Emperyalizmin krizini haritalandırmak: Güney Çin Denizi'nde yatıştırılan savaş

5 trilyon doların üzerinde ticaret hacmi bulunan Güney Çin Denizi, hem paylaşılamayan pastanın büyüklüğü, hem de ABD-Çin'in doğrudan karşı karşıya gelişi sebebiyle emperyalizmin krizinin en önemli merkezlerinden biri haline geldi. Bölge, abartı olmaksızın Üçüncü Dünya Savaşı'nın çıkabileceği yer olarak gösteriliyor.

Tulga Buğra Işık

Uzun bir süredir bölgesel bir sorun olan Güney Çin Denizi, son yıllarda giderek günlük tartışmalardaki yerini artırdı ve ABD’nin müdahaleleriyle küresel bir kriz halini aldı. Güney Çin Denizi’nin hemen hemen tamamı, Çin tarafından sahiplenilirken, bu sularda Malezya, Brunei, Endonezya, Filipinler ve Vietnam da hak iddia ediyor.

Çin’in bölgedeki egemenlik iddialarını sorgulayan ABD, bölgeye başka aktörleri de getirerek gerginliği daha da artırıyor. Çin ise diplomasi yolunu ve ekonomik kozlarını kullanarak, ABD’nin ördüğü ittifak ağını dağıtmaya çalışıyor. ABD’ye olan güvensizlik ve istikrar isteği de bunu kolaylaştırıyor.

GÜNEY ÇİN DENİZİ NEDEN ÖNEMLİ?

Çin’in dünyanın imalat merkezi haline gelmesiyle birlikte, Güney Çin Denizi’nin önemi de giderek arttı. Yılda 5 trilyon doların üzerinde ticaret hacmi olan Güney Çin Denizi’nin, küresel ticaretin %40’ı kadarını oluşturduğu ve ticaretin ana geçiş yolu haline geldiği söyleniyor. Pastanın büyüklüğü bölgenin önemini anlatmaya yetiyor. ABD de, ticaret hacmini dayanak göstererek, bölgedeki varlığını meşrulaştırmaya çalışıyor. Bölgenin ticari öneminin yanısıra, Güney Çin Denizi'nde bulunan önemli enerji kaynakları ve bunların kim tarafından çıkartılabileceği de tartışma konusu olmayı sürdürüyor. Bölgedeki doğalgaz rezervinin, Çin'e onlarca yıl yetebileceği öne sürülüyor.

Güney Çin Denizi, taşıdığı ticari önemin dışında Çin yönetimi tarafından ulusal egemenlik meselesi olarak da kabul ediliyor. Çin’in ulusal sınırı saydığı “dokuz çizgili hat”, Paracel Adaları ve Spratly Adaları’nın tamamını içeriyor. Paracel Adaları’nın tamamı fiili olarak da Çin’in kontrolünde olsa da, Spratly Adaları’nın önemli bir kısmı Vietnam, Filipinler, Malezya, Brunei ve Tayvan kontrolünde. Hassas dengelerin kurulu olduğu bölgede, ülkeler arasında geçmişte yapılan anlaşmalar, bu anlaşmaların yorumlanma farklılıkları ve çizilen “kırmızı çizgiler” bölgede gerilimi sürekli yüksek tutuyor.

(Çin'in Dokuz Çizgili Hattı ve adalar)

BÖLGESEL İLİŞKİLER VE ABD

Çin karşıtı bir blok oluşturmak isteyen ABD, bu amaçla sürekli diplomasi yürüterek bölge ülkelerini kışkırtıyor. ABD'nin eski sömürgesi ve sonrasında yakın müttefiki olan Filipinler, bu konuda ABD'nin en çok güvendiği ülkelerden biriydi. Ancak Rodrigo Duterte'nin iktidara gelmesiyle birlikte bu durum büyük ölçüde değişti. Çin ile diyalog kurmaya önem veren Duterte, ABD'nin bölgedeki varlığını desteklemediğini ve ABD gemilerine yardım sağlamayacağını duyurdu. Eski Filipinler yönetimi, Güney Çin Denizi ile ilgili BM Daimi Tahkim Mahkemesi'ne gitmiş ve Çin'e karşı açtığı davayı kazanmıştı. Bu karar Çin tarafından tanınmazken, Filipinler'de yönetim değişikliğiyle önemini daha da yitirmiş oldu.

Çin ile uzun süredir bölgede gerginlik yaşayan bir diğer ülkeyse Vietnam. Paracel Adaları'nın kontrolü Vietnam Savaşı sırasında Çin'e geçti. Adaları ABD destekli Güney Vietnam'dan alan Çin, savaşın bitmesiyle birlikte adaları geri vermedi. Sonrasında Çin ve Vietnam arasında yapılan anlaşmalar, uzlaşmazlığın yalnızca küçük bir kısmını çözebildi. Vietnam-ABD ilişkilerinin gelişmesiyle, Vietnam bir süreliğine ABD tarafından bölgede kullanılmaya aday ülke gibi göründü. Ancak Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, 2015'te Vietnam'a gerçekleştirdiği geziyle iki ülke arasındaki "yoldaşça ilişkileri geliştirmek" istediğini söyledi. Sonrasında karşılıklı gezilerin sıklığı giderek arttı. Vietnam'ın en büyük ticaret ortağı olan Çin, pek çok cazip anlaşma önererek Vietnam'ı büyük oranda yatıştırmayı başardı. Bu yıl Çin'i ziyaret eden Vietnam Komünist Partisi Genel Sekreteri Nguyen Phu Trong, uzlaşmazlığın sona ermesi gerektiğini söyleyerek bunun için diyalog yoluna işaret etti. Kısacası ABD, bölgede Çin'e karşı istediği bloğu yaratmayı başaramadı. Son ASEAN zirvesinde Çin'e verilen ılımlı mesajlar da bunu gösteriyor.

   

ABD VE MÜTTEFİKLERİ

Bölgede istediği ekseni oluşturamayan ABD, bölge dışındaki müttefiklerine yönelerek Güney Çin Denizi'nde "hareket serbestisinin korunması" için ortak devriye gücü oluşturulmasını önerdi. Japonya, Avustralya ve Hindistan'ı içerecek olan bu öneri, Hindistan tarafından kabul görmedi. Japonya ve Avustralya ise konuya olumlu yaklaştı. Devriye önerisi Çin'in tepkisiyle karşılaştı. ABD ve müttefiklerinin artan askeri varlığına karşılık, Çin bölgeye nükleer denizaltıları getirdi ve "yapay ada" inşasını hızlandırdı. Adaların "yapay" olduğunu kabul etmeyen Çin, adaların sivil amaçlı kullanıldığını belirtiyor. Deniz gücünü artırmayı Güney Çin Denizi geriliminden dolayı öncelik haline getiren Çin, yerli uçak gemisi inşa etmeyi başararak bu konuda önemli yol aldı.

Buna karşılık, ABD'nin uçak gemisi de içeren donanma grupları bölgede sıklaşan aralıklarla görülmeye başlandı. Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti ile ABD arasında yaşanan gerilim de, ABD'nin askeri varlığını gerekçelendirmesindeki araçlardan biri haline geldi. Japonya'da Şinzo Abe yönetiminin pasifizmden uzaklaşması ve askeri gücünü giderek daha sık öne sürmesi de suların ısınmasında etken oldu. Tüm bunlar değerlendirildiğinde, Güney Çin Denizi'nin 3. Dünya Savaşı'nın çıkabileceği yerlerin başında gösterilmesi ve ABD Başkanı Donald Trump'a yakın isimlerin burada savaşa girilmesinin "kesin" olduğunu söylemesi şaşırtıcı olmamalı. ABD yönetimi, diplomatik başarı alamadığı oranda, savaş seçeneğini dillendirmeye başlıyor.

(Çin'in uçuşlar için kullandığı bir "yapay ada")

YATIŞTIRMA VE SAVAŞ HAZIRLIKLARI

Trilyonlarca dolarlık ticaret hacmi olan bir bölgede savaş yaşanması, yaşanacak insani yıkımın yanısıra kuşkusuz kapitalizmin istikrarı için de felaket anlamına geliyor. Ancak bu durum, dünya ticaretinde liderliği koşulsuz olarak Çin'e bırakmak istemeyen ABD yönetimini durdurmaya yetiyormuş gibi görünmüyor. Trump'a yakın isimlerden Steve Bannon, Güney Çin Denizi'nde savaş çıkacağına "şüphe olmadığını" söylemişti. Ancak Bannon bu konuda yalnız değil. Beyaz Saray sözcüsü Sean Spicer da benzer yönde bir açıklamada bulunarak, Çin'in Güney Çin Denizi'ndeki uluslararası sularda, "yapay adalar" yoluyla sınırlarını genişletmesine izin vermeyeceklerini belirtti. ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson da, Çin'in "yapay adalara erişiminin engelleneceğini" belirtti.

Çin yönetimi, ABD'nin sert çıkışlarına yönelik olarak ılımlı yanıtlar verirken, diyaloğun artırılması ihtiyacına vurgu yapıyor. Esasında Çin, savaşın "kesinliği" konusunda şüphe duyuyor değil. Çin ordusunda kapsamlı reformlar gerçekleştiren Şi Cinping yönetimi, asker sayısını azaltmak ve bütçeyi artırmak gibi yöntemlerle orduyu uzun bir süredir "modernleştirmeye" çalışmakta. Bu sırada yolsuzluğa karışan pek çok general tasfiye edildiği gibi, kimi birlikler de dağıtılarak, yeniden organize ediliyor. ABD ile çatışmayı ertelemeye çalışan Çin, bir yandan da savaş hazırlığını sürdürüyor. Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da, ABD'nin Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'ne yönelik taleplerinin, Çin tarafından büyük oranda karşılanıyor olması. Örneğin Çin, KDHC ile ticaretini azaltarak ABD'nin yaptırım talebini karşılıyor. Bu meselede de Çin, hazır olmadığı savaşın ertelenmesini amaçlıyor. 

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI VE ÇATLAKLAR

Üçüncü Dünya Savaşı tartışmaları giderek yoğunlaşırken, dünyada bunu engelleyebilecek bir barış hareketi henüz bulunmuyor. Hindistan'da komünist partiler, yönetimin emperyalist planlara dahil olmaması yönünde güçlü bir baskı uyguluyor. Hindistan Komünist Partisi (Marksist), ABD'nin çıkarlarının Hindistan'ın çıkarlarıyla eşdeğer gösterilmeye çalışılmasına karşı çıkarak, Hindistan'ın Güney Çin Denizi'ndeki ABD faaliyetlerine katılmasının karşısında duruyor. Ülkelerinde iktidarda olan Vietnam Komünist Partisi ve Çin Komünist Partisi, bölge ülkelerinin sorunu barışçıl yollarla çözmesini savunuyor.

Ancak bölgede savaş çıkmasını engelleyen ana unsur, Çin'in yatıştırıcı politikalarının yanısıra, emperyalizmin yaşadığı dağınıklığın güçlü ittifaklar kurulmasının önünde oluşturduğu engeller. Bölgede ve bölge dışında Çin'in karşısına güçlü ve homojen bir blok çıkartamayan ABD, savaşı meşrulaştıracak araçları da sağlayamıyor. Küresel ittifak sistemindeki çatlaklar, emperyalist savaşın çıkışını ertelediği gibi, emperyalizm karşıtı güçlere zaman kazandırıyor.


Dizinin daha önceki bölümleri: