Lübnan’ın ikinci büyük kenti Selefilerin denetiminde

Lübnan’ın kuzeyindeki Trablusşam kenti Selefi İslamcı gruplar ve Özgür Suriye Ordusu militanlarının denetimine girdi. Hafta sonu yaşanan çatışmalarda yedi kişi öldü.

Lübnan’ın başkenti Beyrut’a 85 kilometre mesafede bulunan, ülkenin ikinci büyük kenti Trablusşam, Selefi grupların eline geçti. Hafta sonu yaşanan çatışmalarda yedi kişinin hayatını kaybettiği kente ordu birlikleri sevk edildi.

Batı basını kentteki olayları "mezhep çatışması" olarak duyururken, kentin Baas yanlısı Alevileri ile Suriye muhalefeti yanlısı Sünnileri arasında bölündüğünü iddia etti. Lübnan’da yayımlanan El Akbar gazetesi ise durumun bir mezhep çatışmasından ziyade otorite boşluğunu değerlendiren Selefi grupların kontrolü ele geçirme süreci olduğunu yazdı. Başka bir ifadeyle, kentteki gelişmeler Suriyeli muhalif grupların da desteğini alan Selefi İslamcıların, başta Nusayri Aleviler olmak üzere, kentteki başka toplulukları sindirme operasyonu başlattığına işaret ediyor. Trablusşam’da benzer olaylar Şubat ayında da yaşanmıştı. Bu anlamda Suriye'deki durumun derinleşmesinin, komşu Lübnan'ı da doğrudan doğruya tehlikeli bir kargaşanın içine sürüklediği anlaşılıyor.

Selefiler kentin kontrolünü ele geçirdi
El Akbar’dan Ghassan Saoud olayların iç yüzüne ilişkin şunları yazdı:

“Operasyon öğlen saat 1’de başladı. Görev üç saat içinde tamamlanmıştı: Trablusşam, Selefilerin eline geçti. Muhafazakâr İslamcılar Lübnan’ın ikinci büyük kentinin nüfusunun yalnızca yüzde 20’sini teşkil ediyor. Ancak resmi kurumların bir anlık ihmali sayesinde Selefiler Trablusşam’ın kontrolünü ele geçirdiler.”

Lübnan Gençlik ve Spor Bakanı Faysal Karami gelişmelere ilişkin demecinde, son altı ayda kentteki çatışmaların eninde sonunda bir patlamaya neden olacağını vurgulayarak, “bugün değilse yarın yarın değilse kesinlikle ondan sonraki gün” dedi.

El Akbar muhabiri Saoud ise kentteki mevcut durumu ise şöyle betimliyor:

“Birini öldürebilir ve paçayı sıyırabilirsiniz. Tabi eğer aileniz kentteki mahkemelerin önünde derhal protesto eylemleri yapıyor, İç Güvenlik Örgütü komutanı Eşref Rifi’yi ziyaret ediyor veya iktidardaki Gelecek Hareketi’nin seçim kampanyalarını destekliyorsa…”

“Araba (ve daha pek çok şeyin) hırsızları giderek artıyor. Cepleri parayla dolu Suriyeli savaşçılar kentte aylak aylak geziniyor, hem Trablusşam’ın hem de komşusu Kalamun’un sahillerinde sefa sürüyor."

“Kişisel kavgalarda sustalı bıçakların yerini otomatik silahlar almış durumda. Yasalara saygı, beraberinde devleti ve sosyal kurumları da götürerek çöküyor. Geriye kalan tek şey, birkaç günde bir oraya buraya ateş ederek otoritesini hatırlatan ordu ve birkaç hafta önce yaptığı operasyonlarla gün yüzüne çıkan genel güvenlik aygıtı.”

Saldıranlar kimler?
Ghassan Saoud, kentin denetimini ele geçiren gruplar hakkında da şu bilgileri veriyor:

“Şehirdeki durum hakkında bilgi sahibi bir kaynak, ‘[tutuklanması krize neden olan ] Şadi Mevlevi yalnızca mesaj göndermek için seçilen bir bahaneydi’ diyor.”

“Kaynak, saat 1’de beş grubun koordineli bir biçimde harekete geçtiğini söylüyor. İlki Trablusşam’daki en büyük İslamcı oluşumlardan birine önderlik etmek üzere Gelecek Hareketi’ni terk eden Şeyh Salim el Refii’ye bağlı olanlar. Bu grup aynı zamanda Özgür Suriye Ordusu’nun en militan ve hararetli destekçisi (en azından manevi olarak).”

“Bunun dışında bir de Milletvekili Muhammed Kabbara’yla ilişkili olan, Şeyh Hüseyin Sabbah’ın ve Amid Hammud’un grupları var. Trablusşam’da yaşayan Akkarlı (Irak) mücahitlerin büyük kısmı ise Milletvekili Halid Daher’in öncülüğünde hareket ediyor.”

“Bunlara ilaveten, kısa bir süre önce kentin en büyük caddelerinde, özellikle Ebu Samra’da tepeden tırnağa silahlı bir biçimde kendilerini halka göstermeye başlayan, düzinelerce Suriyeli savaşçıdan oluşan Özgür Suriye Ordusu grubu var.”

“Medeni protesto”
Kentte kontrolü ele geçiren silahlı gruplardan bir tanesine önderlik eden Gelecek Bloku Milletvekili Halid Daher, hafta sonu Mevlevi’nin tutuklanması bahanesiyle başlayan eylemleri “tamamıyla medeni” protesto gösterileri olarak niteliyor. El Akbar’dan Ghassan Saoud ise bu değerlendirme hakkında ironiyle, “Baştan ayağa modern silahlar ve iletişim teçhizatları kuşanmış, kum torbalarının arkasında bekleşen yüzlerce adamın ‘medeni’ eylemi” diyor.

Amaç ne?
El Akbar, kentteki kaynaklarına dayanarak çatışmaların esas olarak iki amacının olduğunu tespit ediyor. Birincisi, orduya karşı başlatılan İslamcı saldırının bir çeşit “cihad” olması. İkinci amacın ise bir süre önce Suriyeli muhaliflere sevk edilmek üzere yola çıkan bir gemi dolusu silaha, Lübnan güvenlik güçleri tarafından el konulması gibi bir olayın tekrar edilmemesi mesajı vermek olduğu belirtiliyor.

Trablusşamlı bir kaynak, bu nedenle esas savaş Baasçılara, Suriyeli ulusalcılara ya da Alevilere karşı değil, Lübnan ordusuna karşı başlatıldı diyor ve Pazar günü kentte dolaşan Selefi grupların ses araçlarından Sünni askerlere üzerlerindeki “Haçlı üniforması”nı çıkartmaları çağrısı yaptıklarını aktarıyor.

(soL-Dış Haberler)