Cihatçılar ve petrol endüstrisi: IŞİD Aramco'ya, Nusra Exxon'a

Batı medyası, IŞİD’i Kuran okuyan bir grup cihatçı olarak resmederken, IŞİD, Irak’ta petrol savaşı başlattı. Satışlar ise, bu yanıltmacayı artan “Suudi” üretimi olarak kamufle edecek olan Aramco tarafından garanti altına alınacak.

Çeviren: Reşat Bilici

soL'un notu: Irak-Şam İslam Devleti'nin (IŞİD) Musul'u almasıyla başlayan tartışmaların gözden kaçan bir boyutu da, Batı'nın cihatçılara petrol hususunda tekeller aracılığıyla nasıl yardımcı olduğu. Suriye'deki petrol sahalarını ele geçiren Nusra Cephesi ve IŞİD gibi örgütler, uzunca bir süredir Avrupa Birliği, ABD ve Körfez monarşilerinin desteğiyle dış piyasalara petrol satmayı başarıyor. Voltairenet.org'dan gazeteci Thierry Meyssan'ın 23 Haziran 2014 tarihinde yazdığı "'Gözlerimizin Önünde': Cihatçılar ve Petrol Endüstrisi" başlıklı makale de, cihatçıların hangi tekeller ve devletler aracılığıyla petrol piyasasına giriş yaptığını açıklıyor. Meyssan'ın makalesinin tamamını soL okurlarıyla paylaşıyoruz.


Atlantikçi basına göre, Irak’ın kuzeyini ve batısını işgal etmiş olan IŞİD, bir elinde Kuran, öbür elinde kalaşnikof imanla hareket eden bir grup cihatçıdır. Suriye’de yaşayanlarla birlikte bu örgüte maruz kalanlar için ise, dünyanın dört bir yanından gelen ve sömürgeci güçlerin bölgenin kontrolünü kolaylaştırmak için bölgeyi bölen Amerikalı, Fransız ve Suudi yöneticiler tarafından yönetilen bir paralı asker ordusudur. Birileri, IŞİD üyelerini silahlı inanç sahipleri olarak düşünürse, örgütün saldırılarının arkasındaki o karanlık maddi çıkarları gözümüzün önüne getiremeyiz. Ancak bu katillerin, allahın, işledikleri suçları kutsadığına dair bir yanılsama yaratmak için dini manipüle ettiklerini kabul edeceksek, daha dikkatli olmak durumundayız. Bu saldırganlığın kurbanı olan binlerce Iraklı için timsah gözyaşları döken Atlantikçi basın, petrol fiyatları için yürütülen bu yeni çatışmanın sonuçlarını kınamaktadır.

Günler içinde varil fiyatı 115 dolara, 2013 Eylül’ündeki seviyeye yükseldi. Pazarlar, Tıkrit yakınlarındaki Beyci rafinerisi için yapılan çatışma için kaygılandı. Aslında bu rafineri, yalnızca yerel tüketim için üretim yapmaktadır. Yükselen petrol fiyatları, Irak’taki üretimin kesintiye uğraması nedeniyle değil, sevkiyatların aksaması nedeniyle yaşanıyor. Bu nedenle bu durum, pazarlar ihtiyaç fazlası verdiği sürece devam etmeyecektir. Suudi Arabistan, IŞİD tarafından koyulan pazar yasağı nedeniyle düşen tedarikleri karşılamak için üretimini büyük ölçüde arttıracağını duyurdu. Ancak şüpheye kapılan uzmanlar, Suudilerin hiçbir zaman günde 10 milyon varilden fazla üretmediğine işaret ediyorlar.

Cihatçılar petrolü nasıl satabiliyor?

NATO’nun finansörlüğünü inkar eden Atlantikçi basın, alimane bir şekilde, petrol kuyularını ele geçiren IŞİD’in birden bire zenginleştiğini açıkladı. Kuzey Suriye’de yaşanan da buydu, ancak hiç dikkat çekilmemişti. Batı basını, petrol kuyularına el koymaya çalışan El Nusra Cephesi ve IŞİD arasındaki çatışmayı, “rejim” tarafından kızıştırılan bir rekabet olarak ele almaya çalıştı. Ancak, Atlantikçi medya ve Körfez’in henüz cevap veremediği bir soru var: Bu teröristler, nasıl oluyor da Washington tarafından denetlenen uluslararası pazarda petrol satabiliyorlar? Mart ayında, Bingazi’deki ayrılıkçılar, ele geçirdikleri petrolü satamamışlardı. ABD Donanması, Morning Glory adlı petrol gemisinin yolunu kesip onu Libya’ya iade etmişti. El Nusra Cephesi ve IŞİD, petrolü uluslararası pazarda satabiliyorsa, Washington’dan onay almışlardır ve petrol şirketleriyle bağlantılıdırlar.

Aramco ve Exxon

Şansa bakın ki, petrol şirketlerinin yılda bir düzenlediği dünya kongresi, 15-19 Haziran tarihlerinde Moskova’da düzenlendi. Burada Ukrayna’nın konuşulacağını düşünüyorduk, ancak Irak ve Suriye konuşuldu. El Nusra Cephesi’nin Suriye’de çaldığı petrolün Exxon-Mobile (Katar’ı yöneten Rockefeller firması) aracılığıyla satıldığı, IŞİD petrolününse Aramco (ABD/Suudi Arabistan) tarafından işletildiği öğrenildi. Geçerken, Libya’daki çatışmalar sırasında, “El Kaide tarafından kurtarılan bölgelerden” elde edilen petrolü satmak için NATO’nun, Katar’a (yani Exxon-Mobile) onay verdiğini de hatırlayalım. Bu nedenle, mevcut çatışmayı, 20. yüzyılda Orta Doğu’da yaşanan tüm çatışmalar gibi, petrol şirketleri arasında yaşanan bir savaş olarak görebiliriz. IŞİD’in Aramco tarafından finanse edilişi, Suudi Arabistan’ın Irak’ta düşen üretimi karşılamaya dönük niyetinin arkasındaki nedenleri açıklamaya yetmektedir: Suudiler, satışları yasal kılmak adına çalınan varillere kendi mührünü vuracaklar. IŞİD’in ilerleyişi, iki ana boru hattını kontrol etmesine olanak sağlıyor: Biri, Suriye’ye tedarik sağlayan Banyas’a doğru çıkan hat, diğeri ise Türkiye’deki Ceyhan limanına ham petrol taşıyan hat. IŞİD, ilk hattı kesip Suriye’de fazladan elektrik kesintilerine neden olurken, ilginçtir ki, ikinci hattın çalışmasına müsaade etti.

Kürdistan'ın rolü

Bunun nedeni şudur: Bu boru hattı, Kerkük’ten çaldığı petrolü ihraç etmek isteyen İsrail yanlısı bölgesel Kürdistan yönetimi tarafından kullanılmaktadır. Ancak geçen hafta açıkladığım gibi, IŞİD saldırısı, ABD genelkurmayı tarafından 2001’de oluşturulan, ancak 2003’te ABD ordusunun başarısızlığa uğradığı ve Senatör Joe Biden tarafından 2007’deki Kongre ile benimsenen “Büyük Orta Doğu”yu yeniden şekillendiren haritaya göre Irak’ı üç küçük devlete bölmek için Kürdistan ile koordinasyon içinde yürütülmektedir. Kürdistan, IŞİD’in kontrolündeki boru hattı aracılığıyla Kerkük’ten petrol ihracatına başladı. Günler içinde, Ceyhan’da, Azeri Türkü milyarder Mubariz Gurbanoğlu’nun gemicilik şirketi Palmali tarafından kiralanan iki petrol gemisini yükleyebildiler. Ancak Washington tarafından devrilmeyen El Maliki hükümeti, bu soygunu kınayan bir nota gönderdikten sonra, Kürdistan’da çalışan şirketlerden hiçbiri (Chevron, Hess, Total), bu petrolü satın almaya cesaret edemedi. Alıcı bulamayan Kürdistan, ticarete devam ederken, elindeki yükü varil başına 57,5 dolar üzerinden yarı fiyatına satmaya hazır olduğunu duyurdu. Diğer iki yük gemisi ise, sürekli olarak IŞİD’in kutsayıcılığı ile yüklenmektedir. Ticaretin pazar yokluğunda devam etmesi, Kürdistan ve IŞİD’in alıcı bulmakta başarılı olacaklarına inandıklarını ve İsrail ve Suudi Arabistan’dan devlet desteği aldıklarını gösteriyor. Irak’ın üçe bölünme olasılığı, petrol kartlarının yeniden karılmasına olanak sağlayacak. IŞİD’in ilerleyişi sırasında, tüm petrol şirketleri personel sayısını düşürdü. Bazıları ise daha fazlasını yaptı buna, BP, Royal Dutch Shell (Suriye Ulusal Koalisyonu eski başkanı jeolog Şeyh Moaz El Hatip’i çalıştırıyor), Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) ve Çin şirketleri (PetroChina, Sinopec ve CNOOC) dahildir. Kaybedenler İngilizler, Türkler ve özellikle de Irak’ın açık ara en büyük müşterisi olan Çinliler oldu. Kazananlar ise ABD, İsrail ve Suudi Arabistan. Bu yüzden, oynanan bahisler, “gerçek İslam” için savaşmakla alakalı değildir.