NATO'nun 'ilk' Hırvatistan maçı değil

NATO toplantısıyla aynı güne denk gelen Hırvatistan İngiltere maçı Hırvatistan’ın İngiltere’yi 2-1 yenmesiyle sonuçlandı. Medyaya yansıyan görüntülerde NATO Zirvesi sırasında Angela Merkel’in cep telefonundan maç izleyen liderler vardı. Maçın ardından medyada 1990’da etnik çatışmaların başlangıcının habercisi olan Sırp ve Hırvat takımları arasında oynanan maçı hatırlatıp Yugoslavya’nın…

Kaya Emre Uzmay

Hırvatistan dünkü maçta İngiltere’yi 2-1 mağlup etti ve 2018 Dünya Kupası final maçında oynamaya hak kazandı. Maçın hemen ardından NATO toplantısı sırasında Almanya Başbakanı Angela Merkel’in cep telefonundan maçı canlı izleyen Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İngiltere Başbakanı Theresa May ve Arnavutluk Başbakanı Edi Rama’nın görüntüleri basına yansıdı. Maçın ardından bu maçın Hırvatistan tarihindeki en büyük maç olmadığı, en büyük maçın 1990’da daha Yugoslavya Savaşı başlamadan hemen önce gerçekleşen Hırvatistan-Sırbistan maçı olduğu hatırlatıldı. Bahsi geçen maçta Dinamo Zagreb ve Kızıl Yıldız taraftarları arasında çıkan gerilim Yugoslavya’nın dağılmasına yol açan savaşın habercilerinden olmuştu.

Yugoslavya Savaşı 1991’in Mart ayının sonunda başladı ve on yıldan uzun sürdü. Sovyetler Birliği’nin çözülmesinin uzantısı olarak emperyalist müdahaleyle başlayan savaşın sonucunda Balkanlar’ın en büyük ülkelerinden biri NATO işgali ve etnik çatışmalarla ortadan kalktı. Savaş sonucunda 140 bine yakın kişi hayatını kaybederken 4 milyona yakın kişinin de göç etmeye zorlandığı tahmin ediliyor.

NATO’NUN DAHA BÜYÜK HEYECANLA TAKİP ETTİĞİ MAÇ

Birinci Dünya Savaşı sonunda eski Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Sırbistan Krallığı ve Karadağ’ın toprakları üzerine kurulan Yugoslavya İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya ve İtalya’nın işgaline uğramıştı. Savaş sonunda SSCB Kızıl Ordusu ve Yugoslav komünist partizanların elleriyle tekrar bağımsızlığına kavuşan Yugoslavya tarihe bağımsız bir Batı Balkan ülkesi olarak devam etti. Doğu Avrupa ve SSCB’de sosyalizmin çözülmesiyle beraber Yugoslavya, milliyetçilerin ve Batı yanlılarının ellerine düştü ve ülkede irili ufaklı etnik çatışmalar baş göstermeye başladı.

Yugoslav Savaşı başlamadan bir yıl önce gerçekleşen 13 Mayıs 1990 Hırvatistan-Sırbistan maçı belki de NATO üyesi devlet başkanlarının dünkü maçtan daha çok ilgisini çekmişti. Sırpların takımı olarak bilinen Kızıl Yıldız ile Hırvatların takımı olarak bilinen Dinamo Zagreb’in taraftarları milliyetçi sloganlar atarak saha içerisinde birbirleriyle çatışmaya başlamıştı. Maç sırasında Dinamo Zagreb taraftarlarının İkinci Dünya Savaşı sırasında kurulan Nazi kukla devleti “Bağımsız Hırvatistan Devleti”  bayrağı açmaları ayrıca dikkat çekmişti. Ortasında kalkan olan kırmızı, beyaz, mavi bayrak Alman işgali boyunca binlerce Yugoslavyalıya yönelik etnik temizliğin ve işgalcilerle işbirliği yapan Hırvat faşistlerinin sembolü olmuştu.

NATO SALDIRISI, NAZİ İŞBİRLİKÇİLERİ ELİYLE DAĞILAN YUGOSLAVYA

Olaylı maçtan bir yıl sonra başlayan Hırvatistan Savaşı, Yugoslavya Savaşı’nın başlangıcı oldu. 10 yıl süren savaş boyunca Yugoslavya düzenli olarak NATO bombardımanına, sivillere yönelik katliamlara ve İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma İzetbegoviç gibiNazi işbirlikçilerinin bu sefer de kendilerini NATO’cu ilan ederek yeniden parlatılmalarına tanık oldu.

Yugoslavya’dan geriye kalan ülkelerin hepsi günümüzde ya AB ve NATO üyesi ya da üyelik sürecinde. Bosna, Makedonya ve Karadağ hala AB’ye üyelik sürecindeyken Sırbistan’ın durumu Kosova’yı tanımadığı için askıya alınmış durumda. Eski Yugoslav ülkelerinden günümüzde sadece Sırbistan, Bosna ve Makedonya NATO üyesi değil, fakat bu üç ülke de NATO’yla olan statülerini “üst düzey işbirliği” olarak tanımlıyor. Bu ülkelerden Makedonya geçtiğimiz günlerde Yunanistan’la yapılan görüşmeler sonucunda ismini “Kuzey Makedonya” olarak değiştireceğini açıklamıştı. Makedonya bu adımdan sonra AB ve NATO üyeliğinde Yunanistan’ın desteğine dair garanti almıştı. Dünkü toplantıdaysa Makedonya ismini değiştirdiği koşulda NATO’ya 30. üye olarak davet edildi.

Yugoslavya’dan ve sosyalizmden “özgürleşen” ülkeler, AB ve NATO bağımlılığıyla emperyalist merkezlerin ucuz emekgücü cenneti oldu.