Suriye’ye saldırının ardından: ‘ABD müdahaleciliği’ öldü mü?

​ABD, Fransa ve İngiltere’nin Suriye’ye yönelik son saldırısı, Batı medyasını ve emperyalizmin cihatçı işbirlikçilerini tatmin etmedi. Hoşnutsuzların sormadığı soruysa ‘ABD müdahaleciliği’nin ölüp ölmediği. Alper Birdal, soL derginin geçtiğimiz Cuma günü, füze saldırısı henüz gerçekleşmeden yayımlanan son sayısında çok önemli saptamalarda bulunuyor, "Trajikomik bir şekilde ölmekte olan ABD…

ABD, Fransa ve İngiltere’nin Suriye’ye yönelik “kimyasal silah kullanıldığı” iddiasıyla düzenlediği son saldırının ardından Batı medyasında ve ABD işbirlikçisi cihatçı teşkilatlarda tatminsizlik duygusu yaşanıyor.

Batı medyasında özellikle Trump karşıtı bir konum alan yayın organlarında, saldırının meşruiyetini değil, etkisiz kalmasını eleştiren yazı ve yorumlar ön plana çıkıyor.

‘ORANTILILIK ESAD’I BOĞMAYI GEREKTİRİRDİ’

Bu yorumların bir örneği de 15 Nisan’da The Atlantic’te Eliot A. Cohen imzalı “Ne kusursuz ne de orantılı” başlıklı makale oldu.

ABD Savunma Bakanı Jim Mattis’in operasyonla ilgili “kusursuz ve orantılı bir müdahale gerçekleştirildi” açıklamasını eleştiren Cohen, özellikle orantılılık iddiasının doğru olmadığını savunarak şunları yazdı:

“Bu örnekte orantılılık, çocukların klor gazıyla yavaş yavaş boğmasına cevap olarak Beşar el Esad’ın boğulması ve tüm dünyanın bunu bilmesini sağlamak olurdu. Biz böyle bir şey yapmadık.”

Pentagon’un saldırı sonrası yaptığı açıklamada “Özellikle Barze’yi vurarak Suriye’nin kimyasal silah programının tam kalbine saldırdığımıza inanıyoruz” açıklamasını da eleştiren Cohen şöyle devam etti:

“Şu sözcüklere dikkat: ‘İnanıyoruz’ (‘biliyoruz’ denmiyor); ‘saldırdığımıza’ (‘yok ettiğimize’ denmiyor: taş atmak da saldırı sayılır); ‘Suriye’nn kimyasal silah programının kalbi’ (kimyasal silah depoları değil, bilim insanları değil, karar alıcıları değil, mühimmatlarını yönetenler değil, pilotları değil, hatta belki de en kötüsü, laboratuarları bile değil). Askerler istediklerinde nasıl tam doğru olunacağını herkesten iyi bilir. Komuta sanatı kısmen doğruluğa ve somutluğa dayanır. Pentagon’un burada kullandığı dil, generallerin bundan daha iyisini yapabileceklerini ama Amerikan Başkanı tarafından ellerinin kollarının bağlandığını gösteriyor.”

‘AMERİKAN MÜDAHALECELİĞİNİN’ ÖLÜMÜ

Batı medyasında son iki günde Cohen’ın makalesine benzer pek çok yorum yer aldı. Trump karşıtı medyanın ortak tavrı, Suriye’ye yönelik saldırıyı meşrulaştırırken Trump’ın meseleyi ele alma tarzını eleştirmek oldu. Benzer bir çizginin ABD’yle işbirliği içindeki İslamcılar tarafından da benimsendiği görüldü.

Sorunun ABD’nin uluslararası dengelere eskiden olduğu gibi müdahale etme gücündeki aşınmayla ilişkisini tartışanlarsa, emperyalist saldırganlığa karşı Suriye halkının yanında sokaklara çıkanlar oldu.

soL derginin, henüz ABD ve müteffiklerinin Suriye’ye füze saldırısı yaşanmadan yayımlanan son sayısında “ABD Müdahaleciliğinin Trajikomik Ölümü” başlıklı makalesinde bu konuyu ele alan Alper Birdal, “Liberal ideologların, çöküşü bir ucubenin aptallığına indirgemeye çalışmalarıysa tam bir kalın kafalılık örneği. Bu kalın kafalılık onları örneğin “Çılgın Köpek” Mattis’ten liberal düzene kurtarıcı çıkarma arayışlarına kadar götürebiliyor. Oysa trajikomik bir şekilde ölmekte olan ABD müdahaleciliğinin kendisi” diye yazdı.

ABD’nin bir “sertleşme” sorunu olduğunu savunan Birdal, bunu şöyle tarif etti:

“ABD merkezli emperyalist hiyerarşinin ve artık onunla birlikte ABD’nin yönetim mekanizmalarının dağılmakta olması, başat emperyalist gücün insanlığın başına yeni yeni çoraplar örmediği ve öremeyeceği anlamına gelmiyor. Sorun, ABD’nin artık yalnızca bunu yapabilmesinde. Kuramıyor, sadece bozuyor, sadece yıkıyor, sadece tahrip ediyor. Ancak bu aynı zamanda bozma, yıkma, tahrip etme, çorap örme gücünün de aşınması demek.”

SALDIRI ÖNCESİNDEKİ BİRKAÇ HAFTA İÇİNDE NE OLDU?

Değerlendirmesinde Suriye’ye yönelik yeni bir saldırı ihtimalini de ele alan Birdal, Andrew Korbyko’nun Eurasia Future’da yaptığı şu analize dikkat çekti:

“Hiçbir zaman kesin olarak bilinemeyecek olsa da (…) her şeyin Cumhurbaşkanı Esad’ın geçen hafta Ankara’da yapılan üçlü zirveye katılmayı reddetmesi yüzünden olup olmadığı sorulabilir. En nihayetinde ABD ve müttefiklerini bu hafta sonu fikir değiştirip, Rusya’yla yapmış olabilecekleri ‘centilmenler anlaşmasından’ çekilmeye ve en son provokasyonlarını, ajanları halen yerlerinden olmamışken, gerçekçi bir şekilde sahneye koyabilecekleri son anda gerçekleştirmeye sevk eden olası tek olay bu.” (Andrew Korybko, “The Suspicious Timing of the Latest Provocations in Syria. The U.S. is Planning a Major Strike”,Eurasia Future, 10 Nisan 2018)

Birdal’ın yazısının tamamını soL dijital dergiden okuyabilirsiniz.