinen son noktada ipler yine ABD'nin elinde bulunuyor. Ülkede siyasi mahkumların durumu hakkında verilen kararlardan devletin güvenlik personeli atamalarına ve hatta terör zanlılarının sorgulanmalarına kadar pek çok siyasi karar, ya hükümete müdahale yoluyla ya da doğrudan ABD eliyle uygulanıyor. Örneğin Abdullah Şaeh adlı gazeteci, ABD'nin İHA'larla yaptığı bombalama sonucu 35 kadın ve çocuğu öldürdüğünü ifşa etmiş ve bunun üzerine hapis cezası almıştı.

Bir diğer örnek büyükelçi Feierstein'dan Yemen İçişleri Bakanı Abdülkadir Kahtan'a gönderilen ve yapılacak atamalara dair talimatlar içeren bir mektubun internete sızmasıyla ortaya çıktı. Bu durum, Feierstein'in Yemen'de fiilen yönetimde bulunduğu ve bir sömürge valisi gibi çalıştığı şeklinde yorumlanmıştı. Öte yandan ülkede terör bağlantılı suçlardan tutuklu bulunanların sorgularının da ABD'nin büyükelçilik binasında bulunan sorgu merkezinde yapıldığı ve sorgulananlar arasında muhalif gazetecilerin de olduğu biliniyor.

Yemen'in mevcut haliyle tamamen ABD vesayetiyle yönetildiği de yapılan yorumlar arasında. Büyükelçi Feierstein'ın demeçlerinin içeriği ve üslubu bunu doğrular nitelikte. En temel diplomatik normlar bile çoğu zaman bu açıklamalarda hiçe sayılıyor. Örneğin yakın bir zamanda yaptığı açıklamada büyükelçi şöyle demişti:

"Şu anda Körfez İnisiyatifi'nin ikinci fazındayız... Dün başkanla görüştüm... Herkesin ulusal diyalog sürecinde yer alması gerektiğine inanıyoruz... Başkan Obama çıkardığı bir kararnameyle, bize anlaşmanın (Körfez İnisiyatifi) önünde engel oluşturacak her türlü birey ya da grubu cezalandırma yetkisi vermiş durumda... Orduyu ve güvenlik güçlerini yeniden yapılandırmak için çalışıyoruz... Şu ana kadar gelinen noktadan memnunuz... Doğru yolda ilerliyoruz."

Yemen'de ordu ve siyasal iktidar yönetimi büyük ölçüde ABD inisiyatifine bırakmış durumda. Egemen sınıflar ve yönetimdeki siyasal aktörler daha çok kendi aralarında çekişirken ABD'nin ülke üzerindeki nüfuzu hiç sorgulanmıyor.

Yemen'e ve Bahreyn'e yönelik çifte standart
Emperyalist ülkelerin "Arap Baharı" sürecindeki yaklaşımları bu ülkelerdeki çıkarlarının sürdürülebilirliği kriterine dayanıyor. Sürecin başında Tunus, Mısır ve Yemen gibi ülkelerde eski rejimleri destekleyen ABD ve Avrupa ülkeleri iktidarların kalıcı olmadığını anlayınca strateji değişikliğine gitmiş ve birdenbire bu ülke liderlerini diktatör ilan etmişlerdi. Ancak örneğin Libya'da süreç farklı işlemiş ve Kaddafi karşıtı silahlı muhalefet başından beri emperyalist ülkelerce desteklenmişti. Süreç NATO'nun müdahalesiyle ilerlemiş, Kaddafi'nin vahşice katledilmesi, yükselen ırkçı saldırılarla ülkede şeriatın ilan edilmesi gibi olaylarla sonlanmıştı.

Emperyalist ülkelerin Arap coğrafyasındaki tüm ayaklanmaları ve muhalif hareketleri özgürlükçü ve 'devrimci' kabul etmediği biliniyor. Özellikle İslamcı hareketlerle antlaşmaya varıldıktan sonra bu ülkelerde art arda gerici hareketlerin iktidara geldiği bir süreç yaşanmıştı. Ancak örneğin Bahreyn'de halkın çoğunluğunu oluşturan Şiiler'in çıkardığı ayaklanmalar ve Şiiler'e dönük katliamlar Batı basınında yer bulmuyor. Bilindiği gibi bu ayaklanmalar Suudi Arabistan ordusunun da yer aldığı bir dış müdahaleyle bastırılmış ve pek çok göstericinin tutuklanması ve öldürülmesiyle sonuçlanmıştı.

Benzer şekilde Yemen'de muhalefetin çatı örgütü JMP içinde (Joint Meeting Party) Yemen Sosyalist Partisi'nin ağırlığı biliniyor. Ancak Yemen'de yaşananlar ve muhalefete dönük kanlı eylemler Batı basınında kendine çok az yer buluyor ve bunlara kayıtsız kalınıyor.