Pakistan’ın nükleer silahlarının peşindeler

Hindistan’daki olaydan Pakistan sorumlu tutulurken, ülkenin nükleer silahları ABD himayesine alınmaya çalışılıyor.

soL (DIŞ HABERLER) ABD Kongresi, geçen baharda Kitle İmha Silahlarının Yayılması ve Terörizmi Önleme Komisyonu adlı bir komisyon kurmuştu. Adının dünyada kitle imha silahlarını teröristlerin yaydığı gibi tuhaf bir anlamı çağrıştırdığı bu komisyon, geçtiğimiz gün altı aylık çalışması sonucunda bir rapor yayınladı.

Komisyonun dokuz üyesinin gizli dosyalara erişerek, çeşitli alan ziyaretlerinde bulunarak ve hatta Rus yetkililerle görüşerek hazırladığı raporun bir özeti, New York Times ve Washington Post gazetelerinde yayınlandı. Rapor, bir bakıma Obama hükümeti için bir rehberlik rolü oynayacak.

Raporun özetinin hemen başında, ilk cümlede, "Eğer uluslararası topluluk kararlılıkla ve acilen harekete geçmezse, 2013 yılının sonuna kadar dünyanın bir bölgesindeki bir terörist saldırıda bir kitle imha silahı kullanılması, kullanılmamasından daha olası" deniyor. Bu ifade, Obama hükümetine gerçek bir olay değil bir olasılık olsa da benzer etkiye sahip olacak yeni bir 11 Eylül verecek gibi gözüküyor.

Böylece kitle imha silahlarıyla terörizm ortak bir tehdit haline getirildikten sonra, rapor kritik bir tespitte bulunuyor: "Bugün bir terörizm ve kitle imha silahları haritası olsaydı, bütün yollar Pakistan'da kesişirdi."

Bilindiği üzere Pakistan, özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra, o zamanki başkanı Pervez Müşerref'in de büyük isteğiyle bölgede ABD'nin en büyük müttefiklerinden biri olmak için elinden geleni ardına koymamıştı. Ancak ABD'yle iyi bir müttefik ilişkisi geliştirmek bu ülkenin dostluğunu ve desteğini kazanmaya yetmemiş, ABD bazı konularda destek verirken birtakım yaptırımlarda bulunmaktan da hiç vazgeçmemişti.

Yorumcular, ABD'nin Pakistan toprakları içinde düzenlediği bombalamaların anlamı üzerinde de hiçbir mutabakat sağlayamamış görünüyor. Birçokları buna mantıklı bir açıklama dahi bulamıyorlar.

Rapor, sebeplerden en belirginini açık bir biçimde dile getiriyor: Pakistan, uzun zamandır nükleer silahlara ve yerli bir nükleer silah teknolojisine sahip. Müttefiklik ilişkisi ilerlemiş olsa da, Pakistan'ın nükleer silahlarının nerede olduğu ABD için halen bir sır. Pakistan'ın nükleer silahlarının gizlilik ve güvenliğinden, ülkenin geleneksel olarak güçlü olan ordusu ve bunun da en güçlü kanadı olan istihbarat örgütü sorumlu. Asıf Ali Zerdari, geçen sene yaptığı bir açıklamasında eski Pakistan Başbakanı olan ve öldürülen eşi Benazir Butto'nun, o zamanlar nükleer tesislere girme yetkisi olmadığını ifade etmişti.

ABD, bu durumdan duyduğu rahatsızlığı uzun süredir "Pakistan'daki radikal islamcı teröristlerin kitle imha silahlarını ele geçirmesi olasılığı"nı tekrarlayarak dile getiriyordu. Yayınlanan rapor, bu söylemin önümüzdeki dönemde Pakistan'ı sıkıştırmak için daha güçlü bir biçimde kullanılacağını gösteriyor.

Rapor, Pakistan konusunda Obama yönetimini, Pakistan'la birlikte ülkedeki terörist cenneti bölgeleri temizlemek, nükleer ve biyolojik materyallerini güvenceye almak, aşırıcı ideolojilere karşı durmak ve "Asya'da gelişmeye başlayan bir nükleer silah yarışını" sınırlandırmak konusunda uyarıyor. Hemen eklemek gerekir ki, "nükleer ve biyolojik materyalleri güvenceye almak" ifadesinde "secure" kelimesi kullanılıyor, ki bu kelime İngilizce'de güvence altına almak olduğu gibi elde etmek, ele geçirmek anlamlarını da taşıyor.

Nükleer silah yarışını önlemek üzere Obama'ya yapılan davet de tuhaf görünüyor, zira geçtğimiz aylarda Bush hükümeti, Hindistan'la nükleer teknoloji ticareti konusunda bir anlaşma imzaladı. Hatırlanacağı üzere Hindistan, ilk kez kendsi nükleer teknoloji ele geçirip atom bombası patlatan ülke olmuş, bu olay üzerine ABD, Sovyetler Birliği ve diğer nükleer teknoloji sahibi ülkeler silahın daha fazla yayılmasını önlemek için Hindistan'a karşı "Nükleer Sağlayıcılar Birliği" (Nuclear Suppliers Group) adında bir birlik kurmuş, bu teknolojilerin diğer ülkelere satışını sınırlamak konusunda anlaşmışlardı. George Bush, Hindistan'la yaptığı anlaşma sonrası bu Nükleer Sağlayıcılar Birliği'ndeki ülkelere Hindistan'la nükleer ticaret yapma tavsiyesinde bulunurken bir yandan grubun tarihsel çıkış noktasını ortadan kaldırıyor, öte yandan yalnızca Asya'da değil, tüm dünyada nerede duracağı kestirilemeyecek bir nükleer silahlanma yarışının önünü açıyordu.

Pakistan, her ne kadar ABD'yle müttefiklikte kusur etmese de, üzerindeki baskı giderek artıyor. Hindistan'daki son terörist saldırılardan sonra Hindistan yönetimi Pakistan'ın saldırıyla somut bir bağı olduğuna dair kesin kanıtlara sahip olduğunu söyleyerek ülkede güvenliği "savaş durumu"na yükseltirken, ABD'den de Hindistan'ı destekleyen ve Pakistan'ı suçlayan açıklamalar gelmesi de bu tespiti destekliyor. Nükleer silahlar bir dönem ülkelere dış politikada hareket alanı sağlarken, ABD'nin müttefiki olmaya çalışan Pakistan'ın üzerindeki lanet olmaya aday gibi görünüyorlar.