Hindistan'da köylüler nükleer santrale karşı ayaklandı

Hindistan'ın Tamil Nadu eyaletinde inşası süren Kudankulam Nükleer Santrali'ni protesto etmek için on binlerce köylü büyük bir yürüyüş eylemi gerçekleştirdi ve santralin önüne kamp kurdu. Yaşanan çatışmalarda 1 protestocunun yaşamını yitirdiği bildirildi.

Olay 6 etaptan oluşan ve ilk iki etabının inşası tamamlanmış olan ülkenin güneyindeki Kudankulam Nükleer Santrali'nde, 1 ve 2 no'lu reaktörlere yakıt yüklemesi yapılacağınını öğrenilmesi üzerine gerçekleşti. Geçtiğimiz ay Hindistan Atom Enerjisi Düzenleme Kurulu, reaktörlere yakıt yüklemesi yapıldıktan sonra santralin faaliyete geçeceğini duyurmuştu. Ancak uzun bir süredir bölgelerinde nükleer santral istemediklerini belirten ve santrale karşı pek çok girişim ve protesto eylemi gerçekleştiren bölge sakinleri, santralin faaliyete geçmesini engellemek için 9 Eylül tarihinde bir eylem gerçekleştirdi.

Çeşitli kitle örgütlerinin de destek verdiği eylem, binlerce köylünün yürüyüşüyle başladı. Korteje katılanlarla kısa sürede eylemci sayısı 20,000'i aştı. Santral yakınlarında polis engeliyle karşılaşan eylemcilerin binaya 50 metre mesafede kamp kurdukları belirtildi. Bölgeye özel birliklere ve çevik kuvvet ekiplerine bağlı çok sayıda polisin gönderildiği de bildirilen heberler arasında.

Eylemci grubun oldukça örgütlü davrandığı ve birlikte hareket ettikleri kaydedildi. Ancak polisin gruba jopla ve ateş açarak müdahale etmesi ve dağıtmaya çalıştığı eylemcilerin müdahaleye taş ve sopalarla karşılık vermesiyle çıkan çatışmalar sonucunda bir göstericinin öldürüldüğü öğrenildi.

Ana akım medya göstericileri "ajitatör" olmakla suçladı
Olay Hint basınında eylemcileri suçlayan bir üslupla yer buldu. Deccan Chronicle gibi ana akım haber sitelerinde olay "Ajitatörler nükleer santrale yaklaşmak için kurnazlığa başvuruyor" manşetlerle duyuruldu. Eylemciler ayrıca çocukları ön saflara sürmekle de itham edildi. Hükümet cephesinden gelen açıklamalarda ise çeşitli kitle örgütlerinin halkı galeyana getirdiği ve olayların arkasında çeşitli "dış güçlerin" olduğu iddia edildi. İçişleri Bakanı S.S. Shinde yaptığı açıklamada "Bazı yabancı STK'ların bu işle fazlasıyla ilgilendiğinin farkındayız. Bu ülkelerin isimlerini vermek istemiyorum ancak olan bitenin farkındayız" diye konuştu.

Ajanlık, ajitatörlük ve dış mihraklarla işbirliği suçlamaları ülkemiz dahil pek çok yerde burjuva basın ve hükümetlerinin tipik tavrı olarak ortaya çıkıyor. Ancak bozguncu gibi gösterilmek isteyen eylemciler bu açıklamaların üzerine bir karşı açıklama yayınladılar. "Kudankulam Nükleer Santrali Projesi'ne karşı çıkmamızın on üç nedeni" başlıklı açıklamayı, eylemleri örgütleyen Nükleer Enerji Karşıtı Halk Hareketi'nin (PMANE) lideri ve Ulusal Nükleer-karşıtı Hareketler İttifakı (NAAM) üyesi S. P. Udayakumar gerçekleştirdi. Açıklamada dikkat çeken bazı bölümler ise şöyle:

"Bizler Kudankulam Nükleer Enerji Projesi'ne (KNEP) 1980'lerin ortasında ilk gündeme geldiğinden beri karşıyız. Kudankulam köyü sakinleri yeni açılacak 10,000 kişilik istihdam imkanı, Kanyakumari'deki Pechiparai barajıyla su sorunun çözüleceği ve bölgenin hızla gelişeceği gibi yalan vaatlerle kandırıldılar. Bizler ise halka aldatıldıklarını anlatmaya çalıştık. Yerel halkın desteği olmadan Kudankulam karşıtı hareketimiz uzun süre dayanamazdı.

Artık Kudankulam halkı, bunun yalnızca balıkçıların sorunu olmadığının, kendilerinin de gerek yurtlarından edilerek ve gerekse radyoaktif zehirin etkilerine maruz kalarak mağdur olacaklarının farkına varmış durumdalar. [...]ve burada, Hindistan'ın en güney ucunda yaşayan herkes KNEP'e belirli nedenlerle karşı çıkıyoruz:

KNEP reaktörleri, Çevre Etki Değerlendirmesi, Mahal Ölçüm Çalışması ve Güvenlik Analizi Raporları gibi ölçüm ve değerlendirmelerin sonuçları halkla, halk temsilcileriyle ya da basınla paylaşılmadan inşa edilmektedirler. Ayrıca ilk iki reaktöre dair kamuya herhangi bir bilgilendirme de yapılmamıştır. Bu proje için kesinlikle hiçbir demokratik karar-alma mekanizması ya da kamu onayı gözetilmemiştir.

Tamil Nadu Yönetimi açıkça "santral mahalinin çevresinde 2 ila 5 km çapında bir alan sterilizasyon bölgesi olacaktır" diye açıklama yapmıştır. Bu bölgedeki insanların taşınmaya zorlanacakları anlamına gelmektedir. Ancak KNEP yöneticileri yaptıkları sözlü açıklamalarda bölgede kimsenin yerinden edilmeyeceğini belirtmişlerdir. Bu tür ikiyüzlü açıklamalar yerinden edilmeye dair şüphe ve endişeleri artırmaktadır.

KNEP'in çevresinde 30 km çapında bir alanda 1 milyondan fazla insan yaşamaktadır ve bu Atom Enerjisi Düzenleme Kurulu'nun şart koştuğu değerin çok üstündedir. Kudankulum'da yaşanacak olası bir nükleer felakette bu kadar çok sayıda insanı hızlı ve etkin biçimde tahliye etmek imkansızdır.

KNEP'in soğutma suyu ve düşük dereceli atıkları denize bırakılacak ve bu durum balık üretimine ciddi darbe vuracaktır. Bu balık endüstrisini baltalayacak, balıkçılıkla geçinen bölge halkını daha büyük bir açlık ve sefalete itecektir. Ayrıca tüm Tamil Nadu ve Kerala bölgelerinin güneyindeki gıda güvenliğini etkileyecektir.

KNEP projesi normal şekilde çalışsa ve herhangi bir kaza yaşanmasa dahi, İyot 131, 132, 133, Sezyum 134, 136, 137 izotopları, stronsiyum, trityum, telluryum ve bunlar gibi çeşitli radyoaktif parçacıklar havaya, toprağa, ekinlere, sığırlara, denize, deniz ürünlerine ve yeraltı sularına karışacaktır. Güney sahil kuşağı halihazırda yüksek oranda kanser, zeka geriliği, down sendromu vakalarıyla ve hükümetin toryum gibi nadir mineralleri işlemek için gerçekleştirdiği deniz tuzu madenciliği faaliyetleri yüzünden yüksek sakat doğum oranlarıyla boğuşmaktadır. KNEP zaten acı çeken halkımızın başına pek çok yeni dertler açacaktır.

İnşaat ve boru hatlarının kalitesi ve KNEP yapılarının genel sağlamlığı, bizzat orada çalışan işçiler ve müteahitlerce sorgulanmaktadır. Henüz test edilmemiş Rus yapımı VVER-1000 reaktörlerinin tasarımı, yapısı ve çalışması hakkında uluslararası tartışmalar gündeme gelmiştir..."

Tartışmalar ve eylemler sürecek
Açıklamadan da anlaşılacağı gibi nükleer karşıtı mücadele uzun yıllardır sürüyor. Aslında geçen yıl için planlanan faaliyete geçme adımı, Fukuşima'da yaşanan nükleer felaketten sonra yoğunlaşan protestolar nedeniyle ertelenmek zorunda kalmıştı. Protestoların haklı gerekçesini, güney Hindistan'ın da tsunami gibi doğal felaketlerden bağışık olmaması oluşturuyor. Zira 2004 yılında Hindistan'ın güney sahillerinde büyük bir tsunami felaketi yaşanmıştı.

Diğer yandan Hindistan hükümeti ülkedeki nükleer santrallerin sayısını ciddi biçimde artırmayı planlıyor. Halihazırda ülkenin elektrik ihtiyacının %3'ünü karşılayan nükleer enerji santrallerinin, 2032 yılında elektrik ihtiyacının %60'ını karşılayacak kadar artırılması planlanıyor. Bu ise 30 yeni santral inşa ederek gerçekleştirilecek.

Hindistan hükümeti, nükleer santralin halk nezdinde yaratacağı pek çok soruna kulak tıkarken, bölgede direniş sertleşecek gibi görünüyor.

Nükleer enerji Türkiye'de de tartışma konusu
Ülkemizde de, AKP hükümetinin Akkuyu ve Sinop'ta kurulacağını açıkladığı nükleer santrallerin gündeme gelmesiyle ciddi tartışmalar yaşandı. Bu bağlamda, çevreye ve halk sağlığına etkileri gibi risklerinin yanında, deprem riski konusunda da ciddi endişeler dile getirilmişti. Ayrıca muhalefete ve eleştirilere tahammülsüz AKP iktidarının, artık sıradan hale gelen pek çok uygulaması gibi söz konusu projeler de çeşitli hukuksuzluklar barındırıyor.

Öte yandan, pek çok nükleer karşıtı direniş faaliyeti halen devam etmekte. En son, tam da Hindistan'daki santral işgalinin yaşandığı 9 Eylül tarihinde Nükleer Karşıtı Platform tarafından İstanbul'da bir çalıştay gerçekleştirilmişti.

(soL-Dış Haberler)