Ermeni uçağı durduruldu, Davutoğlu Yukarı Karabağ’ı hatırladı

Bugün Ermenistan’ın başkenti Erivan’dan Halep’e giden bir kargo uçağının Erzurum’a indirilerek, aranmasından saatler sonra Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Bakü’de Yukarı Karabağ’la ilgili açıklamalarda bulundu.

Bugün sabah saatlerinde Erivan’dan Suriye’nin Halep kentine giden bir kargo uçağının Erzurum hava limanına inişe zorlanmasının ardından, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Bakü’de Yukarı Karabağ sorunuyla ilgili açıklamalarda bulundu.

Ermenistan: “Türkiye şov yapıyor”
Bugün Erzurum hava limanına indirilen kargo uçağının Suriye’ye insani yardım malzemesi taşıdığı belirlenirken, Air Armenia Genel Müdürü Arsen Avestyan Ermeni kargo uçağının Erzurum havaalanına zorla iniş yapmadığını ve önceden varılan bir mutabakat uyarınca indiğini açıkladı. Avestyan açıklamasını “Türkiye medyanın yardımı ile zorla bir iniş olduğunu söyleyerek, planlanan iniş konusunda şov yapmaya çalışıyor” diye sürdürdü.

Uçak, 6 saat süren aramanın ardından Halep’e gitmek üzere yeniden havalandı.

Davutoğlu: “Hankandı Havaalanı konusunda Azerbaycan’la dayanışma içindeyiz”
Bugün Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECO) Bakanlar Toplantısı için Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de bulunan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Ermenistan’ın 28 Eylül’de modernize ederek yeniden açtığı Hankandı Havaalanı’nın Yukarı Karabağ sorunun çözümüne zarar vereceğini söyledi.

Davutoğlu, her konuda olduğu gibi havaalanı konusunda da Azerbaycan’la dayanışma içinde olduklarını ve Ermenistan’ın havaalanını uluslararası uçuşlara açma hazırlığının iyi niyetli bir adım olmadığını sözlerine ekledi.

Davutoğlu, Türkiye’nin Güney Kafkasya’da barış ve istikrarın sağlanması için çaba harcadığını ileri sürdükten sonra sözlerini şöyle sürdürdü: “Barışın sağlanması için herkes ülkelerin sınır bütünlüğüne saygı göstermelidir. Türkiye, Azerbaycan'ın işgal edilmiş toprakları konusunda ilkesel bir tutum takınarak konunun toprak bütünlüğü çerçevesinde çözülmesinden yana. Fakat maalesef 20 senedir bu sorun çözülmedi. Türkiye bu sorunun çözülmesi için elinden gelen çabayı yapacaktır.”

Mesaj başka yere mi?
Aynı gün içerisinde Türkiye-Ermenistan ilişkilerini ilgilendiren iki gelişmenin birden yaşanması ise dikkatlerden kaçmadı. Geçtiğimiz hafta Moskova-Şam seferini yapan Suriye yolcu uçağının inişe zorlanmasının ardından, bugün de bir Ermeni kargo uçağının Erzurum’a indirilmesi Ermeni iddialarına göre olağan ve anlaşmalara göre yapılan bir uygulamanın medyaya sıradışı bir durum gibi yansıtılmasının yankıları henüz sürerken, Davutoğlu’nun Karabağ sorunu konusunda Ermenistan’ı hedef alan açıklamalarda bulunması gerilimi biraz daha tırmandırdı.

Bu gerilimin de Türkiye’nin bir süredir Rusya’nın Suriye konusundaki tavrını değiştirmeye yönelik politikalarının bir faslı olarak görülmesi mümkün. Bugün yaşanan gelişmelerde siyasi mesajın bölge politikaları konusunda Rusya’ya yakın duran Ermenistan’a mı, yoksa dolaylı yoldan Rusya’ya mı iletildiği tartışma konusu olacak gibi görünüyor.

Yeni Osmanlıcılık Kafkaslarda da iflas etti
AKP yönetimi 2009 yılında kamuoyunda “Ermeni açılımı” diye bilinen bir dizi adım atmış, ancak bu süreç çok kısa süre içerisinde tıkanmıştı. AKP’nin “yeni Osmanlıcı” gündeminin ilk evrelerinde bölge ülkelerine yönelik “açılım” şovlarından bir diğeri olan “Ermeni açılımı” da bir propaganda unsuru olmanın ötesinde beraberinde herhangi bir somut gelişmeyi getirmedi, aksine yeni gerilimlerin kaynağı oldu.

Davutoğlu 2009 yılında imzalanan protokoller hakkında daha sonra basına yaptığı açıklamalarda “Ermenistan’ın işgal ettiği Dağlık Karabağ’ın bir reyonundan çekilmesi yetecekti” diye konuşmuştu. ABD’nin de açık destek verdiği protokoller uygulamaya konulmadan rafa kaldırıldı ve AKP hükümeti Kafkasya politikasında bir kez daha Azerbaycan’la olan ittifakına geri döndü.

“Ermeni açılımı” tartışmalarından bir yıl sonra ise Başbakan Erdoğan, ABD Temsilciler Meclisi Dışilişkiler Konseyi’nde “Ermeni Soykırımı” yasasının kabul edilmesi üzerine Türkiye’de kaçak çalıştığını iddia ettiği 100 bin Ermeni’yi sınırdışı etmekle tehdit ederek, şunları söylüyordu:

"Bakın benim ülkemde, 170 bin Ermeni var bunların 70 bini benim vatandaşımdır. Ama yüz binini biz ülkemizde şu anda idare ediyoruz. E ne yapacağım ben yarın, gerekirse bu yüz binine hadi siz de memleketinize diyeceğim, bunu yapacağım. Niye? Benim vatandaşım değil bunlar. Ülkemde de tutmak zorunda değilim. Yani şu anda bizim bu samimi yaklaşımlarımızı bunlar bu tavırlarıyla ne yazık ki olumsuz istikamette etkiliyorlar, bunların farkında değiller."

Erdoğan bundan yaklaşık bir yıl önce partisinin kadın kolları toplantısında yaptığı konuşmada ise "Erivan-İstanbul çalışıyor. Bir jest olsun dedik, tutuk Van Gölü içerisinde Akdamar Adası'ndaki Ermeni Ortadoks Kilisesi'nin restorasyonunu Hazinemizin parasıyla yaptık. Bizzat Kültür Bakanımız gitti ve kendilerine şifalar diliyorum Sayın Mutafyan ile oranın açılışı yapıldı. Biz bunu niye yaptık, jest olsun diye yaptık" demiş ve şöyle devam etmişti:

"Şu anda ülkemde 40 bin kaçak Ermeni var. Biz onları burada tutuyoruz. Niye? Çünkü ülkelerinde yaşama imkanları yok. Oradan kaçtılar, geldiler biz de kapımızı açtık. Tarihte de bunların örneklerini verdik zaten. Şimdi de aynı örneği veriyoruz. Şu anda ülkemizde yaşıyorlar biz bunları geri iade edebiliriz, ama etmiyoruz. Ama birileri de dünyada Türkiye'nin aleyhinde kampanyalar sürdürüyor, varsın sürdürsün. Biz mücadelemize aynen devam edeceğiz.''

(soL-Haber Merkezi)