Trump Döneminde ABD-Küba ilişkileri ve Abluka

Ankara Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde "Trump Döneminde ABD-Küba ilişkileri ve Abluka" başlıklı bir etkinlik gerçekleştirildi. Etkinlikte ABD'nin Küba'ya karşı tutumu ve Küba halkının devrime nasıl sahip çıktığı konuşuldu.

Haber Merkezi

Ankara Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde Kübalı gazeteciler Javier Villacin ve Beatriz Santamaria'nın katılımıyla "Trump Döneminde ABD-Küba ilişkileri ve Abluka" başlıklı bir etkinlik gerçekleştirildi.

ABD'nin Küba'ya uyguladığı ablukayı anlatan “Abluka: Tarihin en uzun soykırımı” isimli belgeselin gösterimi ile başlayan etkinlik, Kübalı gazetecilerin konuşmaları ve söyleşiyle devam etti.

'ABLUKANIN TÜM ETKİLERİNİ YAŞAMIŞ BİR JENERASYONDANIM'

Kübalı gazeteci ve Halklara Adalet, Barış ve Onur için Uluslararası Komite üyesi Beatriz Santamaria ilk sözü alarak kendisinin 56 yaşında olduğunu ve bunun ablukanın devam etmekte olduğu süreye denk geldiğini ifade etti.

"Ablukanın tüm etkilerini yaşamış bir jenerasyondanım" diyen Santamaria, kendisinin asla abluka altında olmayan bir Küba'da yaşamadığına dikkat çekti.

'TRUMP İLE BAŞLANGIÇ NOKTASINA DÖNDÜK'

Eski ABD Başkanı Barack Obama döneminde ablukanın kaldırılması yönünde adımlar atıldığını hatırlatan Kübalı gazeteci, ABD'nin bunu yaparken Küba'ya karşı stratejisinin değişmediğini, sosyalist yönetimi yıkmak için farklı yöntemler kullanmayı denediklerini belirtti.

Küba halkının devrimci mücadelesini sürdürdüğünü belirten Santamaria, yeni ABD Başkanı Donald Trump'ın saldırgan politikaları ile ablukanın kaldırılmasının imkansız hale geldiğini ve başlangıç noktasına dönüldüğünü söyledi.

'DEVRİMİN KAZANIMLARINA SAHİP ÇIKMAYI SÜRDÜRECEĞİZ'

Trump'ın Küba'da yönetim değişikliği için saldırgan politikalar izlediğini belirten Santamaria, buna karşın Kübalılar için değişen bir şey olmadığını ve "devrimin değerlerine ve kazanımlarına sahip çıkmayı sürdüreceklerini" bildirdi.

ABD'nin başından beri Küba'yı istikrarsızlaştırmak için çalıştığını kaydeden Kübalı gazeteci, Küba halkının bunu bildiğini ve devrime sahip çıkmakta olduğunu duyurdu.

'BİZ ONLARI ÇOK DAHA FAZLA ETKİLİYORUZ'

Obama döneminde de ablukanın kaldırılması için gerçekçi adımlar atılmadığını söyleyen Beatriz Santamaria, değişen tek şeyin Küba'ya daha fazla ABD'li turist gelmesi olduğunu, bunun da belli sınırlamalar çerçevesinde yaşandığını aktardı.

Kimilerinin ABD'li turistlerin Küba'ya gelişiyle devrimin zarar göreceğinden endişelendiğini hatırlatan Santamaria, Küba halkının ABD'li turistleri etkileme gücünün "çok daha fazla" olduğunu söyledi.

Ziyaretlerin ardından esas şaşıranın ABD'liler olduğuna dikkat çeken Santamaria, gelen ABD'lilerin "özgür ve rahat bir halkla karşılaştıklarını" ve "kendilerine anlatılanların gerçek olmadığını gördüklerini" vurguladı.

Trump'ın ABD'lilerin Küba'ya gitmesini yeniden engellemek istemesinin sebebinin Küba'nın olası ekonomik kazanımları olmadığını kaydeden Kübalı gazeteci, esas sebebin ABD'nin ideolojik korkuları olduğunu duyurdu.

'KORKU DUYMANIZA GEREK YOK'

Trump'ın Küba karşıtı konuşmasının tüm Kübalılar tarafından izlendiğini söyleyen Santamaria, ABD Başkanı'nın açıklamalarının ülkede tepkiyle karşılandığını söyledi.

"Kimse rüyalarımızı ve hayallerimizi alamaz" diyen Beatriz Santamaria, başlangıçtaki kararlılıklarıyla devam ettiklerini ve Küba devriminin yıkılamayacağını belirtti.

"Biz korku duymuyoruz" diyen Santamaria, "sizin de korku duymanıza gerek yok" ifadesini kullandı.

'ABLUKANIN ÇOK SOMUT ETKİLERİ VAR'

Santamaria'nın ardından sözü alan RESUMEN editörü Javier Villacin, ablukanın Küba halkı için çok somut etkileri olduğunu ve Kübalıların günlük hayatını etkilemekte olduğunu aktardı.

Küba'da 100'den fazla ilacın, ABD tarafından üretiliyor olması sebebiyle bulunamadığını aktaran Villacin, kimi ilaçlarınsa üreticilerinin ABD tarafından satın alındığını ve bu sebeple ilaçların Küba'ya girişinin engellediğini belirtti.

Ablukanın bütünlüklü bir saldırı olduğunu söyleyen Villacin, ulaşımdan sağlığa her konunun ablukadan etkilendiğini ancak ablukanın Küba halkının erdemlerini ortaya çıkarttığını vurguladı.

'ÇOK ÇEŞİTLİ EYLEMLER DENEDİLER'

ABD'nin Küba'yı istikrarsızlaştırmak için çeşitli yollar kullandığını söyleyen Villacin, bunlara örnek olarak fabrikaların ve tarlaların ateşe verilmesini, tiyatro ve sinemalara saldırıları ve benzeri terör eylemlerini gösterdi.

Ekonomik sabotaj gerçekleştirmeye çalışan ABD'nin, aynı zamanda hastane ve okulları bile hedef aldığını ve buralara saldıran kişileri "özgürlük savaşçısı" gibi göstermeye çalıştığını duyurdu.

Domuzlar Körfezi çıkarması ve benzeri saldırı girişimlerinin başarılı olamadığını söyleyen RESUMEN editörü, bunların halkın Fidel'in ve Küba Devrimi'nin etrafında kenetlenmesine yol açtığını aktardı.

Devrimin ardından henüz 33 yaşında olan Fidel'in "köy köy, kasaba kasaba" gezerek Küba halkıyla görüştüğünü ve çok önemli reformlar gerçekleştirdiğini kaydeden Villacin, Fidel'in gençliğine rağmen devrimi korumadaki başarısına işaret etti.

'KÜBA'DA KAPİTALİZMİ YAŞADIM'

Kendisinin Küba Devrimi öncesinde de yaşadığını belirten Javier Villacin, bu dönemdeki kişisel deneyimlerini aktardı. Babasının 5 lisans eğitimi almış olduğunu ve avukatlık da dahil olmak üzere çeşitli mesleklere sahip olduğunu aktaran Villacin, "ancak babamın bir kusuru vardı, komünistti" diye konuştu.

Babasının bu sebeple sürekli hapsedildiğini ve kendisi 8 yaşındayken, 12 yaşındaki ağabeyiyle birlikte evi geçindirmek zorunda kaldıklarını aktaran Villacin, Küba'da kapitalizmin yarattığı sefaleti bizzat deneyimlediğini, bu dönemde Küba halkının büyük bölümünün temel ihtiyaçlarına ulaşamadan çok kötü koşullarda yaşadığını kaydetti.

'ABD'LİLER DE BİZİM İLAÇLARIMIZA ULAŞAMIYOR'

Abluka sebebiyle ulaşılamayan ilaçlar sebebiyle Küba'da yaşanan ölümleri aktaran Villacin, konuyla ilgili ABD kamuoyunun bilgilendirilmesi gerektiğini ve uluslararası kamuoyu oluşturulmasına ihtiyaç olduğunu söyledi.

Villacin, benzer biçimde ABD'lilerin de Küba tarafından üretilen ilaçlara ulaşamadığını, Küba'nın kanser ve diyabet ilaçları gibi kimi buluşlarının ABD halkı tarafından istendiğini aktardı.

Küba'nın ölümle sonuçlanabilen diyabetik ayak ve akciğer kanseri için ilaçlarının başarısından bahseden Javier Villacin, bu ilaçların ABD'de satılamamasının ABD yönetiminin suçu olduğunu vurguladı.

'ABD YÖNETİMİ KARŞI DEVRİMCİ GÜDÜYLE HAREKET EDİYOR'

ABD Başkanı Donald Trump'ın geçmişte Küba'ya "yatırım yapmanın" yollarını aradığını ancak Küba yönetimi tarafından geri çevrildiğini aktaran Kübalı gazeteci, Trump'ın göreve gelirken ABD oligarşisine Küba'yla ilgili kimi sözler verdiğini belirtti.

Aralarında ABD'li siyasetçi Marco Rubio'nun da olduğu kimi Küba kökenli karşı devrimci siyasetçilerin ABD yönetiminde oynadığı önemli rollere dikkat çeken Villacin, Trump'ın bu kişilere verdiği sözler sebebiyle Küba'ya yönelik olumlu adımlar atmasının imkansızlığına dikkat çekti.

Trump'ın "bir faşist ve bir palyaço" olduğunu söyleyen Villacin, Donald Trump'ın aynı zamanda Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'ne karşı nükleer silah kullanabilecek saldırganlıkta olduğunu vurguladı.

'BU TEZLER BURJUVAZİYE AİT'

Küba'da yeni nesillerin devrimi sahiplenip sahiplenmediğine dair gelen bir soruyu yanıtlayan Villacin, Küba halkının tarihine çok bağlı olduğunu ve 18. yüzyıldan beri Kübalı önderlerin "düşünmenin, çalışmanın, devrim için örgütlenmenin ve kazanmanın" zorunluluğunu gösterdiğini söyledi.

Küba'da verilen eğitimde devrimin kazanımları ve değerlerinin önemli bir yer tuttuğunu söyleyen Javier Villacin, "devrimden sonraki kuşaklar devrimi sahiplenmez" tezinin "burjuva felsefesine ait" olduğunu söyledi.

Villacin, burjuvazinin devrimin sona ermesine ihtiyaç duyduğunu, bu sebeple benzer tezlerle devrimin yıkılışının zorunluluğunu teorize etmeye çalıştığını duyurdu.

'ABLUKAYA KARŞIN DÜNYAYA YARDIM GÖTÜRÜYORUZ'

Kübalı gazeteci Küba halkının 56 yıldır ablukaya direnmekte olduğunu, bunun yaşam kalitesini de etkilediğini, ancak Küba'da birlik duygusunun çok güçlü olduğunu ve "onurla direnmeyi sürdürdüklerini" belirtti.

Javier Villacin bunlara karşın Kübalı eğitim ve sağlık tugaylarının dünyaın çeşitli yerlerine yardım götürmeyi sürdürdüğünü, Afrika'daki ebola salgınında da hiçbir karşılık almadan bölgeye giden tek grubun Kübalı doktorlar olduğunu vurguladı.

Villacin, geçmişte Angola'ya yüz binlerce asker gönderdiklerini ve Angola halkı için 2 bin askerlerini kaybettiklerini, bunun da Küba halkının dayanışmacılığı ve direncine dair bir kanıt olduğunu söyledi.

'LATİN AMERİKA'DA SAĞ YÜKSELİYOR'

Latin Amerika'nın durumu ve Küba'ya etkisi üzerine gelen bir soruyu yanıtlayan Villacin, Latin Amerika'da yaşanan sol yükselişin ardından Brezilya ve Arjantin başta olmak üzere ABD destekli sağın yükselişe geçtiğini, bunun da Küba'ya olumsuz etkileri olduğunu söyledi.

Buna karşın Ekvador, Nikaragua, El Salvador ve Venezuela gibi ülkelerde sol iktidarların varlığını sürdürdüğünü hatırlatan Villacin, ABD'nin "solun hatalarını ve zayıflıklarını istismar ettiğini" ve bu ülkeleri istikrarsızlaştırmaya çalıştığını belirtti.

ABD'nin gerçekleştirdiği ekonomik ve toplumsal sabotaj eylemlerini hatırlatan Villacin, bunlara karşın Latin Amerika solunun hatalarının da incelenmesi gerektiğini belirtti.

'KENDİMİZİ İYİ ANLATTIK'

Buna karşın Kübalı gazeteci, Küba'nın tarihinde hiçbir ülkeyle diplomatik ilişki kuramadığı dönemler de olduğunu ve Küba Devrimi'nin bu dönemlerde de ayakta kalmayı ve mücadele etmeyi öğrendiğini, şimdiki durumun o zamanlarla karşılaştırıldığında çok daha iyi olduğunu vurguladı.

Latin Amerika'da "devrimci ve ilerici yönetimlere karşı saldırıların" yeni başlamadığını, bunların Obama döneminde de sürdüğünü anlatan Villacin, Küba'nın "kendisini iyi anlattığını" bu sebeple uluslararası kamuoyunun Küba'nın yanında olduğunu belirtti.

'KÜBA PROLETER ENTERNASYONALİZMİNİ DENEYİMLEDİ'

Küba'nın proleter enternasyonalizmi ve uluslararası dayanışmanın önemini en iyi bilen ülkelerden olduğunu söyleyen Villacin, geçmişte Sovyetler Birliği'nden 40 yıl boyunca destek gördüklerini hatırlattı.

Lenin'in proleter enternasyonalizminin sosyalizmin devamı için gerekli olduğunu söylediğini belirten Javier Villacin, yapılan en küçük bir Küba'ya destek eyleminin bile kendileri için anlamlı olduğunu ve önem taşıdığını bildirdi.

Enternasyonalizmi "görerek, yaşayarak öğrendik" diyen Villacin, ABD yönetimini yıldıracak bir uluslararası kamuoyuna ihtiyaç duyduklarını duyurdu.