Suriyeli muhalifler Lübnan'da güç kazanıyor

El-Ekber gazetesi, Suriyeli muhaliflerin Trablusşam ve çevresinde kontrolü ele geçirdiğini iddia etti. Haberde ayrıca muhaliflerin ülkenin genelinde güvenlik güçlerinin müdahalesi olmadan silahlı olarak dolaşabildikleri ve ülke genelinde pek çok yeri Suriye'ye yönelik eylemlerde üs olarak kullandıkları belirtiliyor.

Geçtiğimiz mayıs ayında, başkent Beyrut ve ülkenin kuzeyindeki Trablusşam'da Gelecek Hareketi taraftarları ile Suriye rejimi yanlısı Arap Hareketi ve Hizbullah üyeleri arasında yaşanan çatışmalar gündeme gelmişti. Toplam 9 kişinin öldüğü ve 80 kişinin yaralandığı çatışmaların sonrasında, Hizbullah'ın siyasi düzlemde Müslüman Kardeşler ve Gelecek Hareketi'nce, sokakta ise Selefiler ve Suriye muhalefeti tarafından etkisizleştirilmeye çalışıldığı yorumları yapılmıştı.

Çatışma haberlerinin bir süre kesilmesinin ardından, ülkenin kuzeyinde kontorün Selefilerin ve Suriyeli muhalefetinin eline geçmiş bulunabileceği iddia ediliyor. Bahsi geçen haberde, Suriyeli muhaliflerin, gördükleri siyasi destekle ülkede nasıl üslendiğine şu sözlerle yer veriliyor:

"Güvenlik güçlerinin iddiasına göre, radikal İslamcı hareketin önde gelen isimlerinden biri, bir araba dolusu silahlı militanla birlikte, Lübnan Askeri İnzibatına ait bir araçla bölgede dolaşırken defalarca görülmüş. Ayrıca, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) liderlerinin de bölgedeki Lübnanlı siyasetçilerin himayesinde rahatlıkla seyahat ettikleri biliniyor.

Halihazırda bu gruplara verilen desteğin boyutlarına rağmen, Lübnan'da karşılaştıkları her kısıtlama, ayrıcalıklarını artıran bir olayla sonuçlandı. Şadi el-Mevlevi'nin tutklanmasına müteakip, gelen politik ve kitlesel baskılar sonucunda salıverilmesi de buna dahil. Bu Lübnan'da bulunan Suriyeli muhalif gruplar için yeni bir aşamaya geçildininin işaretini verdi: Lübnanlı güvenlik teşkilatlarının, ne yapmış olurlarsa olsunlar hiçbir Suriyeli muhalifi tutuklayamayacağı bir tür siyasal dokunulmazlık hali.

İç Güvenlikten Sorumlu Güvenlik Güçlerinin İstihbarat Departmanı, Suriye ilişkili siyasal ve paramiliter eylemlere gözlerini kapamış ve konuyla ilgilenen personel sayısını azaltmış durumda. Siyasi engeller, Genel Güvenlik Teşkilatı ve Ordu İstihbaratının da bu yönde çalışma yapmasını zorlaştırıyor. Siyasi destek göremediklerinden, bu kurumların yöneticilerinden hiçbiri bir Suriyeli muhalifi tutuklamaya cesaret edemiyor."

Buna göre, Suriye'deki çatışmalar sürerken, silahlı muhalefet Lübnan'ın pek çok bölgesinde saklanmak ve yeni operasyonlara hazırlık yapmak amacıyla üsler kurmuş durumda. Üstelik ne ordu ne de diğer güvenlik güçleri duruma müdahale etmiyor veya edemiyor.

Silahlı muhalefetin, benzer şekilde Ürdün'de ve AKP eliyle Türkiye'de üslendirildiği ve özellikle Suudi Arabistan ve Katar'ın fonladığı silah yardımları marifetiyle Suriye'ye dönük eylemlerini bu üslerden yürüttüğü biliniyor. Ancak Lübnan'da durum daha karışık görünüyor. Bir yandan Lübnan Hükümeti ve Başbakan Mikati, muhaliflerin silahlı kanadı ÖSO'nun ülkenin kuzeyindeki varlığından rahatsızken, diğer yandan muhalefetteki ağırlığı bilinen Sünni gruplardan siyasetçiler yukarıda bahsi geçen fiili durumun yaratılmasına olanak sağlıyor. Bu bağlamda Lübnan, emperyalizmin Suriye planının gerçekleşmesinde, Türkiye ve Ürdün gibi diğer Suriye komşusu ülkeler kadar "sorunsuz" görünmüyor.

Hizbullah'a karşı manevralar etkili oldu mu?
Daha önce soL'da yer alan bir haberde, Gelecek Hareketi lideri ABD destekli Saad Hariri'nin Hizbullah'a karşı bir denge unsuru olarak Müslüman Kardeşler'le işbirliğine gittiğine yer verilmiş ve iki grup arasında yapılan antlaşmada Suudi Arabistan ve Katar'ın büyük payı olduğu belirtilmişti.

Gelinen noktada ortaya çıkan haberlerde, özellikle Trablusşam'da Suriyeli muhaliflerin serbestçe dolaştıkları, kafelerde buluşup siyasi ve operasyonel tartışmalar yaptıkları, silahlı eylemler sonrası dinlenmek için belirli üsler oluşturdukları ve Suriye'ye yönelik silah sevkiyatını organize ettikleri belirtiliyor.

Suriye muhalefetinin, ülkenin kuzeyindeki Suriye ve Esad yanlısı bir diğer grubun, Arap Hareketi'nin varlığına rağmen elde ettiği bu hareket serbestisi, çatışmaların kesilmesiyle birlikte düşünüldüğünde Hariri'nin ve Müslüman Kardeşlerin siyasi manevralarının etkili olduğunu düşündürüyor.

Lübnan için süreç belirsizliğini koruyor
Suriye'deki krizin toplumsal ve siyasal olarak bu kadar iç içe olduğu Lübnan'a sıçramaması düşünülemezdi. Lübnan'da gerek hükümette ve gerek sokakta büyük nüfuza sahip olduğu bilinen Hizbullah'ın Esad rejimini desteklediği biliniyor. Emperyalizmin Ortadoğu'ya dair projeksiyonunda İran-Suriye-Hizbullah Şii ekseninin karşısına Katar, Suudi Arabistan, Türkiye ve Sünni İslamcı örgütleri de kapsayan bir Sünni eksenin yerleştirilmeye çalışıldığı uzun süredir yapılan yorumlar arasındaydı. Gerek Suriye rejiminin yalnızlaştırılması ve gerekse ülkenin kuşatılması planının bir parçası olarak Lübnan'da Hizbullah'ın etkisizleştirilmesi önemli bir yer tutuyor.

Toplumsal tabanı zayıf olan Hariri'nin Gelecek hareketi bu bağlamda Müslüman Kardeşler ve Selefilerle işbirliğine gitmişti. Bunun bir neticesi de ülkenin kuzeyinin Özgür Suriye Ordusu ve diğer Suriye'li muhalifler için bir merkez haline gelmesi oldu. Öyle ki, BM Mülteciler Yüksek Komisyonu'nun raporuna göre, Lübnan'da bulunan 27000 Suriye'li mültecinin 20000'i Trablusşam'da, sünni yoğunluklu Bab el-Tabbaneş mahallesinde yaşıyor.

Mayıs ayındaki çatışmalardan beri muhaliflerin ülkede artan hareketliliğine Hizbullah cephesinden henüz bir karşılık gelmiş değil. Bu anlamda, sürecin Lübnan için nereye doğru evrileceği belirsizliğini koruyor olsa da yeni çatışmaların ortaya çıkabileceğini kestirmek güç değil.

(soL - Dış Haberler)