Yeni Küba Anayasası: Sosyalist bir anayasa tartışması

Yeni Anayasa taslağının Küba'nın toplumsal ve ekonomik gerçekliğini tanıyıp düzenlediği, yürürlükteki 40 yıl önceye ait taslağın birçok eksiğini giderdiği, ülke yönetimini kurumsallaştırmak adına birçok önemli adım attığını söylemek mümkün. Taslak, medyada çıkan 'heyecanlı' ve 'sansasyonel' haberlerde geçen maddelerin çok ötesinde, sosyalist bir anayasa tartışmasına dair…

Yiğit Günay

Küba'da seçimlerin ardından yeni göreve gelen meclis, geçtiğimiz haftasonu olağan toplantısını yaptı. Küba'da meclis, pek bizim buralardaki gibi işlemiyor: Vekillerin hepsi normal işlerini sürdüren emekçiler, yılda iki defa, bir yaz başı, bir de Aralık'ta toplanıyor meclis. Yaz toplantısının gündemi olası yasa değişiklikleri ve önceki yılın bütçesinin değerlendirilmesi, kış toplantısının gündemiyse yeni yılın gündeminin hazırlanması.

Fakat bu yıl meclisin önemli bir gündemi vardı: Yeni Anayasa Taslağı'nın tartışılması.

Cuma günü başlayan ve Pazar günü biten oturumların ardından hem Türk basınında hem uluslararası basında çıkan haberler, genellikle taslağın bir iki detayına odaklanıyordu: "Komünizm çıkarıldı", "özel mülkiyet tanındı", "eşcinsel evlilik yasallaştı"... Bunlara geleceğiz. Fakat, bu kısa, "çarpıcı" haberler, olan bitenin geniş çerçevesini tümüyle atlıyordu. Buradan başlamamız gerek.

İlki, bu sürecin ne zaman başladığı... Sağda solda çıkan haberler, genelgeçer Küba bilgisiyle birlikte değerlendirildiğinde, Fidel ve Raúl Castro'dan sonra seçilen yeni başkan Miguel Díaz-Canel ve yeni meclisin hemen Anayasa'yı değiştirmeye giriştiği izlenimine kapılmak kaçınılmaz. Oysa, süreç aslında 2012'de başladı. Raúl'ün devlet başkanlığı döneminde ekonomi alanında yeni ilkeler ortaya konulduğunda, Küba Komünist Partisi toplumsal yapıdaki tüm bu değişiklikleri karşılamak ve zamana ayak uydurmak üzere yeni bir anayasa çalışması başlatılması için bir adım attı ve parti politbürosu tarafından belirlenen bir çalışma grubu oluşturdu. Grubun başında bizzat Raúl vardı. Bir başka deyişle, bu haftasonu meclis önüne gelen taslak, yaklaşık altı yıldır partinin üzerinde çalıştığı bir metin. Raúl, 2012'de bu konuya değindiği konuşmasında, çalışmanın amacını, "devrimci sürecimizin ideolojik temelini oluşturan Martí'ci miras ve marksizm-leninizm doktrininden bir an bile ayrılmaksızın, eski anlayışın üzerimize yıktığı yükten kurtulmak, vatanın bugününe ve geleceğine dönük bir bakışı dönüştürücü bir niyet ve büyük bir siyasi hassasiyetle güçlendirmek" olarak özetliyordu.

Denebilir ki, "Peki niye şimdi gündeme geldi anayasayı değiştirmek"... Fakat, bu soru iki farklı motivasyonla sorulabilir. İlki, Küba'da sosyalizmi kurma çabalarına şüpheyle bakanlar, her adımı "teoriden uzaklaşma" olarak yorumlayanlarca dile getirilebilecek, "zaten giderek piyasaya açılıyorlardı, şimdi de anayasayı değiştiriyorlar" düşüncesi. Oysa, tam tersi soru daha meşru: Niye bu kadar geç değiştiriyorlar? Çünkü Küba, şu an 1976 Anayasası'nı kullanıyor. 1976 Anayasası, halen sosyalist blokun, çok gelişmiş bir ülkenin başını çektiği güçlü bir sosyalist dayanışma ağının varlığı koşullarında, Küba'nın da Sovyet toplumlarında var olan sisteme entegre olduğu bir dönemde, bu örneklere bakılarak hazırlanmış bir anayasaydı. O dönemde Kübalılar, görece küçük ve ekonomisi tarıma dayalı bir ülke olduğu için Bulgaristan anayasasını kendilerine ilham almışlar, buna dayanarak 76 Anayasası'nı oluşturmuşlardı. Tam 42 yıldır, birçok bakımdan geri kalmış ve Küba'nın var olan toplumsal gerçekliğine uymayan bir anayasayla idare ediyor olmaları asıl sorgulanması gereken durumdu.

76 ANAYASASI BAZ ALINARAK HAZIRLANDI

Mecliste tartışılan anayasa taslağı, 76 Anayasası baz alınarak ve hem Latin Amerika'daki Bolivya, Venezuela gibi ilerici hükümetlerin yeni anayasaları hem de Vietnam ve Çin anayasalarıyla kıyaslama içinde hazırlandı. Fakat taslak, 76 Anayasası'na kıyasla epey farklı: 76 Anayasası'ndaki yalnızca 11 madde olduğu haliyle yeni taslakta da yer alıyor. 13 madde tamamen kaldırılıyor. 113 maddeyse yeniden düzenleniyor. Bunun üzerine, yürürlükteki anayasada yer almayan 87 yeni madde ekleniyor.

Nedir bu "toplumsal gerçekliğe uymamak"? Bir örnek verelim, şu "özel mülkiyet tanındı" meselesi... 76 Anayasası, berber, araba tamircisi gibi neredeyse her türlü şahsa ait girişimin ortadan kaldırıldığı, özel mülkiyetin tanınmadığı bir anayasaydı. Oysa Küba'da 90'ların başlarından beri bu modelden tamamen uzaklaşıldı, birçok ufak çaplı şahsa ait girişim var. Yabancılara satış yasak olmakla birlikte Kübalılar kendi içlerinde evlerini serbest emlak piyasasında alıp satabiliyorlar. Devrimden hemen sonra yapılan toprak reformunda arsa tahsis edilen köylüler bunları çocuklarına miras bırakıyor. Anayasa, tamamen geride kalmış bu başlıkta, var olan mülkiyet ilişkilerini düzene sokuyor.

Şimdi, yeni anayasa sürecinin geniş çerçevesiyle ilgili ikinci bir başlığa değinmemiz gerek: Süreç yeni başladı, ortada henüz yeni anayasa yok. Hatta taslak metni bile tam metin olarak basılmış değil (en azından bu yazıyı yazdığımız sırada)... Süreç yeni başlıyor, çünkü çalışma grubunun ortaya çıkardığı taslak metin mecliste tartışıldı, birçok değişiklik önerisi dile getirildi, bu öneriler ışığında değiştirilen taslak bu defa 13 Ağustos'tan 15 Kasım'a kadar tüm Kübalılar'ın tartışmasına açılacak: Mahallelerde, parti birimlerinde, işyerlerinde, meslek örgütlerinde tartışılacak anayasa ve her bir Kübalı, kişisel olarak önerilerini anayasa komisyonuna iletecek. Tüm halkça yürütülecek tartışmanın ve gelen değişikliklerin değerlendirilmesinin ardından taslak, halk oylamasına götürülecek. Tüm Kübalılar oy kullandıktan sonra anayasa kabul veya ret edilecek. Bu yüzden de şimdiden yazılan heyecanlı "şu girdi, bu çıktı" haberleri pek doğru değil.

SİYASİ SİSTEME DAİR DEĞİŞİKLİKLER VE 'KOMÜNİZMİN ÇIKARTILMASI' MESELESİ

Burada en dikkat çekici değişiklik, Küba devletine dair yapılan yeni tanım: Taslak, Küba devletini bir "sosyalist hukuk devleti" olarak tanımlıyor. Zaten tüm Anayasa değişiklik sürecinde, uzun süre Fidel'in kişisel liderlik kabiliyetine dayanmış, güvenmiş ve bundan güç almış devrimci sürecin kurumsallaştırılması ve düzenin oturtulması niyeti hissediliyor. Hukuk vurgusu, bununla ilgili. Yine taslak, önceki anayasaya göre "anayasanın ve hukukun üstünlüğü ve tüm kişi, kurum ve şirketlerin buna bağlılığını" daha güçlü bir şekilde ifade ediyor.

76 Anayasası'nın üçüncü maddesi, Küba Komünist Partisi'nin rolünü şöyle tanımlıyordu: "Martí'ci ve marksist-leninist Küba Komünist Partisi, Küba ulusunun örgütlü öncüsü olarak, toplumun ortak çabalarını, sosyalizmin kurulması ve komünist topluma ilerleme yüksek hedefleri doğrultusunda örgütleyen ve yönlendiren, toplum ve devletin en üst yönetici gücüdür." Vekillere sunulan taslak metinde bu tanıma "Fidel'ci" ibaresi eklendi, "komünist topluma ilerleme" ibaresiyse çıkarıldı. Haftasonu yapılan tartışmada bir vekil yeni tanıma "sosyalizmin kurulması ve savunulması" ibaresinin eklenmesini önerdi, bir diğer vekilse anayasa taslağının büyük bir dönüşüm olduğunu, yasal çerçeveyi zamana uydurarak "gerçek bir politika yürüttüklerini" belirttikten sonra, "Önsöz Anayasa'nın yüzü olduğu için, burada Küba halkının komünist bir topluma duyduğu meşru arzunun yeni metinde de tutulması gerektiği düşüncesindeyim" dedi.

"Komünist topluma ilerleme" ibaresi, tarihsel olarak Sovyetler Birliği'nde de anayasaya konulduğunda, "artık sosyalizmi kurduk, komünist topluma ilerliyoruz" şeklinde bir formülasyonun parçası olarak, hem teorik olarak hem de Sovyet toplumunun henüz sınıf çelişkilerini tamamen aşmamış olmasına rağmen bu iddia ortaya atıldığı için pratik olarak eleştirilmişti. Çalışma grubunun taslak metinde bu ifadeyi kaldırmayı önermesi, dünyanın ve Küba'nın gerçekliğinde "komünist toplum"un henüz Anayasa'da yer verilecek gerçek bir hedef olarak görülmemesinden kaynaklanıyor olabilir. Nitekim, haftasonu yapılan meclis oturumundan sonra partinin resmi yayın organı Granma'da çıkan çeşitli makalelerde "komünist topluma ilerleme" ifadesinin tekrar tekrar geçmesi, "Bunun yeri anayasa değil" benzeri bir düşünceyle değişikliğin önerildiğini düşündürüyor.

Aynen korunan önemli bir madde, "sosyalizmin değiştirilemezliği" maddesi. Bu madde, 76 Anayasası'nda yoktu. 2002 yılında, "teröre karşı savaş" doktrininin ilan edildiği, Afganistan'ın işgal edildiği ve yeni işgallerin planlandığı dönemde George W. Bush, Kübalı karşıdevrimcilerin yuvası Miami’de çok provokatif bir konuşma yapmış, "Küba'nın yeni bir Anayasa kabul edip sosyalizmi Anayasa'dan çıkarması gerek" demişti. Bush'un bu konuşması üzerine önce Küba genelinde milyonlarca kişinin katıldığı protesto mitingleri düzenlendi, ardından da Fidel'in önerisiyle, Anayasa'ya "sosyalizmin değiştirilemez karakteri ve yabancı bir gücün saldırganlık, tehdit ve şiddetleri karşısında pazarlık yapılmasının yasaklanması" yönünde bir madde eklenmesi için referanduma gidildi ve halk oyuyla bu madde eklendi. Madde taslakta da aynı şekilde yer alıyor.

Taslakta devletin temel görevleri ulusal birliği güçlendirmek, ulusal güvenliği sağlamak, bireysel ve kolektif refahı güvence altına alacak sürdürülebilir bir gelişmeyi teşvik etmek, daha üst düzey eşitlik ve sosyal adalete ulaşmak için çabalamak, devrimin kazanımlarını korumak ve çoğaltmak, sosyalist Küba toplumuna içkin ideoloji ve etiği pekiştirmek ve ulusun doğal, tarihsel ve kültürel mirasını korumak olarak sıralanıyor.

Dış politika alanında anayasa emperyalizm, faşizm, sömürgecilik ve yeni sömürgeciliğin her türü ve veçhesine karşı mücadele gibi başlıkları korumakla birlikte, uluslararası insan haklarının üstünlüğü, başta devlet terörizmi olmak üzere terörizmin her türüne karşı kınama, çevrenin korunması ve iklim değişikliğine karşı mücadele gibi kimi yeni başlıkları da hüküm altına alıyor.

EKONOMİ ALANINDAKİ DEĞİŞİKLİKLER: VAR OLAN DURUMU DÜZENE SOKMA ÇABASI

Taslak, ekonomik modelin temel ilkeleri olarak temel üretim araçları üzerinde tüm halkın sosyalist mülkiyeti ve ekonominin planlı yönetimini koruyor. Buna, önceki anayasada tanınmayan fakat halihazırda Küba toplumunda var olan farklı mülkiyet biçimleri tanımı ekleniyor: sosyalist mülkiyet, kooperatif mülkiyet, karma mülkiyet, kitle örgütleri ve toplumsal örgütlerin mülkiyeti, özel mülkiyet ve kişisel mülkiyet. Taslak bu farklı mülkiyet biçimleri arasında devletin toplumsal mülkiyet biçimlerini teşvik etmesi ödevini dile getiriyor. Benzer şekilde, piyasanın devlet tarafından, eşitsizlikleri önlemek ve toplumun çıkarlarını gözetmek ilkeleri ışığında tanınması ve düzenlenmesi de bir ödev olarak dile getiriliyor. Devlet dışı öznelerin elinde mülkiyet birikiminin önlenmesi de Küba sosyalist sisteminin temellerinden biri olarak taslakta yer alıyor.

Devletin zorla el koyma/kamulaştırma hakkı taslakta korunuyor, fakat buna "kamu kullanımı ya da toplumsal çıkarlar" şartı ve zararın tazmini koşulu getiriliyor. Planlama ekonominin en temel ilkesi olarak tekrar edilirken, ekonomik faaliyetin yönetimi, yürütülmesi ve denetiminde işçilerin katılımına atıfta bulunuluyor. Yabancı yatırımlar devlet garantisi altına alınırken, burada Küba'nın egemenliğine saygı ve ulusal kaynakların akılcı kullanımına dikkat çekiliyor.

VATANDAŞLIK TANIMI VE 'VATAN HAİNLİĞİ' TARTIŞMASI

Yürürlükteki 76 Anayasası, "çifte vatandaşlık" durumunu tanımıyordu. Dolayısıyla başka bir ülkenin pasaportuna da sahip olan Küba vatandaşlarının diğer vatandaşlıkları Küba yasaları nezdinde bir anlam taşımıyordu. Taslak, kişilerin birden fazla vatandaşlıkları olabileceğini kabul ediyor, ancak Küba vatandaşlarının ülke sınırları içinde "yalnızca Küba vatandaşı" olarak tanınacağını dile getiriyor. Bir diğer deyişle: Herhangi bir Kübalı, başka ülke pasaportuyla değil Küba pasaportuyla ülkeye giriş yapmak ve ülkede bir yabancı değil, Küba vatandaşı olarak görev ve sorumluluklarını yerine getirmek zorunda.

Bu başlıkta meclisteki görüşmelerde ilginç bir tartışma yaşandığını da ekleyebiliriz. On yıllardır ABD'nin, Kübalıların ülkelerinden kaçması için kurduğu baskı rejimi nedeniyle Küba yurtdışına çıkışları devlet iznine tabi kılmak zorunda kalmıştı. 2011'de Raúl döneminde bu zorunluluk kaldırıldı; şu an Kübalılar Türkiye'dekine benzer şekilde pasaporta ve gidilecek ülkenin vizesine sahip oldukları durumda dilediklerince ülke dışına çıkabiliyorlar. Ancak iki yıl içinde ülkeye tekrar giriş yapmadıkları takdirde vatandaşlık haklarını kaybediyorlardı; bu yaptırım da 2016'da hafifletildi ve yıllardır yurtdışında yaşıyor olmalarına rağmen yeniden Küba vatandaşlığına dönmek isteyenlerin önü açıldı. Son yıllarda bu yönde açık bir eğilim var: 25 bin civarında Kübalı, uzun yıllar sonra vatandaşlığa geri döndü.

Fakat bunun bir istisnası var: Bir yurtdışı misyonunda görevliyken kaçan doktorlar, sanatçılar ve sporcular, yasa gereği "vatan haini" ilan ediliyor ve sekiz yıl boyunca ülkeye girişleri yasaklanıyor. Küba Yazar ve Sanatçılar Birliği Başkanı ve aynı zamanda milletvekili olan Miguel Barnet, haftasonu yapılan oturumda, "Bunu değiştirmemiz lazım çünkü hain olarak sınıflandırdığımız çok sayıda insan ülkeye döndü, yerleşti ve bizle birlikte hayatı paylaşıyor" dedi. Ancak Barnet'nin önerisi, Devlet Konseyi Sekreteri Homero Acosta tarafından "hainlik tanımının bir politik söylem değil yasalarla düzenlenmiş bir suç olduğu, burada istisnalar yapılması durumunda halkta daha fazla kafa karışıklığına yol açacağı" uyarısıyla karşılandı.

BİREYSEL HAKLAR VE ÖDEVLER: HUKUK DEVLETİ GEREKLİLİKLERİ

Taslağın insan hakları kısmında, eğitim, sağlık ve kültüre erişimin her vatandaşın doğal hakkı olması ve eğitim ve sağlığın ücretsiz olması hali korunuyor, fakat -haklı- bir istisnayla: Şimdiye dek Küba'da sağlıkla ilgili her şey ücretsizdi, taslak kabul edilirse, tıbbi zorunluluk olmayan, kişinin isteğine bağlı, estetik cerrahi benzeri operasyonlar ücrete tabi olacak.

Taslağın bu alanda getirdiği yenilikler, hukuk devleti temel ilkeleri ve Küba'nın 70'lerden bu yana imzacısı olduğu uluslararası anlaşmalarla ilgili. Uluslararası anlaşmalarla tanınan haklar yeni taslakta kendine yer bulurken, aynı zamanda yürürlükteki anayasada geçmeyen kimi kavramlara da taslakta yer verildi: Habeas corpus (hukuki güvenlik hakkı), gözaltı veya hapislik süresinde birey hakları, vatandaşların bilgiye ulaşım hakkı, kişilerin kamu arşivlerinde yer alan kendilerine dair bilgilere erişim hakkı, denetimli serbestlik gibi kimi yaptırımların düzenlenmesi vb..

CİNSİYET EŞİTLİĞİ, AİLE VE EVLİLİK KURUMU

Yeni anayasa taslağında en fazla ses getiren yeniliklerden biri, eşcinsel evliliklerin önünün açılması oldu. Uzun yıllardır Küba Ulusal Cinsellik Eğitimi Merkezi'nin başında bulunan ve Raúl Castro ile Vilma Espín'in kızı olan milletvekili Mariela Castro, meclisteki oturumda, kişilerin cinsiyet kimlikleri ve cinsel yönelimlerine dair bütünlüklü bir koruyucu bakış açısıyla Küba'nın dünyada insan hakları konusunda öncü ülkelerden biri olduğunu vurgulayarak, "Bu koruyuculuk, devrimci sürecin geldiği olgunluğun bir sonucu. Bu olgunluk farklı tipte ailelerin ortaya çıkışını meşrulaştırıyor, devlet bunlara karşı ayrımcılık yapmak bir yana, bunları korumalı" dedi.

76 Anayasası, evliliği, bir kadın ve bir erkek arasındaki gönüllü birliktelik olarak tanımlıyordu. Taslak, bunu "iki kişi" olarak düzenliyor. Küba Kadınlar Federasyonu Başkanı Teresa Amarelle Boué, tartışmaya katkısında, "kadın ve erkek" yerine "iki kişi" denilmesinin ileri bir adım olmakla birlikte, taslaktaki tarifin "evlat edinme hakkı" konusunda halihazırdaki yasalarla birlikte düşününce boşluklar barındırdığını, anayasanın kabulü sonrasında yasaların da gerekli şekilde düzenlenmesi gerektiğini belirtti.

Yeni anayasanın eşcinsel evlilikleri tanıması hemen herkesçe bekleniyordu. Öyle ki, bu başlık, uzun süre sonra ilk kez Küba'da dinci gericiliğin siyasi bir konuda kampanya yürütme girişimini tetikledi: Son iki aydır Küba Metodist Kilisesi'nin başını çektiği ve diğer kimi Hristiyan kiliselerinin de destek verdiği, eşcinsel evliliğine karşı bir kampanya yürütülüyordu. Taslağın ortaya çıkışının ardından, 15 Kasım'a kadarki süreçte bu kiliselerin aldıkları siyasi tavrı sokağa döküp dökmeyecekleri merak konusu.

DEVLET MEKANİZMASI: BİREYSEL LİDERLİKTEN ZİYADE SÜREKLİLİK

Taslak, devlet mekanizmasında da kimi değişiklikler öngörüyor. "Halk İktidarı Ulusal Meclisi", yani parlamento, en yüce yasama organı olarak yerini koruyor. Devlet başkanlığında, Raúl Castro döneminde getirilen "beş yıllık iki dönem" kuralına bir de yaş sınırı ekleniyor: Devlet başkanı en az 35, en fazla 60 yaşında olmak zorunda. Üst yaş sınırı, yalnızca ilk dönem seçimi için geçerli: Yani, örneğin bu yıl seçilen devlet başkanı Miguel Díaz-Canel, şu an 58 yaşında. Fakat ikinci dönemi için 63 yaşında olmasına rağmen aday gösterilebilecek.

Taslak, 76 Anayasası'yla birlikte kaldırılan Başbakanlık konumunu da geri getiriyor. 76 Anayasası'na kadar sanılanın aksine Fidel Castro devlet başkanı değil, devrimin ilk yıllarındaki kısa istisna dönemler dışında, başbakanlık görevini üstlenmişti. Taslakta başbakan, en yüce yürütme organı olan bakanlar konseyinin başkanı olarak tanımlanıyor. Dolayısıyla halihazırdaki devlet başkanı yetkileri, farklı pozisyonlar arasında bölüştürülmüş oluyor.

Halihazırda bir çeşit kolektif önderlik mekanizması olan Devlet Konseyi, taslağın bu haline göre başkan, başkan yardımcısı ve meclis sekreterinden oluşmak üzere varlığını sürdürüyor. Küba'da devlet başkanlarına değil devlet konseyine ait olan kanun hükmünde kararnameler konusunda ise, bu kararnamelerin meclisin ilk oturumunda oylamaya sunulması zorunluluğu getiriliyor.

Yerel yönetimler alanında, ilçe meclislerinin özerkliği daha da artırılıyor. Küba'da yerel yönetimlerin yetkisi 76 Anayasası'nda da epey genişti: Eğitim ve sağlık gibi alanlar dahil olmak üzere bütçe planlaması merkez hükümete ait olmakla birlikte, bu paraların kullanımı yerel yönetimlerin, yani il ve ilçe meclislerinin inisiyatifine bırakılıyordu. Taslak, sistemin temel birimi olarak ilçeleri işaret ediyor ve bu yerel birimle merkez arasındaki ara kademelerde eksiltmeye gidiyor: Yürürlükteki modelde her ilin başında, Türkiye'de hem büyükşehir belediye başkanı hem valinin çoğu yetkisini kendisinde toplayan ve halk oyuyla seçilen bir başkan bulunuyordu. Taslakta bu pozisyon kaldırılıyor, bunun yerine her ile ulusal meclis tarafından atanacak bir vali tayini öngörülüyor, eski il başkanlarının yetkilerinin büyük kısmıysa ilçe yönetimlerine aktarılıyor. Valinin rolü, ilin genel kalkınma planı doğrultusunda merkezle ilçeler arasında ve ilçelerin kendileri arasındaki koordinasyonu sağlamak olarak tarif ediliyor.

(Bu yazı ilk olarak dijital platformda yayımlanan haftalık soL Dergi'nin 21'inci sayısında yayımlanmıştır.