Erdoğan BM Genel Kurulu'nda: AB sadece 820 milyon avrosunu gönderdi

Cumhurbaşkanı Erdoğan BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, IKBY'ye de referandumdan vazgeçmesi çağrısını yineledi, sığınmacı krizinde Avrupa Birliği'nin söz verdiği maddi yardımı yapmadığını vurguladı.

Birleşmiş Milletler (BM) 72. Genel Kurulu görüşmeleri, 120'den fazla devlet ya da hükümet başkanının katılımıyla başladı.  

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, BM Genel Kurul Salonu'nda, BM 72. Genel Kurulu Genel Görüşmeleri Açılışı'nda yer alarak, Genel Kurul'a hitap etti.

Konuşmasına, "Birleşmiş Milletler 71'inci Genel Kurul Başkanı sıfatıyla geçtiğimiz yıl boyunca yürüttüğü başarılı çalışmalar için Sayın Peter Thomson'a teşekkür ediyorum. Genel Kurul Başkanlığını devralan Sayın Miroslav Layçak'ı da özellikle tebrik ediyorum" diyerek başlayan Erdoğan, "İnsana Odaklanmak: Sürdürülebilir bir dünyada herkes için barış ve insanca yaşama mücadelesi' temasıyla toplanan bu yılki Genel Kurulumuzun tüm dünya halkları için hayırlara vesile olmasını diliyorum" ifadesini kullandı.

Erdoğan, Genel Kurul'da bulunanlara "Sayın Başkan, değerli delegeler, geçtiğimiz yıl bu salonda sizlerle birlikte oluşumuzun üzerinden geçen sürede maalesef, küresel barış ve istikrar daha da geriye gitmiştir. Terörün ve savaşın çirkin yüzünü, dünyanın farklı köşelerinde görmeye devam ediyoruz" sözleriyle seslendi.

Çatışma ortamlarından beslenen teröristlerin, faaliyetlerini muhtelif bölgelere yayarak sürdürdüğünü belirten Erdoğan, yabancı düşmanlığının, kültürel ırkçılığın ve İslam karşıtlığının etrafında buluşan radikal akımların, şiddet dolu eylemlerini endişeyle takip ettiklerini dile getirdi. 

Erdoğan, bu olumsuz tabloyu tersine çevirmenin en etkili yolunun, bu çatı altında gerçekleştirilecek samimi iş birliği olacağına vurgu yaparak, "Dünya barışı için yeni bir bakış açısı geliştirmeye ihtiyacımız var. Hiçbir kriz ve hiçbir tehdit, kendi haline bırakılarak çözülemez. Daha güvenli ve müreffeh bir dünya için hepimizin elini taşın altına koyması gerekiyor. Türkiye, işte bu anlayışla girişimci ve insani bir dış politika yürütüyor." değerlendirmesinde bulundu.

'SURİYE HALKINI, MAALESEF ULUSLARARASI TOPLUM YALNIZ BIRAKMIŞTIR'

Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti; "Suriye'de siviller ve günahsız yavrularla birlikte bir medeniyet de yok ediliyor. Bu ülkeyi yerle bir eden, istikrarsızlığın ve zulmün beslediği terör, sınırları aşarak bir kanser gibi yayılıyor. Demokrasi, özgürlük, adalet, aydınlık bir gelecek talebiyle harekete geçen Suriye halkını, maalesef uluslararası toplum yalnız bırakmıştır. Biz Türkiye olarak, hangi kökenden, hangi meşrepten olursa olursun hepsini de kardeşimiz olarak gördüğümüz, derin tarihi ilişkilerle bağlı olduğumuz bu insanların yaşadıkları trajediye kayıtsız kalamazdık."

Erdoğan, Suriye'de çatışmaların başladığı 2011 baharından beri sorunun çözümü için her türlü insani ve siyasi gayreti gösterdiklerini vurgulayarak, Türkiye'nin 3 milyonun üzerinde Suriyeli ile 200 binin üzerinde Iraklı sığınmacıya ev sahipliği yaptığını anlattı. 

Ülkede kalıcı bir ateşkesin sağlanması ve barışın tesisi için Rusya ve İran ile tüm kesimlerin katılımıyla Astana toplantılarını başlattıklarına dikkati çeken Erdoğan, bu girişimlerin ardından uzun zamandır tıkanmış olan Cenevre Süreci'nin de yeniden canlandığını söyledi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Astana'da varılan mutabakat çerçevesinde İdlib bölgesinin güvenliğe kavuşturulmasıyla ilgili yeni bir planı hayata geçireceklerini bildirerek, "Ülkenin toprak bütünlüğü esasına dayanan, halkın demokratik taleplerine saygı duyan, istikrarlı ve müreffeh bir Suriye'nin inşası yolunda atılacak her adımın destekçisiyiz" diye konuştu.

'AB, SADECE 820 MİLYON AVROSUNU GÖNDERDİ'

Suriye krizinin başlamasıyla Türkiye'ye gelen sığınmacılar ve Avrupa'ya yönelen mülteci akınının önüne geçmek için her türlü tedbiri aldıklarını ve almaya devam edeceklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, barınmadan gıda ve giyime, sağlık hizmetinden eğitime kadar sığınmacıların tüm ihtiyaçlarını, Türkiye'yi ziyaret eden herkesin takdirini kazanan bir standartta karşıladıklarını ifade etti.  Erdoğan, ancak bu doğrultuda yürüttükleri çalışmalara Avrupa Birliği (AB) başta olmak üzere uluslararası toplumdan yeterli desteği alamadıklarını özellikle belirtmek istediğinin altını çizdi.

Türkiye'deki kamplarda ve şehirlerde yaşayan sığınmacıların ihtiyaçlarını karşılamak için kamunun, sivil toplum kuruluşlarının ve halkın yaptığı harcamaların tutarının 30 milyar doları bulduğunu bildiren Erdoğan, "Buna karşılık, Avrupa Birliği söz verdiği 3 milyar avro artı 3 milyar avro yardımın sadece 820 milyon avrosunu göndermiştir. Uluslararası toplumdan Birleşmiş Milletler aracılığıyla gelen yardımların tutarı da 520 milyon dolar civarındadır." ifadesini kullandı. 

Erdoğan, Suriyeli sığınmacılar için gelen yardımların Türkiye'nin bütçesine girmediğini, bunların sadece Birleşmiş Milletlerin ilgili kurumları üzerinden yardım kuruluşları aracılığıyla ihtiyaç sahiplerine ulaştırıldığını belirtti.

Erdoğan, Fırat Kalkanı Operasyonu'nun, bölgenin işgalinden bu yana IŞİD'e karşı elde edilen en büyük başarı olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti: 

"Şu gerçeği huzurlarınızda ifade etmek durumundayım, Bölgede, 'DEAŞ'a karşı mücadele verdiğini' söyleyen grupların ve güçlerin büyük bir bölümünün kesinlikle böyle bir amacı yoktur. Bu gruplar ve güçler, DEAŞ'ı kendi gündemlerini hayata geçirmek için bir araç olarak kullanıyor. PYD-YPG'nin, Suriye'de ele geçirdiği bölgelerde demografik yapıyı değiştirme, halkın mallarına el koyma, kendisine karşı çıkanları öldürme veya sürgün etme yönündeki çabaları insanlık suçudur. DEAŞ'la mücadele meşru bir zeminde yürütülmediği takdirde, dünyanın yeni DEAŞ'ların tehdidi altına girmesi kaçınılmazdır. 
Benzer yaklaşımlar, Irak'ta da söz konusudur. Irak'ın da toprak bütünlüğü temelinde varılacak uzlaşmalara ve ortak gelecek inşa etme ideallerini hayata geçirmeye ihtiyacı vardır. Bağımsızlık talepleri gibi, bölgede yeni krizler, yeni çatışmalar ortaya çıkartabilecek adımlardan uzak durulması gerekiyor. Buradan, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'ni, bu doğrultuda başlattığı girişimden vazgeçmeye davet ediyoruz. Türkiye'nin bu konudaki çok açık ve kararlı tavrını görmezden gelmek, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'ni elindeki imkanlardan da edecek bir sürecin önünü açabilir. Yeni çatışmaların fitilini ateşlemek yerine, hep birlikte bölgede huzuru, barışı, güvenliği, istikrarı tesis için çalışmalıyız."