ABD’nin Irak’taki işgal kuvvetlerini geri çekmesiyle birlikte, işgalden bu yana iyice hassaslaşan ülkedeki etnik ve mezhep dengeleri kırılma işaretleri vermeye başladı. Geçtiğimiz gün ortaya çıkan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık el Haşimi’nin “üst düzey yetkililere suikast düzenlemek amacıyla terörist örgütlerle görüştüğü” iddiası ve hakkında çıkartılan tutuklama kararı ipleri iyice gerdi. Bilindiği üzere Başbakan Nuri el Maliki Şii iken, Haşimi Sünni bir politikacı.
Bütün bunlar yaşanırken, dün Bağdat kelimenin tam anlamıyla kana bulandı. Sabah saatlerinde patlayan ilk bombadan yaklaşık yarım saat sonra, tüm Bağdat tam 16 patlamayla sarsıldı. Günün sonunda yıkıntı halindeki şehirde en az 72 kişi yaşamını yitirdi, 217’den fazla insan yaralandı.
Patlamaların hemen arkasından, son zamanlarda Şii hacılarına yönelik saldırılarını yoğunlaştıran El Kaide bağlantılı örgütler sorumlu tutuldu. Bununla birlikte, dünkü saldırılarda ne çok zarar görenler güvenlik güçleri ve inşaat işçileri oldu. İlk patlamanın yaşandığı yer ise ulusal bütünlük komisyonu binası.
Başbakan Nuri el Maliki ise, zamanlamaya ve patlamaların gerçekleştiği yerlere dikkat çekti. Bir başka dikkat çekici nokta ise, Maliki’nin Perşembe günü ABD Genelkurmay Başkanı General Ray Odierno ve CIA şefi David Petraeus ile görüşmüş olması.
Ancak Irak’ın, özellikle de Bağdat’ın durumunu bir doktorun şu sözleri özetliyor:
“Bu durum Bağdat’ın ayırt edici bir özelliği haline geldi. Nasıl ki Paris’in Eyfel Kulesi, Londra’nın Big Ben’i varsa, bizim de Bağdat’ta bombalı arabalarımız var.”
Eski diplomattan ABD’ye mezhepçilik eleştirisi
Irak’taki mezhep gerginliği tehlike sınırını aşmak üzereyken, başından beri Irak’ın işgal edilmesine karşı çıkan eski ABD’li diplomat Edward Peck’in sözleri gündeme geldi.
İran’dan yayın yapan Press TV’ye konuk olan Edward Peck, Amerikalıların yaklaşık 9 yıldır Irak’ta olup biten iç meseleleri anlayamadıklarını söylerken, ülkede yaşananların yalnızca Iraklıları ilgilendireceğini vurguladı.
Kendisinin de aralarında bulunduğu birçok insanın, işgalden önce ABD hükümetini uyardığını belirten Peck, özellikle Sovyetler Birliği ve Yugoslavya örneklerinin gösterdiği üzere, hükümetlerin devrildiği durumda ayrışmalar başladığını ve din, ulus ve mezhep gibi kökenler üzerinden çıkar gruplarının oluşarak birbirlerine yönelik saldırılara başladıklarını vurguladı.
ABD Irak’a girdiği zaman bunun ilk işaretlerinin ortaya çıktığını söyleyen Peck’e göre, işgalin ardından mezhepsel bölünme ve kavgalar kolaylaştı.
ABD’nin bu kavgalara karşı yapacak herhangi bir şeyi olmadığını söyleyen Peck, askerler çekildikten sonra de belirsizliğin sürdüğünü vurguladı.
Sonuç olarak, ABD işgal edip çekildiği bir ülkede mezhep kavgaları ve patlayan bombalar bıraktı...
(soL - Dış Haberler)