Reuters'ten çarpıcı rapor: Muhalifler Trablus'u nasıl aldı?

Reuters "Trablus'u almak için yapılan gizli plan" başlıklı bir özel habere yer verdi. Anlatılanların özü soL okurlarına yabancı olmasa da haber, süreçte Batı istihbaratı, askerleri ve basınının oynadığı role ilişkin ayrıntıları tüm çıplaklığıyla göstermesi nedeniyle hayli çarpıcı.

Reuters'in internet sitesinde 6 Eylül'de yayımlanan, Samia Nakhoul imzalı ve "Trablusu almak için yapılan gizli plan" başlıklı özel haberinin Türkçe çevirisini okurlarımıza sunuyoruz. Haber, şimdiye kadar Libya'da yaşananların en ayrıntılı anlatımı. Haberde muzaffer tarafın başarısızlıklarının gizlenmesi ve başarının kutsanması, özel harekat birliklerinin rolünün biraz gözlerden kaçırılması gibi noktalar bulunsa da, satır aralarındaki bilgiler, Libya'da nasıl bir NATO müdahalesi yaşandığını, aylar öncesinden beri NATO'nun ülkeyi işgal etmek üzere nasıl plan yaptığını, Sarkozy'nin bizzat muhaliflerle görüşerek planları onayladığını, Türkiye'nin "sessiz ama önemli" desteğinin Amerikalılar'ca nasıl takdir edildiğini okumak mümkün.

Abdel Mecid Mlegta, içişleri bakanlığı da dahil, Libya hükümet kurumlarına yemek tedarik eden şirketleri yönetmekteydi. Geçen hafta Reuters'e yapılan iş "kolaydı" demişti. "Görevlilerle iyi ilişkiler kurdum. Ülkeme hizmet etmek istedim".

Ancak ayaklanmanın ilk birkaç haftasında Mlegta gizlice isyancılar için çalışmaya başladı. Kaddafi hükümetinin merkezinde sempatizanlar yetiştirdi hükümetin Trablus'taki zayıf noktalarını ve komuta ve kontrol gücünü tespit ederek bu bilgiyi bir dizi flaş bellek vasıtasıyla isyancıların önderliğine teslim etti.

Mlegta bu flaş belleklerden ilkinin kendisine Kaddafi'nin askeri istihbaratı ve güvenlik subayları tarafından verildiğini söylüyor. Bu kartta, aralarında iç güvenliğe, Kaddafi'nin devrimci komitelerine, halk muhafızlarına (Kaddafi'nin gönüllülerden oluşan milislerine böyle deniyor) ve askeri istihbarata ait harekat odalarının da bulunduğu, başkentteki kilit önemde bulunan yedi harekat odasının bilgileri bulunuyordu.

Veriler bu birimlerin komutanlarının isimlerini, her bir harekat merkezinde kaç kişinin çalıştığını ve nasıl çalıştıklarını ve bu kişilerin kullandıkları araçların plakaları ya da her bir birimin İstihbarat Şefi Abdullah el-Senusi ve Kaddafi'nin ikinci oğlu Seyfül İslam'ın yönettiği merkez komutanlıkla nasıl iletişim kurdukları gibi çok önemli ayrıntıları içermekteydi.

Mlegta'nın daha sonra NATO subaylarına teslim ettiği hafıza kartı Libya'nın diktatörünü devirmek ve Trablus'u ele geçirmek için yapılan karmaşık plana zemin oluşturdu. Planlanması aylar süren operasyon, başkentteki isyancı birliklerinin gizlice silahlandırılmasını da kapsıyordu. Bu birlikler, kentteki stratejik hedeflerin (harekat odaları, güvenli alanlar, kışlalar, polis karakolları, zırhlı araçlar, radarlar ve telefon santralleri) tahrip edilmesi konusunda NATO'ya yardımcı olacaklardı. Önceden kararlaştırılan bir zamanda bütün birlikler ortaya çıkarak, her yönden saldırıya geçeceklerdi.

İsyancılar plana Denizkızı Şafağı Operasyonu adını verdiler. Bu, söz konusu planın nasıl geliştiğinin daha önce hiçbir yerde anlatılmamış içyüzü...

İsyancılar yalnız değillerdi. İngiliz ajanları Trablus'a sızmış, ABD ve müttefik kaynaklarına göre, hava saldırılarına yardımcı olmak ve sivil ölümlerini engellemek üzere telsiz cihazları yerleştirmişlerdi. Fransızlar, [isyancılara] eğitim vermiş ve yeni silahların nakliyesini sağlamıştı. Vaşington ilave iki Predator insansız hava aracını Trablus semalarına ekleyerek, NATO'nun saldırı kabiliyetini artırmak suretiyle hayli geç bir evrede yardımcı olmuştu. Batı ve isyancı kaynaklarının söylediğine göre Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar gibi Arap ülkelerinin örtülü desteği de yaşamsal önemdeydi. Doha, isyancılara silah, askeri eğitim ve para vermişti.

İsyancılar nihai saldırıya hazır olduklarında başarı kazanacaklarından o kadar eminlerdi ki, saldırının gününü ve saatini açıkça ilan ettiler: 20 Ağustos, Cumartesi, saat 20.00 Trablus'taki insanların büyük kısmı oruçlarını açtıktan hemen sonra...

Trablus merkezinde isyancılardan yana bir siyasi hücrenin yöneticiliğini yapan Muhammed Gula, "Saldırıyı saklamadık" diyor. Gula, isyancılar Kaddafi'nin Bab el-Aziziye'deki kampına girdiklerinde Reuters'e demeç veriyordu. "Saldırının gerçekleşeceğini sokaklarda söyledik. İnsanlar bize inanmadı. Şimdi bize inanıyorlar."

Dijital hediye
Planlama, ayaklanmadan iki ay önce, Nisan'da başladı. Hem Mlegta'ya hem de isyancıların alternatif hükümetinin kendisine verdiği isim olan Ulusal Geçiş Konseyi'nden (UGK) bir başka üst düzey görevliye göre isyancıların lideri Mahmud Cibril ve üst düzey başka üç isyancı Tunus'un Djerba şehrinde buluştular.

Bu üç kişi, o zaman artık Trablus'tan kaçmış ve askeri birliğin başı olarak isyancılara katılmış olan Mlegta lojistik ve levazım sorumlusu Ahmed Mustafa el-Macbari ve Trablus planının koordinatörlerinden biri haline gelen bir bilim adamı, Osman Abdel-Celil'di.

Mlegta kaçmadan önce, rejim içerisinde iki aydan biraz kısa bir süre çalışarak bir sempatizan ağı yaratmıştı. İlk olarak Kaddafi'nin 14 subayı yardım için hazır hale getirildi. Çalışma bittiğinde ise 72 subay vardı diyor Mlegta. "Evimde buluşurduk bazen de başka iki subayın evlerinde... Çalışmamızın gizliliğini koruduk ve çalışmamız UGK'nin yönetim kurulu ile işbirliği halinde yürütülüyordu."

İsyancıların Bingazi'deki ana harekat merkezinin komutanı Tuğgeneral Abdülselam Alhasi, isyancılara gizlice yardım edenlerin "polisler, güvenlik elemanları, askerler, hatta bazen kabine üyelerini de kapsayan çok sayıda kişi" olduklarını söyledi. "Bize bilgi verdiler ve onlarla çalışan kişilere de bir şekilde devrime destek olan emirler..."

Bu kişilerden bir tanesi Kaddafi'nin Trablus'un banliyösünde bulunan askeri kampının komutanı olan el-Barani Aşkal'di. Alhasi, diğerleri gibi Aşkal de oradan ayrılmak istemiş, ama UGK ondan görevinin başında kalmasını istemişti diyor "isyancıların şehre girmesine yardım etmek konusunda yararlı olacaktı".

İsyancıların planlama komitesi -bunlar başka dört kişiydi toplamda yedi kişi oluyor- taşınabilir belleklerdeki hedeflerin Kaddafi güçlerinin belini bükmek açısından çok önemli olduğunu biliyorlardı. Bu kişiler, Trablus Tugayı'nın komutanı Hişam ebu Hajar, Trablus'taki bazı hücrelerle ilişkiyi sürdüren Usama ebu Ras ve isyancıların Trablus'a girişini kolaylaştırmak için buradaki aşiretlere para yardımı yapan ve onlarla işbirliğini tesis eden Raşid Suvan'dı.

Komitenin yedinci üyesi Mlegta'ya ve isyancı albayı Hişam Buhagiyar'a göre bu grup ilk başta saldırının olmasından hemen önceki günlerde hedef alması için NATO'ya 120 mevkilik bir liste hazırladı.

İsyancı liderleri 20 Nisan'da Elysee Sarayı'nda düşüncelerini Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy ile paylaştılar.

Mlegta'ya göre bu toplantı, Nisan ve Mayıs aylarında Paris'te yapılan beş toplantıdan bir tanesiydi. Toplantıların çoğunluğuna, Mart'ta başlayan bombalamalara katılan NATO ülkelerinin genelkurmay başkanlarıyla Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden subaylar da katıldı.

Mlegta isyancıların planını "A'dan Z'ye" aktardıktan sonra NATO yetkililerine üç taşınabilir bellek verdi: Bir tanesi Trablus'ta rejimin müstahkem mevkilerini diğeri gerek rejimin önemli alanları konusunda güncellenmiş bilgileri gerekse de isyancılara sempati duyan, gizlice NATO radyotelefonları tedarik edilmiş Kaddafi'nin 65 subayına ilişkin ayrıntıları üçüncüsü ise Trablus'u ele geçirme planını içeriyordu.

Mlegta'ya ve ismini vermek istemeyen üst düzey bir UGK yetkilisine göre Sarkozy plandan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

İsyancı albayı Buhagiyar'a göre isyancıların lliderleri 120 hedefi 82'ye düşürdü ve "2.000 silahlı adamı Trablus'a ve 6.000 silahsız kişiyi de ayaklanma esnasında sokağa çıkmaya gönderdi". Buhagiyar, 1981'de Libya'nın Kurtuluşu İçin Ulusal Cephe'ye katılmış, ABD'de yaşamış ve hem Sudan hem de Irak'ta özel kuvvetler ajanı olarak eğitim almıştı.

Başkentte isyancıların harekete geçirebilecekleri Kaddafi karşıtı hücreler zaten mevcuttu. Üst düzey bir UGK yetkilisi "Sorun, zamana ihtiyacımız olmasıydı" diyor. "Bazı birimlerin kendiliğinden sokağa çıkabileceklerinden ve ezilebileceklerinden korktuk. Silahları, savaşçıları ve tekneleri kaçırmak için de zamana ihtiyacımız vardı."

Misrata'daki isyancılar Haziran ayında Reuters'e ayaklanmanın ilk aylarında isyancıların yana savaşçıların Trablus dışına kaçtığını ve ayaklanma için eğitim aldıkları, kuzeybatıdaki Misrata kentine geldiklerini söylemişti. İki isyancı birliğinin liderleri de Trablus'ta yaşayanlardan "yüzlercesinin" Temmuz ortasında tekrar, gizlice geri döndüğünü söylediler. Komutan Alhasi ve Bingazi'deki başka isyancı subayları Trablus'a sızanların sayısının yüzlerce değil, düzinelerce olduğunu söyledi.

Alhasi Reuters'e ofisinde "Bu kıyamet günü değildi" dedi.

"Dışarıdan gelen birlik"
Alhasi'ye göre Trablus'a sızanların büyük kısmı balıkçı trolleri ile gittiler. Hafif silahları -tüfek ve yarı otomatik silahlar-, el bombaları, tahrip kalıpları ve telsizleri vardı.

Alhasi "Hem biz onları hem de onlar bizi arayabiliyorlardı" dedi. "Çoğunluğu Libya'nın her yanından ve yurtdışından gelen Libyalılardan oluşan gönüllülerdi. Herkes devrimin başarısı için bir şeyler yapmak istiyordu."

Trablus görünüşte Kaddafi'ye sadık güçlerin kontrolünde olsa da isyancılar güvenlik sisteminde boşluklar olduğunu belirtiyorlardı rüşvet ve başka dalavereler şehre girip çıkmak için kullanılabiliyordu. Haziran'da Reuters'e konuşan bir ajan küçük grupların da hükümetin güvenlik sistemini gece kontrol noktalarına yaptıkları saldırılarla sınamaya başladıklarını söylemişti.

Trablus'a silah sokmak mümkündü, ama rejim çökmeden evvel biraz kazanmanın yolunu arayan Kaddafi taraftarlarından silah satın almak hem daha kolay hem de -daha pahalı olsa da- daha az riskliydi. Trablus'ta Kalaşnikof'un fiyatı yaz boyu 5.000 dolar,Misrata'da ise 3.000 dolardı.

İsyancılar hükümetin iletişim kanallarına sızarak, rejimin en üst düzey önderliğinin -ki bunların aralarında Kaddafi'nin oğullarıyla yapılan birkaç konuşma da bulunuyordu- cinsellikten, askeri emirlere kadar uzanan konularda 2.000 telefon konuşmasını kaydedince moraller yükseldi. Üst düzey bir UGK yetkilisine göre Konsey, malumat toplamak üzere telefon konuşmalarını taradı ve bazılarını isyancıların televizyonunda yayımladı. "O zaman saflarına sızdığımızı artık biliyorlardı."

İki telefon görüşmesinin kayıtları Uluslarası Ceza Mahkemesi'ne de ulaştırıldı. Bunlardan biri Kaddafi'nin başbakanı el-Bağdadi el-Mahmudi'nin bir dönem Libya'nın BM elçiliğini yapmış ve kısa süre içinde isyancıların tarafına geçmiş olan Abdel Rahman Şalgam'ın ailesini yakmakla tehdit ettiği konuşmanın kaydıydı. El-Mahmudi Şalgam'ı köle olarak tarif ediyordu. Diğer konuşma ise el-Mahmudi ile ekonomi ve ticaret bakanı Tayeb el-Safi arasındaydı ikili Kaddafi birliklerinin Zaviye'de kadınlara nasıl tecavüz ettikleri konusunda şakalaşıyordu.

Bazı müttefik ve ABD subayları ile Libyalı isyancılara yakın bir kaynak Mayıs başında İngiliz, Fransız ve İtalyan ajanları ve Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden temsilcilerinden oluşan askeri eğitmenlerin isyancıları daha etkin bir savaş gücüne dönüştürmek çok çaba harcadıklarını belirtti.

Eğitimlerin büyük kısmı isyancıların elindeki Batı Dağları'nda gerçekleşti. Ancak eski bir Fransız istihbarat ajanı olan ve şu anda Fransız İstihbarat Araştırmaları Merkezi'nin müdürlüğünü yapan Eric Denece, doğulu bir elit isyan gücünü hem Libya içinde hem de dışında eğitti. Denece, birliğe Libya'daki NATO'nun ve diğer ittifak güçlerinin üslerinde eğitim verildiğini kaydetti. "Dışarıdan gelen bu birlik" daha sonra ülkeye geri götürüldü. Toplamda, diye tahmin ediyor Denece, 100-200 kadar yabancı ajan Libya gönderilerek eğitim ve askeri koordinasyon üzerinde yoğunlaşmaları sağlandı. Mlegta da bu sayıyı doğruluyor.

Fransızlar yağdı, İngilizler sızdı
İsyancıların komutanı Alhasi batılı özel kuvvetlerin savaşa dahil olmadıkları konusunda ısrarcı batılıların verdikleri temel destek bombalamalar ve eğitim konusundaydı. Londra, Paris ve Vaşington da birliklerinin savaşa katılmadıklarını söylüyor.

Odasının duvarında Trablus'un büyük bir uydu fotoğrafı asılı duran Alhasi "Bombalama ihtiyaçlarımıza uygun hareket ettiler bazen anında, bazense biraz gecikmeyle" diyor. "Biz karada hedefler hakkında bilgi topladık ve onlara aktardık."

Bu tür operasyonlar hakkında bilgili Avrupalı bir subay sivil giyimli "düzinelerce" Fransız askeri danışmanın Libya'ya gönderildiğini söyledi. Bir Fransız subayı da 30 ila 40 arasında "askeri danışmanın" isyancıların örgütlenmesine yardımcı olduğunu ve onları temel silahlar ve yüksek teknolojili donanımlar konusunda eğittiğini belirtti.

Mayıs'ta Fransızlar batı Libya'ya silah sokmaya başladılar. Fransız askeri sözcüsü daha sonra bu silah nakliyatını doğruladı ve bunların "insani yardım" gerekçesiyle aktarıldığını söyledi ama amacın Trablus'a doğru ilerlenmesini hazırlamak olduğunu da ekledi.

ABD'li subaylar ve müttefik subayları Reuters'e gizli görevli İngiliz personelin, Trablus'un düşmesinden önce müttefik güçlerin en önemli kara misyonlarından bazılarını yerine getirdiğini söylediler.

Bu personelin en önemli görevlerinden bir tanesi Kaddafi'nin askeri güçlerini ve komuta ve kontrol merkezlerini hedef alan ittifak güçlerine yardım etmek üzere telsiz teçhizatı yerleştirmekti. Bu faaliyet başkente sızmak, belirli potansiyel hedeflerin yerini tespit etmek ve ardından bombardıman uçaklarının tam olarak cephanelikleri hedeflemesi ve çevredekileri öldürmeden hassas hedefleri tahrip etmesi için buralara teçhizatı yerleştirmek gibi tehlikeli görevleri içeriyordu.

Vaşington'un rolü
Kaddafi yönetimine karşı şiddetli direnişten bir ay sonra, Mart ortasında Başkan Obama, isyancıları desteklemesi için CIA'ya geniş bir yetki veren, örtülü operasyon "kararı" diye bilinen üst gizlilik düzeyinde bir emri imzaladı.

Ancak bu genel yetki emri geniş bir olası önlemler yelpazesini kapsasa da, başkanlık kararı CIA'nın adım atmadan ve isyancılara yardım etmeden önce özel izinler almak için Beyaz Saray'a geri dönmesini şart koşuyordu. Bazı ABD'li yetkililer isyancıların örgütsüzlüğü, iç politika ve paramiliter becerilerin sınırlılığıyla ilgili endişelerden ötürü ABD'nin sahadaki örtülü desteğinin hiçbir zaman istihbarat toplamanın ötesine geçmediğini söylediler.

ABD'li yetkililer isyancı güçler Trablus'a ilerledikçe CIA'nın ve Libya'daki diğer Amerikan teşkilatlarının bu tür istihbarat "toplama" çabalarının çok geniş bir alana yayıldığını ve isyancılara ve Kaddafi ve çevresindekilerin izini süren diğer NATO müttefiklerine yardım etme gayretlerini de kapsadığını kabul ediyorlar. Ancak yetkililer, Obama yönetiminin niyetinin Amerika'nın eline geçen her türlü istihbaratı diğerleriyle paylaşmak olduğuna işaret ettiler.

ABD'nin üst düzey bir savunma yetkilisi Reuters'e Pentagon'un isyancılara, UGK'nin ABD tarafından tanınması halinde bile, saldırı desteği sunmayı başaramayacağını gösteren hukuki bir mütalaanın ayrıntılarını açıkladı.

Üst düzey görevli "UGK'nin Libya halkının meşru temsilcisi olduğunu söyleyen zımni tanıma kararımızın bize Silah İhracatı Denetim Yasası kapsamında saldırı desteği sunmamız için yetki veren bir hukuki dayanak oluşturmadığı görüşü hukuki bir yargıydı" dedi.

Körfez'den gelen yardım
Bazı açılardan isyancıların en olmayacak müttefiki Katar'dı.

Bu Körfez ülkesi, belki de bir mutlak monarşiyle yönetiliyor olmasından kaynaklanan anlaşılır bir nedenle, rolünü en aza indirme hevesi içindeydi. Ancak sahada emirliğin desteğini gösteren işaretler hayli boldu. İsyancı kaynaklarına göre, Fransızların getirdiği silah ve teçhizatın büyük bir bölümü Katar tarafından tedarik edilmişti. Mayıs'ta bir Reuters muhabiri üzerinde açıkça "Katar" yazan teçhizat kutuları görmüştü. Bu kutularda havan düzenekleri, asker kepleri, telsizler ve dürbünler bulunuyordu. Reuters başka bir yerde de yeni tanksavar roketleri gördü.

UGK'ye yakın bir kaynağın Reuters'e bildirdiğine göre Katar'ın isyana silah desteği sunma kararı, 1990'ların sonunda Libya'dan kaçtıktan sonra Katar'a sığınan etkili bir İslam alimi olan Ali Salabi'nin teşvikiyle alındı. Salabi daha önce Afganistan'da savaşmış Libyalıların rehabilitasyonuna yardım etmek için Kaddafi'nin oğlu Seyf'le çalışmıştı. Salabi'nin kardeşi İsmail de Libya'daki isyan askerlerinin liderlerinden biriydi. [soL'un notu: Ali Salabi, Ulusal Geçiş Konseyi'nde çok önemli bir yer tutan El Kaideci'lerden biriydi. Abdülhakim Belhac'la ilgili ayrıntılı haberimizde, Ali Salabi ve kardeşine de değinmiştik.]

UGK'ye yakın kaynak, Salabi "Katar'daki nüfuzlu kişilerle bağlantı noktasıydı ve Katarlıları sürece katılmaya ikna etti" dedi.

Paralı askerler
Haziran başına gelindiğinde Libya'da bir açmaz var gibi görünüyordu.

Üç aylık iç savaşın ardından isyancılar geniş alanları ele geçirmiş, ama NATO bombardımanı Kaddafi'yi yerinden etmeye yetmemişti. Afrika Birliği ilerlemenin tek yolunun ateşkes ve barış müzakereleri olduğunu söylemişti. Londra, Kaddafi'nin çekilmesi gerektiğini, ama ülkede kalabileceğini öneren Paris'e katılmıştı.

Ancak gözlerden ırak bir yerde Trablus'u alma planı hayata geçirilmeye doğru ilerliyordu.

İsyancılar Batı Dağları'nda, Misrata'nın dışında ve Zintan kasabası çevresinde hızlı ilerlemeler kaydettiler. İngiltere'nin amfibi hücum gemisi HMS Ocean'dan komuta edilen Apache saldırı helikopterleri devreye girmiş, zırhlı araçları tahrip etmekteydi. NATO uçakları Kaddafi güçlerinin moralini bozmak ve isyancıların moralini yükseltmek üzere broşürler atıyordu.

Fransız Savunma Bakanlığı'ndan bir yetkili "Oyunun gidişatını, UGK'ye Kaddafi'nin ağır silahlarına karşı daha fazla koruma sağlayan saldırı helikopterleri değiştirdi" diyordu.

İsyancıların yabancı destekçileri savaşa hız vermek konusunda sabırsızlanıyordu. Bir kere BM'nin bombardıman için verdiği yetki Eylül'de bitiyordu ve yetki süresini uzatan bir anlaşmanın yapılabileceği garantisi yoktu. İsmini vermek istemeyen ABD'li bir yetkili Reuters'e, ABD'nin temel kaygısının "NATO'nun yetki süresi dolmadan önce bu zorlu açmazı aşmak" olduğunu söylemişti.

Avrupalılar pahalı mühimmatın harcanıp durmasından, Vaşington NATO uçaklarının aşınmasından kaygı duymaktaydı. Üst düzey bir ABD'li savunma yetkilisi Reuters'e "Bazı ülkeler ... esasen envanterlerindeki kullanılabilir durumda olan bütün F-16'ları kullanmıştı" dedi.

Ancak süreç isyancıların lehine değişiyordu.

28 Temmuz'da isyancı komutan Abdülfettah Yunus'un öldürülmesi şaşırtıcı bir dönemeç oldu. Eski İçişleri Bakanı Şubat ayında isyancıların safına geçmişti. Bazı kişiler, açık olmayan sebeplerle Yunus'un isyancı güçlerin doğudaki ilerlemesini durduğuna inanıyor. Yunus'un kendi adamlarının elinde ölmesi UGK hakkında soru işaretlerinin ortaya çıkmasına neden oldu ve NATO'nun, Kaddafi karşıtı güçler birbirlerine düştüğü takdirde ülkeden ayrılma arzusunu güçlendirdi.

Batı, UGK lideri Mahmud Cibril'i kabinesini değiştirmeye zorladı. Hem Fransız hem de Libya istihbaratı içinde temasları olduğunu söyleyen Denece'e göre NATO bunun ardından hazırlıklarda daha fazla başı çekmeye başladı.

İsyancıların bir başka önemli dostu daha bulunuyordu. Bölgenin ağır topu Türkiye, Temmuz'da UGK'nın yardımına yetişti ve 30 ülkenin desteğiyle bir konferans düzenledi. ABD'nin üst düzey savunma yetkilisi "Türkler sessiz bir biçimde çok yardımcı oldu" dedi.

Kaddafi birliklerinin morali azalırken sonun yaklaşmakta olduğu açıktı. Olabilecek en iyi zamanda Kaddafi'nin savaşçıları ortadan kaybolmaya başladı. Gizli silahı, yani yabancı paralı askerleri de...

Ayaklanma başladıktan sonra Kaddafi birkaç bin paralı asker kiraladı bunlardan bazıları Kaddafi'nin en iyi örgütlenmiş güçlerinin çekirdeğini teşkil etti. Paralı askerlerin büyük kısmı Çad, Mali ve Nijer gibi Libya'nın güneyindeki ülkelerden gelmişlerdi, ama bazıları da Güney Afrika ve Balkanları da içeren daha uzak yerlerden geliyordu.

Paralı askerler arasında daha önce Sierra Leone'de savaşmış, ardından Afganistan ve Irak'ta müteahhitlik yapmış olan eski bir Bosnalı Sırp savaşçı da bulunuyordu. Mart'ta ilkin eğitmen olarak daha sonra da 120 mm'lik havan topu komutanı olarak kiralanan, savaştaki adı Crni (Sırpça "kara") olan bu kiralık asker Reuters'e kendisine düzenli olarak, istediği Batı para birimiyle, nakit ödeme yapıldığını söyledi.

Crni Reuters'e "Libyalıların disiplin yönünden zayıf olduklarını biliyordum, ama gördüklerim eski Yugoslavya'daki savaşlarımıza kıyasla iç karartıcıydı" dedi. "Ödleklerdi en azından büyük kısmı... Walkie-talkie'den daha karmaşık herhangi bir cihazı nasıl kullanacaklarını bilemedikleri için en büyük sorun iletişimdi bu nedenle cep telefonlarına bağlı kaldık tabi çalıştıklarında..."

Ağustos başından itibaren, diyor Crni, "her şey çökmeye başladı". Parçası olduğu güç, isyancıların bir hücumu sonrasında geri çekilmeye başlıyor. Crni "Bir noktada çok iyi örgütlenmiş bir grubun ateşi altında kaldık ve bu grubun içerisinde NATO kara birliklerinin de olduğundan kuşkulandım" diyor. Kaddafi birlikleri Trablus'a yaklaşık 50 km mesafede bir yere kadar çekiliyorlar. Ağustos ortasına gelindiğinde, "Artık yettiğine karar verdim. Yeterince benzini olan, içinde su ve güvendiğim iki Libyalı olan bir jipi aldım ve çölü geçerek komşu ülkelerden birine geldim. Oraya varmak dört günümüzü aldı."

İnsansız hava aracı tartışması
Bu arada yabancı ajanlar her yerde cirit atıyorlardı. Ağustos başında Tunus-Libya sınırında bir Reuters muhabiri, Amerikan aksanıyla İngilizce konuşan ve kendisini Batı Dağları'ndaki isyancı güçlerin başı olarak tanıtan biriyle karşılaştı. Bu kişinin yanında iki tane kaslı, sarışın batılı duruyordu. Uzun süre ABD ve Kanada'da kaldığını söyledi, ama ayrıntı veremedi.

İsyancılar Zaviye'ye doğru ilerlerken de Reuters muhabiri, Batı Dağları bölgesinde, basit kıyafetler giymiş, eski kamyonetlerle seyahat eden batılı görünümlü kişiler gördü. Çok uzak olmayan bir yerde, Nalut'ta da isyancılar kendilerine CIA ajanlarının yardım ettiğini söyleseler de bunun doğrulanması olanaksız.

Trablus merkezindeki siyasi hücrenin lideri Muhammed Gula'ya göre Denizkızı Şafağı Operasyonu'nun ilk olarak 10 Ağustos'ta başlaması planlanmıştı. Ancak önderlik "diğer şehirler henüz buna hazır değil" diye karar verdi ve Operasyon birkaç gün ertelendi.

Pentagon içerisinde Libya'ya yeni Predator insansız hava araçları yollanıp yollanmaması konusunda bir tartışma başladı. ABD'li savunma yetkilisi "Bunu daha çabuk sonuca varması için desteklemek üzere başka yerlerdeki (insansız hava araçlarını) çekip oraya yollamanın anlamlı olup olmadığı konusu tartışmalı bir meseleydi" diye açıkladı.

İlave insansız hava araçlarının kullanılmasını destekleyenler tartışmayı kazandı ve son iki Predator da ABD'deki bir üsten alınarak Kuzey Afrika'ya yollandı ve 16 Ağustos'ta buraya ulaştı.

Bu esnada isyancılar birkaç şehri ele geçirdiler. 17 veya 18 Ağustos'ta, diye hatırlıyor Gula, "Zaviye'nin düştüğünü duyduğumuzda ve Zlitan düşmek üzere görünürken ve Garyan da düşmüşken, artık vaktin geldiğine karar verdik."

ABD ve NATO yetkilileri Reuters'e bu başarıların zincirleme bir etki yarattığını söylediler. Artık ülkenin büyük kısmı fethedildiğine göre, Predator insansız hava araçları ve diğer casus uçaklar ve bombardıman uçakları başkent üzerinde yoğunlaşabilirdi. Pentagon'un açıkladığı veriler ABD'nin Libya'daki hava saldırılarının 10 Ağustos'la 22 Ağustos arasında büyük bir hız kazandığını gösteriyor.

Bir NATO yetkilisi "Artık bütün ülkeyi taramak zorunda değildik" diyor. "Rejim güçlerinin yoğunlaştığı alana odaklanabilirdik."

Harekat saati
Trablus saldırısından birkaç gün önce Beyaz Saray televizyon kanallarına Kaddafi'nin sonunun yaklaştığına ilişkin haberler sızdırmaya başladı. Ancak ABD'li istihbarat yetkilileri -ki bunların sahadaki durum hakkında objektif bir görünüm sunması beklenir- temkinli davranıyor, gazetecilere hızlı bir zaferin mümkün olup olmadığından emin olmadıklarını, savaşın aylar boyunca sürebileceğini söylüyorlardı.

19 Ağustos'ta çok önemli bir gelişme yaşandı: Kaddafi rejiminin en tanınan yüzlerinden birisi olan Abdel Selam Callud karşı tarafa geçti. Üst düzey bir UGK yetkilisine göre Callud son üç ay boyunca saf değiştirmeye çalışıyordu. "Bizden yardım istedi, ama en yakınlarını değil, tüm ailesinin kendisiyle birlikte kaçmasını istediği için bu lojistik bir sorundu. Tüm ailesi toplamda yaklaşık 35 kişi."

Artık dağ yolları isyancıların denetimindeydi. Callud'u ve ailesini Trablus'tan Zintan'a, oradan da sınırı geçirerek Tunus'a götürdüler. Callud Tunus'tan önce İtalya'ya, sonra Katar'a uçtu.

İsyancıların önderliği hazırdı. Ama şimdi de NATO daha fazla zaman istiyordu. Üst düzey ABD'li savunma yetkilisi "Zaviye'nin kontrolünü ele geçirdikten sonra, bir anlamda isyancıların stratejik bir ara vereceklerini, yeniden gruplaşacaklarını, ardından da Trablus'a doğru harekete geçeceklerini bekliyorduk" dedi.

Üst düzey bir UGK yetkilisi "NATO'ya biz her halükarda gidiyoruz dedik" diyor.

İsyancıların özel kuvvetleri, okullar ve hastanelerde bulunanlar gibi, görünmez durumdaki harekat odalarını vururken, Batı ittifakı da çabucak bombardıman hedeflerini 82'den 32'ye çekti.

Saldırı işareti 20 Ağustos günü, güneş doğduktan kısa bir süre sonra UGK Başkanı Mustafa Abdel Celil'in bir konuşmasında verildi. Celil "İlmek daralıyor" dedi. "Gerçek bir katliam" başlamak üzereydi.

Celil'in konuşmasından sonra Trablus mahallelerinde bulunan isyancı hücreleri 10 dakika içinde harekete geçtiler. Bazı birlikler doğrudan operasyonla bağlantılı olarak hareket ederken, başka pek çoğu bağlantısız hareket ediyordu, ama planı öğrenmişlerdi.

Alhasi, Trablus'taki ayaklanmanın neden o zaman başladığı kendisine sorulduğunda Reuters'e "Bunu biz seçmedik koşullar ve operasyonlar bizi bu tarihe getirdi" diye cevap verdi. "Trablus'ta camilerden yapılan çağrıyla ayaklanmanın o gün başlayacağına ilişkin bilinen bir plan vardı. Bu askeri ya da resmi bir plan değildi halkın planıydı. Trablus içindeki halkın bunu bizimle koordinasyon halinde yaptılar."

İlk birkaç saatte isyancı hücreleri çeşitli tesislere ve komuta merkezlerine saldırdılar. Diğerleri sadece barikatlar kurarak ve hareketi engelleyerek mahalleleri güvence altına aldılar.

Misrata'dan gıda ve mühimmatla dolu gemiler harekete geçti. İsyan güçleri Batı Dağları'ndan ve doğudan başkente doğru ilerlemeye başladılar. Fransız gazetelerine göre NATO, Kaddafi'ye bağlı, patlayıcılarla dolu sürat teknelerini yok ederek isyancılara su yolunu açtı.

İlk isyan askerleri birkaç saat içinde şehre ulaştı. Bu ayaktakımı ordusu pek de bir şeye benzemiyordu: Bazı savaşçılar üzerlerinde İngiliz futbol oyuncularının isimleri yazılı formalar giyiyordu. Ama çok az direnişle karşılaştılar.

İsyancılara bağlı bir kaynak Kaddafi'nin önemli birliklerini ve oğlu Muatassım'ı da içeren askeri liderlerini petrol kenti Brega'ya yollayarak ölümcül bir hata yaptığını söylüyor. Libya lideri açık ki petrol bölgesinin isyancıları güçlendireceğinden korkuyordu. Ama askerlerini buraya yollaması Trablus'un güçlü bir savunmadan yoksun kalması anlamına gelmiş, isyancıların şehre girmesine izin vermişti.

Havadaki savaş da rejimi bunaltıyordu. Saldırı altındaki Kaddafi güçleri, halen saklayabildikleri her türlü ağır teçhizatı açığa çıkardı. Son 24 saatte, diyor batılı bir askeri yetkili, NATO "Kaddafi güçlerinden arta kalanlarının silah sistemlerini, özellikle karadan havaya roketlerini yeniden kurmaya çalıştığını görebiliyordu." NATO bunları hava saldırılarıyla vurdu.

Çöküş
21 Ağustos Pazar gününe gelindiğinde isyancılar Trablus'un büyük bir bölümünü kontrolleri altına almışlardı. Bu kargaşa içinde UGK, Seyfülislam'ı yakaladığını ilan etti. Ama bir sonraki akşam geç saatlerde Seyf-ül-İslam Trablus'taki yabancı muhabirlerin kalmakta olduğu Rixos otelinde ortaya çıktı. "Dedikodulara son vermek için buradayım..." diye açıkladı.

ABD'li ve Avrupalı yetkililer artık Seyf'in hiçbir zaman gözaltına alınmadığına inandıklarını söylüyorlar. UGK Başkanı Mahmud Cibril bu fiyaskoyu isyan güçlerinin çelişkili raporlarına bağlıyor. Ama, diyor, bu beceriksizlik bir talih kuşuna dönüştü: "Yakalandığı haberlerinin bize siyasi getirileri oldu. Bazı ülkeler bizi tanıdılar, bazı askeri birlikler teslim oldu ... ve 30'dan fazla subay bizim safımıza geçti."

Kaddafi birlikleri çökerken isyancılar Libya ordusu içinde, Kaddafi güçlerinin telsiz konuşmalarına sızmalarını sağlayan bir sempatizana ulaştılar. Üst düzey bir UGK yetkilisi "Emirlerindeki panik havasını işitebiliyorduk" diyor. "Bu, gençlerimizin Trablus'un denetimini aldığının ilk işaretiydi."

Kaddafi avı ilerledikçe UGK, yabancı askeri destekçilerine danışılarak oluşturulmuş olan ve başkentte güvenliği sağlamayı hedefleyen 70 sayfalık bir planı uygulamaya başladılar.

Londra, Paris ve Vaşington'daki yetkililer planın Irak ya da başka bir ülkedeki deneyimlerin gölgesi altında kalmadığını söylemek için kırk dereden su getiriyor, ama Bağdat'taki hatalarından çıkan dersler gayet açık.

UGK Başkanı Cibril, Katar'daki bir basın toplantısında Libya'nın "birleşerek yaralarını saracak ve iyileştirecek böylece ulusumuzu yeniden inşa edeceğiz" dedi.

Ayaklanma esnasında birliği sağlamak zor değildi. Komutan Alhasi Reuters'e "En önemli faktör halkın iradesiydi" diyor. "İnsanlar Kaddafi'den nefret ediyor."

O gittikten sonra Libya bir bütün olarak kalabilecek mi?