Doğumunun 125. yıldönümünde Walter Benjamin'in çelişki ve trajedisi

''Yahudinin kurtuluşu Yahudilikten kurtuluştur'' diyen Marx'ın kapitalizm eleştirisini mesihçi beklenti ile emeğin toplumsal kurtuluşu olarak sentezlemeye kalkmak, Benjamin'in en büyük çelişkisiydi. Ama bu çelişkinin kaynağı, faşizmin yarattığı trajediydi.

Tevfik Taş

Alman edebiyat eleştirmeni, çevirmen ve düşünür Walter Benjamin 125 yıl önce bugün dünyaya geldi.

Yahudilikten Protestanlığa geçmiş üç çocuklu bir ailenin ilk çocuğu olarak 1892 15 Temmuzu'nda Berlin'de dünyaya gelen Walter Benjamin, Alman faşizminden kaçmak isterken 26 Eylül 1940'da yaşamını yitirdi.

Balzac'ın, Baudelaire'ın ve Prost'ın eserlerini Almancaya kazandırdı.

Bir öz yaşam öyküsü olarak da okunabilecek olan ''Bin Dokuz Yüzlerin Başında Berlin'de Çocukluk'' eserini 1912'de kaleme aldı. Alman Dili ve Edebiyatı okuyan Benjamin, 1917'de İsviçre'nin Bern kentine yerleşti. Burada ''Alman Romantizminde Sanat Eleştirisi Kuramı'' ile felesefe doktoru ünvanı aldı.

Daha sonradan ''Frankfurt Okulu'' olarak adlandırılacak Frankfurt Sosyal Araştırmalar Enstititüsü'nün en etkin üyelerinden biri olan Adorno ile tanıştı. Birinci Dünya Savaşı ve etkisinin yarattığı atmosferi betimleyen ''Şiddetin Eleştirisine Dair'' çalışması 1921'de Almanya'da yayımlandı.

1925'de akademiye sunulmak üzere kaleme alınan ''Alman Yas Geleneğinin Kökeni''ni yazdı. Ancak ''geleneksel akademik tarz''a uygun olmadığı gerekçesi ile zaten reddedileceğini tahmin ettiği metni geri çekti.

Bertolt Brecht ile dostluğunun da etkisiye Marksizme olan ilgisi derinleşti. 1926/27'de Moskova'da yaşadı. Burada daha sonradan ''Moskova Günlükleri'' olarak adlandırılan notlarını kaleme aldı.

1932'de Brecht ile birlikte radyoculuk ve gazetecilik yaptı.

Ibiza'da yaşadığı dönemde kısa öyküleri ''Mascotte'ye Yolculuk''u, ''Cep Kitabı''nı, ''Tatil Akşamı''nı, ''İspanya 1932''yi, ''Güneş Altında''yı yazdı.

Nazilerin iktidarı alması ile 1933'te Paris sürgünlüğünde kendisi de bir sürgün olan Hannah Arendt ile tanıştı. Arendt aracılığıya Amerika'da sürgünde yaşayan Frankfurt Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Max Horkheimer'e yazılar gönderdi. Geçimini bir süre bu yazılardan gelen kısıtlı gelirle karşıladı.

GENEL 'ŞİDDET' KAVRAMINDAN 'FAŞİZM' ÇÖZÜMLEMELERİNE

Paris yıllarında faşizm üzerine daha fazla kafa yordu. Walter Benjamin, genel ''şiddet'' kavramından ziyade ''faşizm'' üzerine odaklanmaya başlamıştı.

Nazilerin Paris'i işgal etmesi üzerine ülkenin İspanya sınırına kaçtı. Buradan Portekiz'e geçecek, oradan da  ABD vizesi ile Avrupa'dan ayrılacaktı.

Marksist görüşlerinden dolayı ABD vizesinin bilinçli olarak geç verildiği Benjamin, intihar etmeden önce son eseri olan ''Tarih Kavramı Üzerine Tezler''i kaleme aldı.

Benjamin'in intihar fikrini Hannah Arendt'e yazdığı mektuplarda ifade ettiği; bu fikri kendi kişisel dokstuğunda anlamlı bir yer tutan şair arkadaşı Christoph Friedrich Heinle'nin 1914 yılında intihar etmesinden beri üzerinde taşıdığı belirtiliyor.

Madrid'den gelen emir üzerine İspanya sınırında bekletilen bütün sığınmacıların Fransa'ya iade edileceği bilgisi geldi. Fransa'ya gönderilmesi durumunda toplama kaplarında öldürüleceğini bilen Benjamin, aşırı dozda uyuşturucu alarak 26 Eylül 1940'da Portbou'da yaşamına son verdi.

BENJAMİN 60'LI YILLARDAN SONRA YENİDEN KEŞFEDİLDİ

Araştırmacı Jochen Schwenk bugün Junge Welt gazetesinde yayımlanan yazısında, Benjamin'in ''Özellikle 60'lı yıllardan sonra'' Almanya'da daha tanınır hale geldiği gözleminde bulunuyor.

Gerçekten de Benjamin, "68" adı verilen gençlik hareketi içinde ''yeniden keşfedilmiş''di. 1972 yılında Suhrkamp Verlag ''Toplu Yapıtları''nı yayımlarken, 70'li yıllardaki gençlik hareketi içinde Benjamin'in referans kaynağı haline geldiğini görüyoruz.

Suhrkamp Verlag 2008 yılında Christop Gödde ve Henri Lonitz tarafından redakte edilen ''Eleştirel Toplu Yapıtlar''ı yeniden yayımladı.

YAHUDİ MESİHÇİLİĞİ İLE TOPLUMSAL KURTULUŞ FİKRİ ARASINDA

Alman düşün dünyasında Walter Benjamin'in yaşadığı dönemin iç bunaltan karamsarlığını Yahudi mesih inancı ile Marksizmin kurtuluş fikri arasında sentez yapmaya çalışan düşünür olarak tanındığını söylemekte hata olmaz.

Hatalı olan asıl yargı,  Marksizmin toplumsal kurtuluş hedefi ile Yahudi mitolojisinin mesihçi kurtuluş söylencesi arasındaki ilgisizliği Marx'ın ailesi ile Benjamin'in ailesinin ''asimile olmuş Yahudi'' kökenlerine atfen yalapşap etmektir.

Nazizmin Yahudi düşmanlığının yarattığı travmanın tamamını Benjamin'in eserlerinde görmek mümkün. Bundan dolayıdır ki, ''bilinçli bir Yahudi olma'' çabası onda yeniden depreşmişti.

''Yahudinin kurtuluşu Yahudilikten kurtuluştur'' diyen Marx'ın kapitalizm eleştirisini mesihçi beklenti ile emeğin toplumsal kurtuluşu olarak sentezlemeye kalkmak, Benjamin'in en büyük çelişkisiydi. Ama bu çelişkinin kaynağı, faşizmin yarattığı  trajediydi.