Uluslararası hukuk ABD'nin gerçekten umurunda mı?

ABD, Rusya'nın Rusya'nın San Francisco'daki konsolosluğunu ve Washington ile New York'taki iki ek binasını kapatmıştı. Bunun sonrasında FBI'ın San Francisco konsolosluğunda yürüttüğü arama faaliyeti, uluslararası hukuk için açık bir ihlal teşkil ediyor.

Dış Haberler

Geçtiğimiz günlerde ABD, Rusya'nın Rusya'nın San Francisco'daki konsolosluğunu ve Washington ile New York'taki iki ek binasını kapatmıştı.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert, Rusya'nın ABD'ye uyguladığı diplomatik misyon küçültme kararını "mesnetsiz ve iki ülke arasındaki genel ilişkilere zarar verici” olarak nitelemişti. Rusya'nın diplomatik yaptırımına karşı ABD'den gelen bu yanıt sonrasında karşılıklı restleşmeler görülmeye devam etti.

Rusya'ya ait konsoloslukların kapatılmasına ilişkin kararın ardından 2 Eylül günü, San Francisco'daki konsolosluk için arama kararı çıkarıldı. Diplomatik misyonların sonlandırılması sonrasında gerçekleştirilen bu eylem uluslararası hukukun açık bir ihlali olarak görülüyor.

ABD'nin bir ülkeye ait konsoloslukların kapatılmasına ve diplomatik personelin geri çekilmesine dönük kararı haricinde konsolosluk mülklerinde başlattığı arama faaliyeti, Birleşmiş Milletler'in (BM) 18 Nisan 1961 Tarihli Diplomatik İlişkiler Hakkındaki Viyana Sözleşmesi'ni ihlal ediyor.[1]

Söz konuşu sözleşmenin 22. maddesi şu şekilde:

1. Misyon binaları dokunulmazlığı haizdir. Kabul eden Devlet yetkilileri misyon şefinin rızası olmadıkça, bu binalara giremezler.

2. Kabul eden devlet, misyon binalarını herhangi bir tecavüz veya zarara karşı korumak ve misyonun huzurunun herhangi bir şekilde bozulması veya itibarının kırılmasını önlemek üzere her türlü tedbiri almak özel göreviyle yükümlüdür.

3. Misyon binaları ile içindeki eşyalar ve diğer mallar ve misyonun nakil vasıtaları arama, el koyma, haciz veya icradan bağışıktırlar. 

Yine sözleşmenin 45. maddesi şu:

İki devlet arasında diplomatik ilişkiler kesildiği veya bir misyon sürekli veya geçici olarak geri çekildiği takdirde;

a) Kabul eden devlet, silahlı çatışma halinde dahi, malları ve arşivleri ile birlikte misyonun binalarına saygı gösterir ve bunlan korur;

b) Gönderen devlet, malları ve arşivleri ile birlikte misyonun binalarının nezaretini, kabul eden devletin rıza gösterdiği bir üçüncü devletin uhdesine tevdi edebilir.

c) Gönderen devlet kendisinin veya vatandaşlarının menfaatlerinin korunmasını, kabul eden devletin rıza gösterdiği üçüncü bir devletin uhdesine tevdi edebilir. 

Viyana Sözleşmesi uluslararası ilişkilerin temellerinden biri olarak görülüyor. ABD bu sözleşmede taraftır ve ABD'nin uluslararası hukukun ve kendi yasalarının bir parçası olarak sözleşmede yer alan tüm hükümlere bağlı kalmak zorunda olduğu biliniyor.

Rusya Dışişleri Bakanlığı, "Rusya'daki diplomatik mülklerin ABD tarafından işgali, bariz bir düşmanlık eylemi ve uluslararası hukuku ihlal ediyor" demişti.

Bunun yanı sıra Rusya, San Francisco'daki konsoloslukta yapılan aramanın, ABD tarafından Rusya'ya karşı yürütülen propaganda savaşında kullanılacak materyallerin yerleştirilmesi için bir fırsat olarak kullanıldığını açıklamıştı. Bu yeterince yerinde ve mantıklı görülebilecek bir endişe.

New Eastern Outlook'tan uluslararası ceza avukatı Christopher Black'e göre, ABD'nin bu eylemi sadece Rusya'ya karşı bir suç değil; aynı zamanda uluslararası diplomasinin yürütülmesi mümkün olmayan ev sahibi ülkelerdeki diplomatlarını ve mülklerini korumak için Viyana Sözleşmesi'nin maddelerine bağlı olan tüm dünya devletlerine karşı bir suç teşkil ediyor.

Black'e göre, eğer ABD bunu Rusya'ya yaparsa seçtiği herkese yapacaktır. Hiçbir devlet, Birleşik Devletler'deki diplomatik misyonlarını, sözleşmenin gerektirdiği şekilde korunmuş olarak görememektedir. Black'in görüşü şu şekilde:

Öyleyse, ABD neden böyle pervasız ve kışkırtıcı bir eylem gerçekleştiriyor? Hiç şüphe yok ki, Rusya'nın ABD seçimlerine müdahale ettiği tuhaf ve beceriksiz propaganda temasının bir parçası olarak bu arama, Amerikalıların kafasında aranacak bir şey olduğuna dair şüphe uyandırma amaçlıydı.

Daha önce, ABD de dahil olmak üzere başka hiçbir ülkenin böyle bir eyleme girişmediği hatta Pearl Harbor'dan sonra bile Japonlara bu şekilde davranılmadığı biliniyor. Japon elçiliği kapatıldı; mülk, tarafsız bir ülkenin denetiminde kaldı ve Japon diplomatlar ülkeyi terk ettiler. Yani, Birleşik Devletler, Japonya tarafından doğrudan bir askeri saldırıya uğradığında dahi, hala uluslararası hukuka ve saygı gören diplomatik geleneğe bağlı kalabilmişti.


[1] http://legal.un.org/ilc/texts/instruments/english/conventions/9_1_1961.pdf