Toulouse katili Fransız istihbaratına mı çalışıyordu?

Üçü çocuk yedi kişiyi katlettikten sonra, 32 saat süren bir operasyonun sonunda öldürülen Muhammed Merah’ın Fransız iç istihbarat teşkilatı muhbiri olduğu iddiaları gündemde. Üstelik iddianın sahibi, eski bir istihbarat şefi…

19 Mart’ta Fransa’nın Toulouse kentindeki bir Yahudi okulunda üç çocuk, bir haham ve üç de Fransız askerini öldüren Cezayir asıllı Fransız vatandaşı Muhammed Merah, 22 Mart’ta 32 saat süren bir operasyonun sonunda polis tarafından öldürülmüştü. Katliamı El Kaide adına düzenlediği ileri sürülen 23 yaşındaki Merah’ın Fransız iç istihbarat servisi DCRI’ya muhbirlik yapıyor olabileceği iddia ediliyor.

Üstelik bu iddiayı ortaya atan kişi, eski bir istihbarat şefi olan Yves Bonnet. Pazartesi günü La Dépêce gazetesine konuşan Bonnet, “DCRI onu özellikle İslamcı olduğu için değil, iç istihbarat muhbiri olduğu için tanıyordu” dedi. Bonnet sözlerini “Bir muhbiriniz varsa bu pek de masum bir durum sayılmaz” diye sürdürdü.

DCRI Başkanı Bernard Squarcini ise Salı günü iddiayı reddederek, Merah’ın Kasım 2011’de iç istihbarat tarafından sorgulandığını, ancak bunun sebebinin Afganistan’a yaptığı gezi olduğunu söyledi. İçişleri Bakanı Claude Deant ise “DCRI İslamcı radikalizmle ilişkili pek çok insanı izliyor. Ancak düşünceleri dile getirmek, Selefi fikirlere sahip olmak, birisini adalet önüne çıkarmak için yeterli değil” diye konuştu.

Tuhaf ayrıntılar
İç istihbarat şefi ve İçişleri Bakanı iddiaları reddetse de, Muhammed Merah’ın yaşantısı ve öldürüldüğü operasyonla ilgili ayrıntılar bazı soru işaretlerinin ortaya çıkmasına neden oluyor. Silvio Berlusconi’nin sahibi olduğu Il Foglio gazetesi, Fransız istihbaratının Eylül 2010’da Merah’ın İsrail’e gitmesini temin etmiş olabileceğini yazdı. DCRI Başkanı Squarcini daha önce basına Merah’ın 2010 sonbaharında Ürdün sınırından İsrail’e girdiğini, aynı gezide Türkiye, Irak, Ürdün ve Suriye’yi de ziyaret ettiğini ve oradan da Pakistan ve Afganistan’a geçtiğini söylemişti. Il Foglio ise Merah’ın üç gün geçirdiği İsrail’e girişinin “cihat şebekesine” Avrupa pasaportuyla kolayca sınırların aşılabildiğini göstermek üzere tertiplenmiş olabileceğini ileri sürdü.

Merah’ın katliamı El Kaide adına yaptığı iddiasına karşın eylemin 22 Mart’ta Cund el Halifa adlı El Kaide bağlantılı bir grup tarafından üstlenilmesi, ancak örgütün bundan çok kısa süre sonra açıklamayı geri çekmesi de bir diğer ayrıntı.

Taliban’ın Veziristan sözcüsü Ahmet Marvat, Reuters ve Associated Press ajanslarına Merah’ın Afganistan’da eğitim gördüğü iddialarının doğru olmadığını söyledi. Marvat, Merah’ın herhangi bir cihad grubuyla ilişkisi olmadığını ve Fransa’daki saldırıların kendileriyle hiçbir ilişkisinin bulunmadığını ifade etti.

Cumhuriyet yazarı Nilgün Cerrahoğlu 24 Mart tarihli köşe yazısını konuya ayırarak, Le Point dergisinin haberine göre Merah’ın Müslüman asıllı bir Fransız istihbarat elemanını öldürmeyi planladığını yazdı. Cerrahoğlu yazısında “Bu haber, Merah’ın Fransız istihbaratı ile olan yakın ilişkisinin somut göstergesi olarak değerlendiriliyor. Fransız istihbarat servisleriyle ilişkide olmasa işsiz güçsüz Cezayir asıllı bir genç, bir ‘istihbarat elemanını’ nereden tanıyıp da kendisine hedef seçecek sorusunun ‘bire bir ilişki’ dışında başka bir yanıtı yok çünkü” dedi.
Cerrahoğlu, Merah’ın öldürüldüğü 32 saatlik operasyonda bir istihbarat ajanının Merah’ın evine girdiği ve “hiçbir zorlukla karşılaşmadan Cezayir asıllı gençle bir ikna seansı yaptığı” iddiasına da yer verdi.

Sarkozy’nin seçim hesabı mı?
Bu iddialar, Fransa gündemini kilitleyen olayda seçimle ilgili hesapların olup olmadığı sorusunu da beraberinde getirdi. Nilgün Cerrahoğlu konuyla ilgili yazısında olayın bu boyutuna işaret ederek şunları söyledi:

“Sarkozy’nin sandığı almak için her çareye başvuracak yapıda olması, 2007 seçimleri arifesinde içişleri bakanlığı yaptığı dönemde banliyöleri tutuşturan ‘provokatör bir siyasetçi’ olarak bilinmesi içişleri bakanlığı yıllarından itibaren bu bakanlığa ‘minister de la provocation / provokasyon bakanlığı’ adının takılması ve bugün bu bakanlığın gene dikkatlerin odağında olması, söz konusu mevkide halihazırda Fransız cumhurbaşkanının bir neferinin (Claude Gueant) bulunması… Toulouse olaylarının hep sıradan bir ‘Kaide saldırısı’ olmayabileceğini düşündürüyordu…

Saldırganın yok edilmesiyle ortaya dökülen iddialar, Fransa seçim kampanyasını büsbütün zehirleyecek. Ama bunun Fransa cumhurbaşkanı için hiç önemi yok.

Sarkozy için önemli olan konjonktürün kendisine oy kazandırması -ki şimdiye dek durumdan en çok yarar sağlayan aday o oldu.
Saldırı ardından yapılan ilk ankete göre, Fransa cumhurbaşkanı, rakibi Hollande’ın önüne geçti…”

(soL-Dış Haberler)