İrlanda İşçi Partisi: Emperyalist bir kurum olan AB zayıflatılmalıdır

WPI, İngiltere halkının AB’den çıkış kararının, göçmen düşmanlığı ya da emperyalist rekabete değil, emekçilerin onyıllar içinde biriktirdiği tepkiye ve kapitalizmin genel sıkıntılarına bağlanması gerektiğini savunuyor.

Haber Merkezi

İrlanda İşçi Partisi (WPI) Merkez Yönetim Kurulu Uluslararası İlişkiler Sekreteri Gerry Grainger ile Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği referandumu, İrlanda’nın birliği, İskoçya’nın bağımsızlığı, AB’nin geleceği ve NATO ile işbirliği konularına ilişkin bir röportaj gerçekleştirdik.

Avrupa Birliği (AB) referandumu öncesinde partinizin tavrı neydi?
İrlanda İşçi Partisi, referandumda Birleşik Krallık (BK) halkını AB’den ayrılmak yönünde oy kullanmaya çağırdı. Parti, İngiltere’nin 1973’te Avrupa Ekonomik Topluluğu’na katılma kararına da, AB ile ilgili tüm anlaşmalara da karşı çıkmıştı. AB’den ayrılma kararının alındığı referandum öncesinde de Lexit (*) yönünde tavır geliştirdi ve emperyalizmin çıkarlarına hizmet eden bir kurum olması sebebiyle AB’den çıkılması gerektiğini vurguladı.

AB, halkın, özellikle de emekçi sınıfların çıkarlarını temsil etmemektedir. AB’nin demokrasiye ve halkın demokratik haklarına ilişkin tutumunu Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’ın sözlerinden anlamak mümkün: “Avrupa anlaşmalarına ters düşecek herhangi bir demokratik seçenek olamaz.” AB, halkların kendi iktisadi politikalarını belirlemesine, devlete ait endüstriler yaratmasına, işçi haklarına sahip çıkılmasına karşıdır ve ‘rekabet’ adı altında halkın yaşam standartlarını aşağı çekmektedir. AB’nin giderek artan militarizmi barış için tehdit oluşturmaktadır. Örneğin, Ukrayna’da faşistleri desteklediğine şahit olduk. AB’nin dünyanın geri kalanı ile yaptığı ticarete ilişkin kurallar, çok uluslu şirketlerin çıkarına uygun şekilde ve eski sömürge ülkelerinin bağımlılıklarını sürdürmeye yönelik tasarlanmıştır. WPI, Birleşik Krallık gibi büyük bir emperyalist gücün AB’yi terk etmesinin AB’yi derinden sarsacağını ve AB boyunduruğundayken mümkün olmayan ilerici siyasi hamleler için yeni olanaklar yaratacağını düşündüğü için AB’den ayrılma yönünde oy kullanılması gerektiğini savundu.

FRANKO-ALMAN SERMAYESİYLE REKABET

İngiliz burjuvazisi neden Brexit yönünde bir eğilim gösterdi? AB içindeki rekabet ve Almanya’nın köşeye sıkıştırılmasının rolü olabilir mi?
İngiltere burjuvazisi AB’den ayrılmak ya da AB’de kalmak yönünde ikiye bölündü. Pek çok güçlü şirket AB’de kalmayı istedi. Londra’da finans-kapitalin merkezini domine eden çıkar sahipleri AB’de kalma yönünde oy vermeye çağırdı. Bu finansal çıkarlar Thatcher politikalarının zaferi ile güçlü bir yer edindi ve 1970’lerin sonundan beri ülke siyasetini belirler hale geldi. Bu referandumdan çıkan sonuç onlara büyük bir darbe oldu.

AB’den ayrılma yanlısı burjuva çevreler ise AB’nin Birleşik Krallık ekonomisine zarar verdiğini ifade ederek ayrılma taraftarı oldular. Ülkenin AB’ye yaptığı ödemeler ve AB üyeliği ile getirilen ekonomik düzenlemeler, bu burjuvaların kârlarına kâr katmasını engellediği için ayrılmayı istediler. Burjuvazinin bu kliğini temsil edenler Birleşik Krallık’ın dünyanın geri kalanı ile daha kârlı serbest ticaret anlaşmaları yapabileceğini düşündüler. Bazıları ise Kuzey Amerika ülkeleri ve eski Britanya İmparatorluğu ile (ABD, BK’nin AB üyeliğini sürdürmesinden yana olsa da) kurulacak bir ticari bloğun daha iyi olacağına inanıyorlardı. Bu çevreler, AB yanlısı kapitalistlerden daha az kapitalist değildi, ancak ülkenin AB dışında ekonomik ve politik olarak daha başarılı olacağını savunuyorlardı.

Şüphesiz burjuva çevrelerin çoğu AB’yi Alman veya Franko-Alman sermayesinin maşası olarak gördükleri için de ayrılma yanlısıydı. Bu düşünce en çok Muhafazakâr Parti’nin AB karşıtı kesiminde ve Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi’nde (UKIP) siyasi karşılık buldu. Yani AB’den ayrılmak yönünde oy kullanmanın temel motivasyonu Almanya’nın gücünü bastırmak oluverdi.  Bunda, Rupert Murdoch tarafından kontrol edilenler de dahil olmak üzere sağcı medya kuruluşları ile bazı yerel medya organlarının ve Almanya-Fransa’nın AB içindeki gücüne ilişkin senelerdir anlatılagelen hikâyelerin etkisi büyük oldu.

Ayrıca Almanya düşmanlığı, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı ile ilgili bir konu. Ayrılma yanlısı oylarda göçmen sorunun çok etkili olduğu biliniyor, özellikle Güney İngiltere’nin muhafazakâr bölgelerinde. Ama buralar, ironik bir şekilde, en az göç alan yerler. Bizce göçmen sorunu ve milliyetçilik meselesi fazlaca abartıldı. İşçi düşmanı liberal çevrelerin çoğu, Kuzey ve Orta İngiltere’de yaşayan ve geleneksel olarak İşçi Partisi’ne oy veren işçi sınıfının ırkçı güdülerle AB’den ayrılma yönünde oy verdiğini iddia etti. Aslında onlar son 40 yıldır hem İşçi Partisi hem de Muhafazakâr Parti iktidarları boyunca ihmal edildiklerini düşündüklerinden, bir protesto olarak bu oyu verdiler.

İRLANDA'NIN BİRLİĞİ SORUNU

AB’den ayrılma konusunda İrlanda halkının tutumu nedir? Birleşik Krallık’ta çıkan referandum sonucu İrlanda’yı nasıl etkiledi?
İrlanda Cumhuriyeti’nde AB karşıtlığı giderek artıyor. Hatırlanacağı üzere, Nice ve Lizbon anlaşmaları oylarla reddedilmişti ve AB istediği sonucu alabilmek için ikinci oylamaya gitmişti. Ekonomik bağımsızlığın yitirilmesi, vergilerin ve sosyal hizmet kesintilerinin artırılması, 2010’daki sözde kurtarma paketi ile borçların İrlandalı emekçilerin sırtına bindirilmesi ile AB karşıtlığı daha da belirginleşmişti. Ancak, İrlanda Cumhuriyeti halkı AB’de kalmak istediğine dair görüş bildirdi. Referandumdan çıkan sonuç bu düşünceyi pekiştirdi.

Brexit, İrlanda’nın birliği konusunu nasıl etkiledi? Şimdi İrlanda’nın birleşmesi için Belfast Antlaşması’nın da referandum ile oylanmasına yönelik talepler çokça dile getiriliyor. Ne düşünüyorsunuz?
Referandum sonucunun İrlanda’nın birleşmesi konusunda şu an için doğrudan bir etkisi yok. Uzun erimli bakarsak belki çok küçük bir etkisi olabilir. Belfast (Good Friday) Antlaşması’na göre ancak Kuzey İrlanda halkının çoğunluğunun Birleşik Krallık’tan ayrılmak yönünde oy vermesi halinde İrlanda’nın birliği sağlanabilir. Ancak Kuzey İrlanda halkının çoğunluğu BK içinde kalmak istiyor. Birleşme yanlısı Kuzey İrlandalılar AB’den ayrılma yönünde oy kullandılar. BK’nin AB’den ayrılması BK içinde kalmak isteyen birlik yanlılarının fikrini değiştirmeyecektir.

Aslında BK hükümeti ancak Kuzey İrlanda’da birlik yanlısı tarafın bir seçim kazanacağına dair bir sinyal alırsa böyle bir referandumun önünü açar. BK’nin AB’den ayrılması sebebiyle, birlik için referandum çağrısı yapmak tiyatrodan başka bir şey değildir. Gerçek olan, BK’nin AB’den ayrılmasının Kuzey İrlanda’ya karşı sekter tutumunu değiştirmeyeceğidir.

İSKOÇYA'NIN BAĞIMSIZLIĞI

Peki referandumun ardından İskoçya’nın Birleşik Krallık’tan ayrılması tekrar gündeme gelebilir mi? Brexit, Krallık için bir bölünmeyi tetikleyebilir mi?
Biz orta vadede İskoçya’nın BK’den ayrılacağını düşünüyoruz. Son yıllarda gündemden düşmeyen İskoçya’nın bağımsızlığı konusu, Thatcher dönemine ve İskoçya endüstrisi üzerindeki yıkıcı ekonomik etkilerine dayanıyor. Ağır sanayide iyi ücretlerle çalıştırılan kalifiye emekçiler, hizmet sektöründe düşük ücretlerle ve tehlikeli koşullarda çalıştırılan emekçilerle yer değiştirdi. Londra hükümetinin İskoçya’yı hiç umursamadığına dair kanı da bağımsızlık talebini artırdı. Yani İskoçya’nın bağımsızlık talebi, AB ile ilgili süreçten beslenen bir talep değil. İskoçya, BK’den ayrılsa bile daha büyük bir ekonomik bloğun parçası haline gelip ekonomik açıdan fayda sağlayabilir.

AB’nin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
10 yıl önce başlayan kriz ile birlikte AB, tarihinin en büyük gerilimini yaşıyor. Biz AB’nin, BK’nin ayrılması ile de darbe yiyeceğini düşünüyoruz. Bu sonucun diğer AB üyesi ülkelerin halklarını da AB’siz bir gelecek hayal etmeye sevk etmesini umuyoruz. Elbette AB burjuvazisi, AB üyesi ülkelerin burjuva hükümetleri ve tekeller bundan korkuyor. Ama Birleşik Krallık’sız bir Avrupa Birliği hem siyasi hem de askeri anlamda bir hayli zayıflayacaktır. AB’nin daha da zayıflatılması için gereken koşulları yaratmamız gerek.

Varşova’da NATO ve AB arasında imzalanan stratejik işbirliği anlaşmasını nasıl yorumluyorsunuz?
İrlanda İşçi Partisi, AB’nin militarize edilmesine ve herhangi bir ortak dış politikanın benimsenmesine her zaman karşı çıktı. İrlanda Cumhuriyeti, teoride, uluslararası ilişkilerde tarafsızlık geleneğine sahip ve bu onun zaman zaman dünya siyasetinde ilerici bir rol oynamasına imkân verdi. Taraf tutmama politikası İrlanda’da son derece yaygın bir tutumu yansıtıyor, ancak bazı burjuva partiler NATO’ya katılınması gerektiğini belirtiyor. Bunun yakın zamanda gerçekleşeceğini sanmıyoruz, ama bu konu daha sık gündeme gelmeye başladı.

Varşova’daki NATO Zirvesi’nde İrlanda sözde ‘Barış İçin Ortaklık’ hareketinin bir parçası olarak temsil edildi. Partimiz Avrupa Komünist ve İşçi Partileri İnisiyatifi’nin ve Dünya Barış Konseyi’nin organize ettiği protestolara destek verdi. AB’nin NATO ile artan işbirliğini NATO’nun üye sayısını artırmak amacını taşıdığını ve İrlanda’nın tarafsız duruşuna yönelik bir saldırı niteliğinde olduğunu düşünüyoruz.

Daha geniş ölçekte bakarsak, söz konusu Baltık Devletleri veya Suriye olsun, Rusya, AB, NATO arasındaki gerilimler özelinde bu antlaşmasının son derece tehlikeli olduğunu söyleyebiliriz. Emperyalizm doğası gereği savaş çıkartır. İki emperyalist devletlerarası ittifak gücünün işbirliğini artırması beraberinde tehlikeli gelişmeler getirecektir. Avrupa’nın tüm komünist ve işçi partileri buna karşı mücadele etmelidir.


(*) Lexit, ‘left’ ve ‘exit’ kelimelerinin kısaltmasından hareketle ‘sol çıkış’ anlamına gelmektedir. Birleşik Krallık’ın ABD’den çıkışı anlamına gelen Brexit terimine nazire ile üretilmiştir.


Röportaj Boyun Eğme dergisinin 47. sayısında yayımlanmıştır.