Lübnan iç savaşın eşiğinde

Lübnan'ın en büyük iki kenti, Beyrut ve Trablusşam'da, Selefi gruplar ve Müslüman Kardeşler'le Suriye'yi ve Hizbullah'ı destekleyenler arasındaki çatışmalar devam ediyor. Selefiler ve Müslüman Kardeşler'in Hizbullah'a karşı bir denge unsuru olarak kullanılmak istendiği anlaşılıyor

Lübnan'da Saad Hariri'nin Gelecek Hareketi yandaşlarıyla Hizbullah ve Suriye yanlısı Arap Hareketi arasındaki çatışmalar sürüyor. Son bir haftada ülkenin en büyük iki kenti olan Beyrut ve Trablusşam'da yoğunlaşan çatışmalar, ülkenin bir iç savaşın eşiğinde olduğunu gösteriyor. Bölgede, özellikle Suriye'de yaşanan gelişmelerin hızlandırdığı bu süreçte Selefi gruplar ve Müslüman Kardeşler'in Hizbullah'a karşı bir denge unsuru olarak kullanılmak istendiği anlaşılıyor.

Hürriyet'ten Ali Örnek bugün Lübnan'daki gelişmeleri değerlerdi. Ali Örnek'in Lübnan analizi şu şekilde:

Lübnan'ın en büyük iki kenti Beyrut ve Trablusşam'da patlak veren çatışmalar, Suriye'de yaşanan olayların Lübnan’da bir iç savaş olasılığını tırmandırdığına işaret ediyor. Yaşananlar ayrıca Hizbullah'a karşı bir denge unsuru olarak desteklenen Selefilerin yükselişinin nelere yol açabileceğinin ufak bir göstergesi.

Ülkenin kuzeyindeki Akkar bölgesinde, 20 Mayıs'ta Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad karşıtı çizgisiyle bilinen Sünni din adamı Şeyh Ahmed Abdulvahit'in askeri bir kontrol noktasında dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle vurularak öldürülmesinin ardından, taraftarları sokaklara döküldü.

Trablusşam, Akkar ve Beyrut'ta protesto gösterileri düzenlendi. Beyrut'ta eski Başbakan Saad Hariri'nin başında bulunduğu Gelecek Hareketi üyeleri ile Hizbullah ve Suriye rejimi yanlısı Arap Hareketi üyeleri arasında çatışmalar çıktı.

Otomatik silahların ve patlayıcıların kullanıldığı çatışmalarda 3 kişi yaşamını yitirirken 10 kişi de yaralandı. Birçok ev ve iş yeri tahrip edildi. Kundaklanan binalar arasında Arap Hareketi'nin Beyrut'un Tarık El Cedide semtindeki binası da bulunuyor.

İlk işaret Trablusşam'dan
Beyrut'taki çatışmalardan bir hafta kadar önce, 12 Mayıs'ta ülkenin kuzeyindeki Trablusşam'da, yürütülen bir El Kaide operasyonunda, Şadi El Mevlevi adlı bir gencin tutuklanmasıyla, Selefiler sokaklara dökülmüştü.

Düzenli bir ordu kurdukları gözlemlenen Selefiler, kentin kontrolünü kısa bir süre için ele geçirmiş ve Esad rejimine yakınlığı ile bilinen ve Nusayrilerin (Arap Aleviler) ikamet ettiği Cebel Muhsin mahallesine saldırmıştı. Bu çatışmalarda da şu ana kadar 9 kişi öldü ve 80 kişi yaralandı.

Hükümet hedefte
Abdulvahit’in öldürülmesinin ardından, Başbakan Necip Mikati üzüntülerini dile getirdi ve soruşturma açıldığını duyurdu. Ancak bu açıklama, muhaliflerini tatmin etmedi.

Trablusşam’daki olayların ardından olduğu gibi Beyrut’taki çatışmaların ardından Selefi gruplar, Müslüman Kardeşler ve Gelecek Hareketi’ne mensup siyasetçiler Mikati’yi hedef tahtasına oturttu.

Gerek Mevlevi'nin tutuklanması ve gerekse Abdulvahit'in öldürülmesinin Esad'ın işi olduğunu düşünen muhalefet, Mikati'yi de Suriye'nin istediği siyaseti izlemekle suçluyor.

Muhalifler için güvenli liman
Hükümet ise ülkenin kuzeyinde faaliyetlerini artıran Özgür Suriye Ordusu'ndan (ÖSO) rahatsız.

Selefilerden açık destek alan ÖSO militanları, Akkar bölgesinde silahlı olarak dolaşabiliyor ve buradan Suriye'ye silah, mühimmat ve isyancı gönderiyorlar.

Lübnan'ın güneyinde etkili olan Hizbullah ise müttefiki Suriye rejimine karşı ülkenin kuzeyinde yürütülen bu faaliyetleri yakından izliyor. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah Mart ayında yaptığı bir açıklamada, söz konusu muhalifleri uluslararası komplonun parçası olmakla suçlamıştı.

Muhalif gruplar ise Hizbullah'ın Suriye'de kendilerine karşı savaştığını ileri sürüyorlar.

Beyrut'taki son çatışmaların da Hizbullah'ın karargâhı kentin güney mahalleleriyle, Kuzey Lübnan arasında bulunan Beyrut'un kuzeyinde çıkmış olması ilginç bir ayrıntı. Merkezi yönetimin zayıf olduğu ve güçlü bir Selefi hareketin bulunduğu kuzey Lübnan bir süredir Suriyeli muhalifler için güvenli bir liman haline getirilmek isteniyor. Bunun önündeki en büyük engel ise Lübnan ordusu değil, Hizbullah.

Lübnan'ın içindeki Suriye
Lübnan için Suriye, komşu bir ülke olmaktan çok daha fazlası.

1975'te başlayan ve 15 yıl süren iç savaş, Suriye ordusunun müdahalesiyle sona ermişti. 2005'teki Refik Hariri suikastına kadar, Lübnan'da Suriye askerleri bulunuyordu.

Suriye'nin Sünniler, Şiiler ve Nusayriler arasında müttefikleri bulunuyor.

Hizbullah'ın Suriye tarafından desteklendiği bir sır değil. Dahası, örgüte İran'dan gönderilen silahların da Suriye üzerinden ulaştırıldığı iddia ediliyor.

Sayıları az olan Nusayriler ise iç savaşta, radikal İslamcı örgütlerin saldırılarından Suriye ordusunun müdahalesiyle kurtulmuştu.

Bu nedenle Suriye'de Esad rejiminin ayakta kalması bu gruplar için hayati öneme sahip.

ABD başta olmak üzere batılı ülkelerin desteğini alan Saad Hariri'nin Gelecek Hareketi, Suudi Arabistan ile Katar tarafından desteklenen Müslüman Kardeşler ve Selefiler için ülkenin kontrolünü ele geçirmek, İsrail'e karşı direndiği için silah taşıması meşru olan Hizbullah'ın yok edilmesi gerekiyor. Bu amaç ekseninde söz konusu gruplar fiili bir koalisyon kurmuş durumdalar.

Amaçlarına ulaşmalarının önündeki en büyük engelin Suriye'nin olduğunu düşünüyorlar.

Hizbullah yerine Selefiler
Gelecek Hareketi, Hizbullah ve Suriye karşıtı bir siyaset izledi ancak toplumsal desteği hep sınırlı kaldı.

Suudi Arabistan ve Katar, Hizbullah'ı dengeleyecek bir unsur olarak baktıkları Selefileri destekliyorlar.

2008 yılında Hizbullah ile açık sürtüşme yaşayan Selefilerin yöneticileri "Yeni bir silahlı direniş sürecine gençlerimiz psikolojik ve lojistik olarak hazırlanmalı" açıklaması yapmışlardı.

Lübnanlı Nusayrilerin temsilcileri de aynı dönemde iktidardaki Hariri'yi Selefileri kışkırtmak ve silahlandırmakla suçladı.

Uluslararası toplum kaygılı
Son bir haftada yaşanan olaylar nedeniyle Bahreyn, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt bu ülkeye gitmek isteyen vatandaşlarını uyardı.

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mark Toner ise Lübnan'daki şiddet eylemlerinden endişe duyduklarını söyledi.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban ki-Mun ise Suriye'de yaşanan şiddetin Lübnan'a yayıldığını söyledi. Ban ki-Mun, Lübnan'da bir iç savaş ihtimalinin güçlendiğini kaydetti.

Ancak, Lübnan şu an en vahim noktada değil. Selefilerin yükselişini kaygıyla izleyen Hizbullah sürekli olarak müttefiklerini hedef alan saldırıları püskürtmek için 2008'deki gibi harekete geçebilir.

Bu da Lübnan'ın vahim bir iç savaş ortamına sürükleyebilir.