Kimyasal silah masalı yine gündemde

Suriye'ye müdahale için uluslararası kamuoyu üzerinde korku ve baskı yaratmaya çalışan ABD ve İsrail kimyasal silah masalını yeniden tedavüle soktu.

19 Temmuz’da gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplantısında Rusya ve Çin’in Suriye’ye yönelik askeri müdahalenin önünü açacak tasarıya red oyu vermesiyle toplantı sonuçsuz kalınca İsrail’in sesi yükselmeye başladı. Suriye’nin elinde kimyasal silahlar olduğunu iddia eden İsrail, bu silahların Hizbullah’ın eline geçmesini önlemek için hazırlıklara başladıklarını söyleyerek kimyasal silah masalını yeniden tedavüle soktu.

Bir televizyon kanalına röportaj veren İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak “Orduya başta istihbarat alanında olmak üzere gereken her konuda hazırlıkların yapılması emrini verdim. Böylece bir operasyon yapıp yapmamayı değerlendirme şansına sahip olacağız” dedi. “Gelişmiş silah sistemlerinin, özellikle de uçaksavar füzelerinin ve karadan karaya ateşlenen ağır füzelerin taşınması ihtimalini değerlendiriyoruz. Ancak kimyasal silahların Suriye’den Lübnan’a taşınması olasılığı da söz konusu olabilir” diyen Barak “Suriye lideri Beşar Esad düşmeye başladığı anda istihbarat değerlendirmemizi yapıp diğer kurumlarla bağlantıya geçeceğiz” ifadelerini kullandı.

Kimyasal silah iddiaları üzerinden uluslararası kamuoyuna baskı
Kimyasal silah iddiaları geçtiğimiz günlerde ABD tarafından da yeniden gündeme getirildi. Şam’da muhalifler tarafından ulusal güvenlik binasına düzenlenen intihar saldırısının ardından ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’da toplantı yaptı. New York Times’ın haberine göre toplantıda Esad’ın düşmesi sonrası yapılacaklar gözden geçirildi. Habere göre Vaşington yönetimi Esad’ın düşmesi ya da "kimyasal silah kullanmaya yeltenmesi" halinde İsrail ordusu ile birlikte çalışacak. Böyle bir durumda İsrail, Suriye’ye girerek ya da ülkeyi bombalayarak silahları imha edecek veya kontrol altına alacak.

Kimyasal silah iddialarını yeniden tedavüle sokan ABD ve İsrail’in Suriye’nin elinde kimyasal silahlar olduğu ve bu silahların Hizbullah’ın eline geçebileceği yönündeki iddialarla bir korku ortamı yaratarak, Suriye üzerindeki uluslararası baskıyı artırmak amacında olduğu görülüyor.

İran da unutulmuyor
Öte yandan İran’a yönelik iddia ve tehditler de sürüyor. Dün Suriyeli muhaliflerden aldığı "çarpıcı bilgilere" yer veren Zaman, muhaliflerin "Artık resmen İran'la savaşıyoruz. Suriye'de özellikle helikopterleri ve ağır silahları İranlılar kullanıyor" iddialarına yer verdi. Habere göre muhalifler öldürdükleri ve esir aldıkları kişilerin büyük çoğunluğunun İran uyruklu olduğunu ileri sürüyor. Haberde ayrıca "Birçok muhalif aktivist, cezaevlerinde kendilerine işkence yapıldığı sırada bazı askerlerin Farsça konuştuklarını duyduğunu anlatıyor” cümlelerine de yer verildi.

Geçtiğimiz hafta İsrail’i ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton da İran’a tehdit savurmuştu. Clinton, İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres ve Başbakan Benjamin Netanyahu ile görüşmesinin ardından düzenledikleri basın toplantısında herkesin İran’ın nükleer meselesinin diplomatik yollardan çözülmesini tercih ettiğini söyledikten sonra “İranlı liderlerin hala doğru kararı verme fırsatı var. Nihai karar İran’ın” demiş ve “İran’ın nükleer silah geliştirmesini engellemek adına Amerikan gücünün tüm unsurlarını kullanacağız” sözleriyle İran’ı tehdit etmişti.

(soL - Dış Haberler)