Trump, İran’da rejim değişikliğini zorlayacak

ABD Başkanı Trump’ın İran’la nükleer anlaşmadan çekilmesinin en önemli sonucunun nükleer silahlarla ilgili olmadığı, Trump'ın ülkeyi ekonomik olarak sıkıştırarak rejim değişikliğini zorlamayı hedeflediği belirtiliyor.

Dış Haberler

ABD Başkanı Donald Trump’ın önceki gün İran nükleer anlaşmasından çekileceğini açıklamasının ardından başlatılacak olan ağırlaştırılmış yaptırımlar, sadece İran’ı değil aynı zamanda İran’la iş yapan şirketleri de kapsayacak.

The New York Times’da yayımlanan David Sanger ve David Kirkpatrick imzalı yazıda bu adımın risklerine dikkat çekildi.

Trump ve onun Ortadoğu’daki yandaşları İsrail’le Suudi Arabistan’ın İran’ın ekonomik “yaşam hattını” keserek ülkenin istikrarını bozmayı amaçladıkları gizlenen bir şey değil, hatta açıkça dillendirilmekte. Fakat bu adıma yönelik en büyük eleştiriyse ABD’nin anlaşmadan çekilmesinin İran’a istediği kadar nükleer silah yapma özgürlüğünü sağlayacağı iddiası.

Sanger ve Kirkpatrick’in yazısına göre, Trump bu iddialara karşı İran’ın ABD, İsrail ve Suudi Arabistan’a karşı gelecek ekonomik gücü kalmayacağı inancıyla ciddi yaklaşmıyor. Benzer bir şekilde İran’ın nükleer programında ilerlemeye devam etmesinin ABD’nin olası bir askeri müdahalesinin bahanesi olabileceği de göz önünde tutulduğunda Trump’ın bu konuya bu kadar rahat yaklaşması normal.

AVRUPA TEMKİNLİ YAKLAŞIYOR

ABD’nin aksine Fransa ve diğer Avrupa ülkeleriyse anlaşmada kalacaklarını belirtmişti. ABD’nin Avrupa’daki “müttefikleri” anlaşmadan çekilmeye sıcak bakmıyor ve ABD’nin bu adımının İran tarafından karşılığının gelebileceği ve olayın daha da derinleşip bir “çatışmaya” dönüşebileceği konusunda uyarıyor.

Obama döneminde ABD’nin İran politikası görece yumuşama göstermişti. 2015’te İran’la imzalanan anlaşma sonrasında Obama İran konusunda dilini biraz yumuşatmayı tercih etmiş ve hatta IŞİD’e karşı ortak hareket edebileceklerini dahi gündeme getirmişti. Fakat anlaşmayla beraber İran nükleer silahlarının yüzde 97’sini bırakmasının ardından ABD ve İran arasında herhangi bir askeri ya da diplomatik işbirliği gerçekleşmemişti.

Trump’ın seçilmesinin hemen öncesinde İran, Suriye Başkanı Beşar Esad’a yönelik desteğini artırmış ve Irak üzerindeki etkisini artırmak için adımlar atmaya başlamıştı. Trump’sa seçilir seçilmez Obama yönetiminin İran’la imzaladığı anlaşmayı “felaket” olarak tanımlamaya başlamış ve bu anlaşmayı bozacağını sürekli dile getirmişti. Trump’ın şu an yaptığı da tam olarak bu, fakat bu adımın ciddi sonuçları olacağı yönündeki eleştiriler çok yoğun.

Trump anlaşmadan çekileceğini açıklarken yaptığı konuşmada İran’ın hile yaptığını iddia etti. Trump’ın istihbarat danışmanlarının bile açıkça İran’ın anlaşmaya sadık olduğunu söylemekten çekinmemesi bu hamleye yönelik Batı’daki eleştirilere yönelik fikir vermekte. Benzer bir şekilde ABD Başkanı’nın açıklamasından sadece birkaç dakika sonra İngiltere Başbakanı Theresa May, Fransa Başkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Angela Merkel, Trump’a yönelik azar niteliğinde eleştirilerini iletmekten çekinmediler. Üç ülkenin liderleri Trump’ın mantığının BM Güvenlik Konseyi’nin kararıyla çeliştiğini vurgularken anlaşmayı ilk ihlal eden tarafın İran değil ABD olduğunu vurguladı.

Suudi Arabistan ve İsrail tarafından bakıldığındaysa anlaşmanın bozulması sevinçle karşılandı. Suudi yetkililer her zaman anlaşmanın gerçek sorunu çözmek yerine hedef şaşırttığını vurgulamaktan çekinmiyordu. Suudi Arabistan’a göre İran’la olan sorun ancak rejim değişikliğiyle çözülebilir. Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, İran lideri Ayetullah Hamaney hakkında “yeni Hitler” terimini sürekli kullanıyor.

Salman, ABD televizyon kanalı CBS News’ta çıktığı “60 Dakika” adlı programda Hitler hakkında Avrupa’nın önlem almakta geç kaldığını ve Hitler’in yaptıklarının aynısını Ortadoğu’da görmek istemediğini söyleyerek ABD’yi İran’a yönelik müdahaleye çağırmıştı.

Trump’ın bu adımı İsrail ve Suudi Arabistan tarafından sevinçle karşılanırken bu adımda Trump’ın hedeflediği şeyin İran’ı ekonomik olarak sıkıştırmak ve ülkedeki istikrarı bozmak olduğu açıkça dillendiriliyor. Trump’a sorulduğunda bu adımın herhangi bir kötü karşılığı olmayacak, İran’ın nükleer silah yapabilecek bir ekonomisi olamayacağına dair Trump’ın inancı tam.

Trump ve Ortadoğu’daki yandaşları, İran’da rejim değişikliği olmadan bu krizin çözülemeyeceği görüşündeler. Sanger ve Kirkpatrick NYT’de yayımlanan yazıda Trump’ın bu hamlesini “konutların manzarası açılsın diye New York’taki binaları yıkmaya” benzetiyor.