Uganda hükümetinden kadınlara: Mini etek, renkli saç, parlak oje yasak

Uganda hükümetinin yeni kıyafet genelgesine göre, kamu görevlisi kadınlar kolsuz bluz giymemeli, etek boyları diz üzerinde olmamalı; göğüs dekoltesi, göbek, dizler ve sırt daima kapalı olmalı. Ayrıca, renkli saçlar, saç örgüsü ya da postiş, parlak ya da çok renkli ojeler de artık yasak.

Dış Haberler

Uganda hükümeti Temmuz ayında Kamu Hizmet Bakanlığı tarafından, kadın ve erkek kamu görevlileri için katı bir kıyafet genelgesi çıkardı. 

Bu genelgeye göre, erkeklerin dar pantolon giymesi yasaklanarak, ceket giyme, kravat takma ve kısa saç zorunluluğu getirildi. Kadınlara yönelik kıyafet kuralları ise çok daha sıkıydı. 

Söz konusu genelgeye göre kadınlar kolsuz bluz giymemeli, etek boyları diz üzerinde olmamalı; göğüs dekoltesi, göbek, dizler ve sırt daima kapalı olmalıydı. Genelge aynı zamanda, saç, makyaj ve tırnak konusunda da kurallar içermekteydi: Renkli saçlar, saç örgüsü ya da postiş, parlak ya da çok renkli ojeler yasaklanmıştı. Genelgeyi ihlal edenler, eve yollanmakta, ihlal tekrarlandığında disiplin cezası ile karşı karşıya kalabilmekteydi.

Kaliforniya Üniversitesi'nden Anneeth Kaur Hundle'ın makalesine göre, ahlak kampanyaları ve kıyafet kurallarının kurumsallaştırılması, Doğu Afrika ve daha geniş anlamda sömürgecilik sonrası Afrika coğrafyasında yeni değil. Tarihsel olarak, sömürgelerin uygarlaştırılması misyonlarına uygun olarak, Avrupa Viktoryan döneminin “saygınlık” ve “ uygunluk” normları aşılanmaya çalışılmış, genel anlamda Afrikalı yerli kadın ve erkeklerin zihinleri, organları, ruhları “modernize” edilmeye çalışılmıştı. Bu alandaki en önemli alanlardan biri kıyafet idi: çıplaklık veya yerli elbiselerin diğer formları Batı sömürgeciliğine ait dünya görüşünde “geri”, “ilkel”, “geleneksel” olarak görülmekteydi. 

'AHLAK' KAMPANYALARININ ODAĞINDA NE VAR?

Kampala ve Nairobi gibi yerlerde  “İngiliz memur estetiği” olarak adlandırılan saygın kıyafet tanımlaması şöyleydi: Tozsuz takım elbise ve kravat zorunluluğu, siyah deri ayakkabılar. Parlak, cilalı ayakkabılar, Doğu Afrika kökenli bir erkek açısından kentli, saygın bir erkek olmanın göstergesidir. 

Kıyafet yönetmeliği ve daha geniş anlamda “saygın” olarak neyin nitelendirildiğine dair tartışmalar, özellikle önemli politik, ekonomik ve kültürel dönüşüm dönemlerinde ortaya çıkmaktadır. Örneğin, bağımsızlık döneminde, yeni Afrika toplumları, sömürgeciliğe dayalı, ama aynı zamanda sömürgecilik öncesi Afrika toplumlarını da vurgulayan kendi özgün ulusal kültürlerini formüle etmiştir. Ortaya çıkan kültürel ulusçuluk, pan-Afrikancılığın, Afrika merkezciliğin sentezinden oluşmaktaydı. 

Doğu Afrika’da 1960'lar ve 70’ler, “kıyafet politikalarının” ortaya çıktığı kilit dönemdir. Millet-devlet yapılanması, hem yerli hem sömürgeci hetero-ataerkil projelere dayanmaktaydı. 

Kadınlar “yerli kültür”ün geleneksel koruyucuları olarak nitelendirilmekteydi; bedenleri Afrika ulusal kültürünü sembolize etmekteydi. Yeni Doğu Afrika ülkelerinde, nesiller arası ve cinsiyetler arası gerilimler artarken, eski muhazakar “Afrika kültürü” batıdan, neo-emperyalist etkilerden korunmaya çalışıldı.

Örneğin 1968’de, Kenya parlementosunda, mini eteğin yasaklanması kabul gördü. Uganda’da İdi Amin başkanlığında, mini eteğin, dar pantolonların yasaklanması gibi “ahlak kampanyalarının” pek çok türü en yüksek seviyeye ulaştı. 

NEDEN KIYAFET GENELGESİ? 

Kampala’da, kamu çalışanlarına yönelik yeni kıyafet kurallarının bir sonucu olarak mini etek, popüler bir tartışma konusu oldu.

Fakat bu ülke için yeni bir tartışma konusu değildi. Daha önce 2014 yılında da, Anti-Pornografi tasarısı (sözde mini etek tasarısı) ile, mini etek giymeyi seçen Ugandalı kadınların sokakta tacize uğramasına ve saldırılara hedef oldu. Tasarı, yaygın protesto gösterileri sonucunda revize edildi ve şimdi, pornografik yayınların Uganda’ya girişini engelleme kisvesi altında yeniden tasarlandı.

Görünen o ki, eni kıyafet genelgesi, daha önceki “anti-mini etek yasası” gibi, neoliberal dönüşüm, kentsel eşitsizliklerdeki artış, cinsiyet ve cinsellik rol ve kimliklerinin değişimi, ve toplumdaki yükselen erkeklik övgücülüğü ile birlikte düşünülmeli.