Halep operasyonu Erdoğan’ın önüne atılan bir kemik mi?

Türkiye’nin Suriye’ya yönelik bir askeri işgale girişip girişmeyeceği tartışılırken, El Kaide bağlantılı çeteler Halep’e yönelik bir operasyon başlattı. ABD cephesinden gelen sinyaller, operasyonun Türkiye’yi “oyalama” boyutu olduğunu da düşündürüyor.

Dış Haberler

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devletine “ne pahasına olursa olsun” izin vermeyeceğini söylemesinin ardından başlayan sınır hareketliliği, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Suriye’ye girmesinin “an meselesi” olduğu iddialarıyla birlikte büyük olayların arefesinde olduğumuz izlenimini uyandırdı.

ABD’den gelen mesajlar, Türkiye’nin tek taraflı olarak sınırda bir tampon bölge oluşturmasına yönelik itiraz içerirken, Başbakan Ahmet Davutoğlu da dün yaptığı konuşmada Türkiye’nin Suriye’ye girme gibi niyetinin olmadığını söyledi.

HALEP OPERASYONU
Sınır muhabirlerinin 2 gece önce Türk askerinin Suriye sınırını geçeceğini iddia ettiği sıralarda, başını El Kaide’nin Suriye kolu Nusra Cephesi, El Kaide bağlantılı Ahrar’uş Şam ve Çeçenlerden oluşan Muhacir ve Ensar Ordusu’nun çektiği 13 grup Halep’e yönelik bir saldırı başlattı.

Koalisyon, hedefini “Halep’i özgürleştirmek” ve “şeriat yönetimi kurmak” olarak ilan etti.

Koalisyonu oluşturan gruplarda çok sayıda yabancı cihatçı bulunuyor. Bunun yanında, Türkmen Sultan Murad Tugayı’nın elinde ABD yapımı anti-tank TOW’lar bulunuyor. TOW’lar, özellikle İdlib saldırısında çetelerin bir hayli işine yaramıştı.

NEDEN ŞİMDİ?
Yeni oluşturulan “Ensar el-Şeria (Şeriatı Destekleyenler)” koalisyonunun bir benzeri, geçtiğimiz aylarda “Halep Fetih Ordusu Operasyon Odası” ismiyle ilan edilmişti. Ancak Halep Fetih Ordusu ile Ensar el-Şeria arasında önemli bir fark var: Birincisinde, Nusra Cephesi koalisyona dahil edilmemişti.

İdlib’de başarılı olan Fetih Ordusu’ndan ilham alınarak kurulan Halep Fetih Ordusu, emirleri Katar-Türkiye-Suudi Arabistan üçlüsünden alıyordu.

İddiaya göre, Türkiye-Katar-Suud'un birkaç hafta önce cihatçılara "Halep'e saldırın" emri verdiği, ancak son anda operasyonun seyreltildiği söylenmişti. Daha sonra Halep’e “muhalifler” tarafından yoğun bir roket saldırısı başlatılmıştı.

Lübnan’dan yayın yapan Es Sefir'in iddiasına göre, bölgedeki cihatçılara Halep'e saldırmaları yönünde acil bir çağrı geldi. Ancak bu, "nihai operasyon" değildi.

Cihatçılar, ABD yapımı TOW'larla birlikte Raşidin ve Halidiye'ya saldırmaya başladı. Ancak Nusra, hep arka plandaydı ve genelde bekliyordu.

İddiaya göre bu saldırılar, Suriye ordusunun Halep'teki gücünü test etmek ve Staffan de Mistura'ya mesaj vermek amacı güdüyordu. Nusra Cephesi'nin, diğer cihatçıların Halep operasyonunun başarısız olmasını beklediği öne sürülüyordu. Buna göre Nusra Cephesi, diğer cihatçılar Halep'e giremeyince ön saflara geçecek ve Halep operasyonunun kontrolünü ele alacaktı.

ABD MÜDAHALE EDİYOR
Nusra Cephesi, son 1 ayda binlerce militanını Halep kırsalına kaydırdı. Zaten bölgede IŞİD'le olan çatışmalar sürüyordu.

Tam bu sıralarda, ABD daha önce pek teveccüh göstermediği Halep'e yöneldi ve diğer cihatçılarla savaşan IŞİD'i Soran'da vurdu.

Ve yine son günlerde, ABD'nin Halep'in kuzeyinde yeni cephe açmaya hazırlandığı, "ılımlılar"ın ABD saldırılarından memnun olduğu açıklandı. Son olarak ABD, dün IŞİD Dabik’te vurdu.

ABD, TÜRKİYE VE PYD ‘YAKINLAŞIYOR’ MU?
Türk yetkililer, Halep’in kuzeyindeki IŞİD ilerleyişinden rahatsızlık duyduklarını, Azez’in ve Bab es-Selame’nin IŞİD’in eline geçmesi halinde diğer “muhalif”lerin ikmal hattının ve Ankara’nın onlarla olan bağının ortadan kalkacağını söylediler.

ABD’nin Halep’in kuzeyinde IŞİD’i bombalayarak bölgedeki çatışmaya “Nusra ve ılımlılar” tarafında dahil olması, Türkiye’nin memnun olduğu bir gelişme olarak görülüyor.

Daha önemli gelişme ise, Ankara’nın PYD ile anlayış birliğine varabilme ihtimalini masaya koymuş olması. İddiaya göre, Ankara PYD’ye Tel Abyad’dan YPG bayrağının indirilmesi gibi şartlar öne sürüyor.

YPG Sözcüsü Redur Xalil, bu iddialara dair yorum yapmaktan kaçındı.

McClatchy DC’ye konuşan ve ismini vermek istemeyen bir başka Türk yetkili ise, talepler arasında Tel Abyad’dan kaçan Arapların geri dönüşü ve Kürtlerin kontrol ettiği kentlerdeki “özerk yönetim” iddiasından vazgeçmesi de yer alıyor.

Yetkili, “YPG Suriye’nin geleceğinde rasyonel bir aktör olabilir. Ancak bu nasıl hareket edeceğine bağlı” dedi.

ABD İLE MÜZAKERELER
Öte yandan aynı yetkili, Suriye’nin kuzeyine yönelik Türk-Amerikan ortak müdahalesi için, Türk hava kuvvetlerinin saldırısını da kapsayan görüşmelerin sürdüğünü söyledi.

Ancak bu saldırılar için İncirlik Üssü’nün kullanılmasına dair hala bir anlaşma sağlanamadığı kaydediliyor. Türk yetkili, ABD’nin Türkiye’ye Suriye’de güvenli bölgeler kurma izni vermediği sürece İncirlik’in kullanıma açılmayacağını söyledi..

İki Türk yetkili ise, YPG’nin Cerablus’a, güçlerinin zayıflığı nedeniyle saldıramayacağını düşündüğünü açıkladı.

ABD ÖNCÜLÜĞÜNDE ANKARA-PYD YAKINLAŞMASI
Atlantic Council’den Aaron Stein ve Faysal Itani’nin “Suriye’ye tek taraflı Türk müdahalesi mi?” başlıklı yazısı da Halep operasyonunun ABD ile müzakerelerin bir parçası olduğunu düşündürtüyor.

Yazarlar, ABD ile Türkiye arasında son olarak yaşanan “Suriye’de tampon bölge” gerginliğinin ABD’ye bazı fırsatlar sunduğunu düşünüyor. Buna göre ABD, bu gerginliği Türkiye’yi IŞİD’le mücadele ve Suriye krizi konusunda daha geniş ve verimli bir görüşe doğru çekmek için kullanabilir.

Bunun karşılığı ise, PYD ile Ankara’nın, birbirlerinin çıkarlarını zedelemeyecek şekilde birbirlerine yaklaştırılması.

TÜRKİYE, HALEP’İN KUZEYİNDE ‘SAVAŞIYOR’
Atlantic Council yazarları da, Türkiye’nin YPG çekinceleri arasında Halep’in kuzeyindeki “muhaliflerin” ikmal hattının kesilmesi ihtimalini sıralıyorlar. YPG’nin IŞİD’i Halep’in kuzeyindeki diğer muhaliflerle çatışmaya ittirme ya da doğrudan Halep’in kuzeyini ele geçirme ihtimali, Ankara’yı “geriyor.”

Yazarlar, Türkiye’nin, Halep’in kuzeyindeki Esad karşıtı çetelerin çöküşünü kabul edemeyeceğini belirtiyor. Buna göre Ankara, IŞİD ile Esad’ın diğer “muhaliflere” karşı “stratejik işbirliği” yaptığını düşünüyor. YPG de, diğer “muhalifler”le farklı çıkarlara sahip ve bu nedenle Esad’a yardım ediyor. Bu nedenle Türkiye, ABD’nin YPG’ye yardım ederek, Ankara’nın desteklediği “muhaliflerin” altını oyuyor; böylece Esad’ı güçlendiriyor ve dolayısıyla da IŞİD’in varlığını sürdürmesine neden oluyor.

HALEP’E SALDIRIYA ABD GÖZ YUMUYOR
Türkiye’nin bunun için Halep’e doğru 33 km derinliğinde bir tampon bölge planı hazırladığını belirten yazarlar, bu hedefi gerçekleştirmek için IŞİD’in elinde bulunan en az üç kasabanın ele geçirilmesi gerektiğini hatırlatıyor. Atlantic Council yazarları, tüm çelişkilerine rağmen, Ankara’nın eski IŞİD’le mücadele pozisyonunu terk ederek sahada daha aktif rol almaya hazır olduğunun altını çiziyorlar. IŞİD’e odaklanan bu pozisyonun, aradaki başka ihtilaflara rağmen, ABD ile Türkiye arasındaki çatlağı kapatabileceği de yazarların iddialarından birisi.

Yazarlar, kısa vadeli çözümün, ABD’nin Kürtleri Türkiye’nin “kırmızı çizgileri”ne uygun davranmaya ikna etmek olduğunu söylüyor. Bu kırmızı çizgiler, Ankara’nın desteklediği çetelerin ikmal hattının güvenliği ve Kürtlerin Suriye’de bağımsızlık iddiasından vazgeçmesi. Türkiye ise bunun karşılığında, çoğu PYD düşmanı olan kendi “muhalif” müttefiklerini dizginleyecek.

ERDOĞAN'IN KEMİĞİ
Stein ve Itani’ye göre, Türk ve Kürt tarafının ABD tarafından birbirine yakınlaştırılması, Suriye’ye yönelik Türk müdahalesini engellemeye yardımcı olabilir.

Halep’e yönelik El Kaide operasyonunun bu tartışmaların en hararetli olduğu dönemde başlaması da, ABD’nin Ankara’nın önünü açtığı şüphesini uyandırıyor.

Birkaç gün önce, Reuters’e konuşan bir Türk yetkili, son 1 haftada ABD ile müzakerelerde “olumlu gelişmeler” yaşandığını söylemişti.