Chávez öldürüldü mü?

Venezuela lideri 2011'de yakalandığı kanser hastalığı nedeniyle 2013'te yaşamını yitirdi ve -sağ olduğu dönemde kendi açıklamaları dahil- bu “kanserin” bir biyolojik silahtan kaynaklanıp kaynaklanmadığı sorusu gündemdeki yerini korudu. 2015'ten sonra konuyla ilgili şüphelere yenileri eklendi. Son olarak Kübalı istihbaratçı Fabián Escalante'nin yaptığı açıklamalar bu yöndeki…

Gamze Erbil

Bilindiği gibi Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chávez'in ölümüyle ilgili kendisi de dahil olmak üzere şüphe taşıyan çok sayıda kişi vardı.

Aralık 2011'de Chávez'in kendisi de Arjantin Devlet Başkanı Cristina Fernández de Kirchner'ın tiroid kanseri olduğu haberlerini değerlendirirken bu yönde şüphelerini dile getirmişti.

Paraguay lideri Fernando Lugo, Brezilya lideri Dilma Rousseff ve eski Brezilya lideri Luiz Inácio Lula da Silva da aynı dönemlerde kanser olmuş, ancak hastalığı yenmişlerdi.

Chávez'in ölümünün hemen ardından bir araştırma komisyonu kurularak ölümüyle ilgili şüpheleri araştırmakla görevlendirildi.

Komisyonu duyuran Nicolás Maduro, 2004 yılında ölen Filistin lideri Yaser Arafat'ın İsrail ajanları tarafından zehirlendiği yönündeki iddiaları hatırlatarak şüphelerini dile getirmiş, Telesur'a yaptığı açıklamada "Komutan Chávez'in onu etkisiz bırakmak isteyen karanlık güçler tarafından zehirlenmiş olduğunu düşünüyoruz" demişti.

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, ölümünün ardından gelen iddiaları "absürd" olarak niteledi.

ÖNCEKİ GİRİŞİMLER HAFİFE ALINMAMALI

Karakas'ta yaşayan ve Venezuelalı-Amerikalı avukat ve "Chávez kodu" kitabının yazarı Eva Golinger bir süre sonra, ABD'nin Castro'yu radyasyonla öldürmeyi denediğini ve Chávez'e karşı da başka yöntemler de dahil böyle bir girişimin olabileceğini söylemişti. Golinger "Bugün ABD'nin sahip olduğu silah kapasitesini sadece hayal edebiliriz. Çok çeşitli biyolojik silahlar kullandılar" demişti.

Bundan sonra bir dizi gelişme oldu ve yine Eva Golinger geçen yıl bu gelişmeleri değerlendirdi. Golinger artık Chávez'e yönelik suikast girişimini "çok güçlü bir olasılık" olarak değerlendiriyordu: "Başkan Chávez'in çok güçlü bir olasılıkla öldürüldüğüne inanıyorum. Kendisine yönelik daha önceki girişimlerden ve yakın dönemde yaşananlardan bunu çıkarabiliriz."

Bu girişimlerin en önemlisinin 11 Nisan 2002 darbe girişimi olduğunu hatırlatan Golinger, 2004'te onlarca Kolombiyalı paramiliterin Karakas dışında bir muhalifin evinde yakaladığını ve Chávez'i öldürmek için ülkeye geldiklerini ekliyordu.

Yine Eylül 2006'da Chávez BM Genel Kurulu için New York'a gittiğinde, burada bir üniversitede ABD'li izleyicilere hitap etmeden önce yapılan rutin güvenlik kontrolünde oturacağı sandalyede yüksek derecede radyasyon tespit edildiğini hatırlatıyordu.

Venezuela gizli servisleri ve özellikle de Başkanlık Muhafızlarının karşı istihbarat biriminin açığa çıkarttığı sayısız girişim olduğuna dikkat çeken Golinger, bir diğer girişimin 2010 Haziranında, 1976'da bir Küba uçağının düşürülmesinden sorumlu Küba kökenli terörist Luis Posada Carriles'le birlikte çalışan Francisco Chávez Abarca adlı suçlunun Venezuela'ya girerken yakalanması olduğunu söylüyordu. Abarca daha sonra Chávez'i öldürmek için gönderildiğini itiraf etmişti.

Şubat 2010'da Başkan Chávez Kolombiya sınırında bir gösterideyken, güvenlik güçleri bulunduğu yerin biraz yukarısında bir keskin nişancı düzeneği hazırlandığını ortaya çıkarmıştı.

YENİ KANITLAR ORTAYA ÇIKIYOR

Bu girişimleri hatırlatan Golinger "Washington'ın Hugo Chávez döneminde yapmaya çalıştığı her şey bugün gerçekleşiyor. Chávez'in yakalandığı kanser alışılmadık biçimde saldırgan ve şüpheliydi ve her gün onun öldürülmüş olabileceğine dair yeni kanıtlar ortaya çıkıyor" dedi.

Bilindiği gibi, Chávez'de kanser ilk kez Mayıs 2011'de ortaya çıktı. Haziranda Havana'da iki ameliyat geçirdi. Kübalı cerrahları tümörün tüm önlemlere rağmen metastas yaptığını buldu ve onu çıkardılar. Yeni ameliyatlara ihtiyaç vardı. Hayli güçlü ve zinde olan, atletik lider 58 yaşında 5 Mart 2013'te hayatını kaybetti.

Bu hastalıkla ilgili değerlendirmelerini derinleştiren Golinger, "Yıllarca çok yakınında olan, çoğu zaman onunla yalnız kalan, kendisine yiyecek, kahve ve su getiren bir kişinin şu anda ABD'de tanık koruma altında olduğunu bilmek yeterli değil mi? Leamsy Salazar'ın örtülü operasyonları ve Washington'daki istihbarat örgütleriyle yakın işbirliği yakında ortaya çıkacak" diyor.

SALAZAR KİMDİR?

Chávez'in korumalarının başındaki Leamsy Villafaña Salazar, Başkan hayattayken ismi sık geçmeyen bir konumdaydı. İşinin doğası gereği gölgede kalmayı ve fotoğraf vermemeyi tercih ediyordu. Chávez onun güvenilir ve profesyonel bir Bolivarcı memur olduğunu düşünüyordu. 2002'deki darbede başkanlık binasına dönüşü sırasında kendisini karşılayan ekipteydi ve bayrağı taşıyan isim olarak öne çıkmıştı.

Chávez'in ölümünün ardından Salazar Meclis Başkanı Diosdado Cabello'nun güvenliğini almıştı. Ancak Cabello Salazar'ın davranışlarının tuhaflığından rahatsız olarak savunma bakanına durumu aktararak başka bir göreve alınmasını istedi. Bu arada Salazar tekrar evlendi. Yeni karısı, Anabel Linares Leal, askeri ihalelerle ilgili her türlü gizli bilgiye erişimi olan Banco Bicentenario'da çalışıyordu.

Yeni evliler balayı için Dominik Cumhuriyeti'ne gitti ama oradan İspanya'ya geçtiler. ABD Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi'ne (DEA) ait bir uçakla İspanya'dan ABD'ye geçtiler.

Olayın ana akım medyaya farklı bir hikaye olarak yansıdı: Salazar'ın Chávez'in ölümünden sonra yönetime güvenini kaybettiği, 13 ay boyunca DEA'yle gizli ilişki sürdürdüğü ve kimi güvenceler istediği söyleniyordu. Bu hikayelerde hiç CIA'den bahsedilmiyordu. Çift bugün ABD'de federal koruma altında yaşıyor. Bolivarcı yönetimin askeri liderleri de dahil olmak üzere uyuşturucu trafiğiyle bağları hakkında ifadeler veriyor.

Bilindiği gibi ABD Chávez yönetimini sıkıştırmak için uzun süredir "uyuşturucu trafiğine dahil olmaları" üzerinden suçlamalar getiriyor ve DEA bu konuda yoğun çalışmalar yürütüyor.

Bolivarcı medya Salazar'ı "Hain" olarak anıyor. Chávez'in öldürülmüş olma ihtimaliyle ilgili her türlü kanıt için Salazar'ın tüm geçmişi araştırılıyor ve tüm ihtimaller üzerinde duruluyor.

PANAMA BELGELERİNİN GÖSTERDİKLERİ VE DİĞER İSİMLER

Golinger yine yakın zamanda ortaya çıkan başka gelişmelere de dikkat çekerek şunları anlatıyor: “Panama Belgeleri Chávez'in bir diğer yakını, oğlu Hugo'nun koruması Yüzbaşı Adrian Velásquez'le ilgili şüpheli bilgileri ortaya çıkarttı.

Yüzbaşı Velásquez'in karısı Claudia Patricia Diaz Guillén, uzun yıllardır Chávez'in hemşiresiydi. Ona özel olarak ulaşabilen hemşire doğal olarak ilaçlarını, diğer sağlık ve beslenmeyle ilgili malzemeyi doğrudan biliyordu. Chávez'i öldüren kanser ortaya çıkmadan bir ay kadar önce Claudia'yı Venezuela'nın veznesi olarak görevlendirmişti. Daha önce hiç bu konuda bir deneyimi olmayan Claudia'nın nasıl bu göreve atandığı hâlâ belirsizliğini koruyor.

Panama Belgeleri'nin ardından Yüzbaşı Velásquez ve Claudia'nın milyonlarca dolarlık bir Shell firmasına sahip olduklarını öğrendik. Dominik Cumhuriyeti'nin elit bölgesi Punta Cana'da da mülkleri olduğu açığa çıktı ve en azından Haziran 2015'ten beri burada yaşıyorlar.

Anlaşıldığı kadarıyla Yüzbaşı Velásquez, Chávez'in ölümünden kısa süre sonra 18 Nisan 2013'te bir off-shore şirket açmış ve milyonlarca liralık işlere girişmiş. Bir ordu yüzbaşısının yasadışı işlere kalkışmadıkça böyle bir servete sahip olması mümkün değil.

Ne o ne de karısı 2015'ten beri Venezuela'ya dönmedi. Velásquez, özellikle Leamsy Salazar'la yakındı.”

BİYOLOJİK SİLAHLARIN TARİHİ ESKİ

Gizliliği kaldırılmış olan ABD gizli belgelerinde, ABD'nin seçilmiş düşmanlarına yönelik suikastlerde kullanılmak üzere enjekte edilebilir bir radyasyon silahı geliştirdiği yönündeki bilgiler 1948'e kadar uzanıyor. Kennedy suikastını araştıran Church Komisyonu'nun faaliyetleri sırasında CIA'nin kalp krizi ve yumuşak doku kanserine yol açan bir suikast silahının varlığı ortaya çıktı.

Bilindiği gibi Chávez saldırgan bir yumuşak doku kanserinden öldü. Teşhis edildiğinde çok geç kalınmıştı. Kanser tedavisinde çok güçlü donanıma sahip olan Kübalı doktorlar için dahi başetmesi güç bir hızla ve saldırganlıkta ilerleyen bu hastalık konusundaki soru işaretleri kanıtlanmayı bekliyor.