Çikolata Kralı ve Gaz Kraliçesi’nin savaşı: ‘Ukrayna dostları’nın seçim raporunda neler var?

'Euromaidan darbesi, son derece kitleselleşmiş bir ‘yolsuzlukla mücadele’ kampanyasının sonucuydu. 2014'te ABD merkezli vakıflardan aktif yardım alan STK’lar, 2004'te yaşanan ‘Turuncu Devrim’e benzer bir metod olan ‘yolsuzlukla mücadele’ gayesini benimsedi. Aynı şekilde Timoşenko da kendisini ‘yolsuzlukla mücadelenin’ neferi olarak tanımlıyor. Ancak etkili PR stratejisi Timoşenko’…

Emre Köse

Ukrayna’da 31 Mart’ta başkanlık seçimlerinin yapılması planlanıyor. Son anketler, komedyen Vladimir Zelensky ile 'Gaz Kraliçesi’ lakabıyla bilinen eski başbakan Yulia Timoşenko’nun başabaş gittiğini gösterirken, mevcut devlet Başkanı ‘Çikolata Kralı’ Petro Poroşenko’nun başkanlık yarışında şansının az olduğu görülüyor.

Seçimlere dair son anketlerden biri; Zelensky’nin yüzde 19, Timoşenko’nun yüzde 18,2 ve Poroşenko’nun yüzde 15,1’lik bir oy oranına sahip olduğunu söylüyor.[1] Başka bir anket, yüzde 16’lık bir oranla Yulia Timoşenko’nun seçimi kazanacağını öngörüyor.[2]

Avrupa Birliği ve Timoşenko ihtilafı

Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’e karşı başlayan Euromaidan eylemlerini takiben meydana gelen 'Turuncu Devrim’ sonrası Ukrayna, Atlantik İttifakı’na hızlı bir yakınlaşma sürecine girerken, Washington ve Brüksel’in Rusya’ya yönelik örtülü savaşının en önemli ileri karakolu hâline geldi.

Dolayısıyla Ukrayna’nın içişleri, son 5 yıldır Avrupa Birliği’nin (AB) odak noktası durumuna gelmiş oldu. Batı destekli Euromaidan sivil darbesinden sonra kurulan cunta, ülkedeki de-komünizasyon sürecini kısa süre içerisinde tamamladı ve Ukrayna’nın doğusunda başlayan cunta karşıtı mücadele, batı Ukrayna’yı “Avrupa’nın güvenlik ve istikrarı” için kritik bir konuma getirdi.

Geçen yıl 13 AB üye ülkesinin dışişleri bakanları — Ukrayna dostları grubu— tarafından Avrupa Konseyi’ne sunulan “Ukrayna’yı Reform Yolunda Tutmak” başlıklı belge, 2019’da yapılacak devlet başkanlığı ve parlamento seçimlerini “Ukrayna için bir test” olarak nitelendiriyor.

Mevcut durumda popülist adayların, Poroşenko dahil olmak üzere reformist kampa karşı bir üstünlüğü söz konusu. Belge, kazanma şansı en yüksek popülist politikacı olarak Timoşenko’nun seçim zaferinin Ukrayna’da “AB yanlısı reformlar” için tehlike oluşturacağını söylüyor.

Ukrayna’nın AB’ye entegrasyonu amacıyla son yıllarda AB üye ülkeleri, ülkeye çeşitli yatırımlarda bulunuyor. AB, reformları destekleme maksadıyla geçtiğimiz yıllarda Ukrayna Destek Grubu ve AB Danışma Misyonu’nu oluşturdu. Bu mekanizmalar “ademi merkeziyetçilik, kamu yönetimi, enerji politikaları ve yolsuzlukla mücadele” konularındaki reform programlarını aktif şekilde destekledi.

AB, ülkenin doğusundaki savaşın sonucu olarak trajik bir düşüş yaşayan Ukrayna ekonomisini canlandırmak için düşük faizli kredilerde şimdiye kadarki en büyük makro-finansal yardımı [3,3 milyar Avro] yaptı. Ayrıca AB, Avrupa Komşuluk Aracı ve Dış Yatırım Planı gibi programlar aracılığıyla Ukrayna’daki reformlara ve yerel ekonomiye, yüz milyonlarca avroluk destek verdi.

Bu reformlar sayesinde Ukrayna’nın sömürgeleştirilmesi süreci şimdiye kadarki en hızlı seyrinde ilerliyor. Ancak önümüzdeki aylarda yapılacak seçimler — Ukrayna dostları grubuna göre— AB yanlısı reformların muvaffakiyetini tehlikeye atıyor. Danimarka Başbakanı Lars Løkke Rasmussen, geçen yılki Ukrayna Reform Konferansı’nda yaptığı konuşmada, Timoşenko’nun öncülük ettiği popülist güçlerin başarılı olmasının sonuçlarının “dramatik” olabileceğini söylemişti.

Timoşenko’nun AB’ci reform karşıtı konumu

Nihayetinde başkanlık koltuğuna oturma şansı en yüksek üç adayın da oligark takımında yer aldığı açık. Timoşenko ise diğerlerinin aksine Ukraynalılara “acı verici reformlar olmadan refah sözü” vaat ediyor.

Timoşenko ve Batkivşçina [Anavatan] partisi, AB tarafından düzenli olarak desteklenen reformları, “soykırım”, “imha” ve Ukraynalıların yoksullaşması şeklinde değerlendiriyor ve ilginç bir şekilde, Euromaidan sonrasında kurulan hükümetleri “diktatörlük”, “rejim” ve “mafya” olarak tanımlıyor.

“Ukrayna dostları”, Timoşenko’nun Ukrayna’da AB’nin desteklediği reformları baltalamak ve raydan çıkarmak için bir gündeme sahip olduğunu vurguluyor.

Diğer yandan Timoşenko’nun seçim kampanyası Ukrayna’da başkanlık sistemini kaldırmayı ve “gerçek” bir Avrupa parlamenter sistemini uygulamaya odaklanmayı ön görüyor.

Kampanya süreci yeni yeni başlamasına rağmen Timoşenko, siyasi geleceğine dair planından bahsetti ve cumhurbaşkanlığı döneminde bir dizi “anayasal reform” uyguladıktan sonra bir şansölye pozisyonunu hedeflediğini belirtti. Dostlar grubunun belgesi bunu “otoriterleşme eğilimi” olarak nitelendiriyor.

Ayrıca Timoşenko, aralık ayında Donbas meselesini çözmek için Moskova’yla müzakereye hazır olduğunu söyleyerek, çözüm için Aralık 1994'teki Budapeşte mutabakatına benzer bir format önermişti.

Timoşenko’nun ‘yolsuzlukla mücadele’ söylemindeki kusurlar

Euromaidan darbesi, son derece kitleselleşmiş bir ‘yolsuzlukla mücadele’ kampanyasının sonucuydu. 2014'te ABD merkezli vakıflardan aktif yardım alan STK’lar, 2004'te yaşanan ‘Turuncu Devrim’e benzer bir metod olan ‘yolsuzlukla mücadele’ gayesini benimsedi.

Aynı şekilde Timoşenko da kendisini ‘yolsuzlukla mücadelenin’ neferi olarak tanımlıyor. Ancak etkili PR stratejisi Timoşenko’nun bu imajını destekleyecek bir sicile sahip olmadığı gerçeğini gizleyemiyor. Aslında Timoşenko’nun adı geniş çaplı yolsuzluk skandallarında sıkça geçiyor.[3]

1990'lı yıllarda karşı karşıya kaldığı hortumculuk suçlamalarının ardından Ukrayna’yı terkeden ve ABD’de kara para aklama suçundan hüküm giyen eski Ukrayna Başbakanı Pavlo Lazarenko’yla Timoşenko’nun epey yakın ilişkileri bulunuyor. Keza ABD Adalet Bakanlığı’na yazdığı bir mektupta Timoşenko, Lazarenko’nun söz konusu suçlarını da savunmuştu.

Ukrayna eski başbakanı Arseniy Yatsenyuk ve Manafort soruşturmasındaki rolüyle de bilenen araştırmacı gazeteci Serhiy Leşçenko’ya göre Timoşenko, 2010 yılında Ukraynalı oligark Ihor Kolomoyskiy’nin çoğunluk hissesi devletin elinde bulunan UkrNafta petrol şirketi üzerindeki idari kontrolü ele geçirmesine yardımcı oldu.[4] Bu anlaşma, Kolomoyskiy’ye bağlı şirketlerin UkrNafta petrolünü devletin zararına olacak şekilde aşırı derecede indirimli fiyatlarla satın almalarını sağladı.

Timoşenko’nun adı daha önce de Rodovid Bankası’ndan milyonlarca grivna hortumlamakla suçlanan ve sonrasında Rusya’ya kaçan Batkivşçina partisi eski vekili Aleksandr Şepelev meselesinde de geçmişti. Timoşenko’nun Rodovid Bankası’ndaki “denetleyici gölge” olduğu ve bu meselenin, Timoşenko’nun bilgisi dahilinde yaşandığı öne sürülmüştü. Nitekim 2008–09 mâli krizi sırasında, iflas noktasındaki bankaları kamulaştırma yoluyla kurtarmak, Timoşenko hükümetinin ekonomi politikalarının en önemli parçalarından biriydi.

Timoşenko’nun ‘yolsuzlukla mücadele’ iddiasını yanlışlayan bir başka mesele de vekil Aleksandr Onişçenko’yla ilgili meseledeki rolüydü. Onişçenko, 2016 yılında Ukrayna Yolsuzlukla Mücadele Bürosu (NABU) tarafından, devlet doğalgaz şirketi NaftoGaz bir yan kuruluşunu içeren ve bir organize suç şebekesinin 1,6 milyar grivnalık parayı hiç etmesine olanak veren düzenlemeye imza atmakla suçlandı.

Ukrayna Yüksek Şurası (Verhovna Rada), Onişçenko’nun meclis dokunulmazlığını kaldırdı ve soruşturma başlatıldı. Onişçenko hakkında önemli kanıtlar gün yüzüne çıkmasına rağmen Timoşenko, onu bir televizyon söyleşisinde açıkça savundu.

‘Çikolata Kralı’nın seçim kampanyası

Poroşenko’nun kampanya sloganı “Ordu, Dil, İnanç” İkinci Savaş arifesi Avrupa’sındaki propagandaları andırıyor. Poroşenko’nun çözümü, halkın dikkatini cuntanın yıkıcı kemer sıkma programları ve yolsuzluktan uzaklaştırmak olarak öne çıkıyor.

Neredeyse her ay, unutulmaya yüz tutmuş bir Nazi savaş suçlusunu onurlandıran Poroşenko idaresi, seçim kampanyası henüz daha başlamadan evvel — kasım ve aralık aylarında — Rusya’ya ‘seçimlere müdahale etmeme’ yönünde uyarıda bulunmuştu.

Ayrıca Poroşenko’nun serveti bir yıl içerisinde 8 kattan daha fazla arttı: 2017'de yaklaşık 16 milyon grivna olan serveti son verilere göre 126 milyon 700 bin grivna dolaylarında.[5]

Ülkenin ekonomik durumu neredeyse Etiyopya’yla eşdeğer durumdayken Poroşenko’nun Uluslararası Yatırım Bankası’ndaki (IIB) mevduatlardan elde ettiği faiz gelirinin 2 Kasım’da ilan edilen toplam tutarı 1 milyon 350 bin grivnaydı. Total olarak 2018'de elde ettiği faiz geliri 12 milyon 400 bin. Şimdiyse Poroşenko, kamu fonlarıyla seçmen satın alma girişimini devreye koydu.[6]

Kerç Boğazı provokasyonu ve sıkıyönetimin iç politikaya izdüşümü

Birkaç yıldır diplomatik alanda devam eden Rusya-Ukrayna krizi, geçen aylarda Azak Denizi’nde yaşanan bir sıcak çatışmayla yeniden gündeme geldi.

Ukrayna’nın Odessa limanından Mariupol limanına gitmek üzere 25 Kasım günü yola çıkan Kiev yönetimine ait üç savaş gemisine Rus savaş gemileri tarafından Kerç Boğazı yakınlarında müdahale edildi.

Yaşananların ardından Kiev yönetimi, ülkede bir ay süren sıkıyönetim uygulamasını devreye koydu. Sıkıyönetim uygulamasının geçtiğimiz gün Ukrayna makamları tarafından sonlandırıldığı bildirildi.

Yapılan bir ankete göre, Ukrayna toplumunun önemli bir kısmı Poroşenko’yu desteklemiyor ve Verhovna Rada’nın mevcut işleyişinden memnun değil.[7]

Ülkenin doğusundaki Donbas bölgesinde çatışmaların en şiddetli olduğu 2014 yılında sıkıyönetim önerisi reddedilmişti ve buna gerekçe olarak, “başkanlık seçimlerinin düzenlenmesinin imkânsız hâle geleceği” gösterilmişti.[8]

Sıkıyönetim uygulamasının geçerli olduğu bölgeler aynı zamanda anketlere göre Poroşenko ve iktidar koalisyonu Halk Cephesi’ne desteğin en düşük olduğu bölgeleri oluşturuyordu.

Poroşenko ‘gidici’ mi?

Strana gazetesinin Bankova Caddesi’ndeki (Kiev) kaynaklara dayandırdığı iddiasına göre Ukrayna Başkanlık İdaresi Başkanı Ihor Raynin, geçtiğimiz haftalarda “sırdaşlarını” bir araya getirerek, Poroşenko’nun devlet başkanlığı koltuğunda kalma ihtimalinin olmadığını söyledi.

Yine iddiaya göre Raynin, henüz idari kaynaklara erişimi varken Poroşenko’nun mevcut ekibine yeni bir parti kurmayı planladığını söyledi.

Öte yandan Raynin’in düzenlediği söz konusu toplantının Poroşenko’ya bildirildiği öne sürülürken, Poroşenko’nun akabinde acil bir toplantı düzenlediği, Raynin’i “hain” olarak nitelendirdiği ve görevden alınmasını önerdiği iddia edildi.

Strana’nın kaynağına göre, Raynin’in yerine gelecek isim şuan yönetim içerisinde aktif bir şekilde tartışılıyor, ancak nihai karar henüz verilmedi.

Bununla birlikte gazetenin siyasi çevrelere yakın bir başka kaynağı, Ihor Raynin’in Poroşenko’nun itibarını zedelememek adına mart ayında yapılması planlanan genel seçimlerden önce görevden alınmayacağı görüşünde.

Raynin, 2016 yılında Başkanlık İdaresi’nin başına geçti. Bundan önce ise Harkov valisi olarak görev yapıyordu. Önceki Başkanlık İdaresi Başkanı, Boris Lozhkin’di. “Poroşenko’nun adamı” olmadan önce Raynin, Harkov valisi Arsen Avakov’un yardımcısı olarak çalıştı.

Kaynaklar:

[1] https://interfax.com.ua/news/press-conference/562690.html

[2] http://www.intellinews.com/new-poll-says-yulia-tymoshenko-wins-ukraine-s...

[3] https://www.bbc.com/news/world-europe-25305254

[4] https://www.kyivpost.com/article/content/reform-watch/rada-proposes-sett...

[5] https://www.stalkerzone.org/in-2018-poroshenko-became-eight-times-more-r...

[6] https://www.stalkerzone.org/poroshenkos-electoral-canvassing-will-cost-t...

[7] https://www.kyivpost.com/ukraine-politics/poll-most-ukrainians-dont-supp...

[8] https://112.ua/ato/vveli-v-2014-m-ato-a-ne-voennoe-polozhenie-chtoby-pro...