Kaşıkçı olayı Erdoğan'a mesaj mı: Katar, Müslüman Kardeşler ve AKP bağlantısı

Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'na girdikten sonra kaybolan gazeteci Cemal Kaşıkçı vakasıyla ilgili dikkat çekici bir tartışma başladı. Yapılan yorumlarda Kaşıkçı olayının Müslüman Kardeşler'e yönelik bir kampanyayla bağlantılı olduğu ileri sürülüyor. Erdoğan'ın olayla ilgili açıklamalarındaki yumuşak tonuysa, Suudi Arabistan'la bir diplomatik krizi ertelemeye…

Volkan Algan

Suudi Arabistan vatandaşı gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın akıbeti belirsizliğini koruyor. Ortaya çıkan son bilgiler Kaşıkçı olayının AKP'ye bir mesaj niteliği taşımış olabileceğini düşündürtüyor.

BBC Türkçe'nin aktardığı İngiliz Times gazetesinde Richard Spencer imzalı haberde, Kaşıkçı'nın bu hafta diğer muhaliflerle birlikte Washington'da bir konuşma yapmaya hazırlandığı, buraya katılacak olanların (bazılarının) Suudi Arabistan'ın terörü ve Müslüman Kardeşler'i desteklemekle itham ettiği Katar'la ilişkisi olan kişiler olduğu belirtilirken, Kaşıkçı'nın da Müslüman Kardeşler'i desteklediği vurgulanıyor. Yazıda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Suudi Arabistan ile meydana gelen krizde Katar'ın yanında yer aldığı da hatırlatılarak "Türkiye'nin iddialarına da bu nedenlerle şüpheyle yaklaşılması gerektiğini" belirtiyor.

Türk tarafının dünya çapında ses getiren olayla ilgili kayda değer bir açıklama yapmamış olması, "olay araştırılıyor" demekten öteye geçememesi dikkat çekici.

Cemal Kaşıkçı'yı çok eskiden beri tanıdığını söyleyen Erdoğan, "Beklentim hâlâ iyi niyetli. İnşallah o arzu etmediğimiz durum ile karşı karşıya kalmayız. Nişanlısının bu süreç içindeki beklentisi ayrı bir konu. Ben inanıyorum ki bu dünyada özellikle bizim ülkemizde bu tür bir şeyin olması hususunda özgürlüklerin takipçisi olanlar, düşünce hürriyetinden yana olanlar bu işin peşini bırakmayacaklardır. Ben de Cumhurbaşkanı olarak bu işin takibindeyim, kovalıyorum. Buradan çıkacak sonuç neyse dünyaya bizler bildireceğiz" ifadelerini kullanmıştı.

Bugün gazetelere yansıyan bir haber, Kaşıkçı'nın kaybolmasından birkaç gün önce Türkiye'ye Suudi Arabistan'dan 15 kişilik bir ekibin gelip, kaybolma haberlerinden bir gün önce ülkelerine geri döndüğünü iddia ediyordu. Kaşıkçı'yı bu ekibin öldürmüş olma ihtimali üzerinde duruluyor.

Olay günü konsolosluğun önünde bekleyen ve nişanlısı olduğu iddia edilen Hatice Cengiz de, Kaşıkçı'nın konsolosluktan dışarı çıkmadığını söylemiş, ancak yine de dışarı çıkan çok sayıda araç olduğunu, bunların içinde çıktıysa haberinin olamayacağını belirtmişti.

HATİCE CENGİZ KİM?

Kaşıkçı'nın en büyük oğlu Salah Kaşıkçı ise, Suudi Arabistan'a ait Al Arabiya televizyonuna yaptığı açıklamada, babasının kaybolmasını siyasallaştırma girişimlerini kınadığını söyleyerek olayın "kişisel" olduğunu iddia etti. Oğul Kaşıkçı'nın, babasının nişanlısı olduğu belirtilen Hatice Cengiz'i tanımadığını iddia etmesi ise dikkat çekici.​ Çünkü tüm olay Hatice Cengiz'in girişimiyle açığa çıkmıştı. Oğul Kaşıkçı, ailesinin Suudi Arabistan'ın yürüttüğü resmi soruşturmaya destek verdiğini de söyledi.

Hatice Cengiz ismi ise belirsizliğini koruyor. Katarlı bir gazeteciyle yaptığı röportajda kendisiyle ilgili şu bilgiler yer alıyor: "2013’te İstanbul Üniversitesi İlahiyattan mezun oldu. 2014’te İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Mezhepler Tarihi Ana Bilim Dalı’ndan Umman’da mezhepler konulu saha çalışmasıyla 2017’de mezun oldu. Özelde Umman, genelde Körfez ülkeleri üzerine çalışmalarına serbest araştırmacı olarak devam etmektedir."

Oğlunun "tanımıyorum" iddialarıyla birlikte daha da ilginç bir hal olan Hatice Cengiz'in durumuyla ilgili çeşitli senaryolar var. AKP'nin Müslüman Kardeşler'le bağlantı noktalarından İHH ile ilişkisi olduğu anlaşılan Cengiz için Arap basınında MİT'le ilişkide olduğu iddiaları da yer aldı. Kaşıkçı'nın kendisine kötü bir şey olduğunu düşünmesi durumunda Yasin Aktay'ı aramasını söylemesi de dikkat çekici. Aktay herhangi bir isim değil, Erdoğan'ın danışmanı. Böyle üst düzey bir bağlantı, Kaşıkçı'nın AKP ile ilişkisine dair soru işaretlerini artırıyor.

MÜSLÜMAN KARDEŞLER BAĞLANTISI

AKP yönetiminin Müslüman Kardeşler'le olan ilişkisi bugüne kadar çok tartışıldı. Özellikle "Arap Baharı" olarak adlandırılan bölgeye dönük emperyalist müdahale döneminde AKP iktidarı ABD'nin taşeronu olarak bölgeye müdahil olurken, en büyük işbirlikçisi Müslüman Kardeşler olmuştu. Suudi Arabistan yönetimi ise bu süreçte bölgeye dönük müdahalenin kendi ülkelerine de sıçrama ihtimalinden ürkerek Müslüman Kardeşler örgütüyle sadece mesafeli değil düşmanlık üzerine kurulu bir ilişki sürdürmeye başladı. Şimdi iktidarda olan Suudi Prensi Muhammed bin Selman "ılımlılaşma" mesajları çerçevesinde ABD'nin CBS televizyonuna verdiği röportajında “Suudi okullarını işgal eden Müslüman Kardeşler kalıntılarını tamamen ortadan kaldırma” sözünü vermişti.

Kaşıkçı 28 Ağustos'ta Washington Post'a yazdığı yazıda ABD'nin Müslüman Kardeşler politikasını eleştirerek şöyle demişti: ABD'nin mevcut Trump yönetiminde daha görülen Müslüman Kardeşler nefreti, tüm Arap dünyasındaki çıkmazın esas nedenidir. Müslüman Kardeşler'in ortadan kaldırılması, demokrasinin ortadan kaldırılması ve Arapların otoriter ve yozlaşmış rejimler altında yaşamaya devam etmesinin garantisinden başka bir şey değildir. Buna karşılık, bu politika aşırılığa ve mültecilere yol açan nedenlerin devam etmesi anlamına gelecektir. Bunların hepsi de Avrupa'nın güvenliğini ve dünyanın geri kalanını etkilemiştir. Terörizm ve mülteci krizi, Batı'daki politik havayı değiştirdi ve aşırı sağı öne çıkardı."

Dün Cemal Kaşıkçı’nın da üyesi olduğu Türk Arap Medya Derneği Başkanı Turan Kışlakçı, Kaşıkçı’nın konsoloslukta öldürüldüğünü, cesedinin 15 parçaya ayrılarak binadan çıkartıldığını iddia etmişti. Kışlakçı ismi de Müslüman Kardeşler'le anılan bir isim. Kışlakçı verdiği bir röportajda şu ifadeleri kullanıyordu: "Suudi Arabistan’ın en büyük korkusu İhvân’ın iktidara gelmesi. Ciddi korku yaşıyordu, Suudi Arabistan’da ciddi bir Mısırlı nüfus var. Mısır’da (Suudi Arabistan’daki Mısırlıların oylarında) Mursi’ye büyük oy çıkmıştı..."

KAŞIKÇI NEDEN HEDEF SEÇİLDİ? 

Peki hedef olarak neden böyle bir isim seçilmiş olabilir? Son günlerde ABD ile de gerilim yaşamaya başlayan Suudların doğrudan ABD üzerinden değil de, Suudi yönetimi içindeki bir kavganın tarafı haline gelmiş olması olası Erdoğan yönetimi üzerinden iki tarafa da bir mesaj vermiş olması ihtimal dahilinde. Bu saatten sonra kolay kolay Müslüman Kardeşler sempatisini ve bağlantısını ortaya koyamayacak olan AKP yönetiminin, Kaşıkçı cinayetinin de üzerine yatma ihtimali güçlü bir olasılık. Türk tarafının açıklamalarındaki düşük ton buna işaret ediyor. Bu ihtimallerin Arabistan tarafından gözetildiğini tahmin etmek güç değil.