CIA işkence yapmakla kalmamış, insanlar üzerinde deney de yapmış

CIA'in işkence raporundan çıkan sonuca göre, gizli servis yalnızca işkence yapmıyor, aynı zamanda insanlar üzerinde deney yapıyor.

Dış Haberler

ABD Senatosu tarafından açıklanan işkence raporu, CIA'in barbarca işkence tekniklerine dair tüm dünyada bir tartışma başlattı.

Ancak raporun gölgede kalan bir tarafı da var: CIA'in mahkumlar üzerinde yaptığı deneyler.

The Nation'dan Lisa Hajjar, raporun bu kısmının suskunlukla karşılanmasından, insanlar üzerinde yapılan deneylerin Beyaz Saray ve CIA tarafından üst düzey destek aldığı sonucunu çıkartıyor.

ABD, NAZİ DOKTORLARI İSTİHDAM ETMİŞTİ
ABD'nin insanlar üzerinde yaptığı deneylerin tarihi 2. Dünya Savaşı ertesine kadar uzanıyor. Soğuk Savaş başlamadan hemen önce, Nazi geçmişleri bilinen Alman bilim insanları ve doktorları, "Operation Paperclip" kapsamında ABD'ye getirilmiş ve bu isimlere yeni kimlik verilmişti.

Kore Savaşı sırasında, komünistler tarafından savaş esiri olarak alınan askerlerinin hızlıca çözülmesi ve komünizme "endoktrinize" edilmesi üzerine panik olan ABD, bundan itibaren "zihin kontrolü" araştırmalarına hız verdi.

CIA, 1953 yılında MK-ULTRA programını başlattı. Bu programın ilk aşamalarında hipnoz, elektroşok ve halusinojik ilaçlar da bulunuyordu. Program daha sonra psikolojik işkence yöntemleri üzerine eğilmeye başladı.

Vietnam Savaşı sırasında, CIA tarafından Phoenix programı geliştirildi. Bu programda psikolojik işkence, gaddar sorgu yöntemleri, insan üzerinde deneyler ve yargısız infaz yer alıyordu. 

1963 yılında CIA tarafından "Kubark Karşı İstihbarat Sorgusu" başlıklı bir klavuz hazırlandı. Bu kılavuz, ajanlara, bilgi vermekte direnen kaynakları bitkin, yönelimsiz ve dehşet içerisinde bırakarak sorgulama eğitimi veriyordu. Bu klavuzun geliştirilmiş versiyonu, daha sonra Latin Amerika'daki faşist gruplara eğitim veren ABD okulu School of Americas'ta da kullanılacaktı.

CIA TEŞHİR OLDU AMA DENEYLER DEVAM ETTİ
1980'li yıllarda, özellikle Orta Amerika'da ABD'nin desteklediği şiddet olayları nedeniyle, CIA'in bu programları Kongre'nin soruşturmalarına konu oldu.

Ancak bütün bu klavuzların ortaya çıkması için 1997'yi beklemek gerekecekti. The Baltimore Sun'ın bilgi edinme yasası kapsamındaki isteği sonucunda, CIA'in işkence ve deney yöntemleri kamuoyuna açıklandı.

CIA, deşifre olmasına rağmen, özellikle 11 Eylül saldırılarının ardından insan deneylerini hızlandırdı.

İKİ PSİKOLOG
Tam bu noktada, CIA'in kurumda istihdam ettiği iki isim dikkat çekiyor: Psikologlar James Mitchell and Bruce Jessen.

James ve Jessen, ordudaki Hayatta Kalma, Kaçınma, Direnme, Firar (SERE) programının eğitmenleri arasındaydı. Pentagon, 11 Eylül'den sonra ikili ile temas etmeye başladı. Merak edilen, SERE tekniklerinin tersine çevrilerek terör şüphelilerinin konuşturulup konuşturulamayacağıydı.

Bu "hipotez" (SERE tekniklerinin tersine çevrilmesi) daha sonra "uygulamalı" olarak hayata geçti. 

15 Nisan 2002'de, James Mitchell ve Bruce Jessen, Tayland'da bulunan CIA'e ait bir gizli tesise (black site) gelerek, Ebu Zübeyde'nin sorgusuna nezaret etti. Ebu Zübeyde, 11 Eylül'den sonra CIA'in yakaladığı en üst düzey El Kaide yetkilisiydi.

Temmuz ayında Mitchell, CIA yönetimine daha zorlayıcı teknikler önerdi. Temmuz sonunda, bu teknikler onaylandı.

Bu tarihten, programın 2008'deki iptaline kadar en az 38 kişi psikolojik ve fiziksel işkenceye maruz kaldı. İşkencelerin sonuçları ise, düzenli olarak kayıt altına alınıp tahlil edildi.

"İnsanlar üzerindeki deney"in sözlük karşılığı da, zaten bu.