'Öfkeli Arap' yazdı: Batı'nın Filistin direnişi standartlarını umursamayın

İsrail'in Gazze'ye yönelik barbarca saldırısı başladığından bu yana, Batı'daki hükümetler, tekelci medya ve sivil toplum kuruluşları, İsrail'i kollayan ve Filistin direnişini gözden düşüren faaliyetlerine devam ediyorlar. "Öfkeli Arap" Esad Ebu Halil, Arap halklarına bu çağrılara kulak asmamalarını tavsiye ediyor.

Çeviri: Reşat Bilici

soL'un notu: "Öfkeli Arap" (Angry Arab) isimli bloguyla tanınan Lübnan doğumlu akademisyen Esad Ebu Halil'in, 22 Temmuz 2014 tarihinde El Ahbar gazetesinde yazdığı makaleyi okurlarımızla paylaşıyoruz.


Batı'nın Filistin direnişi standartları

Bir Arap ülkesine düzenlenen bir başka İsrail saldırısı, bir kez daha Batılı hükümetlerin, medyanın ve insan hakları örgütlerinin tarafgirliğini ve ırkçılığını ortaya çıkarmaktadır. İnsan hakları örgütleri, bilhassa da İnsan Hakları İzleme Örgütü, en kabahatliler arasında yer alıyor, çünkü şimdilerde terörist İsrail ordusunun bir medya/propaganda kolu gibi hizmet görüyorlar. Bu işlerin nasıl yürüdüğünü biliyoruz faaliyet alanı Orta Doğu olan Batılı bir STK kurulur kurulmaz, İsrail yanlısı gruplar, kuruluşun gündemini kontrol etmek için derhal fon aktararak devreye girer. Daha önce blog sayfamda ortaya koyduğum iç yazışmalar, İnsan Hakları İzleme Örgütü direktörünün, İsrail yanlısı fon kaynaklarına dokunmama konusunda oldukça endişe içinde olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla düşünce kuruluşları, medya grupları ve insan hakları örgütü, İsrail yanlısı gündemlerin ve para kaynaklarının büyüsüne kapılmaktadır. İsrail’in son Gazze saldırısı da farklı değildir. Aslına bakılırsa, Siyonist gruplar iyice pişkinlik yapmaya başladılar. Ancak henüz ortaya çıkan büyük bir dezavantajdan da mustaripler: Batılı hükümetleri, tekelci medyayı ve insan hakları örgütlerini ne kadar kontrol ediyor veya etkiliyor olursa olsunlar, hiçbir şekilde Twitter, Facebook veya diğer sosyal medya platformlarındaki milyonlarca özgür ve kontrol edilemez insanın gündemini kontrol etme yetisine sahip değildirler. The New York Times, 21 Temmuz itibariyle istemeden de olsa malumu itiraf etmek durumunda kaldı: Theodore Herzl, sosyal medyanın gücünü hiç kavrayamadı #GazaUnderAttack (#GazzeSaldırıAltında) hashtag’i yaklaşık dört milyon Twitter gönderisinde kullanılırken, #IsraelUnderFire (#İsrailAteşAltında) 170.000 kere kullanıldı. Ancak The New York Times, pek çok Filistin yanlısı aktivistin, kendi mesajlarını farklı yollar üzerinden aktarmak için diğer hashtag’i de kullandıklarına değinmedi. İsrail devletine düşman olanların engelsiz ortamlardan mahrum bırakılması ve İsrail’in süreklileşen terörizmi, yalnızca İsrail propagandasının yoğunluğunu ve hararetini ve Siyonizmin tekelci medya, akademi ve STK’lardaki dostlarının ve destekçilerinin girişimlerini artırmaktadır.

'Keşke Filistinliler direnmese...'

Batılı hükümetlerin ve medyanın gündemi çok açık bir hal aldı: Filistin halkının tamamen dize getirilmesinden başka bir şey istemiyorlar. Hemen hepsi kategorik olarak bunu söyledi. Batıdaki gündem (hükümet, medya, STK), Filistin halkının çıkarlarına ve özlemlerine karşı düşmanlıkta arsızlaşmıştır. Avrupa’da bir ikilem bulunmaktadır: Farklı yüzdeler ve farklı dereceler üzerinden kamuoyu, hükümetlerinin duruşuna muhalefet etmektedir. ABD’de ise, hükümet ve halk, İsrail ve onun savaş suçlarıyla dolu sicilini ırkçı bir şekilde onaylamak konusunda ortaklaşmaktadırlar. Elbette bu durumda, Amerikan halkının, dünya halkları arasında dış politika alanında en az bilgi sahibi halk olmasının da payı vardır. Temel olarak, Filistinlilerin, İsrail işgaline karşı direnmekten sakınması beklenmekte, hatta direnmemek zorunda olduğu düşünülmektedir. Amerikan hükümeti ve Avrupa’daki uşakları (Fransa’da olduğu gibi, muhafazakâr ya da sosyalist olup olmadıklarına bakılmaksızın, hepsi kuyrukta sıralanmış vaziyettedir), Filistinlilerden, ülkelerini işgal eden devlet İsrail olduğu için, talihli olduklarının kıymetini bilmelerini istiyorlar. Amerikan standartlarına göre, İsrail, diğer işgalciler gibi değildir. Evet, savaş suçu işlemektedir, bölgedeki çeşitli şehirleri keyfine göre bombalamaktadır, kurumsallaştırılmış bir ırkçılığa ve ayrımcı politikalara bağlıdır ve etnik temizlik ve toprak hırsızlığı ilkesine göre kurulmuştur, ancak ABD için iyi bir müttefik olup, yöneticileri, Amerikalılara kendi halkını hatırlatmaktadır (bilhassa İsrail’in kendi Yahudilerini Arap ve Afrika ülkelerinden uzak tutmasının ABD medyasında büyük oranda yer almadığı gerçeği göz önünde bulundurulursa).

Silahlı mücadele olmadan...

Filistinliler, silahlı mücadeleye ve şiddet içermeyen mücadeleye girişemezler. Bilindiği gibi, Filistinliler, akılsızlık ederek 1950’lerden 1960’lı yıllara doğru şiddet-dışı mücadeleye girişmişlerdi bu, onları hiçbir yere götürmedi ve Filistinli kelimesi ağza bile alınmıyordu. Tüm bölgesel yerleşimin temelini oluşturan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 242 Sayılı Kararı, bu yakışıksız sözcüğü Amerikalıların kulaklarına fısıldamıyordu. 1980’lerde bile, Filistin halkı, şiddet içermeyen büyük ölçekli bir ayaklanmaya girişmişti ABD’li yöneticilerin ve medya uzmanlarının, Filistinlileri etik açıdan yargıladıklarını ve acımasız terörist İsrail ordusuna taş atıldığı gerekçesiyle Filistinlilere gözdağı verdiklerini hatırlıyorum. Bir Amerikalı-Filistinli Quaker* da, ahmakça, şiddet dışı olduğu için İsrail’in, Kudüs’teki yeni merkezini hoş karşılayacağına inanıyordu, ancak bu yer hemen kapatılırken, adam da gayri resmi bir şekilde Filistin’den kovulmuş, ancak tek bir Amerikan protestosu bile olmamıştı. Afrika ve Asya halkları, kendilerini yalnızca farklı silahlı mücadele biçimlerine başvurarak sömürgecilikten kurtarabilirlerdi. Silahlı mücadele asla temiz değildir ve Avrupa, Nazilere karşı en kirli yollarla savaşmıştır ancak Batı, kendisini hiç yargılatmaz. Avrupa’daki Nazi işgaline karşı direniş eylemleri, sevgi ve hayranlıkla anımsanır ve masum insanların öldürülmesi durumlarında bile, hiç kimse, kullanılan yöntemleri sorgulamaz. Güney Afrika’daki apartheid karşıtı mücadelede bile, Amerikalılar, işbirlikçilerin kullandığı yöntemleri sorgulamaktan kaçınmaktadır (hatırlayanlar için ‘necklacing’**). İnsan Hakları İzleme Örgütü, hâlâ Filistinlilerden imkânsızı başarmalarını istemektedir: Silahların kullanılmadığı ve hiçbir kurtuluş hareketi tarafından kullanılmamış bir mücadele standartlarına bağlı kalmak. İnsan Hakları İzleme Örgütü, derhal Hamas’ı savaş suçu işlemekle suçladı, oysa yıllardır İsrail’in savaş suçu işleyip işlemediği konusunda lafı dolandırıp duruyordu. Son dalaveresi de, Filistinlileri, herhalde İsrail gibi gelişmiş gibi silahlara sahip olmamakla eleştirmek oldu. Teorik olarak çok açık bir şekilde, İsrail’in gelişmiş silahları, Filistinlilerin silahlarına göre daha fazla sivilin yaşamını kaybetmesine yol açtı. Sanki Gazze’deki direnişçiler başka bir gezegenden gelmiş gibi, mücadeleden uzak durmaları bekleniyor. Bu, İkinci Dünya Savaşı sırasında, Fransız direnişinin mensuplarından, nüfusun yaşadığı merkezlerden uzak durup, Alman hava kuvvetleri tarafından yok edilmek üzere açık araziye yoğunlaşmalarını istemeye benzemektedir. Bu durum, Amerikan medyasının ve insan hakları örgütlerinin argümanlarının ne kadar saçma olduğunu göstermektedir.

Fetih'in affedilmesi

Dahası, Filistinliler, eli kulağındaki saldırılar için İsraillileri tek tek uyarmamakla da suçlanmaktadırlar. Gerçi, Filistinliler, İsrailli teröristleri veya sivilleri hedef alıp almadıklarına bakılmaksızın terörist sayılmaktadırlar (ya da ikincil hasar ilkesi yalnızca ABD ve İsrail orduları için mi geçerlidir?). İşgalin aracı haline gelinceye kadar Fetih, bir terör örgütüydü. Sonrasında ise, ABD’den finansman alacak duruma geldi ve geçmişteki “terörist” eylemleri, Amerikan tanrısı tarafından affedildi. Elbette Filistinliler, baş düşmanları olan ABD hükümetinin verdiği komutlara kulak asmamalıdırlar. ABD’nin, Filistinlilere gönülden tavsiyelerde bulunarak, onların çıkarlarını koruduğu fikri, Filistinliler açısından saçmadır ve inandırıcı değildir. Filistinliler, onlar için yardım ve destek kayıtları tutan çevrelerden tavsiye ve yardım alıyor olmalıdır. ABD ise, bu kategoride yer almamaktadır.

* Quaker: Bir Hıristiyan mezhebi, Dostların Dini Derneği (çevirenin notu) ** Necklacing: Bir insanın kollarına ve boğazına araç lastiği geçirilip ateşe verilerek infaz edilmesi (çevirenin notu)