Erdoğan'ın ziyareti öncesinde sol ne yapıyor: Almanya'da direnenler ve dilenenler

Türkiye kökenli sol çevrelerin Erdoğan ziyaretini protestoları sürüyor. Ancak bütün bu protestoların 'Almanya Başbakanı Angela Merkel'in ve Alman siyaset sınıfının, Erdoğan'a karşı kendilerinin desteklemesi gerektiği' yolunda bir çağrıya dönüştüğü gözleniyor.

soL - Berlin

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Federal Almanya ziyaretine tepkiler büyüyor. Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier'in resmi davetlisi olarak Berlin'e geleceği ve Başbakan Angela Merkel ile iki kez görüşme yapacağı belirtilen Erdoğan'ın, Köln'de de bir cami açılışına katılacak olması eleştirilerin artmasına neden oldu. En son Başbakan Merkel'in, Erdoğan'ın onuruna verilecek yemekli resmi davete katılmayacağı belirtilirken, Yeşiller'in eski başkanlarından Cem Özdemir, bu davette yer alacağını ve böylece Erdoğan'ın kendisine “tahammül etmek zorunda kalacağını” duyurdu. Sağdan ve soldan birçok politikacının bu davete gelmeyi reddettiği belirtildi. 

Bu arada Türkiye kökenli sol çevrelerin de çeşitli açıklamalarla Erdoğan ziyaretini protestoları sürüyor. Ancak bütün bu protestoların “Almanya Başbakanı Angela Merkel'in ve Alman siyaset sınıfının, Erdoğan'a karşı kendilerinin desteklemesi gerektiği” yolunda bir çağrıya dönüştüğü gözleniyor. 

SOL OLMAYAN SOL: 'SOS' SORUNU

Sosyalist günlük gazete Junge Welt'in 22-23 Eylül tarihli sayısında, AGIF (Almanya Göçmen İşçiler Federasyonu) Eş Genel Başkanı Mesut Duman'la yapılar bir söyleşi solun içinde bulunduğu açmaza yeni bir örnek olarak yorumlandı. “Erdoğan not welcome” (Erdoğan Hoş Gelmedi) adlı birliğin sözcüsü olduğu belirtilen Mesut Duman, Erdoğan hakkında, genel eleştirileri (“baskı-zulüm-dincilik”) dile getirirken, Berlin'den kapalı bir dille destek rica etti. Bu ziyaret çerçevesinde eleştirilerini sıralayan Duman'ın sermaye bağlantılarına ve emperyalizmle ilişkilere sosyalist bir gazeteyle konuşurken bile değinmemesi dikkat çekti. Bu “çekincenin” nedeni, söz konusu söyleşi dikkatle okununca açığa  çıktı. Duman, şu sözlerle Alman hükümetinden yardım talebinde bulundu: 

“Bu başkan, Federal Almanya'da hoş geldiniz diyerek gösterişli bir şekilde karşılanmak için demokratik bir meşruluğa sahip değildir. Türkiye'de insanlar sözde terör propagandası sebebiyle (...) hapse tıkılırken, bu tamamen yanlış bir sinyal olur. (...) Federal hükümete hatırlatmak istiyoruz ki, yapılması gereken Türkiye'de hapsedilmiş muhalefeti güçlendirmektir.”

Bu yaklaşıma göre, bu düzende, Erdoğan farklı olsa veya CHP-HDP hükümet olsalar ve özünde aynı politikaları uygulasalar, bir meşruiyete sahip bulunacaklar. Bu yaklaşım, Syriza'ya açılan kredinin de genelde devam ettiğini gösteriyor. Bu arada “Angela Ana”dan yardım talebinde bulunmanın da solun tanımına sığmadığı yorumları yapılıyor. Sermaye, emperyalizm ve sınıf politikası vurgularının olmadığı bu tür açıklamaların solun sınırları içinde kabul edilmesinin sakıncalarına daha sık dikkat çekiliyor. 

SINIFLAR VE EMPERYALİZM YOKSA SOL DA YOK

Bu arada, Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF) çağrısıyla ve 40 aydının imzasıyla yayımlanan “Kirli Pazarlığa Son Verilsin” başlıklı bir protesto bildirisinde de şu görüşler yer aldı: 

“Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’in daveti üzerine Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 28 Eylül’de Berlin’e geliyor. Erdoğan askeri törenle karşılandıktan sonra Savaş ve Şiddet Mağdurları Anıtı’na anıt dikecek. Nasıl bir ikiyüzlülük!

Erdoğan izlediği politikalarda diktatörlüğe doğru gitmeye devam ediyor. Erdoğan göreve başladıktan bu yana Türkiye’de insan hakları ihlallerinin listesi sürekli uzadı. Aralarında AGİT ve Birleşmiş Milletler’in de olduğu pek çok insan hakları örgütü, aralarında Alman vatandaşlarının da olduğu pek çok kişi gözaltına alındı ve tutuklandığını, medyaya yönelik baskıların yoğunlaştığını, Kürt halkına karşı yerinden etme ve politik karşıtların görevden alınması gibi baskılar belgeleriyle ortaya konuldu ve açık olarak eleştirildi.

Bizler Türk-Alman ilişkilerinin iyi olmasından yanayız. Ancak, ülkeyi otokratik şekilde yöneten Erdoğan, agresif şekilde antidemokratik, laiklik ve semitimiz karşıtı, kadın düşmanı bir politika izliyor. Türkiye ve bölgeyi kaosa sürüklüyor. Bu koşullarda ilişkilerin normalleştirilmesini kabul etmiyoruz.

Alman hükümetinin bugüne kadarki politikası Erdoğan‘ı demokratik bir çizgiye çekmeye yaramadı. Tersine özellikle Alman silahlarının verilmesiyle Türkiye‘de daha olumsuz gelişmelerin yaşanmasına neden oldu. Şimdi bu tersine dönmeli ve silah satışı derhal durdurulmalı. Genel olarak şu geçerli olmalı: Federal Hükümet, Erdoğan‘la görüşmesinde, bugünkü yönetimi güçlendirecek şekilde destek vermemelidir. Baskıcı, başkasına söz hakkı tanımayan ve ayrımcı rejim destek almamalı. Eğer Erdoğan, Almanya ziyaretini kendi çıkarları için kullanırsa, bu tam anlamıyla bir felaket olur.

Bu nedenle her iki devlet arasında kirliği pazarlığa karşı çıkıyoruz ve Türkiye‘deki demokrasi güçleriyle tam dayanışma içerisindeyiz.”

Öte yandan Mesut Duman'ın Junge Welt ile söyleşisinde, federal hükümetin yalancılıkla suçlandığı gözlendi. Federal Dışişleri Bakanı Heiko Maas'ın Türkiye'de kendilerinden hoşlanılmayan gazetecilerin hapse atılmasını “Hukuk devleti ve basın özgürlüğüyle tamamen uyumsuz” sözleriyle eleştirdiğini belirten Duman'a göre, bu eleştirinin Alman ekonomisinin çıkarları karşısında hiçbir rolü bulunmuyor.  

Bu tür eleştirilerin muhalefetteki her burjuva partisinin yapacağı türden bir tepki olduğu gözleniyor. Ekonomik ilişkilerin, sol bir politikacının ağzından, “sınıflardan bağımsız, aşırı kâr peşinde koşan ilkesiz sanayiciler” üzerinden açıklanmaya çalışıldığı bu tabloda, sol siyasetçilere ve aydınlara bu aşırı kâr hırsını gemlemek dışında pek bir görev düşmüyor. Çeşitli sol çevrelere göre, Mesut Duman'ın söyleşide dile getirdiği tek doğru vurgu Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın Erdoğan'dan önce Almanya'ya para dilenmeye geldiği şeklindeki saptaması oldu. 

“Devrimcilerin” Alman hükümetinden yardım dilenmesinin siyaset sayılması ve bu tür vurguların “siyasal tepki” olarak tanımlanması, solun Avrupa ve onun hegemon gücü Almanya'da ağır hasarlı olduğuna dair yeni bir gösterge olarak değerlendirildi. Erdoğan'ı protesto mitinglerine katılacağını bildiren TKP Almanya Örgütü'nden yapılan bir açıklamada, “Görünen o ki, her solcu bizim solcumuz değil. Solun ne söylediği kadar ne söylemediği de önemlidir. Erdoğan karşıtlığı yapıyoruz diye, ister bilinçli ister bilinçsiz, sol adına emperyalizme yamanma anlamına gelecek tutumlardan uzak durulmalıdır” uyarısında bulunuldu.