Tarih, Fukuyama’dan öcünü alıyor

Sovyetler Birliği’nin çözülmesinin ardından 1992 yılında yayımladığı meşhur kitabıyla ‘tarihin sonu’nu ilan eden Amerikalı siyaset bilimci Fukuyama, Marx’ın aşırı üretim krizi konusunda haklı olduğunu belirterek piyasaların kontrol edilmesinin kaçınılmaz olduğunu söyledi. Fukuyama temel düşüncesinin değişmediğini belirterek ‘illiberal demokrasi’lerin tarihin sonu olmadığını kaydetti.

Dış Haberler

1992 yılında yayımladığı “Tarihin Sonu ve Son İnsan” adlı kitabıyla tarihin sonunu ilan eden ABD’li siyaset bilimci Francis Fukuyama, İngiltere’de yayımlanan Newstatesman dergisine verdiği mülakatta Marx’ın bazı konularda haklı çıktığını, Reagan ve Thatcher’la başlayan düzensiz piyasaların fayda getireceğine dair kavram setinin uzun dönemde "feci" sonuçlara yol açtığını söyledi. Fukuyama temel düşüncesinden vazgeçmediğini belirterek liberallerin “illiberal (liberal olmayan) demokrasilerin” tarihin sonu olduğu düşüncesine kapılmamalarını ve ortalığın biraz sakinleşmesini beklemeleri gerektiğini söyledi.

Fukuyama “Tarihin Sonu ve Son İnsan” adlı kitabında SSCB’nin çözülüşüyle birlikte “insanlığın ideolojik evriminin sonu”na geldiğini ve “Batılı liberal demokrasinin insan yönetiminin son biçimi olarak evrenselleştiğini” ileri sürerek sermayenin dünya egemenliğini kutluyordu. Fukuyama’ya göre “artık kimse daha iyi, daha özgür bir dünya düşüyle hareket ediyor gibi yapamaz”dı ve ”onların siyasal ifadelerinden artık korkulmaz”dı.

Yeni kitabı “Identity: The Demand for Dignity and the Politics of Resentment (Kimlik: Saygınlık Talebi ve Hınç Politikaları)” üzerine Newstatesman dergisinden George Eaton’a verdiği mülakatta Fukuyama, temel görüşlerinin değişmediğini vurguluyor.

“O zaman [1992’de] modern demokrasinin sorunlarından birinin, barış ve refah getirmesi ama insanların bundan daha fazlasını istemesi olduğunu söylemiştim. Liberal demokrasiler iyi bir hayatın ne olduğunu tanımlamayı denemezler bile, bu yabancılaşmış, amaçtan yoksun bireylere bırakılır ve bu yüzden bu kimlik gruplarına katılmak onlara bir tür cemaat duygusu veriyor” dedi.

Kendisini eleştirenlerin "Tarihin Sonu" kitabının "Son İnsan" başlıklı son kısmını okumadıklarını ileri süren Fukuyama o bölümde “demokrasiye karşı potansiyel tehditleri” anlattığını söyledi.

1952 Chicago doğumlu Fukuyama, 1905’te Japonya’dan ABD’ye göçen bir aileden geliyor, Japoncayı hiç öğrenmemiş ve kendisini Amerikalı olarak tanımlıyor. Gençliğinde “etnik olmanın moda olmadığını” söylüyor. 

İçinde bulunduğu neomuhafazakarlarla birlikte ABD’nin Irak işgaline destek veren Fukuyama, daha sonra bu savaşın mali deregülasyon ve avronun gereksiz bir biçimde ortaya çıkışına neden olduğunu söylemişti. Fukuyama “Bunlar hep elitlerce yönetilen politikalar ve feci sonuçlara yol açtı, sıradan insanların kızgın olmasının bir nedeni var” dedi.

'YENİDEN BÖLÜŞÜM PROGRAMLARININ GERİ GELMESİ GEREK'
İngiltere ve ABD’de sosyalist solun yeniden canlandığını düşünüp düşünmediğini soran muhabire Fukuyama’nın yanıtı şu oldu: “Sosyalizm dediğinizde neyi kastettiğinize bağlı bu. Kamu hizmet kuruluşları gibi alanlar haricinde üretim araçlarının mülkiyetini kastediyorsanız bunun işleyeceğini sanmıyorum. Ama gelirde ve zenginlikte ortaya çıkan büyük dengesizliği ıslah edecek yeniden bölüşüm programlarını kastediyorsanız, evet bunun yalnızca geri gelebileceğini değil geri gelmesi gerektiğini de düşünüyorum. Reagan ve Thatcher ile başlayan düzensiz piyasalardan fayda sağlanması hakkındaki düşünce setinin yerleştiği bu uzamış periyot birçok bakımdan feci sonuçlara yol açtı."

Fukuyama bunun “toplumsal eşitlik” açısından sonuçlarının “işçilerin pazarlık gücü olan sendikaların giderek güçsüzleşmesi, neredeyse her yerde oligarşik bir sınıfın yükselişi” ve bu sınıfın giderek siyasi iktidarlara nüfuz etmesi olduğunu söyledi.

Mali krizden öğrendikleri bir şey varsa bunun da mali sektörü “kesinlikle” regüle etmek olduğunu kaydeden Fukuyama, avro bölgesinde Almanya’nın güney Avrupa ülkelerine dayattığı tasarrufun sonuçlarının “felaket” olduğunu söyledi.

'MARX BAZI KONULARDA DOĞRULANDI'

Karl Marx’ın bazı öngörülerinin doğrulandığını söyleyen Fukuyama “Bu bağlamda bana öyle geliyor ki Karl Marx’ın dediği bazı şeyler gerçek olmaya başladı. [Marx] Aşırı üretim krizinden söz etmişti. İşçilerin yoksullaşacağı ve talep yetersizliğinin ortaya çıkacağı…” diye konuştu.

ÇİN'İN ÜSTÜNLÜĞÜ 30 YIL DAHA DEVAM EDERSE...

Yine de liberal demokrasinin "akla yatkın" rakibinin sosyalizm değil Çin’in devlet kapitalizmi modeli olduğu savunan Fukuyama “Çinliler demokrasinin yapamadığı uzun vadede istikrar ve ekonomik büyüme güvencesini verebildikleri için üstün olduklarını açık bir biçimde dile getiriyorlar. Eğer bir 30 yıl daha ABD’ye karşı üstünlüklerini devam ettirirler, daha zenginleşir ve ülke bütünlüğünü korurlarsa gerçekten haklı bir argümanları olduğunu söylerim” diyor. Ancak Çin için en büyük sınavın ekonomik krizle nasıl başa çıkacağı olduğunu ifade ediyor.

ABD ile Çin arasında olası bir savaşla ilgili de şunları söylüyor: “Bence insanların bunu görmezden gelmesi aptalca olur, böyle bir savaşın nasıl başlayacağına dair birçok senaryo düşünebiliyorum. Almanya’nın 1939’da Polonya’yı işgali gibi bir ülkenin diğerine kasıtlı bir saldırısıyla başlayacağını sanmıyorum, daha çok Tayvan, Kuzey Kore ya da Güney Çin Denizi’nde artan karşı karşıya gelişler gibi yerel çekişmelerle başlayacağa benziyor.”

İngiltere’nin AB’den çıkışıyla ilgili anlaşmaya varılamaması hakkında ne düşündüğünü soran muhabire Fukuyama’nın yanıtı “Parlamenter bir sistemde referandum düzenlemenin büyük bir yanlış olduğu kanısındayım” oluyor. Fukuyama’ya göre İngiltere eğer hiç referanduma gitmeseydi, şimdi bu meselelerle de uğraşmayacaktı.

Fukuyama liberalleri “illiberal demokrasinin tarihin sonu olduğu gibi yanlış bir kanıya varmamaları” konusunda da uyarıyor: “Bence insanlar biraz sakinleşmeli.”