Faşist parti, Fransa'da nasıl yükseldi?

Fransa'da, Charlie Hebdo saldırılarıyla gündeme yeniden gelen neo-faşist Ulusal Cephe'nin yükselişinin kısa tarihi.

Dış Haberler

UMP lideri ve eski cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin geçtiğimiz Perşembe günkü görüşmesi sonrası, UMP genel sekreteri Laurent Wauquiez ‘’Ulusal Cephe’nin ulusal birlik için yapılacak bir yürüyüşten muaf tutulması kabul edilemez.’’ ifadesini kullanmıştı.

Her ne kadar FN Pazar günkü yürüyüşe katılmamış olsa da Merkez sağ Halk Hareketi Birliği (UMP) Pazar günü yapılan ‘’ulusal birlik yürüyüşü’’ ne katılması için yaptığı bu davetle Ulusal Cephe’yi (FN) terfi ettirdi.

Cumhurbaşkanı François Hollande’ın neo-faşist Ulusal Cephe (FN) lideri Marine Le Pen’i terörist saldırıları konuşmak üzere Elyse Başkanlık sarayına davet etmesi ise Fransa siyasetinde bir dönüm noktasına işaret ediyor.

NF'NİN TARİHİ
Kurulduğu 1972 yılından beri 20. yy. Avrupa faşizminin en kötü cinayetleriyle ilişkilendirilmiş bir parti meşru bir statüye yükseliyor ve hatta Fransız politik yaşamının olmazsa olmaz bir parçası haline geliyordu.

9 Ocak sabahı Elyse’den çıkarken Le Pen, Hollande’ın islami tutuculuk üzerine ulusal bir tartışma başlatmak üzere söz verdiğini söylüyordu ve Perşembe günü, Le Pen Charlie Hebdo saldırısının ardından 1981’de Fransa’nın kaldırdığı ölüm cezasının geri gelmesini gündeme getirmişti.

Wauquiez’in açıklamaları sersemleticiydi. Onlarca yıldır, ulusal cephede UMP ve PS nezdinde bir parya haline gelmişti FN. II. Dünya Savaşı sırasında Fransa’yı Nazi Almanyası ile ittifak etmeye iten Faşist Vichy rejiminin ve Cezayir’deki Fransız sömürgeciliğinin fanatik savunucuları olan Gizli Ordu Örgütü’nün mirasçıları oldukları biliniyordu. Bu mirasın günümüzdeki bekçiliğini yapmakta olan Jean-Marie Le Pen, II. Dünya Savaşı sonrası politik kariyerine faşist Action Française gazetesi satarak ve Cezayirli bağımsızlık savaşçılarının işkencelerine paraşütçü birliklerin yüzbaşısı olarak nezaret ederek başlamıştı.

MİTTERAND'IN DESTEĞİ
Le Pen, zengin sınıfların finansal desteğine her zaman yaslanabildiği gibi sözde sosyalist parti lideri François Mitterand gibi figürlerin de sınırlı desteğini alabildi. Kendisi de eski bir Vichy yetkilisi olan Mitterand, sağ kanat oyları bölmek ve pek rağbet görmeyen kemer sıkma politikalarına rağmen iktidara tutunabilmek amacıyla FN’nin medya profilini 1980’lerde yukarı çekti örneğin.

FN’nin terfisine mevcuttaki dönüş, Avrupa’daki kapitalist hegemonyanın derin bir krizine işaret ediyor. Ekonomik durgunluk, uluslararası uzlaşmazlıklar, çözümsüz kalan sınıfsal gerilimlerle çevrelenmiş Avrupa burjuvazisi faşist metotların etrafında dolanmaya başlıyor, Charlie Hebdo’ya yapılan terörist saldırıya FN’yi ve faşizmi meşrulaştırmak ve polis devletinin inşasında olabildiğince ileri gidebilmek için sıkı sıkıya sarılıyor burjuvazi.

7 Ocak’taki terörist saldırıdan bu yana Cumhurbaşkanı François Hollande hükümeti halktaki kafa karışıklığı ve katliamın bıraktığı yönsüzlükten 10.000 askeri birlik ve binlerce polisi iç sahasına mevzilendirerek faydalandı. Başbakan Valls’in kullandığı ‘’Fransa terörizm, cihatçılık ve radikal islam karşısında savaşacaktır’’ ifadesini Le Monde 8 Ocak baskısındaki manşetine ‘’Fransa’nın 11 Eylül’ü’’ olarak taşıdı.