Yunanistan'da rüzgar nereden esiyor?

Yunanistan'da bugün sandık başına gidiliyor. Anketlerde önde görünen reformist parti SYRİZA'nın uzlaşma arayışları, “sol yükseliş” görüntüsüne şimdiden gölge düşmüş durumda. Komünistler ise düzenin tüm aktörlerini hedef alarak yeni döneme hazırlanıyor.

Engin Karaman

Komşuda seçimler için geri sayım başladı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin meclis ayağının tıkanması ve hükümetin prosedür gereği düşmesi nedeniyle yarın, 25 Ocak'ta sandık başına gidilecek. Türkiye'den bakılınca bu seçimin bölge siyaseti ve sol açısından ilgi çekici yanları olduğu kesin.

13 Ocak'ta Habertürk'te bir canlı yayına katılan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Yunanistan ve İspanya'da kendilerininkine benzer siyasi partilerin büyük çıkış yakaladığını, kendilerinin de bu yolu takip ettiklerini söylerken, 25 Ocak'taki seçimlerin galibi olacağı tahmin edilen SYRİZA'yı kastediyordu. Türkiye'de sol kamuoyunun belirli kesimleri için Yunanistan'da SYRİZA, İspanya'da ise Podemos yeni bir yükselişin habercisi durumundalar. HDP ise bahsi geçen siyaset tarzının Türkiye'deki temsilcisi olarak sunuluyor. Dünya solunun bir kısmı ve komünistler açısından ise yükseldiği görülen hareketler Avrupa'da siyasetin tıkanıklığına düzen içi bir çözüm bulma arayışındalar ve reformizmin tipik bir örneğini teşkil ediyorlar.

Önceki seçim sonuçlarına ve anketlere bakılırsa SYRİZA'nın (Radikal Sol Koalisyon) “büyük çıkış” yakaladığı doğru. Söylendiği gibi, bu seçimlerin galibi olması bekleniyor. Ancak Türkiye ve benzeri ülkeler açısından bakıldığında Avrupa'daki benzer partilerin yükselişe geçmesinin bir dizi yanıltıcı yanı var. Bunların detaylarına girmeden, yanılgının kaynağındaki “sürece” ve Yunanistan'ın seçimlerden önceki son haftasına bakmakta fayda var. Derinlemesine bir SYRİZA analizi yerine, soL Portal'da Yunanistan'ın “ertesi gününe” işaret eden Aytek Soner Alpan'ın 5 Ocak tarihli yazısını önermek yeterli olur.

SON DÜZLÜK VE DURUM
Seçim sürecini yakından takip eden anketler arasında, SYRİZA'nın önde olduğu konusunda bir görüş ayrılığı bulunmuyor. Partinin tek başına hükümet kuracak bir sonuçla seçimi tamamlaması konusunda ise belirsizlik sürüyor. Genel olarak bunun mümkün olmayacağı ve bir koalisyon girişiminin gündeme geleceği konuşuluyor. Anketlerde görünen, SYRİZA, Yeni Demokrasi'nin 2.5-3 puan önünde ve yüzde 25-30 arası bir oy oranına sahip. Kararsız oyların da dağıtılmasıyla Radikal Sol Koalisyon'un oyları yüzde 30'un üzerine çıkabiliyor ancak bunun güvenilir bir ölçüm olduğunu söylemek zor.

SYRİZA'yı reformist politikaları nedeniyle sert şekilde eleştiren Yunanistan Komünist Partisi'nin (KKE) oyu yüzde 5-6 civarlarında görünüyor. KKE'nin oy potansiyeli açısından bu oran birkaç puan düşük görünse de, parti SYRİZA'ya bağlanan umutların gerçekliğini sorgulayarak ve seçimin “ertesi gününe” odaklanmaya çağırarak dikkat çekici bir politika izliyor. Toplumsal rahatsızlığın kapitalizm içi seçeneklere yönlendirilmesini temsil ettiğini belirterek SYRİZA'yı teşhir etmeyi tercih eden KKE'nin seçimlerden sonra önünün daha açık olacağı düşünülebilir.

Türkiyeli okurların yakından tanıdığı “kötünün iyisi” psikolojisine ve tıkanmış durumda olan siyasi-ekonomik işleyişin ara çözümlerle aşılması çabalarına Yunanistan'da da rastlıyoruz. KKE'nin önündeki en ciddi engellerden birisinin bu olduğu söylenebilir. SYRİZA, Yunanistan'da politik düzlemin geleneksel ve köhnemiş yapısına bir alternatif olarak kendisini sunmayı başardığı ölçüde önünü açmışa benziyor. Oysa sanıldığının aksine SYRİZA, kendisini belirli merkezlere benimsetmek adına, Yunanistan'ın ekonomik ve siyasal yaşamında “yeni bir soluk” olma niteliğini bile her geçen gün yitiriyor.

'BİZDEN KORKMAYIN'
SYRİZA'nın lideri Çipras'ın ve ekibinin son aylardaki temasları, “komünist olmadıklarını” beyan etmek, yani partinin iktidara gelmesi durumunda Yunanistan'da kapitalizmin geleceğinin tehlike altında olmadığı konusunda güvence vermek üzere kuruluydu. Avrupa'da önemli finans merkezlerinin yollarını aşındıran SYRİZA yöneticileri, ülkede kapitalizm için nefes aldıracak bir dönemin açılacağı konusunda birçok kesimi ikna etmişe benziyorlar. Son olarak ABD'li Foreign Policy dergisinde yer alan Philippe Legrain imzalı bir değerlendirmede, SYRİZA'nın iktidara gelmesinden artık korkulmaması gerektiği, Çipras'ın söylemlerinin oldukça yumuşadığı ve Yunanistan'ın borç ertelemesi konusunda da SYRİZA'nın kazanmasına ihtiyaç duyulduğu belirtiliyordu. Ancak özellikle Almanya'dan gelen ve Euro'nun geleceğini de ilgilendiren kaygı ve tehdit arası mesajların sürdüğünü belirtmek gerekir.

'Radikal Sol Koalisyon'un güçlenmesinin Yunanistan'da düzenin işleyişine nefes aldıracak bir dönemi açması, kendisine yöneltilen reformizm eleştirisinin temelini oluşturuyor. Politik kimliğini tanımlarken “komünist olmadığını” merkeze alan bir partinin, aslında sol politikalara mesafe koyduğunu görmek gerekiyor. Diğer yandan parti, Avrupa'nın siyasi atmosferindeki tıkanmayı kendisine benzer tipte partilerin aşabileceğini anlatmaya çalışıyor. 'Sosyal demokrat'laşan benzeri reformist hareketlerin Avrupa'nın zayıf karnı olan ülkelerde siyaset kurumuna yeniden güvenilirlik kazandırması ve işlerin “yönetilemez” olmaktan çıkarılması, dikkat edilmesi gereken bir görüş. Zira eğer meselemiz burjuva siyasetinin kriz dinamiklerinden bir nebze arınmış halde yola devam edebilmesi ise, SYRİZA'nın doldurmaya çalıştığı boşluğun meşru bir zemin olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu sefer de bunun “soldan esen rüzgar” olduğu tezini bir kenara bırakmamız uygun olacaktır.

İspanya'da benzer bir tıkanmanın çözülmesine oynayarak yükseliş yakalayan Podemos (İspanyolca'da “Yapabiliriz”) hareketi de, SYRİZA'nın “kardeş partisi” olarak dikkatleri üzerinde topluyor. Bunun benzer ülkeler için bir “genel eğilim” haline gelebilmesi ise, bu hareketlerin soldan iyice uzaklaşmalarıyla neticelenecek yolda mesafe almalarını gerektiriyor.

Yunanistan'da gelişmeler nasıl seyredecek göreceğiz. Ancak SYRİZA'nın, “radikal demokrasi” akımının ya da liberal sol eğilimin iktidara en çok yaklaştığı ve belki de hükümet kurduğu deneyim olma ihtimali, tek başına ilgi çekici sayılabilir. Diğer yandan dünyadaki komünistler için bunun “yeni bir dönem” anlamına gelmesi, bahsi geçen reformist hareketlerin artık sol kulvarı işgal etmemeleri ve düzen dışı seçeneklerin güç kazanması durumunda mümkün olacak. Seçimin ertesi günü ancak bu durumda “yeni bir gün” olacağa benziyor.

HAVAYI KOKLAYAN PARTİ SYRİZA
Yunanistan Başbakanı Samaras, sağın tipik figürlerinden birisi olarak Charlie Hebdo saldırısını politik bir argüman olarak kullanmaya çalıştı fakat sonuç kendisi için pek de hayırlı olmuşa benzemiyor. Samaras “Avrupa'da neler yaşandığını görüyorsunuz. Bazıları göçmenleri ülkemize davet ederken Paris'te 12 kişinin öldüğü bir katliam yaşadık” dedi ve göçmen politikası nedeniyle SYRİZA'yı eleştirdi. SYRİZA lideri Çipras'ın yanıtı ise Samaras'ın katliamı kendi amaçlarına alet etmekten vazgeçmesi yönünde oldu.

Charlie Hebdo saldırısıyla ilgili tutumları, SYRİZA'nın neden geleneksel sağ partilerden daha “başarılı” olduğunun da bir açıklaması gibi. Paris'te birçok liderin katılımıyla yapılan ve “teröre karşı birlik” görüntüsü verilen yürüyüşün ardından dünyada estirilecek havaya ilişkin birçok yorum yapıldı. El Kaide ve IŞİD gibi aktörlere karşıtlık üzerinden sahte bir “özgürlük” ve ılımlılık rüzgarı estirileceği ve bunun emperyalist restorasyonun aracı haline gelebileceği de gündemde. Çipras'ın ve partisi SYRİZA'nın bu havayı düzenin diğer aktörlerine göre çok daha iyi kokladığı söylenebilir. SYRİZA, “yönetilemez” hale gelmiş çoğrafyalarda emperyalizmin bundan sonraki muhtemel yönelimlerine kesinlikle daha uyumlu bir profil çiziyor.


* soL Dergisi'nin 16-24 Ocak 2015 tarihli 24. sayısında yayımlanmıştır.