Müslüman Kardeşler: AKP, Bülent Arınç'ın sözlerinin kişisel olduğunu söyledi

Müslüman Kardeşlerin liderlerinden Muhammed Cemal Hişmet, Al Jazeera Türk’e verdiği mülakatta, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın “Mısır’la ilişkiler düzeltilmeli” yorumunun kişisel olduğunu söyledi.

Hişmet, “Son günlerde Suudi Arabistan’ın inisiyatifiyle Katar ile Mısır yönetimi arasında bir yakınlaşma oldu. Aynı zamanda Türkiye Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Al Jazeera’ye verdiği özel mülakatta Mısır yönetimiyle ilişkilerin düzeltilmesi gerektiğini söyledi. Bütün bu gelişmelerle ilgili tavrınız nedir? Önümüzdeki süreçte nasıl hareket edeceksiniz?” sorusuna şu karşılığı verdi:

Cemaatin resmi tavrında yetkim olmasa da Müslüman Kardeşler Cemaati’ni temsil eden bir milletvekili olarak bahsedebilirim. Bazı Körfez ülkeleriyle daha önce insanların kanını dökmek için ve şimdi bunları açığa çıkaran tek bir kanalın kapatılması için ittifak kuran darbe rejimi, ne kadar zayıf olduğunu, iç yapısının çatlak olduğunu bir kez daha gösterdi. Darbe yönetimi, Al Jazeera Mubaşir Mısır’ın yayınının durdurulmasına bu kadar sevinmişse, kendisine saygısı olmayan bir devletin tavrını göstermiş oldu.

Katar ise hâlâ askeri darbeye karşı duruyor ve Mısır halkının özgürlüğünü ve haklarını savunuyor. Bundan eminiz. Ancak devletlerin üzerine uygulanan baskıları bir yere kadar kaldırabildiğini anlıyoruz. Katar şimdiye kadar bu baskılara direndi, askeri darbenin ayıbı ve ihlallerini Al Jazeera kanalı aracılığıyla dünyaya belli etti ve son olarak bu kanaldan ne kadar korktuğunu göstermiş oldu. Fakat Katar şu an Suudi Arabistan ve ABD’nin büyük baskısı altında kaldı. Elbette buna anlayış gösteriyoruz. Her devlet sonuçta kendi çıkarlarını düşünmeli. Bu o ülkeleri asla kötülemez. Katar’a geçtiğimiz dönemin içerisinde bize tüm desteklerinden ötürü müteşekkiriz.

İkinci olarak Bülent Arınç’ın söyledikleri hakkında devletin yetkililerine sorduğumuz ve araştırdığımız kadarıyla şunu öğrendik: Sayın Arınç kendi şahsi fikri ve görüşünü belirtmişti. Bu sözlerin Türkiye devleti ve hükümetini temsil etmediğini anladık. Türkiye’nin askeri darbelere karşı, her zaman halkların özgür iradesi ve meşru taleplerinden yana olanı tavrı bizim için açık ve sabit.

Ayrıca Türkiye ile Katar arasındaki temasın son dönemde güçlendirilmesi bizi tatmin ediyor. İki ülke arasında halkların meşru taleplerini koruyacak stratejik bir ittifak kuruluyor. Bu ittifakın ana başlıklarında Mısır halkının özgürlük taleplerine yönelik desteklerin devamı ve bununla ilgili tavrın değişmemesini okuyabiliriz.

Tabi bu iki ülkenin üzerine Körfez ülkeleri, Amerika ve İsrail büyük baskı kuruyor.

Nihayetinde bu hareketlenmeler bizi o kadar endişelendirmiyor. Bu bize darbenin ne kadar zayıf olduğunu bir daha kanıtlıyor. Darbe yönetiminin, parlamentomuzun tekrar açık oturum haline gelmesinden korkması, sürekli olağanüstü halde olması, ileriye dönük siyasi ufkun olmaması ve ondan kaynaklanan fakirleşme ve çeşitli krizler, bütün bunlar darbenin iktidar olarak devam edemeyeceğine dair birer kanıt sunuyor. Dolayısıyla biz halkımızla birlikte etkilenmeden başladığımız yola devam edeceğiz.

Buradan tüm dünyaya sesleniyorum. Darbe yönetiminin yaptıklarına bakın, insan hakları diye bir şey kalmadı. Demokrasiyi destekleyen Batı ülkeleri nerede? Suskunluğunu sürdüren insan hakları kuruluşları darbenin yaptıklarına göz yumuyor. Bu şizofrenliği, bu çifte standardı bırakın. Kendinize tanıdığınız özgürlük, demokrasi ve insan hakları standartlarını çiğneyerek darbe yönetimine destek oluyorsunuz. Bunu halklarınıza ve dünyaya nasıl anlatıyorsunuz?”