Lübnan’da Selefiler su yüzüne çıkıyor

Şiddet eylemleri dışında toplumsal olaylara ve siyasete hep yer altından müdahil olan Selefiler, Filistin’den sonra Suriye gündemi ile birlikte Lübnan’da da “siyasete atılıyor.” Dini önderler şiddete karşı söylemlerde bulunurken, Lübnan’da Suriye’deki muhalefeti destekleyen önemli bir sistem yaratılmış durumda.

Uzun bir süredir adı daha sık bir şekilde emperyalist odaklarla anılmaya başlayan Selefi mezhebi yıllardır radikal islamcı şiddetin adı haline gelmişti. El Kaide’den Çeçen Vahabilere, Arap Baharı dönemi ile birlikte de diğer muhtelif örgütlenmeleri ile kanı, Suudi rejiminin iç ve dış siyasal duruşu ile kökten dinciliği ve işbirlikçiliği hatırlatan mezhep yakın dönemde çeşitli yerlerde yasal siyasal pratikleri zorluyor.

Gazze’de Hamas ile anlaşıp yasal bir parti haline gelen Nur Partisi’nden sonra Lübnan’daki en önemli Selefi cemaatinin bulunduğu Bekaa vadisi Şeyh’i Adnan İmama da Lübnan’lı El-Akbar gazetesinde yasal çalışmalara çağıran bir röportaj verdi.

“Din kardeşlerimizi destelerken Lübnan’ı istikrarsızlığa itmeyelim” yalanı
Şeyh Adnan konuşmasında Lübnanlı takipçilerinin ve diğer sünnilerin Suriyeli muhalifleri ile birlikte çatışmalara katılmasından rahatsızlığını dile getiriyor. Suriye’deki muhalifleri “din kardeşlerimiz” şeklinde anarak Lübnan’ın Suriye kazanında yanmasını istemediklerini söyleyen Selefi şeyhi “Lübnan’ın savaşa dahli’nin vereceği zarar Suriye devriminin yararından daha büyük olacaktır” diyor.

Fakat konuşmasının devamında Lübnan’da selefilerin daha başka bir rol tarif ediyor. Şeyh’e göre Suriye’deki muhaliflerin daha fazla adama değil “para, ailelerine bakacak birileri ve onları medya’da destekleyecek olan insanlara” ihtiyacı var.

Silahsızlık çağrısının ardındaki kaygı: Hizbullah
Şeyh Lübnan’daki cemaate verilen rolü anlattıktan sonra diğer bir kaygısını da şu cümleler ile dile getiriyor: “Eğer Lübnan’daki sünnileri silahlanmaları için yüreklendirirsek bunun aynısını Esad rejimini destekleyenlere de söylemiş oluruz. Biz Sunni-Şii gerilimini Irak’tan ne de Suriye’den buraya transfer etmek istemiyoruz”.

Bu kaygının altında Lübnan’da önemli bir güç olan ve Suriye konusunda emperyalizm ile aynı rotada bulunmayan Hizbullah’ın ülkedeki gücü yatıyor. Zira röportajında Şeyh Adnan İmama Hizbullah’a yüklenmeye çalışıyor: “Güya devriminiz ezilenlerin devrimi olacaktı, sözde bir ezilen olarak ölen Hüseyin’in anısını diriltecektiniz. Bu denklik niye Suriye’de tersine dönüyor, Beşar Esad bir ezilen mi?”.

Temmuz’da ortaya çıkan haberlerde, özellikle Trablusşam'da Suriyeli muhaliflerin serbestçe dolaştıkları, kafelerde buluşup siyasi ve operasyonel tartışmalar yaptıkları, silahlı eylemler sonrası dinlenmek için belirli üsler oluşturdukları ve Suriye'ye yönelik silah sevkiyatını organize ettikleri belirtiliyor.

Daha sonra Şiiliğe değil “politik Şiiliğe” karşı olduğunu söyleyen İmama, Suriye’ye yönelik desteğin sadece dini kökenli olduğunu savunup, İsrail’e karşı ortaklığın ise bu destekte çok da payının olmadığını iddia ediyor. Şeyh Adnan Hizbullah’ın İsrail’le olan savaşını överken kendilerinin bunun dışında bırakılmasına ise güvendiğini söylüyor. Selefiliğe terörist muamelesi yapıldığından şikayet eden şeyh, El Kaide’nin Irak’ta gördüğü muameleyi görmekten şikayet ediyor.

Yaz başında soL'da yer alan bir haberde, Gelecek Hareketi lideri ABD destekli Saad Hariri'nin Hizbullah'a karşı bir denge unsuru olarak Müslüman Kardeşler'le işbirliğine gittiğine yer verilmiş ve iki grup arasında yapılan antlaşmada Suudi Arabistan ve Katar'ın büyük payı olduğu belirtilmişti.

Suriyeli muhalifler için oluşturulan “gölge devlet”
Al Akhbar haber ajansının diğer bir haberine göre ise Suriyeli muhaliflerin desteklenmesi sadece Şeyh Adnan İmama’nın tarif ettiği gibi şekillenmiyor. Suriye’de Esad yönetiminin devrildiğini görmek isteyen gruplar gıdadan tıbbi malzemeye, askeri mühimmattan silaha kadar elinden gelen bütün tedariki sağlarken Lübnan içinde eğitim kampları kurmaya dahi çalışıyor. Bazı gruplar bunu bir hesaplaşma olarak görürken diğerleri için mezhepsel bir anlamı var.

Özellikle Libyalı “isyancılardan” Suriye’dekilere giden lojistik yardımın büyük bir kısmı kuzey Lübnan limanlarından geçiyor. Bu bölgelerde etkin olan örgütlü güç ise Selefi gruplar. Selefilerin en güçlü olduğu yer olan Bekaa'da özellikle Bar Elias, Kab Elias gibi bölgelerde önemli bir askeri lojistik hareketliliğinin göze çarptığı da basına yansıyan bilgiler arasında. Özgür Suriye Ordusu bildirmese de Lübnan ülke içinde bazı kampların olduğundan süphelenildiğini açıklıyor.

Katar ve Arabistan’dan Lübnan’daki gruplara destek
Al Akhbar’ın haberine göre muhalifler için kurulan bu “gölge devlet”in önemli bir fonu da Katar ve Suudi Arabistan’dan geliyor. Güvenlik güçleri tarafından elde edilen bilgiye göre Kuzey Lübnan ve Trablusşam’daki muallimlerin aylığı “ömür boyunca” Katar tarafından karşılanacak. Katar ayrıca Selefi yanlısı Tarık el-İrtika radyo istasyonunu da fonluyor. Bu ülkeler ayrıca muhaliflere nakit akışını da düzenliyorlar.

( soL - Dış Haberler)