Galip Munzam Yunanistan seçimlerini yazdı: Yarın bizimdir yoldaşlar!

Seçimler gelir geçer. Batı medyasının, sermayenin bir bölümünün, Batılı tuzu kuru aydınların gübresi ile yeşeren, açtığında da leş gibi kokacak olan bu köksüz çiçek solar.

Galip Munzam

Devam etmekte olan ve ilgiyle takip edilen Yunanistan seçimleri esnasında bir "pazar yazısı" yazmak, küçük bir anımı paylaşmak istedim soL portal okuyucuları ile.

Yunanistan’daki 2012 seçimleri esnasında araştırma yapmak amacıyla Atina’daydım. Bir Cumartesi akşamı telefonum çaldı. Telefonda tanıdık bir ses "Yoldaş, yarın biz gazete satacağız mahallelerde. Gelir misin?" diye soruyordu. Saat 9:00 için randevulaşıyorduk yoldaşlarla.

Ertesi gün Atina’da Anadolu’dan giden Rumlar tarafından kurulan Nea Filadelfia (Yeni Alaşehir) isimli mahallede Yunanistan Komünist Partili (KKE) yoldaşlarla ev taramasına çıkmak üzere buluştuk. Bildiri dağıtacak, KKE’nin 1916’dan bu yana çıkan günlük gazetesi Rizospastis’in (Radikal) seçimler için özel basılmış olan sayısını satacaktık. Bu arada yoldaşlar merakla soruyordu:

"Siz de Türkiye’de böyle mi çalışıyorsunuz?"

Evet, dememe  şaşırıyorlar, sonra ekliyorlardı emekçi halka karşı görevlerini yapıyor olmanın gururuyla: "Yunanistan’da yalnızca biz böyle çalışırız. Avrupa’da da başka yok sanıyorduk..."

"Selanik’i size kaptırdıktan sonra biz Avrupa sayılmayız..." diye takılıyordum.

Bir küçük ortaklık daha adlı adınca yoldaşlık hissiyatını perçinliyor, bir sevinç vesilesi oluyordu aramızda.

Evleri geziyorduk Rizospastis’le. KKE Merkez Komitesi’nin Yunan halkına yaptığı çağrı vardı gazetelerin arasında. Gazete almayan evlere bu çağrı bırakılıyordu. Pazar günü saat 9:30’da başlamıştı ev taraması... İş öğretiyor gibi olmamak için "Pazar günü sabahın köründe kapı mı çalınır dayak mı yemek istiyorsunuz?!" diyemiyordum ama bu da aklımdan geçmiyor değildi. Ancak dayanamayıp sordum: "E, insanlar kilisede olmayacaklar mı şimdi?" Kopan kahkahanın büyüklüğü başka yanıta mahal bırakmıyordu.

Belediye otobüsleri kiliselerin yanından geçerken bile Yunanların topluca istavroz çıkarmaları nedense Pazar ayinine katılımın çok olacağı gibi bir intiba yaratmıştı bende...

Kapılarını açanların büyük kısmı uykulu gözlerle ve yeni uyanmış olmanın mahmurluğuyla yanıtlıyordu yoldaşların ısrarlı sorularını. Bir bölümü zaten KKE’ye oy verecekti. Kemik sağcı seçmenler hariç insanların çoğunluğu dinliyor, kimi zaman itiraz ediyor, çoğu zaman ise katıldıklarını söylüyor ve cümlenin sonuna ekliyorlardı: Ama...

İşin "ama"sı şuydu: Ama sorunlar acildi, ama sol bir hükümet kurulabilirdi, sosyalizm çok güzeldi ama olur muydu... Yoldaşlar uzun uzun yanıt veriyorlardı. Sosyalizmin neden gerekli olduğunu, tekeller ve emperyalizm ülke üzerinde tepinmeye devam ederken acil sorunların hiçbirinin çözülemeyeceğini, ehven-i şerin en büyük şer olduğunu anlatıyorlardı. «Ama»ların çözümünün mücadeleden geçtiğini, mesih bekleyerek bir yere varamayacaklarını ısrarla vurguluyorlardı. Birkaç kişinin fikrini değiştirmeyi, birkaçının kafasını karıştırmayı başardık, başardılar.

Herkese söylenen şey seçimlerden sonra KKE’nin mahallelerinde, mücadele etmek isteyenlerin yanında olacağıydı.

Günün sonuna doğru uğradığımız derme çatma evlerden birinin kapısını hayli yaşlı bir teyze açtı. Eşini kaybetmiş hemen hemen tüm yaşlı kadınlar gibi o da baştan ayağa kadar siyah giyinmişti. Gözleri çok iyi seçmiyordu anlaşılan. Elimizde Rizospastis olmasına rağmen biraz aksi bir şekilde ne istediğimizi sordu. Yoldaşlar KKE’den geldiklerini söyleyip teyzeye seçimler konusunda ne düşündüğünü sordular. İsmini şimdi hatırlayamadığım bu yaşlı kadının gözleri KKE der demez doldu. İçeri gitti. Cüzdanını getirdi ve içinden 20 Euro çıkarıp bizimkilere uzattı. Yoldaşlar para üstü çıkarmaya çalışırken "kalsın, kalsın" dedi. 20 Euro, krizden inleyen Yunanistan’da büyük para... Hele ki bir kaç yüz Euro’ya inmiş olan emekli maaşlarını düşününce.

Sohbet başladı. Teyze,  "tabii ki"  KKE’ye oy vereceğini söyledi. O kısmı garantiye aldıktan sonra sohbet koyulaştı. Koyulaştıkça bir hüzün bulutu kapladı kapı eşiğini. Teyze, eşini 1948’de kaybetmişti. İç Savaş’ta ölmüştü. Yunanistan Demokratik Ordusu saflarında savaşırken... Yani Yunanistan’ın isimsiz kahramanlarından biriydi. Eşi KKE’li değilmiş ama ülkenin geleceğinin sosyalizmde olduğunu düşünen binlerce militandan biriymiş. Bunları anlatırken sesi titriyor ve gözlerinden yaş süzülüyordu. Kendisi de KKE’yi gönülden destekleyenlerden biriydi... Ayrılırken eskiden her haftasonu gazete getirdiklerini, bir süredir gelmediğini hafiften azarlayarak ekledi ve yoldaşlara gazetesini düzenli getirmelerini söyledi. Kapı kapandı, bizim ekibin yirmili yaşlarının başındaki sorumlusu cebinden not defterini çıkardı, sokağın ve evin numarasını not etti. Yanına da Yunan gençlerinin bir notun çok önemli olduğunu belirtmek için yazdıkları şekilde S.O.S. yazdı.

Bu tablo bir kaç gün önce Atina’da KKE’nin yaptığı büyük seçim mitingindeki manzaralarla birleşiyordu aklımda. Yediden yetmişe on binlerce insan kızıl bayraklar ile Pedion tu Areos Meydanı’na yürüyorduk. En önde işçilerin arasında geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz yoldaşımız Haralambos Angurakis vardı. İşçilerle birlikte basın açıklamasında polis saldırına uğradıktan birkaç gün sonra hayatını kaybeden Angurakis...

Demek istediğim şu ki:

Seçimler gelir geçer. Batı medyasının, sermayenin bir bölümünün, Batılı tuzu kuru aydınların gübresi ile yeşeren, açtığında da leş gibi kokacak olan bu köksüz çiçek solar.

Ancak bu tarihsel kök kalır.  

Evet, bugün seçimler var.

Evet, bugün SYRIZA son on günlük medya bombardımanının da etkisiyle muhtemelen %35 civarında oy alacak.

Evet, bugün büyük tantana kopacak.

Evet, bugün bir hayal dünyasına adım atılacak. İskambil kağıtlarından inşa edilmiş bir hayal dünyasına...

O nedenle "bugün" bir simge. Koltuk hesaplarını, AB ile pazarlıkları, ABD ile ortaklıkları, patronlarla el sıkışmayı, emperyalist düşünce kuruluşlarının onayını almak için taklalar atmayı anlatan bir simge.

Ve bizim bu simge ile, "bugün"le işimiz yok! İşimiz yarınla...

O nedenle KKE’li yoldaşlarımız gibi yapalım...

2012 seçimlerinden sonra yazmıştım: Yunan parlamentosundaki tüm partiler cumhurbaşkanının ofisinde hükümet pazarlığı yaparken, KKE greve çıkan işçilerin yanında eylemdeydi.

O nedenle biz de ‘SYRIZA’nın bizi de kurtaracağını sananların aksine gericiliğe karşı örgütlenen eğitim boykotuna odaklanalım, metal işçilerinin sermayeye karşı grevinin sesini yükseltelim.

KKE’nin mücadelesinin bizim, bizim bu mücadelelerimizin KKE’nin mücadelesi olduğu bilinciyle.

Bugün değil...

Ama yarın bizimdir yoldaşlar!