Suriye'deki 'muhalifler'den şaşırtmayan itiraf: 'Ne kadar ev varsa yağmaladık'

Suriye'de savaşan dış destekli silahlı gruplar, yağmacılık ve savaş ganimetleri nedeniyle birbirlerine girmeye başladılar. Birçok çete lideri, kendi adamlarını doyurmak için yağma yapıldığını itiraf ediyor. Tartışma, yağmadan kimin ne kadar pay alacağında düğümleniyor.

Suriye'de dış destekli silahlı gruplar evlerden ve iş yerlerinden yağmaladıkları malların paylaşımı konuşunda anlaşmazlığa düşerek birbirlerine girmeye başladılar. Cinayete kadar varan savaş ganimati kapışmasında, neredeyse bütün çete liderleri yağmacılık konusunda uzlaşırken, yağmadan düşen pay konusunda tartışmalar sürüyor.

Geçtiğimiz iki gün boyunca İngiliz Guardian gazetesine Halep'ten haber geçen Haid Abdül Ehad'ın anlattıkları, Özgür Suriye Ordusu'nun nasıl bir "örgüt" olduğu konusunda önemli ipuçları sunuyor.

Yağmacılık sıradan
Ehad'ın ilk haberi "isyancı komutan" Ebu Cemil'in nasıl öldürüldüğü ile başlıyor. Halep'te haddelenmiş çelik ile dolu olan bir depo bir hafta kadar önce "muhalifler" tarafından ele geçiriliyor. Çete mensupları, buradaki mallara "savaş ganimeti" olarak el koyuyor.

Fakat daha sonra, yağmadan alınacak pay konusunda "komutanlar" arasında bir anlaşmazlık doğuyor. Birkaç gün boyunca süren karşılıklı tehditlerin ardından, Ebu Cemil bir suikast girişiminden kurtuluyor. Ancak birkaç gün sonra, Cemil'in düşmanları tekrar deniyor ve bu sefer başarıyorlar. Cemil'in kurşunlardan delik deşik olmuş cesedi, elleri kelepçelenmiş halde, el-Bab'da bulunuyor.

"Halep Askeri Konseyi"nden Hüsam, "Eğer savaşarak ölseydi bu iyi bir şey derdim, çünkü o bir isyancı ve mücahit ve o bunun için yola çıktı. Fakat yağma hakkındaki bir anlaşmazlık nedeniyle öldürülmek, bu devrim için bir felaket." dedi. Hüsam şöyle devam etti: "Bu çok üzücü. Halep'te hükümetin tek bir kurumu ya da deposu kalmamış durumda. Her şey yağmalandı. Her şey gitti."

Ehad'ın haberinde, savaşta yeni bir aşamaya geçildiği belirtilirken, yağmanın bir yaşam tarzı haline geldiği vurgulandı. Ehad'ın aktardığına göre, artık "savaş ganimetleri" birçok çetenin temel amacı ve "komutanların" güçlerini artırma aracı haline gelmiş durumda.

Yağma başlayınca para akışı da sekteye uğradı
Ebu İsmail isimli bir çete mensubu, Halep'te fabrikaların yağmalanmaya başlamasıyla birlikte para kaynaklarının da kuruduğunu söylüyor. İlk aylarda bu grupların "gerçekten birleşik devrimci bir grup" olarak hareket ettiğini iddia eden İsmail, "Fakat şimdi farklılar. Burada yalnızca yağma ve para kazanma amacıyla bulunanlar var, küçük bir grup ise hala savaşıyor." derken, kendi çetesinin de yağma yapıp yapmadığı sorusuna, "Elbette. Adamları nasıl beslediğimizi düşünüyorsunuz? Örneğin bütün bu şekerimizi nereden aldığımızı zannediyorsunuz?" cevabını veriyor.

Halep'te her şeyin meta haline geldiğini söyleyen Ehad, bir çete liderinin adamlarını doyuramaması halinde, "isyancıların" o birlikten kaçarak başka ve daha iyi olanaklara sahip bir başka çeteye dahil olduğunu bildiriyor.

Yağma yüzünden yenilgiler başladı
Kürtlerin yoğunlukla yaşadığı Selahaddin mahallesindeki bir toplantıya katılan Esad, mahalleye dönük ÖSO saldırısının yağmacılık nedeniyle ordu tarafında geri püskürtüldüğünün konuşulduğunu aktarıyor. Buna göre, saldırı sırasında ana gruba destek olması gereken bir grup yağmaya başladığı için ana silahlı grup yenilmişti.

Bir çete lideri, saldırının başındaki isme "O gün ne ele geçirdiyseniz hepsini bilmek istiyorum" derken, şöyle devam etti: "Birileri savaşırken diğerleri yağma ile meşgul olursa ilerleme sağlayamayız. Ganimet eşit şekilde bölüşülmeli."

Tugayların isimleri
Ehad, bazı silahlı çetelerin yalnızca dış destekle kurulduklarını, dış desteğin bir tugaya desteğini çekmesiyle birlikte içerideki silahlı adamların kaçarak daha iyi finanse edilmiş başka bir birliğe katıldıklarını yazıyor.

Ehad'a göre, kurulan tugaylara verilen isimler, Körfez monarşileri ile Türiye'de para alabilmek için Arap veya Osmanlı tarihinden seçiliyor.

'Halk bizden bıktı'
Halep'teki bir "muhalif" toplantısına katılan Ehad, bazı çete liderlerinin savaşın şu anda tıkandığını, bu tıkanma nedeniyle dış destekten de mahrum kaldıklarını söylediğini aktarıyor.

Eski bir ordu subayı olan Abdül Cabbar Akidi ise şunları söylüyor: "Halk bile bizden bıktı. Bir zamanlar kurtarıcıydık, ama şimdi onlar bizi kınayıp bize karşı gösteriler yapıyorlar."

"Devrimci polis gücü" kurma konusunun da konuşulduğu toplantıda, her çetenin kendi kontrol ettiği bölgede kendi güvenlik gücünü oluşturmaya başladığı anlaşılıyor. Bu "güvenlik" unsurları nedeniyle gözaltı ve adam kaçırma olaylarında artış olduğu belirtiliyor. Toplantıya katılan liderlerden birisi, kendi gizli polis teşkilatlarını kurmaları gerektiğini bile söylüyor. Bir başka çete reisi, "kardeşlerden" ve öğrencilerden oluşan bir din polisi çağrısı yaparken, bu polisin görevinin "şiddete başvurmadan önce tavsiyelerde bulunma" olması gerektiğini ifade etti.

Aynı toplantıda başka bir milis ise, "Sorun halk değil, sorun biziz. Özgürleştirilmiş bölgelerde oturan ve insanları kontrol edip onları gözaltına alan tugaylarımız var. Onlar, 'Bu insan şebbiha' deyip arabasını alıyorlar, 'bu adam Baasçı' deyip evini alıyorlar. Bunlar rejimden daha kötü hale geldiler. Bana söyleyin: Bu adamlar neden özgürleştirilmi bölgelerde ve neden cephede değiller?" dedi.

Halep 'muhalif' komutanlar arasında paylaşılıyor
Ehad'ın Halep'te konuştuğu bir "isyancı" durumu özetliyor. Seyf el-Devla'da bulunan Ebu Ali Sulaibi isimli bir çete reisi, gazeteciye şöyle sesleniyor: "Burası Ebu Ali Sulaibi devleti". Ebu Ali, bir evde yatan "adamlarını" tabancayla ateş ederek uyandırıyor.

Ehad, Halep'in "kurtarılmış" bölgelerinin çeşitli milis grupları arasında paylaşıldığını yazıyor. Buralarda "devlet", grup liderleri. Gazeteci, Ebu Ali ile birlikteyken yaşadığı bir sahneyi aktarıyor. Bir sabah 6 sivil, Ebu Ali'nin yanına geliyor. Ehad'ın anlatımına göre, Ebu Ali'nin önünde süklüm püklüm duran bu sivillerle Ali arasında şu diyalog yaşanıyor:

"- Ne istiyorsunuz?

- Bazı eşyalarımızı almak istiyoruz Ebu Ali.

- Bugün olmaz. Cumartesi geri gelin.

- Ama bize Çarşamba gelmemizi söylemiştin.

- Fikrimi değiştirdim. Burasının Ebu Ali Sulaibi devleti olduğunu bilmeniz lazım."

Ehad, Ebu Ali'nin sivillerle dalga geçtiğini, onları "siz hükümetin tarafında olan muhbirlersiniz" diyerek korkuttuğunu ve iki saat beklettikten sonra tekrar fikrini değiştirerek iki adamını yanlarına verip nereye isterlerse gidebileceklerini söylediğini aktarıyor.

'Halep bizi destekleseydi başına bunlar gelmezdi'
Ehad'a konuşan bir çete mensubu şunları söylüyor:

"[Halkın] Bizden nefret ettiğini biliyorum. Yıkım nedeniyle bizi suçluyorlar. Belki haklılar, fakat Halep halkı başından beri devrimi destekleseydi bunlar yaşanmazdı."

Yağmalanmış evlerine gittikten sonra Ebu Ali'nin yanına dönen insanlar, Ali'ye "Yalnızca herhangi bir yağma var mı diye kontrol etmeye gittik" derken, Ebu Ali şu cevabı veriyor:

"Her ev yağmalandı. Ve ordu asla bu bölgeye ayak basmadı. Onları yağmalayan biziz!"

(soL - Dış Haberler)