AB Rusya konusunda bölündü

AB, Gürcistan - Rusya krizini ele almak için olağanüstü zirve topladı. İngiltere ve Doğu Avrupa ülkelerinin çabalarına rağmen, zirveden ciddi bir yaptırım çıkmadı.
Buna rağmen, "birlik" ve ortak kararlılık görüntüsü tercih edildi.

soL (DIŞ HABERLER) AB, Gürcistan krizini ele almak üzere Brüksel'de olağanüstü bir zirve topladı. Zirve sonrası, Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, "Rus birliklerinin Gürcistan topraklarından geri çekilmesi gerçekleşene dek, (AB-Rusya) ortaklık anlaşması görüşmeleri ertelenmiştir" açıklamasını yaptı. Gelecek pazartesi Barroso ve Solana'yla birlikte Moskova ve Tiflis'e çok önemli ziyaretlerde bulunacaklarını belirten Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy de, "stratejik ortaklıkla ilgili tüm toplantılarımızı erteliyoruz" ifadesini kullandı.

AB, Sovyetler'den kalma kaynakların yağmalanarak tükenmeye yüz tuttuğu, ülke ekonomisinin kötü durumda olduğu 1997 yılında, Rusya ile bir ortaklık anlaşması yapmıştı. 16 Eylül'de yapılması planlanmış olan toplantılarda bu ortaklık anlaşmasının kapsamını genişletecek yeni düzenlemeler üzerinde görüşülecekti. Görüşmelerin AB tarafından ertelendiği açıklamaları konusunda Rusya'nın tepkisini, AB Elçisi Vladimir Çizhov, "bu görüşmelere, konuşmalara AB'den daha fazla ihtiyacımız yok" sözleriyle ortaya koydu.

Birlik görüntüsü, bölünme gerçeği
Geçen hafta, birçok AB üyesi ülkeden, Rusya'ya karşı "ciddi yaptırım" çağrıları gelmişti. Ortaklık anlaşmasının ertelenmesinin ciddi bir yaptırım kategorisine pek giremeyeceği görülüyor. Yaptırım konusu ortaya atıldığından itibaren, AB ülkeleri kendi içlerinde yoğun tartışmalar yaşadı. Bazı ülkeler bu konuda da "şahinlik" yaparken, başta Almanya olmak üzere bazı ülkeler ise Rusya'yla iyi giden ilişkilerin bozulmamasını temenni ettiklerini açıklamışlardı.

Ortaklık görüşmelerinin sonlandırılmasını hararetle isteyen taraflardan biri olan İngiltere'nin Dışişleri Bakanı, toplantı sonrasında gazetecilerle konuşmadıysa da, bir İngiliz yetkilisi, Bakan'ın karardan "memnun olduğunu" açıkladı.

Polonya da karardan memnun olduğunu açıkladı. ABD'yle füze kalkanı anlaşmasını imzalayan Polonya, Rusya'ya karşı yaptırımları destekleyen ülkelerin başında geliyordu. Bir süre önce, Polonyalı bir yetkili, Almanya'yı "Rusya'yla ekonomik bağları sebebiyle" yeterince kararlı davranmamakla suçlamıştı. Bu arada, Polonya Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski de yaptığı bir açıklama ile "tarihin verdiği tatilin sona erdiğini ve ikinci soğuk savaşın başladığına ilişkin işaretlerin ortaya çıktığını" öne sürdü. "İkinci bir soğuk savaşı kimin kazanacağı konusunda ise hiç bir kuşku duymuyorum" diyen Sikorski eski sosyalist Doğu Avrupa ülkelerinin güncel yaklaşımını özetliyor.

Almanya Başbakanı Angela Merkel, "Brüksel'den çıkan birlik mesajı"nı selamlamakla yetinirken Fransa Başbakanı François Fillon, " 'Yaptırım' kelimesi şu an gündemde değil. Gündemde olan kelime 'diyalog'" dedi. Alman yetkili Gernot Erler, Fransa ve Almanya'nın yaptırım uygulamamak konusunda anlaştıklarını söyledi.

Esasen olağanüstü, zirve öncesi ve sonrasıyla, pek çok konuda olduğu gibi Rusya ile ilişkiler konusunda da birden çok Avrupa yaklaşımı olduğunu bir kez daha gösterirken, AB ülkelerinin temsilcileri "bir ortak tavır sağlanmış gibi" yapmayı tercih ettiler. AB'nin böyle bir "ortak tavır"dan çok uzak olduğu ise objektif değerlendirmelerin ortak paydası.

ABD'nin Avrupa Birliği içindeki temsilciliğini üstlenmiş görünen eski sosyalist ülkeler, zirve öncesinde ve zirve sırasında Rusya'ya dönük "yaptırımlar" için çaba gösterirken, bu konuda onları destekleyen İngiltere oldu. Alman basınında "Rus sevgisi" ile anılmaya başlanan Angela Merkel'in Almanyası ise karşılıklı çıkarlardan ve "karşılıklı bağımlılıktan" söz ederek, tepkileri yumuşatmaya çalışıyordu.

Avrupa içindeki "bölünmüşlük" tablosu sadece zirveye değil Avrupa basınının zirve ile ilgili yaptığı yorumlara da yansıdı. BBC, zirve sonuçlarını "işlerin artık eskisi gibi olamayacağı" saptamasıyla yorumlayıp, zirve belgesindeki "Avrupa Birliği - Rusya ilişkileri Gürcistan'daki kriz ile birlikte bir yol ayrımına gelmiştir" cümlesinin altını çizerken, Der Spiegel, zirve ile ilgili haber yorumlarında Saakaşvili'nin batıyı kandırdığına ilişkin değerlendirmelere yer vermeyi tercih etti.

Der Spiegel Online'da yer alan, Ralf Beste, Uwe Klussmann ve Gabor Steingart imzalı yazıda Kissinger'ın ABD Dışişleri Bakanı olduğu yıllardaki bir sözü hatırlatılarak "Batı"nın bölünmüş olduğu yorumu yapıldı. Kissinger'ın sözü şöyle:

"Avrupa'yı aramam gerektiğinde hangi numarayı çevireceğim?"

Bulgaristan'dan gelen ses

Bu arada, zirve öncesinde Bulgaristan Ekonomi Bakanı'nın yaptığı bir çağrı da dikkat çekiciydi. Hazar doğal gazını Türkiye, Bulgaristan, Romanya ve Macaristan üzerinden Avusturya'ya ulaştıracak olan Nabucco boru hattının desteklenmesi gerektiğini söyleyen Bakan Petar Dimitrov Avrupa'nın Rus gazına olan bağımlılığının ancak bu şekilde azaltılabileceğini belirtti.

Öte yandan Nabucco boru hattının hangi gazı taşıyacağı oldukça tartışmalı. Türkmenistan, Avrupa Birliği ile yıllık 10 milyar metreküp doğal gaz tedarik etme konusunda anlaşırken, kalan kapasitenin Mısır, Azerbaycan, Kazakistan ve Irak'tan gelecek gazla tamamlanacağı umuluyor.

Bu arada Rusya'nın, Azerbaycan'ın tüm doğal gaz satışını almak üzere bu ülkeye bir anlaşma önerdiği de sızan haberler arasında.

Rusya'nın beş dış politika esası
AB cephesinde tablo böyleyken, Rusya Federasyonu Başkanı Medvedev, Karadeniz kıyısındaki Soçi'de yaptığı bir konuşmada, Gürcistan savaşının ardından Rusya'nın dış politikasını üzerine oturtacağı beş esası sıralayan önemli bir konuşma yaptı.

Buna göre, Rusya uluslararası hukuka uyacak. "ABD egemenliğinde tek kutuplu dünyada uluslararası ilişkiler" olarak tanımladıkları durumu reddedecek. Diğer milletlerle dostça ilişkiler arayışında olacak. Yurtdışındaki Rus vatandaşlarını ve ticari çıkarlarını koruyacak. Ve dünyada bir etki alanı talep edecek.

Talepler, dünyadaki ABD egemenliğine karşı Rusya'nın ilk girişimi olarak yorumlanıyor. "Etki alanı" meselesine açıklık getiren Medvedev, "Rusya, dünyadaki tüm diğer ülkeler gibi, ayrıcalıklı çıkarlarının olduğu bölgelere sahip. Bunlar, dostça ilişkilerimizin olduğu ülkelerin bulunduğu bölgeler" dedi. Rusya'nın sınır komşusu olan ülkelerin mi kastedildiği sorusu üzerine, Medvedev, "sınır bölgeleri de, ama yalnızca oralar değil" yanıtını verd.