Suriye'de muhalefetten "Katliamı biz yaptık" itirafı!

Suriye muhalefeti, sonunda "Komutanlar sivilleri öldürme emrine uymayan askerleri öldürüyor" yalanını bir yana bırakarak, Hama'da tankların girmesinden önce muhalefetin katliam yaptığını itiraf etmek zorunda kaldı.

Dış Haberler

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bugün Suriye'de. Davutoğlu, aslında bu ziyareti Türk hükümeti adına değil, batılı devletlerin domine ettiği "uluslararası kamuoyu" adına yapıyor. Yalnızca Türk basını değil, dünya basını da Davutoğlu'nun Suriye ziyaretini, Irak işgali öncesinde Saddam'a yapılan uyarı ziyareti benzetmesi yapıyor. Davutoğlu'nun ziyareti, Suriye'de yaşanan süreçte bir dönüm noktası olabilir. Suriye'de Esad yönetimine karşı bu baskı, geçtiğimiz hafta ordunun Hama'ya tanklarla girmesi üzerine çok sayıda kişinin öldüğü çatışmalar yaşanmasının ardından geldi. Suriye'ye yönelik uluslararası tehdit, gücünü "Suriye rejiminin sivilleri katletmesinden" alıyor. İşte bu dönemeçte, komşu bir ülkenin kaderinin belirlendiği süreçte başrollerden birini oynayan Türkiye'de kamuoyu, neler olup bittiğini anlamak için Suriyeli muhaliflerin son itirafını bilmeli. Muhalefetten yana bir çizgide habercilik yapan İngiliz Telegraph gazetesinin Ortadoğu muhabiri Adrian Blomfield'ın imzasını taşıyan haberde muhalifler, Hama'ya tankların girmesinin öncesinde kentte aşırı unsurların bir katliam gerçekleştirdiğini itiraf etti. Esad rejimi zaten olaylarda silahlı birtakım çetelerin rol oynadığını savunuyor, Mart ayı ortasından bu yana 400'den fazla Suriye asker ve polisinin bu çetelerce öldürüldüğünü savunuyordu. Muhalefetin itirafı, batı medyasının özenle gizlediği bu gerçeği karşı taraftan da teyit etti. İyi silahlanmış ve örgütlenmiş saldırıların Nisan ortasından bu yana devam etmekte olduğuna dair giderek daha fazla kanıtın ortaya çıktığının belirtildiği haberde Suriye muhalif liderlerinden Osama Monacid'in "Barışçıl bir devrimin yüzde 100 barışçıl olmasını bekleyemezsiniz. Şimdi muhalefet hem rejimin acımasızlığıyla, hem de bu işin barışçıl tutulması gerektiğini anlamayan birkaç aptal adamla uğraşmak zorunda" sözlerine yer verildi. Suriye'de halk yığınları arasında Esad rejimine yönelik tepki uzun zamandır vardı. Muhalefet gösterilerinin de başlangıcında eylemlere katılanların çoğu, şiddete başvurmayan kişilerdi. Ancak ağırlığını islamcıların oluşturduğu silahlı grupların şiddet eylemlerini giderek artırması hem bu barışçıl kesimlerin yavaş yavaş muhalefet eylemlerinden çekilmelerini, hem de başta eylemlere sempati duyanlar dahil halkın çoğunluğunun şiddet eylemlerinin sona erip, hayatın düzene girmesini arzular duruma gelmesini beraberinde getirdi. Eylemlerde dışarıdan gelen desteğin de yardımıyla islamcıların ağırlığının artması da, islami bir rejimi Esad rejimine tercih etmeyen kesimlerin eylemlerle arasındaki mesafeyi açmasıyla sonuçlandı.

Muhalefet Alevi düşmanlığını da kabul ediyor

Eylemlerin rotasının giderek islamcı çizgiye kaymasının en büyük sıkıntılarından biri de, baskıcı Esad rejimine karşı siyasi bir tepkiden, ülkedeki Alevi azınlığa yönelik mezhepsel bir tepkiye doğru yönelmesi. İslamcıların bazı eylemlerde "Aleviler tabuta, hıristiyanlar Beyrut'a" sloganları attığı da kaydedilmişti.

İtirafı getiren, nehirden atılan ceset görüntüleri oldu

Suriye'de muhalefet, şimdiye kadar devlet görevlileri öldürüldüğünde "Ordudaki komutanlar, sivilleri infaz etme emrine uymayan askerleri öldürüyor" açıklaması yapma politikası izliyordu. Fakat son gelen itiraf, bu politikanın da değiştiğini teyit etti. Telegraph'a göre muhalefetin gerçeği itiraf etmesini getiren, geçtiğimiz hafta ortaya çıkan ve islamcı militanların, öldürüp bir kamyonetin arkasına yığdıkları cesetleri köprüden Asi Nehri'ne atarken görüldükleri görüntüler oldu. Söz konusu görüntüleri, Suriye'de islamcı muhalefete destek veren ve AKP'nin emperyalist müdahalenin koçbaşı rolünü alkışlayan Gülen cemaati medyasının televizyonu STV tarafından "devlet katliamı" olarak verilmişti. Oysa görüntülerde vahşice öldürdükleri kişileri nehre atarken tekbir getiren kişiler, islamcılardı. Zaten bu olayların yaşandığı Hama, Suriye'de Müslüman Kardeşler'in kalesi olarak biliniyor. Aslında muhalefet, ilk günlerde görüntüleri reddetmiş, devlet propagandası olarak nitelemişti. Fakat Suriye devlet televizyonu olayın üzerine gidip, aralarında uydudan çekilmiş görüntüler de dahil bir dizi başka kanıt sununca, muhalefet Hama'ya tanklar girmeden önce yapılan katliamı kabul etmek zorunda kaldı.

Yeni yalan işletilmeye başlandı

Fakat Suriye muhalefeti, bu defa yeni bir yalanı piyasaya sürdü. Buna göre bu silahlı eylemleri düzenleyenler, Irak'ta ABD'ye karşı savaşan militan gruplar. Suriye devletinin finanse ettiği bu gruplar şimdi tekrar Suriye'ye döndüler ve muhalefet hareketinin prestijini zedelemek için devlet görevlilerini öldürüyorlar. Şimdiye kadar söylediği yalanlar açığa çıkan Suriye muhalefeti, bu defa da devletin para verip kendi askerlerini öldürttüğü iddiasına sarılmış durumda. İlk ortaya çıkarılan katliam, Banyas'ta 9 askerin öldürüldüğü bir pusu olayıydı. Bu olayın planlı bir saldırı olduğu, ortaya çıkan video görüntüleriyle kanıtlanmıştı. Cisr el Şuğur'da ise benzer bir planlı saldırı, çok daha büyük yıkıma yol açmış, 100'den fazla askerin ölümüyle sonuçlanmıştı.

Peki nereden geliyor bu silahlar?

Suriye'deki silahlı grupların silahlarının nereden geldiğine dair şimdiye kadar kesin bilgiler elde edilmemişti. Fakat özellikle kuzeydeki kentlerde kullanılan bazı silahların Türk yapımı olduğu kanıtlanmıştı. Ancak iki gün önce Lübnan'da Suriye'ye gizlice silah sokmaya çalışan bir grup yakalandı. Yakalanarak gözaltına alınan Vasim Tamim ve Samir Tamim'in, eski Lübnan Başbakanı Saad Hariri'nin 14 Mart Hareketi üyesi oldukları bilgisi Lübnan basınına yansıdı. Cuma günü Beyrut Limanı'nda gözaltına alınan iki kişi, şimdiye kadar Suriye'nin Banyas kentine 30'dan fazla defa gizlice silah soktuklarını itiraf ettiler. Bu sayı, Suriye'deki silahlı grupların pek de öyle "birkaç marjinal kişi" olmadığını kanıtlıyor. Saad Hariri'nin 14 Mart Hareketi, doğrudan Suudi Arabistan'la bağlantılı. Daha önce Hariri ailesinin Suudi Arabistan'la bağlantısı, soL'da incelenmişti. Suudi Arabistan'ın başını çektiği bir odak, Arap Baharı'nın başlangıcından bu yana ABD yanlısı islami hareketlerin eylemlerdeki ağırlığının artması yoluyla isyanların emperyalizmi üzmeyecek bir çizgiye çekilmesinde önemli rol oynadı. Süreçte önemli rol oynayan diğer odak ise Türkiye oldu. Şimdi Türkiye'nin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Suriye'de. Başbakan Erdoğan'ın "iç meselemiz" dediği Suriye'deki olayların bundan sonra nereye evrileceği, ve bu gidişat karşısında nasıl tavır alınacağı noktasında Türkiye kamuoyunun Suriye'de gerçekten neler olup bittiğini bilmesi şart.