Devrimci Küba Hükümeti'nden 'Venezuela' açıklaması: Uluslararası kamuoyuna çağrı

Küba Cumhuriyeti Devrimci Hükümeti tarafından, Venezuela'nın etrafında silah ve mühimmat yığınağı yapmış olan ABD'nin 'insani yardım' adı altında ülkeye askeri müdahale planlarını sertçe kınayan ve uluslararası kamuoyuna emperyalist girişimlere karşı muhalefete çağıran bir açıklama yapıldı.

Venezuela'ya karşı ABD'nin emperyalist saldırıları sürerken, Devrimci Küba Hükümeti'nden bir açıklama geldi. 

ABD tarafından Venezuela çevresine silah ve mühimmat yığınağı yapıldığına ve "insani yardım" adı altındaki askeri müdahale planlarını sert bir dille kınayan Küba Devrimci Hükümeti, uluslararası kamuoyunu emperyalist girişimlere karşı muhalefete çağırdı. 

Açıklamanın tam metni şöyle: 

Küba Cumhuriyeti Devrimci Hükümeti, ABD hükümetinin Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti’ne karşı artan baskılar ve eylemlerle “insanı müdahale” adı altında başlattığı askeri macerayı kınamakta ve uluslararası kamuoyunu bu sürecin durdurulması için harekete geçmeye çağırmaktadır.

 

6-10 Şubat 2019 tarihleri arasında, birçok askeri hava taşıma aracı Porto Riko’daki Rafael Miranda havaalanına, Dominik Cumhuriyetindeki San İsidro hava üssüne ve stratejik konumu olan diğer Karayip adalarına bu ülkelerin hükümetlerinden habersiz olarak uçuşlar gerçekleştirmiştir. Bu uçaklar Özel Operasyon Birliklerinin ve ABD Deniz Piyade birliklerinin bulunduğu ABD askeri tesislerinden havalanmıştır. Bu birlikler gizli operasyonlar için kullanılmaktadır, hatta bazen başka ülkelerin liderlerini hedef almaktadır.

 

ABD’dekiler dahil olmak üzere medya ve politik çevreler, bu hükümetteki savaş çıkarma amacıyla eylemler gerçekleştiren ve iftiralar atan aşırı uç figürlerin ipliğini pazara çıkarmıştır. Bunlardan bazıları, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ve Batı Yarım Küre İlişkileri Ofisi Ulusal Güvenlik Konseyi Direktörü Mauricio Claver-Caron, Florida’daki Küba karşıtı mafyanın suç ortağı senatör Marco Rubio’dur. Bu kişiler Venezuela’da bir kişinin kendisini yasa dışı bir şekilde başkan ilan etmesiyle başlayan hükümet darbesi için tüm adımları Washington’daki ofislerinde planlayıp, organize etmişler ve bu darbe girişimi için gerekli fonları sağlamışlardır.

 

Bu kişiler, bireysel olarak veya ABD Dışişleri aracılığıyla birçok hükümete, Venezuela’da yeni başkanlık seçimleri yapılması çağrısını desteklemeleri ve bir parlamento üyesi olarak sadece 97 bin oy almış bir gaspçının, geçtiğimiz Mayıs ayında yapılan seçimlerde 6 Milyon Venezuelalının oyunu alarak anayasal olarak başkan seçilen Nicolas Maduro yerine başkan olarak tanınması için inanılmaz baskılar uygulamışlardır.

 

Darbeye karşı olan Bolivarcı ve Chavezci halkın direnişinin ardından gerçekleşen kitlesel gösteriler Başkan Maduro’ya olan desteğin ve Ulusal Bolivarcı Silahlı Kuvvetlerin sadakatinin kanıtı olmuştur. Bunun ardından ABD hükümeti uluslararası siyaset ve medya kampanyasını şiddetlendirmiş ve Venezuela’ya karşı tek taraflı ekonomik önlemler dayatmıştır. Bunlardan bir tanesi de Venezuela’nın üçüncü ülkelerdeki milyarlarca doları bulan kaynaklarının dondurulması ve bu halkın petrol gelirlerinin çalınmasıdır. Bu adımlar derin insani yaralara ve halkın ciddi yoksunluklar yaşamasına yol açmaktadır.

 

Bu zalim ve haksız yağmaya ek olarak, ABD insani yardım söylemini kullanarak Venezuela’ya karşı askeri bir saldırganlık başlatmaya ve egemen bir ülkenin topraklarında cebir, güç ve tehdit yoluyla sözde bir insani yardım bölgesi oluşturmaya çalışmaktadır. Bu Washington tarafından uygulanan ve ciddi ekonomik hasarlara yol açan kuşatmadan bin kat daha aşağılıkça bir girişimdir. 

 

Gaspçı ve kendinden menkul “başkan” utanmaz bir biçimde “insanı yardımı” alabilme bahanesiyle ABD askeri müdahalesi için çağrı yapma eğiliminde olduğunu açıkladı ve egemen bir ulusun bu manevrayı reddetmesi gibi onurlu bir hareketi “insanlık karşıtı suç” olarak niteledi.

 

ABD’deki üst düzey makamlar küstah ve haddini bilmez bir şekilde, her gün bize konu Venezuela olduğunda “askeri eylem dahil her ihtimalin masada olduğunu” hatırlatmaktaydı.

 

Bahane üretme sürecinde, ABD hükümeti yalan ve iftiralarla dolu bir taslak kararı BM Güvenlik Konseyi’ne sundu. Bu karar taslağında, ikiyüzlülükle Venezuela’daki “insan hakları ve insani durum”, “insanı yardımın ulaştırılmasının engellenme çabaları Venezuelalı mülteci ve göçmenlerin durumu”, “barışçıl eylemcilere karşı orantısız güç kullanımı, bölgesel barışın ve güvenliğin bozulması” konularından derin endişe duyulduğundan ve “gerekli adımların atılması” gerektiğinden bahsediliyordu.

 

ABD’nin zor yoluyla “uluslararası gözlem altında” bir “insani koridor” oluşturmak ve “sivillerin korunması görevi” kavramının yardımıyla “bütün gerekli adımları atmak” için gidilecek yolun taşlarını döşediği oldukça açıktır.

 

ABD’nin Yugoslavya, Irak ve Libya’ya karşı başlattığı savaşların öncesinde benzer bahanelere başvurduğu ve benzer davranışlarda bulunduğu ardından ise bu savaşların inanılmaz insani kayıplara ve acılara neden olduğunu da bir kez daha hatırlatmak gerekir.

 

ABD hükümeti, Bizim Amerikamızdaki emperyalist hegemonyasının önündeki en büyük engel olan Bolivarcı ve Chavezci Devrim’i ortadan kaldırarak Venezuela halkının elinden dünyadaki en büyük petrol rezervini ve stratejik doğal kaynakları söküp almaya çabalamaktadır.

 

Meksika, Nikaragua, Dominik Cumhuriyeti, Haiti, Küba, Honduras ve yakın zamanda Granada ve Panama’da, ABD’nin organize ettiği askeri müdahaleler dolayısıyla ortaya çıkan acıların ve çilelerin tarihini unutmak imkânsızdır.

 

14 Temmuz 2017’de General Raul Castro Ruz’un da uyardığı gibi; “Venezuela’ya yönelik saldırganlık ve darbe vahşeti ‘Bizim Amerika’mızın hepsine zarar verir ve ancak bizi bölerek halklarımız üzerinde tahakküm kurmaya çalışanların çıkarınadır. Bu kişiler dünyanın başka bölgelerinde yaptıkları gibi bölgemizde de sonuçları öngörülemez çatışmalar yaratmaktan kaçınmazlar.”

 

Tarih bölgemizdeki yeni bir emperyalist askeri müdahaleyi ve bu müdahaleye sorumsuzca ortak olanları ağır bir biçimde mahkûm edecektir.

 

Bugün Venezuela’da Latin Amerika’nın Karayiplerin ve Güney halklarının egemenliği ve onuru tehdit altındadır. Aynı şekilde uluslararası hukukun ve Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin kuralları da tehdit altındadır. Bugün hükümetlerin meşruluk ve egemenliğinin kaynağı belirlenmektedir; bu kaynak kendi halklarının iradesi midir yoksa yabancı güç odakları tarafından tanınmaları mıdır?

Devrimci hükümet, 2014’te CELAC’ın devlet ve hükümet başkanları tarafından Latin Amerika ve Karayipler’in Barış Bölgesi ilanı sırasında ortaya çıkan prensipler çerçevesinde Venezuela’da ve bölgede barışın savunulması için uluslararası eylem çağrısı yapmaktadır.

 

Aynı şekilde, Meksika, Uruguay, Bolivya ve CARICOM tarafından ortaya çıkartılan ve son açıklamasında uluslararası ilişkilerde iç işlerine müdahale etmeme, devletlerin eşitliği ve çatışmaların barışçıl çözümü prensiplerini temel alarak Venezuela’da barışı korumaya çalışan Montevideo Mekanizması inisiyatifini selamlamakta ve desteklemektedir.

 

Devrimci Hükümet, Başkan Maduro Moros ve uluslararası kamuoyu tarafından söz konusu inisiyatife dair olumlu yaklaşımı da selamlamaktadır ve ABD hükümetin bu gibi çeşitli inisiyatifler tarafından oluşturulmaya çalışılan diyalog ortamını kategorik olarak reddetmesi konusunda endişelidir.

 

Devrimci Hükümet Anayasal Başkan Nicolas Maduro Moros’la, Bolivarcı ve Chavezci Devrim’le ve Venezuela halkının askeri ve sivil birliği ile koşulsuz ve kararlı dayanışma duygularını tekrarlamakta ve dünyanın diğer halklarına ve hükümetlerine barışı savunma ve Latin Amerika ve Karayipler’deki -Rio Bravo’dan Patagonya’ya kadar- bütün halkların çıkarlarına, egemenliğine ve bağımsızlığına zarar verecek yeni bir askeri emperyalist müdahaleye karşı bütün politik ve ideolojik farklılıkları aşan bir biçimde birleşik bir muhalefet oluşturma çağrısı yapmaktadır.

Havana, 12 Şubat 2019