Irak'ta tutuklu IŞİD üyesinden çarpıcı iddialar: Erdoğan benimle görüşmek istedi

Irak'ta bir buçuk yıldır tutuklu bulunan ve ölüm cezası istemiyle yargılanan IŞİD üyesi Ebu Mansur, ICSVE'ye verdiği röportajda Türkiye ile ilgili çarpıcı iddialarda bulundu. Ebu Mansur 2016 yılında MİT korumasında Ankara'ya geldiğini ve Erdoğan'la görüşmeyi beklediğini ancak görüşmenin gerçekleşmediğini anlattı.

soL - Dış Haberler

ABD merkezli Uluslararası Şiddet İçeren Aşırılıklar Araştırma Merkezi (International Center for the Study of Violent Extremism - ICSVE) Irak’ta cezaevindeki IŞİD üyesi Ebu Mansur El Mağribi ile yaptığı röportajı yayımladı.

Ebu Mansur’un açıklamaları Türkiye ile IŞİD arasındaki pazarlıklara ve görüşmelere dair çarpıcı iddialar ortaya koyuyor. Ebu Mansur, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşmek üzere 2016'da Ankara'ya gelerek MİT misafirhanesinde kaldığını ancak görüşmenin gerçekleşmediğini anlattı.

IŞİD'in “Türkiye elçisi” olduğunu ileri süren Ebu Mansur’la Şubat ayında yapılan 5 saatlik görüşmeye dayanan röportaj, 18 Mart tarihinde ICSVE'nin internet sitesinde yayımlandı.

Röportaja göre Ebu Mansur, MİT ile doğrudan irtibat halinde olduğunu söylüyor. MİT'in davetiyle Türkiye’ye geldiğini ve Ankara’da bir hafta kaldığını söyleyen Ebu Mansur bazı görüşmelere TSK'den yetkililerin de katıldığını açıklıyor. Sınırdan özel araç ve korumayla alındığını ve Ankara’ya kadar kendisine eşlik edildiğini aktaran Ebu Mansur, Erdoğan’ın kendisiyle özel olarak görüşmek istediğini ancak bu görüşmenin gerçekleşmediğini söylüyor. Ebu Mansur IŞİD’li yaralıların tedavisinin Türkiye’de yapıldığını aktarırken Türkiye’den silah almadıklarını aktarıyor, Türkiye ile petrol ticareti ve su anlaşmalarına ilişkin de çarpıcı bilgiler veriyor.

Halen ABD’de yaşayan Fethullahçı eski emniyet amiri Atilla Sait Yayla’nın da bünyesinde yer aldığı ICSVE’nin internet sitesinde yayımlanan röportajda IŞİD ile Ankara arasındaki ilişkilere dair çarpıcı iddialara yer veriliyor.

Fas asıllı olan Ebu Mansur el Mağrıbi, röportajda 2013 yılından itibaren Türkiye sınırından Suriye’ye IŞİD’in yabancı militanlarının geçişlerini sağlamaktan sorumlu uluslararası birimin başında olduğunu anlatıyor. İlerleyen zamanlarda Türk yetkililerle bir dizi “diplomatik” görüşmelere katıldığını belirten Ebu Mansur, "IŞİD’in Türkiye elçisi" olduğunu kaydediyor.

IŞİD’deki görevinin Türk istihbaratıyla ilişkileri yürütmek olduğunu söyleyen Ebu Mansur, işinin Türkiye’deki yabancı IŞİD militanlarının örgüte kabulünü gerçekleştirmek olduğunu aktarıyor. IŞİD’e katılmak üzere İstanbul’a gelen yabancıların Gaziantep, Antakya ve Şanlıurfa gibi kentlere geçişini sağlayan şebekeye IŞİD’in ödeme yaptığını anlatan Ebu Mansur, kendisinin görevinin bu militanların Suriye’ye güvenle geçmelerini sağlamak olduğunu aktarıyor.

Tel Abyad, İdlib ve Halep'e sınırdan militanların geçişini organize ettiğini anlatan Ebu Mansur “Başta sadece bu kişilerin ‘işe alınması’ndan sorumlu olduğunu daha sonra yönetici ve IŞİD emiri olduğunu" kaydediyor. 

İşinin, başlarda bir nevi “insan kaynakları” olduğunu anlatan Ebu Mansur, 2014-2015 yıllarında Suriye’ye geçen yabancı militan sayısının tahmini 35 bin olduğunu anlatıyor.

'MİT İLE ANLAŞMAMIZ VARDI'

ABD destekli koalisyonun Rakka’ya saldırısının başlamasının ardından 2015-2016 yıllarında Rakka’da olduğunu anlatan Ebu Mansur, Türkiye’de yaralı IŞİD militanlarının Türkiye’de tedavi edilmesiyle ilgili şunları söylüyor: “Türk istihbaratıyla IŞİD Emni’si (İç Güvenliği) arasında yaralananlar için sınır kapıları konusunda bazı anlaşmalar vardı. MİT ile birçok toplantıya katıldım.”

'TOPLANTILARA TSK TEMSİLCİLERİ DE KATILDI'

IŞİD ile toplantılara katılan Türk yetkililerin kim olduğu sorusuna Ebu Mansur “Ekipler vardı. Bunlardan bazıları Türk istihbaratını, bazılarıysa Türk ordusunu temsil ediyordu. 3-5 farklı gruptan ekipler vardı. Çoğu toplantı Türkiye’deki askeri garnizonlarda ya da ofislerde yapıldı. Konuya göre değişiklik gösteriyordu. Bazen her hafta toplanıyorduk. Neler olduğuna bağlı olarak değişiyordu. Toplantıların çoğu sınıra yakın bölgelerde yapılırken bazıları Ankara’da, bazıları da Gaziantep’te yapıldı” diye konuştu.

Abu Mansur şöyle devam ediyor:

'SINIRI GEÇTİĞİMDE TÜRKLER ARAÇ GÖNDERİP BENİ KORUYORDU'

“Sınırı geçmeme izin veriyorlardı. Türkler her zaman bana araç gönderiyor ve beni koruyorlardı. Bizim tarafımızdan iki ya da üç kişi benimle olurdu. Çoğu zaman bizim ekibin sorumlusu bendim.”

'ERDOĞAN ÖZEL GÖRÜŞME İSTEDİ'

Ebu Mansur’un “ortak yarar” adına yapıldığını söylediği Türkiyeli yetkililerle “diplomatik” görüşmeleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kadar uzanmış:

“Onunla görüşmek üzereydim ancak görüşmedim. İstihbarat yetkililerinden biri bana Erdoğan seninle özel olarak görüşmek istiyor dedi ancak bu gerçekleşmedi”.

IŞİD’in lideri Ebubekir el Bağdadi’yi yalnızca kısa bir süre gördüğünü anlatan Ebu Mansur, talimatları IŞİD’in Irak’taki “Şura Meclisi” temsilcisi Muhammed Hodud’dan aldığını anlatıyor.

Türkiye’den para alıp almadıklarına ilişkin bir soruya ise Ebu Mansur’un yanıtı “Aramızda para değiştokuşu yoktu” oluyor.

Ebu Mansur iki tarafın da yararına olduğunu belirttiği “diplomasiden” Türkiye’nin çıkarının sınırlarını korumak olduğunu ileri sürüyor. Ebu Mansur “Sınır bölgesindeydik ve Türkiye sınırlarını ve Suriye’nin kuzeyini kontrol etmek istiyordu. Aslında yalnızca Kürtleri değil Kessab’dan Musul’a kadar kuzeyin tümünü kontrol etmek istiyorlardı” diyor.

'OSMANLI'NIN YENİDEN KURULMASINI GÖRÜŞTÜK'

Ebu Mansur devam ediyor: “Bu Erdoğan’ın İslamcı ideolojisi. Suriye’nin kuzeyinin tümünü istediler. Suriye’nin bu bölümü Osmanlı’nın bir parçasıdır. Sykes Picot anlaşması yüz yıl önce imzalanmıştı. Görüşmelerimizde Osmanlı İmparatorluğu’nun yeniden kurulması hakkında konuştuk. Bu Türkiye’nin vizyonuydu.”

Ebu Mansur sözkonusu görüşmelerde Türkler tarafından kendisine aktarılanların Erdoğan’ın vizyonu olduğunu vurgulayarak “Bunun Türk hükümetinin tamamının vizyonu olduğunu söyleyemem. Bu projeyi hayata geçirmek için bir müdahaleye pek çokları karşı çıkıyordu” diyor.

IŞİD içinse Türkiye’nin yaklaşık 300 kilometrelik sınırda tıbbi malzeme, gıda gibi birçok malzemenin “insani yardım” adı altında geçişini sağlamak açısından bu görüşmelerin önemli olduğunu anlatan Ebu Mansur “Kapılar açıktı” diyor.

Ancak Türkiye’den silah almadıklarını anlatan Ebu Mansur “Kimse Türk hükümetini bize silah verdikleri için suçlayamaz çünkü Türkiye’den silah almadık” diyor. 

Ebu Mansur, Özgür Suriye Ordusu militanlarının silahlarını bir paket sigaraya sattıklarını belirterek “Hükümet karşıtı Suriyeliler bize silah verdiler, birçok mafya grubu bize silah sattı” diye ekliyor.

Suriye’nin petrolünün silah ve diğer gerekli her şeyi satın almalarına imkan sağladığını savunan Ebu Mansur, petrol gelirlerininse o dönemde ayda 14 milyon dolardan fazla olduğunu kaydediyor.

SINIRDAKİ GÖRÜŞMELER

Türkiye sınırından yaralıların geçişinde IŞİD militanlarına pasaport ve kimlik sorulmadığını, ambulanslarla sınırın birçok noktasından geçiş yaptıklarını anlatan Ebu Mansur, “Biri yaralandığında Suriye’de bir hastane vardı, eğer bu hastane sınıra arabayla yaralı gönderirse Türkiye tarafında onu bekleyen ambulanslar olurdu. MİT her kritik durumda haberdar edilirdi ve sınıra ambulans gönderirdi” diyor.

MİT’in gerekli durumlarda sınırdaki yaralıları Türkiye’nin başka bölgelerindeki hastanelere de gönderdiğini anlatan Ebu Mansur, bu kişilerin devlet hastanelerinde ücretsiz tedavi olduklarını anlatıyor.

Kaç kişinin Türkiye’deki hastanelerde tedavi gördüğünü bilmediğini söyleyen Ebu Mansur “Sadece yaralılarımız için sınır kapılarını açma anlaşması olduğunu ve onlar için ambulans gönderildiğini biliyorum. Bu ‘iki devlet arasında’ bir anlaşmaydı. Bu anlaşmaları yürüttüm. Yaralıların, tıbbi malzemenin ve diğer malzelemerin geçişi için. Aynı zamanda Fırat’ın suyu hakkında da pazarlıkları yürüttüm” diyor.

Ebu Mansur 2014’te Türk yetkililerle Türkiye'den Suriye'ye Fırat’ın suyunun yeniden saniyede 400 metre küp olarak verilmesi konusunda anlaştıklarını aktarıyor.

Ebu Mansur bu anlaşma karşılığındaysa Türkiye’ye “güven ve istikrar” vaat ettiklerini söylüyor. Röportajı yapanların bunun anlamının IŞİD’in Türkiye’ye saldırmayacağı mı olduğu sorusuna verdiği yanıtta Ebu Mansur şöyle diyor: “Görüşmelerde Türkiye’ye saldıracağım diyemem. Bu çetelerin dilidir ancak Türkiye’yi savaş alanından uzak tutacağımı ve Türkiye’yi düşman olarak görmeyeceğimi söylerdim. Onlar da neden bahsetttiğimizi anlarlardı.”

IŞİD PETROLÜ

Ebu Mansur IŞİD’in petrolünün büyük kısmının Türkiye’ye gittiğini de anlattığı röportajda, Türkiye ile müzakerelerinde bu konunun gündeme gelmediğini iddia ediyor ve petrol ticaretinin komisyoncular aracılığıyla yapıldığını söylüyor. 

MUSUL'DAKİ DİPLOMATLAR KARŞILIĞINDA 500 IŞİD ÜYESİ SERBEST BIRAKILDI

2014 yılında Musul’da IŞİD’in kaçırdığı Türk diplomatlar için müzakerelerin Suriye’de yapıldığını anlatan Ebu Mansur, bu pazarlıklarda 500 IŞİD üyesinin Türkiye’deki hapishanelerden serbest bırakıldığını anlatıyor.

Süleyman Şah Türbesi konusunda ise Ebu Mansur “Türkiye kurtarmış gibi yaptı ama sadece oradaki muhafızlarını değiştirdi” diyor.

ANKARA'DA BİR HAFTA

Ebu Mansur 2016 yılında Erdoğan ile görüşmek üzere Ankara’ya geldiğini ve bir hafta kaldığını ama görüşmenin gerçekleşmediğini de şu sözlerle anlatıyor:

"Bir süre Türkiye’de kalmamızı istediler ve belki Başkan Erdoğan’la görüşebileceğimizi söylediler. O zaman 2016’da Haziran-Eylül 2016 arasındaki Menbiç askeri saldırısı öncesinde Ankara’ya gittim.”

Ankara’da MİT’e ait özel bir misafirhanede bir hafta kaldığını aktaran Ebu Mansur, bu dönemde Türkiye ile ilişkilerin inişli çıkışlı olduğunu belirterek “Menbiç olaylarının ardından çok değişiklikler oldu ve IŞİD’de de iç çekişmeler vardı. Türkiye bizden defalarca Türkiye ile Suriye arasında bir güvenli bölge talep etti. Suriyelilerin Türkiye kontrolünde yaşayacakları 10 km’lik bir bölge istediler” diyor.

Ebu Mansur IŞİD’in Atatürk Havalimanı saldırısı sırasında Gaziantep’te olduğunu belirterek, havalimanı saldırısıyla Reina saldırısının Rakka’dan yönetildiğini ileri sürüyor.

Ebu Mansur bu saldırıların emrinin IŞİD’in "dış güvenliği" tarafından verildiğini belirterek IŞİD ile Türkiye arasındaki ilişkiyi bozmak isteyen istihbarat örgütlerinin bu saldırılarda bağlantısı olduğundan şüphelendiğini ileri sürüyor.