Syriza iktidarıyla geçen beş ay: Neler değişti, neler aynı kaldı?

Syriza'nın, seçildiği Ocak 2015 seçimlerinden beri vaatlerini büyük oranda gerçekleştirmediği, pek çok "hayati önemde" dediği konuda geri adım attığı görülüyor.

Dış Haberler

Ocak 2015 seçimlerinden önce pek çok vaatte bulunan Syriza, yoksulluğa karşı yeni programları, özelleştirme karşıtlığı ve borcun büyük bölümünün iptalini talep etmesiyle seçimleri kazanmış ve kimi kesimlerin de uluslararası desteğine sahip olmuştu.

Ancak seçimlerin ardından referanduma kadar gelen süreç içerisinde bu vaatlerin hemen hepsinden geri adım atılırken, Syriza-ANEL hükümetinin önerileriyle Troyka’nın (Avrupa Merkez Bankası, Avrupa Komisyonu, IMF) önerileri arasındaki fark giderek kapandı. Öyle ki Yunanistan Komünist Partisi (KKE), Syriza’nın önerisine “evet” anlamına gelecek olan “hayır” oyunun da kabul edilemeyeceğini savundu.

SEÇİMDEN ÖNCE VAATLER: YENİ İŞLER VE MAAŞ ARTIŞI
Syriza, seçimden önce Yunan halkına özel sektör ve kamuda 300 bin yeni iş yaratılacağını vadetmişti. İşsizliğin %25’in üzerinde olduğu söylenen ülkede, bu vaat büyük önem taşıyordu ve halka “umut” vermişti.

Yeni işler yaratılmasının yanı sıra asgari ücretin de 580 avrodan yeniden 751 avroya getirileceği söyleniyordu. Bu artış vaadi, asgari ücretle geçinemeyen pek çok insanı Syriza’yı desteklemeye yöneltmişti.

Ancak bu vaatlerin ömrü 20 Şubat’a kadar sürebildi. Seçimin üzerinden henüz bir ay kadar zaman geçmişken Syriza yaptığı anlaşmayla maaş artışının zamana yayılmasını kabul etti ve yeni işler yaratılmasına dair söylemler de terk edildi.

SOSYAL YARDIMLAR VE ESKİ HAKLARIN YENİDEN VERİLMESİ
Syriza’nın en büyük vaatlerinden biri de eski hakların yeniden verilecek olmasıydı.

İşçiler ve emekliler krizin başlangıcından beri kolektif anlaşma hakkı ve kazanılmış kimi ikramiye haklarını vermeye zorlanmıştı.

Seçimlerden önce yaşayamaz hale gelen 300 bin haneye ücretsiz elektrik vereceğini, yiyecek yardımları yapacağını söyleyen Syriza, ikramiyelerin de ortalamanın altında geliri olan yoksullara yeniden verilmeye başlanacağını söylüyordu.

Ayrıca işsizlere ve yoksullara ücretsiz sağlık hizmeti verileceği de iddia ediliyordu. Ancak 20 Şubat anlaşmasıyla birlikte başlayan süreçte bu vaatlerin keskinliği de seyreltildi.

Yapılan her görüşmenin ardından Yunan halkının beklentileri de düşürülüyordu.

ÖZELLEŞTİRME VE BORÇLARIN İPTALİ
Yunanistan’ın borcunun sürdürülemez olduğu bugün IMF tarafından bile doğrulanıyor. Syriza hükümeti de iktidara gelirken borcun ödemez olduğunu söyleyerek büyük kısmının iptalini istiyordu.

Ayrıca, ekonominin gördüğü hasar göze alınarak, borcun geri ödenmesinin de ekonomik büyümeye bağlanması gerektiği belirtiliyordu.

Aynı şekilde özelleştirmeleri de durduracaklarını söyleyen Syriza, Pire limanının satışını engelleyerek bu konuda somut adım da atmıştı. Ancak bu konuda da vaatlerini gerçekleştirmeyen Syriza, Şubat ayından itibaren limanın satılacağını söylemeye başladı. Mayıs ayından itibaren de limanın satışı için işlemler sürdürülmeye başlandı.

Borçların iptali talebinden de Avrupa liderlerinin talebi kabul etmeyeceklerini açıklaması üzerine vazgeçildi. Öyle ki kimi Avrupa Birliği bakanları Syriza’nın beklediklerinden hızlı geri adım attığını söylediler.

Tüm bu geri adımlara sebep olaraksa anlaşmaya duyulan ihtiyaç gösteriliyordu. Ancak Şubat ayındaki anlaşmanın Yunanistan’a sağlayabildiği süre sadece 4 aydı. Bu anlaşma yapılırken de biliniyordu.

NATO KARIN DOYURUR MU?
Seçim vaatlerinde kendisine sık yer bulmasa ve hükümet programında yer almasa bile, Syriza, NATO karşıtı bir parti olarak sunuluyordu.

Buna kanıt olarak partinin daha önce NATO’dan çıkılacağını açıklaması ve parti programında buna dair maddeler bulunması gösteriliyordu.

Ancak Bağımsız Yunanlar (ANEL) ile koalisyon yapan ve orduyla yakın olan Panos Kammenos’u Savunma Bakanlığı’na getiren Syriza, bu konudaki tutumunu da göstermiş oldu.

Savunma Bakanı olan Kammenos, NATO’ya hava üssü olarak kullanması için Ege’de ada verirken, NATO’nun çıkarları için yüz milyonlarca dolar harcanıldı.

Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kotzias’ın Antalya’daki NATO gecesine katılarak, NATO’nun korosunda “We are the World” (Biz Dünyayız) isimli şarkıyı söylemesi ise Syriza’nın emperyalizme karşı tavrının işaretlerinden biri oldu.

SYRIZA’NIN TALEPLERİNDEN GERİYE KALANLAR: POPÜLİZM VE SÖZCÜKLER
Halkın kriz kaynaklı sorunlarını araç olarak kullanarak iktidara gelen Syriza, vaatlerini yuvarlaklaştırarak ve siyaseti sulandırarak “umut” gibi kelimelerin ve “kemer sıkma karşıtlığı”nın da içini boşalttı.

Her fırsatta değişimden, dayanışmadan ve halkın iktidarından bahseden Syriza hükümeti, göçmen kamplarının kapatılacağı gibi daha “küçük” vaatlerinden, borç iptali gibi “kırmızı çizgilere” kadar her şeyden vazgeçerek siyasetini popülist söylemlere indirgedi.

Referandumun ardından ne çıkarsa çıksın Salı gününe kadar anlaşılacağını söyleyen Syriza, halka Avrupa Birliği ve IMF ile uzlaşılmayan bir çözümü temsil etmediğini bir kez daha göstermiş oldu.

Seçimin ardından Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras’ın, Maliye Bakanı Yanis Varufakis’i, Avrupa Birliği’nin talebi üzerine istifa ettirtmesi ise “Hayır” oyunun mutlak olarak “boyun eğmemek” anlamına gelmediğini göstermiş oldu.

DAİMİ OLAN ŞEY: İŞÇİ SINIFININ VE KOMÜNİSTLERİN MÜCADELESİ
Seçimlerden hemen sonra Syriza iktidarının halkın çıkarlarını temsil etmediğini, emperyalizmden ve Avrupa Birliği’nden kopuşu talep etmediğini belirten Yunanistan Komünist Partisi (KKE), Syriza’ya ve halk karşıtı politikalara cepheden karşı olacağını açıklamıştı.

Sermayenin iktidarı sürdüğü sürece halk yanlısı bir hat çizilemeyeceğini belirten KKE, seçim sonrasında da işçi sınıfının mücadelesini büyütmeye çalıştı.

Avrupa Birliği’nin emperyalist bir birlik olduğunu ve hükümet değişikliğiyle düzeltilemeyeceğini belirten KKE, AB tarafından yaptırılan anlaşmaların kendilerinin değil sermayenin çıkarına olduğunu vurguladı.

Hükümetin Troyka ile yaptığı halk karşıtı anlaşmalara ve önceki anlaşmaların iptal edilmemesine tepki gösteren KKE, hükümetin NATO ile işbirliğini sürdürmesine de karşı kitlesel eylemler düzenleyerek tüm halk karşıtı anlaşmaların iptalini, NATO ve AB’den çıkılmasını ve borçların ödenmemesini istedi.

Yunanistan tarihinde ilk kez ABD ve İsrail ile birlikte askeri tatbikat düzenleyen Syriza’nın, antiemperyalist iddialarından vazgeçtiğini duyuran KKE, yapılan askeri harcamalara da karşı çıktı.

Referandum öncesinde büyük eylemler yapan KKE ve Tüm İşçilerin Militan Cephesi (PAME), Troyka ile yapılacak her anlaşmanın halkın iflası anlamına geleceğini duyurarak, Syriza, ANEL ve faşist Altın Şafak tarafından savunulan “Hayır” cephesine de karşı çıktı.

Hükümetin ve Troyka’nın önerisinin farksız olduğunu belirten KKE, referanduma hem hükümete hem de Troyka’ya karşı olunduğunu belirten bir seçenek eklenmesini istedi. Ancak bunun sonuçlarını göze alamayan Syriza öneriyi kabul etmedi.

KKE ve PAME, hem “evet” hem “hayır” sonucunun “kapitalist barbarlığa evet demeye” çıktığını duyurarak, halkın ve işçi sınıfının gerçek iktidarını, AB’den kopuşu ve tekellerin kamulaştırılmasını talep etti.