Karındeşen Jack Müzesi'nin sordurduğu soru: Bir katil, neden bir müzeyi hak etsin ki?

Londra'nın yoksul bir gecekondu semti olan East End'de kadınların tarihini anlatma niyetiyle yola çıkan müze, Karındeşen Jack'in cinayetlerinin öykülendiği bir müze oldu.

Londra'nın Whitechapel semti yeni bir müzenin açılışını bekliyor ve müzenin bir "Kadın Tarihi Müzesi" olacağı belirtiliyordu.

Müze, eski bir Google çalışanı Mark Palmer-Edgecumbe tarafından inşa edilirken hakkında; "East End'in toplumun değişmesine ve şekillendirilmesine vesile olan kadınlarını hatırlatacak ve onurlandıracak. Viktoryen dönemden günümüze politik, sosyal ve yerel deneyimlerini analiz edecek" yorumu yapılmıştı.

Öte yandan bahsi geçen yapı "East End'in tarihine kaynaklık eden kadınları" anlatacak gibi görünse de, bir seri katile, Karındeşen Jack'e ithaf edildiğinin görülmesi gecikmedi, müzenin adı "Karındeşen Jack Müzesi" oldu.

KATİLİN KENDİNE HAS MÜZESİ OLUYOR

Bir başka ifadeyle Karındeşen Jack'in, yani tüm zamanların en meşhur ancak kimliği belirlenemeyen katilinin, kendi müzesi oluyor da denebilir. Çünkü müze için bahsi geçen kadınlar, yalnızca bu seri katilin kasaplık faaliyetine kurban edilen, sakat bırakılan ve sonunda öldürülen fahişelerden oluşuyor.

Beklendiği üzere, bir kadın müzesi olacağı umulan ancak kadın düşmanlığına bükülen mekan, kadın hakları aktivistleri için hayal kırıklığına neden oldu.

Karındeşen Jack hakkında kitapları olan Russell Edwards, müzenin yapımına şu sözlerle karşı çıkıyor; "Müzenin yaptığı şey Karındeşen Jack efsanesini sürdürmek. Bu 5 kadının bir seri katil tarafından katledildiği gerçeğini gizliyor. Bu gerçekten kamu yararı için mi yapılıyor?

KADINLAR UNUTULDU, KATİLLERİ ANILIYOR

Edwards'ın dikkat çektiği noktalardan biri de bu müzenin yalnızca olması beklenen şey olmadığı için yarattığı hayalkırıklığı değil, kadınlara korkunç şeyler yapan bir katili de anıyor oluşu. Öyle ki 1888'de 5 kadını katleden bu adam, parçalara ayırdığı kurbanlarının gerçek insanlar olduğu unutulacak kadar, daha fazla anılan bir kahramana dönüşmüş durumda.

Karındeşen'in ilk kurbanı, 47 yaşındaki Mary Ann (Polly) Nichols, 31 Ağustos 1888'de bir Cuma günü öldürülmüştü. İkinci kurbanı Annie Chapman ise 8 Eylül 1888'de bir Perşembe günü katledilmişti. 30 Eylül 1888'de öldürülen kurbanın ismi ise Elizabeth Stride idi. Stride'dan hemen sonra Catharine Eddowes seri katilin kurbanı olmuştu. Son olarak Mary Jane (Marie Jeanette) Kelly de 9 Kasım'da Karındeşen Jack'in hedefi oldu. Tüm kadınlar korkunç şekilde katledilmiş, ayrıntıları ifade edilemeyecek şekilde canavarca öldürülmüşlerdi.

HİÇ YAKALANMADI

Karındeşen Jack hakkında pek çok iddia ve kanıt olsa da hiç yakalanamadı. Russell Edwards, katilin 23 yaşında Polonyalı bir berber olan Aaron Kosminski olduğunu DNA eşleşmelerine bağlı olarak iddia ediyor. Bir İngiliz dedektif Trevor Marriott ise, böyle birinin asla var olmadığını, cinayetleri farklı kişilerin işlediğini belirtiyor.

Her ne şekilde olursa olsun, bahsi geçen müze Londra'nın yoksul bir gecekondu semtindeki kadınların tarihini anlatmak için hiçbir şey yapmıyor ancak bir başka şeyi vurguluyor; saldırıya uğramış kadınların para ve yaşamlarını sürdürmek için fahişelik yapan kimseler olduğunu. 

Radhika Sanghani Telegraph'ta yer alan yazısında müzeyle ilgili olarak; "Eğer müze bu şekilde olacak ise umabileceğimiz tek şey, hikayelerin kurbanların perspektifinden, onların gerçek insanlar olduğunu vurgulayarak ve şiddetin ayrıntılarını öykülemeyi tercih etmeden anlatılması olmalı" ifadelerini kullanıyor.