MİT tırlarındaki silahların kronolojisi: ABD-Suudi-Türk ortak yapımı

Tüm Türkiye, "insani yardım" denilen MİT tırlarının içinden çıkan silahların video görüntülerini konuşuyor. Suriye'deki katilleri silah taşıma işi, çok daha geniş bir şebekenin işi olarak biliniyor.

Haber Merkezi

Cumhuriyet gazetesinden Can Dündar, bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Türkmenlere yardım yapıyorduk" diyerek savunduğu silah dolu MİT tırlarının video görüntülerini yayımladı.

"İnsani yardım" götüren tırlarda çok sayıda havan, top ve makineli tüfek mermisi bulunuyordu. 

Peki bu silahlar Suriye'deki çetelere hangi yollardan gidiyordu?

1) 2012 yılında New York Times (NYT) gazetesinde yayımlanan bir haber, Suriye'deki cihatçıları Türkiye'nin "güney illerinde" bulunan CIA ajanlarının silalandırdığını yazıyordu. 

21 Haziran 2012 tarihli soL Portal haberinde, NYT haberi şöyle aktarılmıştı:

The New York Times gazetesinde yer alan habere gere, Suriyeli muhaliflere yönelik silah sevkıyatı, Türkiye'nin güney illerinde faaliyet yürüten CIA ajanları tarafından finanse ediliyor. Daha önce farklı kaynaklardan basına yansıyan bilgiler üzerinden kamuoyunda gündeme gelse de, bu haberde iddialar ilk kez ABD'li resmi ağızlardan kabul edilmiş durumda.

New York Times, "üst düzey ABD'li yetkililer ve Arap istihbarat subaylarına" dayandırdığı haberinde, söz konusu faaliyetlerin mali kaynağının Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye olduğu belirtilirken, silahların sınırdan Müslüman Kardeşlerin de aralarında bulunduğu gizli bir şebeke kullanılarak geçirildiği bildirdi. Haberde muhaliflere CIA aracılığıyla otomatik tüfek, tanksavar ve diğer bazı başka silahların verildiği belirtildi.

Haberde ayrıca Türkiye'de söz konusu faaliyetleri yürüten CIA yetkililerinin Suriye'deki muhalefetin yapısını incelediği ve hangi grupların destekleneceğine karar verdiğine ve bu çalışma kapsamında yeni kaynaklar yaratılmaya çalışıldığına da dikkat çekildi. New York Times haberinde, bir Arap istihbarat yetkilisinin, "CIA görevlileri burada bulunuyor ve hem yeni kaynak hem de kendilerine çalışacak yeni kişiler bulmaya çalışıyor" sözlerine de yer verdi.

2) ABD ve Suudi Arabistan, Hırvatistan'daki uçaklara silah yüklüyor; Türkiye ve Ürdün aracılığıyla Suriye'deki çetelere yolluyordu.

9 Mart 2013 tarihli soL Portal haberinde, Suriye'deki çetelere Hırvatistan üzerinden giden silahlar şöyle anlatılıyordu:

İngiliz The Daily Telegraph gazetesinden Richard Spencer'ın haberine göre, bir Hırvat gazetesi, Kasım ayından bu yana 3 bin ton ağırlığındaki silahın 75 uçuşla Hırvatistan'ın başkenti Zagreb'den Ürdün ve Türkiye aracılığıyla Suriyeli muhaliflere gönderildiğini yazdı.

Spencer, son zamanlarda yayınlanan videolarda muhaliflerin elinde görülen eski Yugoslav silahlarının hikayeyi doğruladığını söylerken, bununla birlikte yapılan silah yardımının tahminlerin çok üzerinde olduğunu kaydetti.

Türkiye de işin içinde
Haberde, silahların ABD'nin verdiği tekliflerle Suudi Arabistan tarafından satın alındığı ve silahların tedarikinin Türkiye ve Ürdün üzerinden gerçekleştirildiği söyleniyor.

Bunun yanında, Hırvatistan silah yollayanlar arasında İngiltere'nin de yer aldığı söyleniyor. Bu silahların İngiliz menşeli mi, yoksa İngiltere tarafından temin edilen silahlar mı olduğu haberde belirtilmiyor. İngiliz hükümeti, muhaliflere "öldürücü olmayan yardım" yaptığını ve yalnızca eğitim verdiğini resmi olarak söylüyordu.

Silahlar hep Ürdün ve Türkiye sınırında
Eski Yugoslav silahları ilk olarak Eliot Higgins isimli eski bir askeri uzman tarafından izlediği "muhalif" videolarda fark edilmişti. Videoların izini süren Higgins, roketatarların, geri tepmesiz silahların ve M79 anti-tank silahlarınınÜrdün sınırına doğru Deraa ve güneyi ile kuzeydeki İdlib ve Halep bölgesinde görüldüğünü tespit etti. 

26 Şubat 2013 tarihli soL Gazetesi haberi ise Balkanlar'dan gönderilen silah meselesini şöyle işlemişti:

Avrupa Birliği, Suriye'ye yönelik ambargosunu delmese de Hırvatistan, Bosna Hersek ve Kosova gibi ülkeler, birliğin üyesi olmadıklarından bu ambargoyu tanımak zorunda da değiller.

İsrail istihbaratına yakınlığı ile bilinen DEBKAfile'a göre silahlar, Kosova ve Bosna Hersek'ten El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi'ne gönderiliyor. Sitenin haberine göre, aracılığı ise Arnavutluk mafyası üstlendi...

Bosna Hersek, Sırbistan'a karşı verilen mücadelede Afganistan'dan getirilen savaşçılarla ayakta kalmıştı ve eski Devlet Başkanı Aliya İzzetbegoviç döneminden bu yana bu gruplarla sürekli olarak temasa sahip. Kosova ise daha önce de ÖSO'ya verdiği destekle gündeme geldi. Geçtiğimiz yıl, Kosova'nın ÖSO'ya bazı kampları açtığı iddia edilmişti.

Bir üçüncü iddia ise eski Yugoslavya ile Libya'nın eski lideri Muammer Kaddafi'nin iyi ilişkilerine dayanıyor. Libya, Yugoslavya tarafından üretilen bazı silahları envanterinde bulunduruyordu. İsyanın başından bu yana Libya silahları, Suudi Arabistan ve Katar tarafından satın alınırken, Türkiye üzerinden Suriye'ye sokuldu ve bu silahlar arasında son dönemde ortaya çıkan ağır silahlar yoktu.

3) Suudi Arabistan'a yakın Lübnanlı milletvekili Okab Sakr, Suriye'deki "muhalifleri" Türkiye'den silahlandırdığını kabul etmişti.

3 Aralık 2012 tarihli soL Portal haberinde, "Lübnan'daki Suud adamı" olarak bilinen Saad Hariri'nin Gelecek Partisi'nin milletvekili Okab Sakr şunları söylüyordu:

Lübnan'da Hizbullah karşıtı Gelecek Hareketi üyesi milletvekili Okab Sakr, Suriyeli muhalifleri Türkiye'den silahlandırdığına yönelik çıkan iddiaları doğruladı.

El Akbar gazetesi, daha önce Suriye’deki silahlı muhaliflere silah sağlanmasından sorumlu olduğu ortaya çıkan El Müstakbel Partisi milletvekili Okab Sakr’a ait telefon görüşmelerini ele geçirdiklerini açıklamıştı. soL Gazetesi’nin de manşetine taşıdığı haberde, Sakr’ın, Türkiye’deki üç operasyon merkezinden Suriye’deki savaşı nasıl yönettiği ve muhalifleri nasıl silahlandırdığı anlatılmıştı.

Asharq el-Evsat gazetesinin haberine göre, Sakr, Al Akbar tarafından ortaya çıkarılan ses kayıtlarının kendisine ait olduğunu doğruladı.

“Evet, bu benim sesim ve bunlar benim sözlerim” diye konuşan Sakr, “Eylemlerimden yalnızca ben sorumluyum. Bırakalım yargı görevini yerine getirsin” dedi. “Yaptıklarımla gurur duyuyorum. Ne yaptıysam Lübnan'ın menfaatleri için yaptım" diyen Sakr, dokunulmazlığının kaldırılmasına ve yargılanmaya hazır olduğunu kaydetti.

Lübnan eski Başbakanı Saad Hariri’nin kendisini Suriye halkı için gerekli olan insani, siyasi ve medya desteğinin sağlanması konusunda görevlendirdiğini ifade eden Sakr, yakın bir zamanda bildiği her şeyi bir canlı yayın programından anlatacağını belirtti.

Okab Sakr ile ilgili daha önce Time gazetesinde çıkan ve soL’da da yer verdiğimiz bir haberde, bu kişinin Suudi Arabistan'ın desteğiyle Türkiye-Suriye sınırında silah dağıtımını organize ettiği ve Suudi yanlısı çeteleri kayırmasının "muhalifler" arasında hoşnutsuzluğa neden olduğu iddiaları yansımıştı. Ancak milletvekili, 7 Kasım günü Future TV’ye yaptığı açıklamada, kendisine yöneltilen bütün suçlamaları reddetmiş, kendisini suçlayanların ellerinde kanıtları varsa mahkemeye başvurmasını istemişti.

Yukarıda adı geçen Time haberinde de, Okab Sakr'ın ÖSO'ya silah sevkiyatını Antakya'dan yönettiği belirtiliyordu.

4) ABD istihbaratı, Libya-Bingazi'deki silahları Türk gemilerine yükleyerek Suriye'ye gönderiyordu.

Amerikan askeri istihbaratı DIA'nın 2012 yılında yazdığı raporlara göre, ABD Libya'daki silahları Türk gemilerine yüklüyor ve Suriye'deki katillere yolluyordu. 19 Mayıs 2015 tarihli soL Portal haberi:

Bir başka raporda ise, ABD istihbaratının Bingazi'den Suriye'ye giden silahlardan tamamen haberdar olduğunu gösteriyor.

5 Ekim 2012 tarihli raporda, silah yüklü gemilerin Bingazi'den Banyas ve Burc İslam limanlarına götürüldüğü belirtiliyor. Gemilerdeki yükün ayrıntılı bir dokümantasyonu da raporda yer alıyor: Ağustos ayının sonunda yollanan gemilerde keskin nişancı tüfekleri, RPG'ler, 125 ve 155 mm'lik obüsler.

22 Mayıs 2015 tarihli soL haberinde ise şunlar söyleniyordu:

Birkaç gün önce, ABD’deki Judicial Watch isimli muhafazakar bir kuruluş, Bilgi Edinme Yasası kapsamında, 2012 yılında yazılan, askeri istihbarat örgütü Savunma İstihbarat Teşkilatı’nın (DIA) raporlarını talep etti. Kuruluş, “oldukça redakte edilmiş” raporu elde etmeyi başardı. Yine muhafazakar yayın kuruluşlarından FoxNews, raporun önemli kısımlarını yayımladı. DIA’nın Irak işgali öncesi kitle imha silahları hakkında yaptığı ön değerlendirmeler, Bush yönetimi tarafından hasıraltı edilmişti.

Rapor, aslında büyük bir skandalı ortaya çıkarttı. 2012 yılında Bingazi’deki ABD elçiliğine yapılan saldırının, önceden planlandığı ve bunun Libya’dan Suriye’deki İslamcılara giden silahlarla ilgili olduğu belirtiliyordu. Kaddafi’nin devrilmesinden sonra, Libya’nın elindeki silahlar, Bingazi limanından Suriye’nin Banyas ve Burc İslam limanlarına gönderiliyordu. Gemilerle giden ekipmanlar arasında keskin nişancı mermileri, RPG’ler, 125 ve 155 mm’lik top mermileri bulunuyordu.

Rapora göre silah transferi, Ekim 2011’den (Kaddafi’nin linç edilmesinden hemen sonra) Eylül 2012’ye kadar devam etti. Banyas ve Burc İslam’ın seçilmesinin nedeni, küçük kargoların boşaltılabiliyor olmasıydı. Silah taşıyan gemiler orta boyuttaydı ve en fazla 10 konteynır alabiliyordu.

Ve tabii ki, silah yüklenen gemiler, Türkiye’den gönderilmişti. 2012 Eylülü’nde Bingazi’de öldürülen ABD Büyükelçisi, öldürülmeden az önce bir Türk diplomatla buluşmuştu. Bu Türk diplomat, muhtemelen silah transferini koordine ediyordu.