Esad-PKK işbirliği iddiaları yeniden tedavülde

Suriye’deki bazı Kürt kentlerinde denetimin Kürtlerin eline geçmesiyle birlikte Türkiye basınında yeniden “Esad, PKK’yle işbirliği yaptı” iddiası yoğun bir şekilde işlenmeye başladı. Egemen basında AKP hükümetinin bölge ülkelerine karşı provokatif politikasından söz edense yok.

Basında geçtiğimiz yıl özellikle sonbahar aylarında Suriye yönetimi ile PKK arasında bir ittifak kurulduğu yönünde iddialara sık sık yer veriliyordu. Ekim ayında PKK tarafından Çukurca’da gerçekleştirilen saldırının ardından ana akım medya, “saldırının arkasında İran ve Suriye var” tezini gündeme getiriyordu. İddialar çerçevesinde özellikle Fehman Hüseyin’in Suriye asıllı olması vurgulanıyor ve sürekli olarak bir Kandil-Şam-Tahran ekseni oluştuğundan söz ediliyordu.

Geçtiğimiz sonbahardan bu yana zaman zaman tekrarlansa da, bu iddialara dayanak oluşturacak somut herhangi bir delil sunulamadı ve iddialar son haftalarda yaşanan gelişmelere kadar rafa kaldırıldı.

Geçtiğimiz yıl dile getirilen Esad-PKK işbirliği iddialarıyla ilgili şu haberimize bakabilirsiniz:Basına göre PKK ile Suriye arasında bir şeyler var ama…

Bu kez Fehman Hüseyin değil, Barzani diyorlar
Bu defa iddiaların odak noktasında, AKP yönetiminin sık sık görüştüğü ve geçtiğimiz aylarda yapılan petrol ve doğalgaz anlaşmalarıyla doğrudan doğruya Irak’ta gerilimler içerisinde tarafını tuttuğu Barzani bulunuyor. Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani, Temmuz başında Suriyeli Kürtleri Erbil’de toplayarak, birlikte hareket etmelerine önayak oldu. Bu anlaşmanın ardından Kürtler, Suriye’de bazı Kürt kentlerinin kontrolünü ele geçirdiler. Bu süreç içerisinde PKK çizgisine yakın Demokratik Birlik Partisi (PYD) daha fazla ön plana çıktı. Çünkü PYD, anlaşmanın diğer tarafı olan Suriye Kürt Ulusal Konseyi’ne kıyasla bölgede denetim sağlayacak toplumsal tabana ve silahlı güce sahip olan örgüttü.

Anlaşma kapsamında Özgür Suriye Ordusu gibi muhalefet güçlerinin bölgede silahlı denetim sağlamasına izin verilmeyeceği de basına yansıyan bilgiler arasındaydı. Ancak anlaşan taraflar, PYD dahil, Esad yönetimine karşı mücadele ettiklerini ve “devrim” diye niteledikleri sürecin içerisinde yer aldıklarını ifade ediyorlardı.

Ancak AKP sözcülerinin Suriye’de PYD’nin kazandığı inisiyatife göz yumulmayacağını ve gerekirse müdahale edileceğini söylemesinin ardından, iktidar yanlısı basında birden bire "aslında PKK’nin bir kolu olan PYD’nin Esad’la işbirliği yaptığı" ve "Barzani’nin ikili oynadığı" dile getirilmeye başlandı.

Bugün konuyla ilgili “uzman” görüşlerine yer veren Timetürk haber sitesi, Ankara Strateji Enstitüsü Başkanı Mehmet Özcan’ın şu sözlerini aktardı: “Barzani bölgede ikili oynuyor. Kendisi civa gibi, duruma göre şekilleniyor. Türkiye'ye karşı çok yanlış bir tutum içinde ve Suriye konusunda Türkiye'yi tuzağa düşürmeye çalışıyor.”

Özcan Timetürk’e yaptığı değerlendirmeyi şöyle sürdürdü:

“Barzani'nin Suriye konusunda farklı bir hesabı var ve bu yönde ilerliyor. Başbakan'ın da ifade ettiği gibi Barzani, Akdeniz'e bir koridor açmak istiyor. Suriye'nin kuzeyinde bir Batı Kürdistan'ın kurulduğuna ben şu anda inanmıyorum. Durum bunu göstermiyor. Ancak fotoğrafa iyi bakmak lazım. Türkiye'ye rağmen orada gelişmeler var ve bu durum hiç hoş şekilde ilerlemiyor. Suriye'de Esed, PKK kartını Türkiye'ye karşı iyi oynadı. KCK'nın Türkiye kolu PKK, İran kolu PJAK ve Suriye kolu PYD ortak hareket etmektedir. Bu ortaklık ile Barzani de işbirliği halindedir.”

Aynı sitede Emekli Kurmay Albay Mesut Ülker’in de şu değerlendirmesine de yer verildi:

“Barzani, Türkiye ile ilişkileri sıcak tutarken Suriye'nin kuzeyinde onlara göre Batı Kürdistan'da bir zemin oluşması için ciddi gayret içindedir. Bunu Türkiye'ye rağmen yapmaktadır. Orada PKK'nın uzantısı PYD'ye yardım etmek suretiyle Suriye'nin kuzeyinde bir otonom bölgenin oluşmasına zemin hazırlıyor. Barzani, Türkiye'ye rağmen bunu yapıyor. Sayın Davutoğlu, Erbil ziyaretinde muhakkak bunu onlara soracaktır.”

Patronaj iddiasına ne oldu?
Başbakan Erdoğan önceki akşam katıldığı bir televizyon programında, Irak ve Suriye Kürtlerini kastederek “Türkiye’nin patronajı ifadesini paylaşmam. Patronaj derdimiz yok. Kendi bünyesinde sıkıntı oluşturacak bir terör eylemini, bir yerde kaşıyan yapısı oluşuyorsa oraya müdahale etmek en doğal hakkımızdır” demişti. Oysa geçtiğimiz Kasım ayında, Aksiyon dergisinde Barzani’nin Erdoğan ve Gül’le yaptığı görüşmeleri değerlendiren Haşim Söylemez, Barzani’nin Türkiye’den garantörlük istediğini yazmıştı. Söylemez, görüşmelerde Türk tarafının "garantörlük" demek yerine "ikili ilişkiler ve karşılık yardımlar" çerçevesinde "dostluğu geliştirmek" demeyi tercih ettiğini aktarıyordu. Ancak Barzani'nin dile getirdiği diğer talepler, PKK'yle ilgili başlıklarda Türkiye'nin istediklerini yaptığı takdirde Barzani yönetimini fiilen himaye edeceğini düşündürüyordu. Bu taleplerden bir tanesinin de Barzani’nin olası bir Suriye müdahalesi için Kuzey Irak topraklarının kullanılması, karşılığında ise “Esad yönetimi devrildikten sonra Kürt yönetimi üzerinde oluşacak baskıyı hafifletilmesi” olduğu ifade ediliyordu.

Geçtiğimiz yıl sonbaharda yapılan görüşmelerin ardındansa, AKP yönetimi Irak’ta Kürtler ve hükümet arasında artan gerilimde açıkça Barzani’nin yanında yer aldı.

Önce Ocak ayında Irak yönetimi tarafından silahlı çete kurarak suikast girişiminde bulunmak suçlamasıyla aranan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık el Haşimi, Kuzey Irak’a sığındı, ardındansa Türkiye’ye geldi. Bu süreçte Türkiye’ye karşı sert sözler sarf eden Maliki, “Türkiye'nin oynadığı rol ile bölgeye felaket ve iç savaş getirmeye çalıştığını” ifade ediyordu. Irak yönetimi Haşimi hakkında İnterpol’den yakalama kararı çıkartınca, Başbakan Erdoğan, Tarık el Haşimi’nin “sağlık sorunları” nedeniyle Türkiye’de olduğunu söylüyor ve kendisi dönmek istemediği takdirde Irak’a teslim edilmeyeceğini söylüyordu.

Mayıs ayında Kuzey Irak yönetimiyle imzalanan petrol ve doğalgaz anlaşması ise hem Türkiye-Irak gerilimini iyice artırıyor hem de Türkiye’yi Irak yönetimiyle Barzani arasındaki gerilimde açıkça bir taraf haline getiriyordu. Bu süreçte ABD ve Türkiye’yi ziyaret eden Mesud Barzani, Maliki’nin tutumunu değiştirmemesi halinde Eylül’de bağımsızlık ilan edebileceklerini söylüyordu.

Bugün Suriye’de Barzani’nin girişimiyle başlayan sürecin ise, özellikle son bir yılda yaşanan gelişmelerde açıkça Barzani yönetimini himaye eden AKP hükümetinin politikaları ile tutarlı olduğu söylenebilir.

Atılan adımlarda bir “hesap hatası” yapılmış olması ihtimali de, Suriye Kürtlerinin başına büyük bir çorap örülmüş olması ihtimali de mevcut. Ancak varılan sürecin AKP hükümeti açısından “büyük bir sürpriz” ve Barzani’nin ikili oynamasının sonucu olduğu iddiaları, hiç değilse son bir yılda yaşanan gelişmeler ışığında bakıldığında, herhangi bir inandırıcılığa sahip değil.

Velev ki Esad gelişmelerden yararlanıyor…
Suriye ordusunun Kürt illerinden çekildiği ve Kürtlerin bu nedenle bazı kentlerde denetimi ele geçirdikleri iddiasının Esad yönetimi ile PKK arasında bir anlaşmaya işaret ettiği iddiası ise konunun bir başka boyutu. Suriye yönetimiyle PKK arasında işbirliği yapıldığı, bir Şam-Tahran-Kandil ekseni olduğu gibi iddialar uzun zamandır Türkiye kamuoyunda Suriye’ye yönelik bir müdahaleyi meşrulaştırmak amacıyla kullanılıyor. Bugün de aynı tez, aynı amaçla yeniden tedavüle sokulmuş durumda.

Diğer taraftan Suriye ordusunun Kürt kentlerinden bütünüyle çekildiği ve burayı PYD’ye bıraktığı doğru değil. Pek çok kentte Suriye ordusunun kontrollerine devam ettiği bildiriliyor. Ancak Suriye’deki çatışmalar büyük kentlerde, üstelik 500 binin üzerinde bir Kürt nüfusuna sahip Halep’te yoğunlaşmış durumdayken Esad yönetiminin Kürt nüfusunu kışkırtacak bir hareket yapmaması anlaşılır bir durum. Dahası dün Halep’te gerçekleşen çatışmalarda Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Haydariye ve Mesakin Henen mahallerinde de 3 kişinin öldüğü, 11 kişinin yaralandığı kaydediliyor.

Suriye ordusunun askerlerini büyük kentlerin çevresine çekmesi ve Kürt bölgelerinde denetimin zayıflaması, ülkedeki çatışmaların genel durumunun ve Türkiye’nin canhıraş bir şekilde desteklediği muhaliflerin eylemlerinin sonuçlarından bir tanesi. Kürt bölgesindeki en büyük silahlı gücün PYD olduğu, dolayısıyla ortaya çıkan boşluğu PYD'nin dolduracağı ise yeni ortaya çıkmış bir bilgi değil.

Dolayısıyla mevcut durum, tek başına Suriye yönetimiyle PKK arasında bir anlaşma yapıldığını göstermiyor. Dahası PYD sözcüleri sistematik bir biçimde Esad karşıtı açıklamalar yapıyorlar.

Kısacası bir kez daha Esad-PKK anlaşması iddiasının tedavüle sokulması ise, Suriye’ye yönelik bir müdahale için bahane haline getirilmek isteniyor.

(soL-Dış Haberler)