Beşar Esad: ‘Erdoğan kendini halife sanıyor’

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Russia Today’e verdiği röportajında “Erdoğan kendisini Osmanlı’nın yeni sultanı sanıyor. Halife olduğuna yürekten inanıyor” dedi.

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad Russia Today televizyonuna uzun bir röportaj verdi. Ülkedeki durum, yönetimin izlediği politikalar, bölge ülkeleri ve Batı’yla ilişkiler gibi pek çok soruya yanıt veren Esad, Suriye’nin bir iç savaş yaşamadığını, terörizmle mücadele ettiğini ifade etti. Türkiye’ye ve Başbakan Erdoğan’a ilişkin de çarpıcı değerlendirmeler yapan Esad’ın Russia Today’de yayınlanan röportajının geniş özeti şu şekilde:

“Bu bir iç savaş değil, terörizmle savaşıyoruz”
Russia Today (RT): Bundan bir yıl önce bu kadar süre dayanamayacağınızı düşünen çok insan vardı. Şimdi sizinle tadilattan geçmiş başkanlık sarayında oturmuş, bu röportajı kaydediyoruz. Şu anda düşmanının tam olarak kim?

Beşar Esad (BE): Benim düşmanın terörizm ve Suriye’deki istikrarsızlık. Suriye’deki düşmanımız bu. Bu halkla ya da kişilerle ilgili bir şey değil. Mesele benim gitmem ya da kalmam da değil. Mesele ülkenin güvende olup olmadığı… Suriye’de savaştığımız düşman işte bu.

RT: Sanırım kastettiğiniz artık sizin hedef olmadığınız, Suriye’nin hedef olduğu…

BE: Hiçbir zaman ben hedef ya da sorun olmadım. Batı düşmanlar yaratıyor. Geçmişte bu komünizmdi, sonra İslam oldu ya da başka bir nedenle Saddam Hüseyin oldu. Şimdi Beşar’da temsil edilen yeni bir düşman yaratmak istiyorlar. Bu nedenle sorunun Başkan olduğunu, gitmesi gerektiğini söylüyorlar. Bu nedenle gerçek soruna odaklanmamız, ne dediklerini dinlemekle vakit kaybetmememiz gerekiyor.

“Ben Süpermen değilim ki herkes bana karşıyken ayakta kalayım”
Beşar Esad dünyanın ve Suriye halkının çoğunluğunun kendisine karşı olduğu iddialarına ise şöyle yanıt verdi:

“Eğer bütün dünya ya da diyelim ki kendi halkınız da dahil dünyanın büyük bir kısmı size karşı. Peki siz Süpermen misiniz? Siz sadece bir insansınız. Bu mantıklı bile değil. Mesele halkla barışmak değil mesele Suriyelilerin kendi arasında barışması da değil. Bu bir iç savaş değil çünkü. Mevzu terörizmle ve Suriye’yi istikrarsızlaştıran teröristlere yurtdışından gelen destekle ilgili. Bizim savaşımız bu.”

“Teröristlere yurtdışından görülmemiş bir destek veriliyor”
RT: Yıllardır güçlü Suriye ordusu, önemli ve kuvvetli Suriye istihbarat teşkilatı hakkında hikayeler dinledik, ama sonra gördük ki devlet güçleri halkın beklediği gibi düşmanı yenemiyor. Terör saldırılarının neredeyse her gün Şam’ın göbeğinde bile gerçekleştiğini de gördük. Suriye ordusu ve Suriye istihbarat teşkilatının gücü hakkında söylenenlerin hepsi birer efsane miydi?

BE: Genellikle, normal şartlar altında ordunuz ve istihbarat teşkilatlarınız dış düşmana odaklanır, ama biz terörizm gibi bir iç düşmanla savaşıyoruz, çünkü toplum en azından teröristlere yataklık etmemek konusunda bize yardımcı oluyor. Bu durumda, bu yeni tip bir savaş Suriyeli ya da yabancı taşeronlar eliyle sürdürülen terörizm… Bu yeni türde bir savaş ve ilk kez bununla karşılaşıyoruz. Geleneksel ya da düzenli ordu için bu daha zor. İkincisi bu teröristlere yurtdışından her açıdan, silah, para ve siyasi olarak, görülmemiş bir destek veriliyor. Bunun çetin bir savaş olacağını beklemek durumundasınız. Suriye gibi küçük bir ülkenin bizimle taşeronları eliyle savaşan onca ülkeyi birkaç gün ya da hafta içinde yenmesini bekleyemezsiniz.

“Dışarıdan gelen destek kesildiği takdirde savaşı birkaç haftada bitiririz”
RT: Altyapı ve ekonomi mahvolmuş durumda. Sanki Suriye çok kısa bir süre içinde çökecek gibi görünüyor ve zaman aleyhinize çalışıyor. Size göre düşmanı yenilgiye uğratmak için ne kadar vakte ihtiyacınız var?

BE: Bu soruya yanıt verilemez çünkü hiç kimse dünyanın farklı yerlerinden, özellikle de Ortadoğu’dan ve İslam dünyasından gelen yabancı savaşçıların ülkeye sokulmasının durdurulacağını söyleyemez. Hiç kimse ne zaman bu teröristlere silah yollamaktan vazgeçeceklerini de söyleyemez. Eğer bunlardan vazgeçerlerse o zaman size yanıt verebilirim birkaç hafta içinde her şeyi bitirebiliriz. Bu büyük bir sorun değil. Ancak teröristlerin, silahların, lojistik desteğin ve diğer her şeyin ülkeye yollanmasına devam edildiği sürece bu uzun dönemli bir savaş olacaktır.

“Terörislerin ve silahların ülkeye sokulmasını en çok Türkiye destekliyor”
RT: 4 bin kilometrelik gevşek biçimde denetlenebilen sınırlarınız düşünüldüğünde düşmanınızın her zaman Ürdün ya da Türkiye’den sınırı geçebileceğini, yeniden silahlandırılabileceğini, tıbbi yardım alıp geri gelebileceğini de söyleyebiliriz!

BE: Dünyada hiçbir ülke sınırlarını tamamen kapatamaz. Bazen bundan bahsediyorlar ki bu doğru değil ABD bile örneğin Meksika’yla olan sınırını tamamen kontrol edemiyor. Aynısı büyük bir ülke olan Rusya için de söylenebilir. Yani hiçbir ülke sınırına mühür vuramaz. Komşularınızla daha iyi ilişkileriniz olduğu sürece durumu daha iyi kontrol edebilirsiniz ve bu şu anda en azın Türkiye’yle bizim aramızda olmayan bir şey. Türkiye teröristlerin ve silahların ülkeye sokulmasına diğer tüm ülkelerden fazla destek oluyor.

“Çatışma halklar arasında değil, çatışma Türk hükümetiyle”
RT: Bir şey söyleyebilir miyim? Kısa süre önce Türkiye’deydim ve oradaki insanlar gerçekten Suriye’yle Türkiye arasında bir savaş çıkmasından endişeli. Türkiye’yle bir savaşın gerçekçi bir senaryo olduğunu düşünüyor musunuz?

BE: Mantıken, iki nedenle, hayır… Savaş kamuoyu desteği gerektirir ve Türk halkının çoğunluğu böyle bir savaş istemiyor. Bu nedenle aklı başında hiçbir yöneticinin halkının iradesine karşı gelmeyi düşüneceğini sanmıyorum. Aynısı Suriye için de geçerli. Çatışma ya da farklılık Türk halkıyla Suriye halkı arasında değil, bu hükümetle ve yetkililerle ilgili bizim siyasetçilerimizle onların siyasetçileri arasında bir farklılık var. Bu nedenle Türkiye ile Suriye arasında ufukta bir savaş görmüyorum.

RT: Erdoğan’la en son ne zaman konuştunuz ve bu konuşma nasıl sonuçlandı?

BE: Mayıs 2011’de, seçimleri kazandıktan sonra.

RT: Yani sadece onu tebrik ettiniz ve bu sondu.

BE: Evet ve bu son görüşmemizdi.

"Türkiye'yi kimin bombaladığını anlamak için araştırmak gerekir, ama Türkiye buna yanaşmıyor"
RT: Türkiye’yi kim bombalıyor? Devlet güçleri mi, isyancılar mı?

BE: Buna yanıt verebilmek için iki ordu arasında ortak bir komite oluşturmanız ve sınırda kimin kimi bombaladığını araştırmanız gerekir. Zira sınırda havan toplarına sahip bir sürü terörist var ve onlar da bunu yapabilirler. Oraya gitmeniz ve bombayı orada incelemeniz gerekir ki bu yapılmadı. Biz Türk hükümetine böyle bir komite oluşturulması çağrısı yaptık, ancak onlar bizi reddetti. Dolayısıyla soruya bir yanıtımız yok. Ancak bu teröristler sınırlarınızda olduğu sürece onları bu tür işler yapmaktan men edemezsiniz. Suriye ordusuna Türk topraklarını bombalamak gibi bir emir kesinlikle verilmemiştir, çünkü bizim bunda hiçbir çıkarımız yok ve Türkiye halkına karşı bir düşmanlığımız da yok. Biz onları kardeş olarak görüyoruz, neden böyle bir şey yapalım? Tabi bu yanlışlıkla yapılmadıysa… Ama bunu öğrenmek için de araştırmak gerekir.

RT: Bombalamanın yanlışlıkla ordu tarafından yapılmış olabileceğini kabul ediyor musunuz?

BE: Bu olabilir. Bu bir ihtimaldir ve her savaşta hatalar olur. Afganistan’da sürekli olarak dost ateşiyle öldürülen askerlerden söz edildiğini biliyorsunuz. Bu her savaşta olabilir. Ancak bu soruya “evet” yanıtı veremeyiz.

“Erdoğan kendisini Osmanlı sultanı yerine koyuyor”
RT: Dost bir ülke olarak adlandırdığınız Türkiye neden muhalefetin köprübaşı haline geldi?

BE: Doğrusunu söylemek gerekirse bu duruma gelen Türkiye değil, Erdoğan’ın hükümeti. Türk halkının Suriye halkıyla iyi ilişkileri var. Erdoğan, bölgede ve özellikle de Suriye’de Müslüman Kardeşler iktidarı alırsa kendi siyasi geleceğini garanti altına alacağını düşünüyor. Bu bir neden… Diğer neden, onun kişisel olarak kendisini Osmanlı’nın yeni sultanı sanması ve bölgeyi Osmanlı İmparatorluğu zamanında olduğu gibi kontrol edebileceğini düşünmesi. O, halife olduğuna yürekten inanıyor. Politikalarını sıfır sorundan sıfır dosta doğru değiştirmesinin iki temel sebebi bunlar.

“Hayır dememiz gerektiğinde hayır diyebildiğimiz için hedefteyiz”
RT: Suudi Arabistan ve Katar neden sizin istifanız konusunda bu kadar istekli ve istikrarsız bir Ortadoğu bu gündemin neresinde duruyor?

BE: Dürüst olmak gerekirse ben onlar adına buna bir cevap veremem. Bu soruyu onların cevaplaması gerekir, ama Suriye ile Arap dünyasındaki, bölgedeki ya da Batı’daki diğer pek çok ülke arasındaki esas sorunun bizim hayır dememiz gerektiğinde hayır diyebilmemiz olduğunu söyleyebilirim. Bazı ülkeler Suriye’yi emirle, parayla, petrodolarla denetleyebileceklerini sanıyorlar, ama bu imkansız. İşte sorun bu… Belki de bir rol üstlenmek istiyorlar. Bizim bir rol oynamalarıyla, bunu hak edip etmedikleriyle, bir derdimiz olmaz. İstedikleri rolü oynayabilirler, ama bu bizim çıkarlarımız hilafına olamaz.

“İstikrar istediğimiz için İran’la iyi ilişkileri sürdürmeye ihtiyacımız var”
RT: Yakın bir müttefikiniz olan İran da ekonomik yaptırımlarla ve askeri işgal tehdidiyle yüz yüze. İran’la ilişkilerinizi kesmek karşılığında ülkenizde barış sağlama seçeneği size sunulsa, bunu yapar mısınız?

BE: Bunun gibi seçeneklerle karşı karşıya değiliz, çünkü 1979’dan bugüne İran’la iyi ilişkilerimiz oldu ve ilişkilerimiz her geçen gün daha da iyiye gidiyor. Ancak aynı zamanda barışa doğru da yol alıyoruz. Bir barış süreci ve barış müzakereleri yürütülüyor. İran barışa karşı bir faktör olmadı. Dolayısıyla eğer barış istiyorsak İran’la iyi ilişkiler kurmamamız gerektiği görüşü Batı tarafından ortaya atılan bir aldatmaca. Bu ikisi arasında hiçbir ilişki yok bunlar tamamen ayrı konular. İran Suriye’yi destekledi, bizim davamızı destekledi işgal altındaki toprakların davasını destekledi ve biz de onların davasını destekledik. Bu gayet basit. İran bölgede çok önemli bir ülke… Eğer istikrar arıyorsak, İran’la iyi ilişkiler kurmamız gerekir. Hem istikrardan bahsedip hem de İran’la, Türkiye’yle ve komşularınızla vesaire kötü ilişkiler içinde olamazsınız. Bu kadar açık.

“Batı istihbaratı muhaliflere bölgedeki taşeronları üzerinden destek veriyor”
RT: Batılı istihbarat teşkilatlarının Suriye’deki isyancılara finansman sağladığı konusunda bir bilginiz var mı?

BE: Hayır, şu ana kadar teröristlere, büyük ölçüde Türkiye ve bazen de Lübnan üzerinden yapabilme desteği sağladıklarını biliyoruz. Ancak Batılı değil, bölgesel istihbarat teşkilatlarının çok aktif, Batılılardan daha aktif olduğunu biliyoruz. Onlar ise Batılı istihbarat teşkilatlarının yönlendirmesiyle çalışıyorlar.

"El Kaide İslam Emirliği peşinde"
RT: Suriye’de El Kaide’nin şu ana kadar oynadığı rol nedir? İsyancıların koalisyon güçlerini onlar mı kontrol ediyor?

BE: Hayır, böyle bir denetimin peşinde olduklarını sanmıyorum. Onlar bombalı eylemlerle, suikastlerle, intihar saldırılarıyla ve bunun gibi halkı umutsuzluğa itecek ve onları bir gerçeklik olarak kabul etmelerine neden olacak eylemlerle kendi krallıklarını, onların deyişiyle emirliklerini, yaratmanın peşinde. Adım adım nihai amaçlarına, yani kendi ideolojilerini dünyaya pazarlayabilecekleri Suriye İslam Emirliği’ne doğru ilerlemeye çalışıyorlar.

“Ben kukla değilim. Suriye’de doğdum, Suriye’de yaşadım, Suriye’de öleceğim”
RT: (…) Eğer ayrılmak zorunda kalırsanız, nereye gidersiniz?

BE: Suriye’ye… Suriye’den Suriye’ye giderim. Bizim yaşayabileceğimiz tek yer burası. Ben bir kukla değilim. Ben Batı’nın ürünü değilim Batı’ya ya da başka bir ülkeye gitmem için beni onlar var etmedi. Ben bir Suriyeliyim. Burada var oldum, burada yaşamak zorundayım ve burada öleceğim.

“İşgal girişimi bütün dünyada dengeleri yerinden oynatır”
RT: Bir yabancı işgalinin elinin kulağında düşünüyor musunuz?

BE: Eğer gerçekleşirse böyle bir işgalin bedeli dünyanın kaldırabileceğinden çok fazla olur, çünkü Suriye’de bir sorun varsa, ki biz bölgede laiklik, istikrar ve bir arada yaşamanın son kalesiyiz, bu Atlantik’ten Pasifik’e kadar yansımaları olacak bir domino etkisini tetikler. Batı’nın bu yönde gideceğini sanmıyorum. Ama giderlerse hiç kimse bir sonraki gelişmenin ne olacağını bilemez.

(soL-Dış Haberler)