Arap Birliği yine tetikçilik yapıyor!

<strong>Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden Esad'a yaptırım kararı çıkmayınca Arap Birliği harekete geçti. Birlik, çeşitli yaptırım kararlarını içeren bir taslağı BM Genel Kurulu'na götürecek.</strong>

Geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen BM Güvenlik Konseyi toplantısında Rusya ve Çin'in veto etmesi nedeniyle Suriye'ye dönük yaptırım kararları kabul edilmemişti. Bunun üzerine Arap Birliği üyesi ülkeler BM Genel Kurulu'na yeni bir tasarı sunacaklarını bildirdi.

Katarlı diplomat Abdurrahman El Hamadi, gerekçe olarak Suriye hükümetinin kimyasal ve biyolojik silah kullanma tehdidiyle bölgeye yönelik diğer tehditleri gösterdi ve şöyle ekledi: " Güvenlik Konseyi'nin Suriye kriziyle etkin olarak başetmedeki başarısızlığı bizi daha fazla üzmüştür."

193 üyeli BM Genel Kurulu'nda ülkelerin kararları veto yetkisi bulunmuyor. Ancak Güvenlik Konseyi'nden farklı olarak Genel Kurul'un aldığı kararlar bağlayıcı değil. Yine de burada alınan kararlar uluslararası kamuoyunun görüşünü yansıttığı düşünülerek, gerek kamuoyunu etkilemek için ve gerekse bir baskı aracı olarak kullanılabilmekte.

Birlik'in diplomatları, Genel Kurul'a sunulacak kararda büyük ihtimalle Suriye'nin kimyasal silah tehdidinin yer alacağını, BM ve Arap Birliği'nin Suriye özel temsilcisi Kofi Annan'ın barış planının uygulanması çağrısında bulunulacağını, geçen ay Cenevre'de benimsenen geçiş hükümeti kurulmasıyla ilgili hükümlerin ve insani yardım çalışanlarının tüm ülkede görev yapmasına izin verilmesi talebinin yer alacağını söylediler.

Kimyasal silahlar ve kitle imha silahları tehdidi konusunun bir süredir ABD ve İsrailli yetkililerce ve şimdi de Arap Birliği'nce sık sık dillendirilmeye başlanması, daha önce Irak'ın işgali için aynı gerekçenin kullanılmasını hatırlatıyor. Suriye yönetimi ise yakın zamanda yaptığı bir açıklamada ellerinde kimyasal silahların bulunduğunu ancak bunları Suriye'ye yönelik bir işgal durumunda işgalci güçlere karşı kullanacaklarını belirtmişti. Bununla birlikte bir müdahale gerekçesi olarak kullanılmaya çalışılan kimyasal silahlar, gerek ABD ve gerekse İsrail ordusunun envanterinde bolca bulunuyor.

Arap Birliği için bir ilk değil
Arap Birliği özellikle "Arap Baharı" sürecinde emperyalist ülkelerin bölgeye dönük müdahale niyetlerinin aracısı olarak rol almış ve müdahaleleri meşrulaştırıcı bir işlev üstlenmişti. Birliğin önümüzdeki günlerde gündeme taşıyacağı taslak ilk kez gündeme gelmiyor.

Geçtiğimiz Şubat ayında Arap Birliği Suriye ile tüm ilişkilerini kestiğini duyurmuş ve ülkeye bir BM "Barış Gücü" gönderilmesini isteyerek askeri müdahale talebinde bulunmuştu. Bugünlerde yaşananlara benzer şekilde o zaman da BM Güvenlik Konseyi'nden müdahale kararınını çıkartılamamasının üzerine yapılan açıklamalarda Arap Birliği ayrıca Suriye'ye karşı ekonomik yaptırımların artırılmasına ve muhaliflere daha fazla mali destek sağlanmasına karar vermişti.

Suriye'nin Kahire Büyükelçisi Yusuf Ahmed ise o açıklamalar üzerine "Arap Bakanlar Kurulu'nun kararı, Birlik kararlarının Arapların ortak davalarından ne denli uzaklaştığını utanç verici bir şekilde ortaya koymuş ve Arapların kolektif iradesinin, Katar ve Suudi Arabisten'ın öncülüğünü yaptığı Arap devletleri tarafından tahrif edildiğini göstermiştir" diye konuşmuştu.

ABD'nin yakın müttefikleri ve Arap coğrafyasındaki müdahalelerde doğrudan ABD acentesi gibi çalışan Katar ve Suudi Arabistan'ın başkanlıkları döneminde, Arap Birliği kuruluş misyonundan iyice uzaklaşmış ve gerek Libya müdahalesinde ve gerekse Suriye krizinde emperyalizmin ihtiyaç duyduğu meşruiyetin sağlanması içih misyon üstlenmişti.

Libya'da da aynısı yaşandı
Geçtiğmiz aylarda soL'da, Finian Cunningham'ın Arap Birliği'nin ikiyüzlülüğünü deşifre eden bir makalesi yayınlanmıştı. Emperyalizmin son yıllarda müslüman coğrafyada milyonlarca insanın ölümüne sebep olan savaşlar çıkardıkları ve artık askeri müdahale için gerekli meşruiyeti sağlamakta zorlandıklarına dikkat çeken Cunningham, Arap Birliği'nin tam da bu boşluğu doldurmak için ideal bir kurum olduğuna ve bu misyonu üstlendiğine dikkat çekmişti.

Finian Cunningham'ın makalesini okumak için tıklayınız.

Arap Birliği'nin 1945'teki kuruluşundan bu yana iki ülkenin üyeliği askıya alındı. Bunlardan ilki 2011 yılının Mart ayında Libya, ikincisi ise Kasım ayında olmak üzere Suriye olmuştu. İki karardan sonra da askeri müdahale çağrıları dillendirilmiş ve Libya'da süreç binlerce sivilin yaşamını yitirdiği NATO bombardımanı ile son bulmuştu.

Başını Suudi Arabistan ve Katar gibi monarşilerin çektiği Arap Birliği askeri müdahale çağrıları yaparken güttüğü kaygıyı, Vaşington Londra ve Paris'in kaygılarıyla aynı doğrultuda ifade etmiş ve zalim yöneticilerin şiddetle bastırdığı demokrasi yanlısı sivil halkın güvenliğine dayandırmıştı. Oysa aynı süreçte Bahreyn'de yaşanan ayaklanmaların Bahreyn monarşisinin de talebiyle Suudi askerlerince gerçekleştirilen bir dış müdahale sonucu bastırıldığı ve bunun kamuoyunda pek az dile getirildiği artık biliniyor.

Arap Birliği'nin misyonu emperyalizme meşruiyet sağlamak
Arap Birliği'nin çağrıları ve kararları açıkça emperyalist müdahalelere meşruiyet sağlamak amacı güdüyor. Cunningham bunu şöyle ifade etmişti: " Batılıların Arapların iç işlerine müdahale gündemini Arap desteğinden daha iyi gizleyebilecek bir şey olabilir mi?" Böylece Arap coğrafyasındaki emperyalizm işbirlikçisi gerici iktidarlar, bölgeye dair projeksiyonun gerçekleşmesinde kritik bir rol üstlenmiş oluyor.

Birlik geçtiğimiz günlerde Filistin'in tanınmasını desteklediklerini de ifade eden bir açıklama yaptı. Batılı emperyalist ülkelerle bunca bağımlı bir ilişki kuran ve doğrudan operasyonel işlevler üstlenen bir örgütün bu tip kararlarının inandırıcılığı ise tartışmalı görünüyor. Filistin meselesinde ABD ve İsrail'in tavrı, sürecin karşılıklı pazarlıklarla işlemesi yönünde.

Arap Birliği'nin bu yönde bir açıklaması ise daha çok rol çalma niyeti olarak yorumlanabilir. Birlik bugüne kadar nasıl Arap coğrafyasına dönük askeri müdahalelerde Batılı güçlere alan açan ve meşruiyet sağlayan roller üstlendiyse, Filistin meselesinde de benzeri roller üstlenebilir. Henüz sonuçlanmamış bir süreç hakkında kesin şeyler söylemek zor olmakla birlikte Arap Birliği'nin neye hizmet ettiği açık hale gelmişken, Birlik'e herhangi bir konuda güven duymak oldukça zorlaşıyor.

(soL - Haber Merkezi)